• Sonuç bulunamadı

3. BAĞIMLILIK

3.3. İnternet Bağımlılığı

İnternet bilgisayar aracılığıyla dünyanın küreselleşmesini sağlamış ve uzak mesafeleri kişilere yakın etmiştir. İnsanların hayatını kolaylaştırma amacı taşıyan ve hızla tüm insanların ulaşabileceği bir konuma gelen internet, dünya üzerindeki mevcut milyonlarca ağın ortak bir protokol çerçevesinde iletişim kurmasını ve birbirleriyle kaynaklarını paylaşmasını sağlayan ağlar arası bir ağdır (Ögel, 2014).

İnternetin, çok farklı alanlarda çok büyük etkileri vardır. İnternetin fiyat olarak çok pahalı olmaması hızlı bir şekilde evlere girmesini ve kolay ulaşılabilirliğini sağlamıştır. Birçok insanı aynı noktada toplayabilmesi nedeniyle büyük bir pazar alanı oluşmuştur. İnsanların enerji sarf etmeden, oturdukları yerden istedikleri ürünü alabilmeleri, alışveriş meraklısı kişilerin internet başında daha fazla vakit geçirmesine neden olmuştur. İnternetin, popüler olması ve etkisinin hızlı bir şekilde artması, sorumluluk ve emek gerektirmemesi, sosyalleşmeyi kolaylaştırması, kişinin kendini daha kolay ifade etmesini sağlaması, kim olmak isteniyorsa o kişi gibi görünmeyi sağlaması, statü vermesi, sınırının olmaması, özgürlük sağlaması, kontrolsüz olması, seçeneğinin çok olması ve stres yaratan durumlardan kaçmayı ve bir süreliğine de olsa unutmayı sağlamasıdır. İnternet üzerinden para ödemeksizin oyunların oynanabilmesi, eğlenceli yazılımların yüklenebilmesi, internette ücretsiz gezinme imkânının olması boş zaman aktivitelerinin internet ortamına kaymasına, çocukların internette daha fazla zaman geçirmelerine neden olmuştur (Ögel, 2014). Öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin %50’si internet kullanırken harcadıkları zamanın kayıp olduğunu, internette gereksiz işler için zaman harcadıklarını ifade etmişlerdir. Bunun sonucu olarak, sorumlulukları olan davranışlara yeterli zaman ayıramadıklarını da belirtmişlerdir (Cengizhan, 2015).

Kişiye farklı imkanlar sunan internetin çekici gelmesindeki etkenlerden biri internet ortamında herkesin eşit olmasıdır. Bu durum “internet demokrasisi” olarak adlandırılmıştır (Bayraktutan, 2005). Dünyada internete bağlanan tüm insanlar, tek bir topluluk gibidir. Dil, din ve ırk fark etmeden herkes aynı uygulamalara ulaşabilmekte, kültürlerini aktarmakta ve diğer kültürlerin özellikleri hakkında bilgi sahibi olabilmektedir. Herkesin eşitçe yararlanabildiği internet ortamında, ortak küresel bir kültür oluşmakta ve bu kültür, dünyanın farklı yerindeki kişilerce de paylaşılabilmektedir. İnterneti cazip hale getiren diğer unsurlar ise sürükleyici olması, günün her saatinde kullanıma hazır olması, içerik açısından zengin ve ödüllendirici olması, kişinin kendini tehdit altında hissetmeden internet üzerinden istediği her yere girip çıkma ve dolaşma imkânını bulmasıdır (Tarhan ve Nurmedov, 2017).

İnternetle birlikte, ortaya çıkan bazı kavramlar vardır. Bu kavramlardan biri, sanal kimlik kavramıdır ve internetin ortaya çıkardığı kontrolsüzlük tehlikesine neden olan unsurlardan bir tanesidir. Sosyal medya olarak adlandırılan platformlarda, kişinin kimlik bilgilerinin yer aldığı bir kısım vardır. Kişinin, gerçek bilgilerini paylaşıp paylaşmadığını denetleyen bir mekanizma yoktur. Bu yüzden kişi, hayali bir kimlik oluşturabilmekte, kendine ait olmayan fotoğraflar paylaşabilmektedir. Gerçeği yansıtmayarak ya da çarpıtarak oluşturulan sosyal medya kimlikleri “sanal kimlik” olarak adlandırılır. Sanal kimlik, kişinin kendini ifade etme biçimi olarak seçilen bir yöntemdir (Ögel, 2014). Bu kimlik, kişiler için cazip olabilmektedir. Gerçek yaşamda karşılığı olmasa da kişi, gerçekmiş gibi hisseder ve bundan doyum sağlayabilir. Bu yüzden, gerçek yaşamdan çok, sanal ortam kişiye cazip gelebilir. Özellikle özgüveni düşük ve iletişim becerilerinde yetersiz kişiler, kendilerini internet ortamında daha iyi ifade edebildiklerinde sanal ortam, gerçek olandan daha cazip gelebilmekte ve bu kişiler internetle daha fazla zaman geçirebilmektedir.

Gençler arasında internet kullananların özelliklerine bakıldığında; internet oyun ve eğlence aracı olarak gördükleri, sanal ortamda sohbet ve arkadaşlık kurma ihtiyacını gidermeye çalıştıkları, boş zamanlarını internetle değerlendirdikleri ve kendisi gibi düşünen insanlarla internet üzerinden bağlantı kurdukları görülmektedir (Karaca, 2007). İnternet nesli, kimlik ve kişilik oluşturma sürecinde birçok bilgiyi internet ortamından öğrenmektedir. Tutum ve davranışları, entelektüel birikimi, düşünce yapısı, iletişim kurma yöntemleri internet etkisiyle gelişmektedir. Bu yüzden, internet ortamında kendini var etmeye çalışan genç, kendine örnek alacağı kişileri sanal ortamdan seçebilir. Kendini de sanal ortamda popüler olan kişilik özelliklerine uygun şekillendirmeye çalışabilir. Özellikle günlük ve gerçek hayatta kendini ifade etme becerileri gelişmemiş genç, internet ortamında idealize ettiği sanal kimliğini yaratabilir ve bu sanal kimlikle yaşamdan tatmin sağlayabilir. Bu durum, kişinin gerçek dünyadan kopmasına neden olması gibi bir risk içerir (Ögel, 2014).

Sanal yaşamın çok farklı biçimleri vardır. Bunlar: oyun, sanal ilişki, sosyal ağ siteleri, kumar ve pornografidir. Sosyal ağ siteleri ve oyun, küçük yaş gruplarını risk altında bırakan sanal yaşam biçimleridir. Young internet bağımlılığının nesnelerini:

sanal seks bağımlılığı, sanal arkadaş bağımlılığı, ağ tutkunları (Çevrimiçi alışveriş ve kumar), aşırı bilgi yüklemek (bilgi araştırması) ve bilgisayar bağımlılığı olarak ortaya koymuştur (akt: Medikoğlu, 2018).

Başlangıçta, insan yararı hedeflenerek icat edilmiş olan bilgisayar ve internetin yanlış kullanımı, birtakım sorunlara neden olabilmektedir. İnternet kullanımı yararlı bir amaca yönelikse, kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemiyorsa ve hayatın amacı haline gelmemişse amacına uygun bir kullanımdan bahsedilebilir. Bunun aksine, kişinin hayatının merkezi durumuna geldiyse, kişiyi olumsuz etkilemeye başladıysa ve araştırmacılarca belirlenmiş bağımlılık kriterlerine istenen sayılarda uyum sağlayan davranışlar bulunuyorsa, internet bağımlılığından bahsedilir. İnternet bağımlılığı, aynı zamanda bir çeşit teknoloji bağımlılığıdır ve bu da davranışsal bağımlılıklar kategorisinde yer alır (Ögel, 2014). Nörobiyolojik kuramda bağımlılıklar beyinden kaynaklanmaktadır. Kişi, internet bağımlılığında da madde bağımlısı bireylerde olduğu gibi bağımlılık belirtileri göstermekte ve sinir sistemindeki dopamin miktarı artmaktadır (Çalışgan, 2013).

Sosyalleşme sürecinin en önemli adımı, kişinin okula başlamasıdır. Okul öncesi dönemde sürekli olarak tanıdığı insanlarla ilişki içerisindeyken, okula başlamasıyla kan bağı olmayan, seveceği ya da sevmeyeceği özellikleri bulunan ve tanımadığı farklı özellikleri olan çocuklarla bir arada yaşama kültürünü deneyimleyecektir. Önceden gözlemlediği sosyalleşme ve iletişim becerilerini uygulama alanı bulan çocuk, başka kişilerle iletişim kurmak durumunda kaldıkça, oyunlar oynadıkça ve çeşitli etkinlikler yaptıkça toplumsal yaşamın bir denemesini yapmış olacaktır. Bunun yerine, bilgisayar ve internetle zaman geçirmeyi tercih eden bir çocuk, gerçek hayatta iletişim kurma becerilerini ya da toplumsal kurallar ve değerlerini, içinde yaşadığı topluma uygun bir şekilde kazanamayabilecektir.

Bağımlılık derecesinde internet kullanan bir çocuğun sosyalleşme sürecinde yaşayabileceği sorunlar; toplumsal kimlik kazanmada sorunlar, farklı sosyalleşme kulüp ya da gruplarını tanımama, toplumun gelenek-göreneğini ve örfünü öğrenememe, kendi davranış kalıpları değil sanal davranış kalıpları geliştiği için gerçek hayata uyum sağlayamamadır (Ögel, 2014). Bunun yanında, çocuğun

psikososyal gelişimi için gerekli olan aile, okul ve arkadaş çevresiyle iletişimi yerine, sanal ilişkilerin ön plana çıkması psikososyal gelişimin olumsuz yönde etkilenmesine neden olacaktır. Bilgisayar ve internetin, yanlış kullanılması sonucu ortaya çıkan zararlar arasında ayrıca; gözlerde kuruluk, baş ağrıları, sırt ağrıları, gelişimsel bozukluklar, yeme sorunu, uyku sorunu, içedönüklük ve kaçınganlık gibi hem fizyolojik hem de psikolojik sorunlar da yer alır (Karayağız Muslu ve Bolışık, 2009).

İlkokul döneminde hızlı bir fiziksel büyüme gerçekleşir ve kemikler esnek ve kolay şekil alabilir durumdadır. Kişinin hareket etme pozisyonları ile kemik yapısında şekillenme meydana gelir. Yanlış oturma pozisyonu nedeniyle, kişinin kemik gelişiminde kamburluk ve benzeri duruş bozuklukları ortaya çıkabilir. Bunun yanında, görme problemleri ve ekranlar veya telefonlardan yayılan radyasyonun olumsuz sonuçları da ortaya çıkabilir (Karayağız Muslu ve Bolışık, 2009). Hareketli etkinliklerde eklemler, esneyerek büyümeyi kolaylaştırırken, sürekli oturur pozisyonda internet kullanımı, eklemlerin esnemesine katkı sağlayamamaktadır. Uygun mesafede kullanılması gereken internetli teknolojilerin fazla uzak ya da fazla yakından kullanılması görme sorunlarına neden olabilmektedir (Ögel, 2014). Yeiç’in (2018) yapmış olduğu bir araştırmada, 9-14 yaş grubu çocuklarda internetin aşırı kullanımının fiziksel aktivitelere katılım düzeyini olumsuz etkilediği ortaya koyulmuştur. Sosyal etkinliklere katılan, sporla ilgilenen kişilerde internet bağımlılığının düşük olduğu saptanmıştır. Sağlıklı bir fiziksel gelişim için, fiziksel etkinlikler gerekirken, internet kullanımının sürekli sabit pozisyon gerektirmesi, çocuğun fiziksel gelişiminde sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir.

Bağımlılık geliştirmiş bir çocukta, akademik sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Zamanının çok büyük kısmını internet kullanmaya ayıran çocuk, ödev ve ders tekrarı gibi günlük rutin çalışmalarına zaman ayıramadığı için akademik başarısında düşmeler görülebilmektedir. Medikoğlu’nun (2018) yaptığı bir araştırmada internet kullanımı ile akademik başarı arasında ters ilişki olduğu ve sosyal ağ sitelerine üye olan kişilerin, üye olmayanlardan daha başarısız olduğu ortaya koyulmuştur. Psikolojik açıdan ise, fazla internet kullanımının önemli risklerinden biri olan yalnızlaşma sorunu, bireyin toplumdan ve kişilerden uzakta, gerçek yaşamdan kopuk yaşamasına neden olabilirken, bu durum kişide mutsuzluğa ve yaşam doyumunun

azalmasına yol açabilmektedir. Burada kişi, kısır döngüye girme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kısır döngü süreci, internet kullanımının kişiyi yalnızlaştırması ve kişinin yalnız kalmamak için daha çok sanal ortama yönelmesidir. İnternetin bağımlılık yapıcı unsurları arasında haz verici olması, bir süreliğine de olsa kişinin olumsuz duygularından uzaklaşma sağlaması, başarı duygusunu dolaylı olarak yaşatması, yüz yüze iletişim kurma becerilerinden daha kolay iletişim kurma ortamı sağlaması, kolay bir şekilde arkadaş ortamı yaratma imkanı vermesi, can sıkıntısını gidermede kolay ulaşılabilir ve etkili olması sayılabilmektedir (Ögel, 2014). Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitimi raporunda (2017) oyun bağımlılığı belirtileri olarak, aile içi iletişim bozukluğu, sosyal ilişkilerde bozulma, oyun başarısını gerçek hayattaki başarıdan daha çok önemsemek, aile içi vakit geçirmeden uzaklaşıp ailesel etkinlikler yerine oyunu tercih etme, oyun oynamadığı zamanlarda sinirlilik ve huzursuzluk ve fiziksel olarak rahatsızlıkların (uykusuzluk, halsizlik) ortaya çıkması durumlarından bahsedilmektedir (www.yesilay.org.tr).

Çocuğun bilişsel gelişiminde, her evrede bir önceki evrenin üstüne yeni gelişmeler koyularak ilerleme söz konusudur. Çocuğun yaşamının ilk yıllarında kurmaca hikayeler, simgesel oyunlar vardır. Gerçekle hayal birbiriyle iç içedir. Ancak yaş ilerledikçe çocuğun, gerçekle kurmacayı ayırt etmesi gerekir. İnternet ortamı kurmaca bir yapıdadır. Sürekli internette vakit geçiren bir çocuk gerçek ve kurmaca ayrımını sağlıklı bir şekilde yapamamakta ve kimi zaman kurmaca olanı gerçekmiş gibi yaşamaktadır (Karayağız Muslu ve Bolışık, 2009). İnternet bağımlılığına eşlik eden bazı psikolojik sorunlar; duygu durum bozuklukları (internet bağımlılığının nedeni ve/veya sonucu depresyon olabilir), anksiyete bozuklukları (farklı kaygı problemleri, obsesif kompulsif problemler), dikkat eksikliği, hiperaktivite ve diğer psikiyatrik bozukluklar olabilir (Akt. Medikoğlu, 2018).

Yapılan bir araştırmada anne baba tutumları ile internet bağımlılığı arasında ilişki olduğu ortaya koyulmuştur. Aşırı koruyucu tutumu benimseyen anne babaların, çocuklarının davranışlarını sürekli kontrol etmeye çalışmaları ya da aşırı otoriter bir tutum benimseyenlerin çocuğa sürekli hangi davranışı yapacağını dayatmaları, internet bağımlılığını tetikleyebilmektedir. Anne babanın tutumunda hatalar olması ve aile yapısının sorunlu olması çocuğun gelişimini olumsuz etkilerken çocukta

uyumsuzluğa neden olabilir (Çam ve Aydoğdu, 2015: 52). Bu da çocuğun bütün davranışlarına yansıyarak onu riskli davranışlara yönlendirebilmektedir. Önerilen tutum ise demokratik anne baba tutumu, yani çocukla anne-babanın olumlu bir diyalog içinde olması ve kuralların çocuğa açıklanarak demokratik bir biçimde koyulması ve uygulanmasıdır (Kılıç, 2018).

Sağlıklı internet kullanımı özellikleri; kişinin gerçek yaşantısı ile sanal yaşantısının bütünleşik olması, sanal ortamda da gerçek yaşamdaki özelliklerin gösterilmesi ve gerçek yaşamda konuşulan kişilerle internet ortamında da konuşulmasıdır (Ögel, 2014). Kişi, gerçeklikten uzaklaşmadığı ve interneti kendi olarak kullanmaya devam ettiği sürece sağlıklı internet kullanımından bahsedilebilir. TÜİK (2017) verileri incelendiğinde; bilgisayar ve internet kullanımı ile ilgili olarak 6-10 yaş aralığında ortalama başlama yaşı 6 iken, 11-15 yaş aralığında 10’dur. Yıllar geçtikçe çocukların internetle tanışma yaşı düşmektedir. Bilgisayar, internet ve cep telefonu kullanma oranları 6-10 yaş aralığındaki çocuklarda bilgisayar %48,2, internet %36,9 ve cep telefonu %11 iken, 11-15 yaş aralığındaki çocuklarda ise kullanım oranı bilgisayar %73,1, internet %65,1 ve cep telefonu %37,9’dur. Çocuklar bilgisayar ve internet ile çok erken yaşta tanışmakta ve kullanım oranları yaş ilerledikçe artmaktadır. İnternet ve bilgisayar, kolay ulaşılabilir hale geldiği için kullanım yaşının gittikçe düşmesi söz konusudur (Dinç, 2014). İlkokul grubunda yapılacak tüm bağımlılık çalışmaları önleyicilik amacı taşımaktadır. Bağımlılıkla mücadelede en etkili çalışma çocuğun bağımlılık yaratabilecek durumla tanışmasını kontrol ederek yönlendirmektir. Ancak tanışma yaşı bu kadar küçük olduğunda çocuğu buna karşı kendini savunabilecek hale getirme amacı taşıyan önleyici çalışmalar önem kazanmaktadır. Bu yüzden bağımlılıkla mücadele eğitiminin anasınıfındaki ve ilkokul grubundaki teknoloji bağımlılığı modülü önleyicilik amacına hizmette çok önemli bir rol oynamaktadır.

Cinsiyet açısından internet kullanımı TÜİK (2017) istatistiklerine bakıldığında, 2017 yılında düzenli olarak internet kullanan erkeklerin oranı %68,7, kadınların oranı ise %52,7’dir. Haftalık ortalama internet kullanım süreleri dikkate alındığında, 06-15 yaş aralığındaki internet kullanan çocukların %38,2’si interneti iki saate kadar, %47,4’ü üç ile on saat arasında, %11,8’i on bir ile yirmi dört saat

arasında %2,6’sı ise yirmi dört saatin üzerinde kullanmıştır. 06-15 yaş grubu çocuklar interneti en çok %84,8 ile ödev veya öğrenme amacıyla kullanırken, bunu %79,5 ile oyun oynama, %56,7 ile bilgi arama, %53,5 ile sosyal medya ağlarına katılma takip etmektedir.

İnternet kullanımı ile ilgili yapılan Küresel Dijital Raporunda (2018) 81,33 milyon kişinin yaşadığı ülkemizde 54,33 milyon internet kullanıcısı, 51,00 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı ve aktif olarak cep telefonunda sosyal medya kullanan 44,00 milyon kişi olduğu tespit edilmiştir. Kullanım oranı nüfusa göre çok yüksektir. İnternet kullanım sürelerine bakıldığında, insanlar ortalama 24 saatin 7 saat 15 dakikasını internette geçirmektedirler. Bu sürenin 2 saat 46 dakikasında sosyal medyada, 3 saat 9 dakikasını online kanallarda ve 1 saat 15 dakikası internette müzik dinlenerek geçirilmektedir (https://wearesocial.com/blog/2018/01/global-digital-report- 2018).

İnternet bağımlılığı için ortak kriterlerin olmayışı nedeniyle internet bağımlılığının yaygınlığını belirlemek zordur. Ancak ülkemizde yapılmış araştırmalarda çeşitli kademelerde internet bağımlılığı yaygınlığı %1 ila %20 arasında değişmektedir. Yapılan bir araştırmada ilkokulda bu oran %4 olarak bulunmuştur (Deniz ve Çalışgan, 2015). Veriler göz ardı edilemeyecek düzeyde yüksek bir orana sahiptir. Topcuoğlu’nun (2018) yapmış olduğu bir araştırmada, sigara bağımlılığı olan kişilerde internet bağımlılığına olan eğilimin arttığı ortaya koyulmuştur. Bu yüzden bağımlılık mücadelesinin çok yönlü olması gerekmektedir.

İnternet bağımlılığı, henüz DSM-5’te yerini almamıştır. Bazı araştırmacılar, internet bağımlılığı tanısı için farklı bağımlılık kriterlerini baz almışlardır. Maddeyle ilişkili bir bağımlılık olmadığından internet bağımlılığı tanı kriterleri için, DSM-5’te maddeyle ilişkili olmayan bozukluklar kategorisinde yer alan kumar oynama bozukluğu tanı kriterlerinin kullanılabileceğini söylemektedirler. Buna göre (DSM-5, 2016: 470-471) 12 aylık süre içerisinde, en az dördü ile kendini gösteren, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellikte düşmeye neden olan, sürekli ve yineleyici, sorunlu bir internet kullanımı davranışı tanı koymak için bulunması gereken şartlardır. Ögel (2014), DSM-5’te yer alan kumar bağımlılığını internet bağımlılığı için uyarlayarak, sekiz kriterinden beşinin bulunmasıyla, internet

bağımlılığı teşhisinin koyulabileceğini söylemiştir. Bu sekiz kriter: internetle ilgili aşırı zihinsel uğraş, internetle geçirilen sürenin sürekli arttırılması, internet süresini azaltma girişimlerinin başarısız olması, internet kullanımının azaltılması durumunda hissedilen yoksunluk hissi, başlangıçta olduğundan çok daha fazla internette zaman harcama, internetin aşırı kullanımı sonucu kişinin ilişkilerinde ve sosyal yaşamında sorunların yaşanması, internete bağlı kalabilmek için çevresindeki insanlara yalan söyleme, internete bağlı olunduğu sürece duygulanım değişikliği (umutsuzluk, suçluluk, anksiyete, depresyon vb.) olmasıdır. Ayrıca on yedi maddelik belirtileri listelemiş ve listede yer alan belirtilerin çoğunluğunun bulunması gerektiğini söylemiştir. Bu belirtilerden bazıları: internet kullanımının durdurulmasında zorluk, bırakmaya niyetlenilse de kullanmaya devam etme, başkaları tarafından sık sık kullanım konusunda uyarı alması, başkalarıyla vakit geçirmek yerine internette vakit geçirmeyi tercih etmek, internet yüzünden uykusuz kalmak, internet kullanılmadığı süreçte interneti düşünmek, internet kullanmayı iple çekmek, günlük sorumluluklarını internet yüzünden yerine getirememek ve internete gizli gizli bağlanmaktır. Belirtilerin çoğunluğunun var olmasının yanında, psikososyal işlevlerin bozulup bozulmadığı da tanı koymak için önemlidir. İşlev bozukluğu varsa bağımlılıktan söz edilebilir.

Griffiths’e (Akt. Cengizhan, 2005) göre internet bağımlılığı teşhisi koyulabilmesi için; dikkat çekme (sürekli internete bağlanmayı düşünme), duygu durum değişikliği (Kişinin günlük hayattaki duygusal tepkileri ile internette geçirilen zamanlardaki duygusal durumunun farklılığı), tolerans (internette geçirilen aynı sürenin zamanla aynı etkiyi verememeye başlaması), geri çekilme belirtileri (beklenmedik bir şekilde internet kullanımının kesilmesi sonucu ortaya çıkan duygusal ve fiziksel tepkiler), çatışma (bağımlı kişinin iletişim içinde olduğu kişilerle ve kendisiyle yaşadığı çatışmalar), nüksetme (bağımlının bırakma girişimleri sonucu kullanım isteğinin aşırı bir şekilde geri gelmesi) durumlarının var olması gerekir

Benzer Belgeler