• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUMLAR

4.2. İnceleme

4.2.2. Muhteva Özellikleri

4.2.2.4. İnsan

118 Neylerem bezm-i maģabbetde gül ü mül ģâletin Yâd-ı ruĥsâr u leb-i la‘lüñ gül ü müldür baña (G. 6/ 2)

Olalı devr-i lebüñde mey mubâģ

‘Ârif-i meyĥânedür ehl-i ŝalâģ (G. 30/ 1)

119

bahşedilmiştir. Âdem’e öğretilen ve melekleri secde ettiren isimler, insanın dünyayı idrak edebilmesini sağlayan harflerden ibarettir. Aslında öğretilen, herhangi bir dil değildir. Dilin temel parçalarıdır. İnsan ilahi dili anlayabilmesi için bir dil bilinciyle donatılmıştır. Ses ve harfler “ol/kün” ifadesinden türemiştir. İsimler ilahi dilin alfabesini oluşturan otuz iki sestir. Varlıkların kendilerine ait sınırlı sesleri varken insan çeşitli sesler çıkarabilmektedir (Bashir, 2013, s. 50-51). Aşağıdaki beyitten anlaşıldığına göre Muhîtî de insanın dil kabiliyetinin ve bu kabiliyetin kökeninin farkındadır ve insanı baştan ayağa okunması ve anlaşılması gereken kutsal bir kitap gibi görmektedir:

Başdan ayaġa vücûduñdur kelâm-ı źât-ı Ģaķ Uşta tefsîr-i eģâdîś uşta Ķur’ân-ı ‘ažîm (G. 139/ 5)

Muhîtî’nin bu incelenen eserinde insan unsuru sevgili, âşık, rakip başlıklarıyla ele alınacaktır. Bu kavramlar Divan’da her divanda karşılaşılabileceği gibi klasik mânâlarıyla ve teşbihlerle dünyevi bağlamda ele alındığı gibi tasavvufi ve Hurufi bağlamda özel manalar kazanarak da kullanılmıştır. Hatta bazı şiir ve beyitlerde özellikle sevgili ve âşığın hem mecazi hem de ilahi, Hurufi bağlamda çift anlamlı değerlendirilmeye müsait bir biçimde kullanıldığını söylemek mümkündür.

4.2.2.4.1. Sevgili

Muhîtî aşağıdaki beytinde “Güzele bakmak sevaptır.” sözüne atıfta bulunmaktadır. Zahitlikte ve toplumda güzele bakmanın ayıp ve günah olduğu ile ilgili yargılara Muhîtî, aşağıdaki beytinde sevgilinin haricindeki düşüncelerin aslında bir hata olduğunu ifade ederek cevap vermek istemiş gibidir:

Fikr-i zülf-i yârdan ġayrı ĥašâdur cümle heb

Ey Muģîšî söz budur “vallâhu a‘lem bi's-ŝavâb” (G. 14/ 7)

4.2.2.4.1.1 İstiva Hattı

Saçı yüzden ayıran çizgi, kaşlar ve dört kirpikten oluşur. Bu hatlar Fatiha suresinin yedi ayeti ile ilişkilendirilir. Nasıl ki insan yaratılmışların en mükemmeliyse Kuran da dilin en mükemmel halidir. Erkek yüzündeki hat sayısı zamanla on dörde çıkar. Bunlar yanaklardaki ikişer çizgi, bıyığın üzerindeki çizgi, alt

120

dudak çizgisi ve sakalın bitiş çizgisidir. Kadın yüzündeki yedi ilave hat çıkmasa da annelik yeteneği kadının hatlarını on dörde tamamlar. Yüze yerleşen bu on dört hat ve mahallerinin sayısı yirmi sekiz eder. Kuran dili de yirmi sekiz harften oluşur (Bashir, 2013, s. 52-53). İstiva hattı Muhîtî’nin şiirlerinde sevgili için bir övgü unsurudur ve bu hatların önemini bilmek kişiyi cennete götürür. Bu şiirlerde sevgiliyi hem mecazi sevgili hem de Fazlullah olarak değerlendirmek mümkündür:

Heft ĥaššuñ istivâsından ‘ubûr it kim ‘ayân Heşt bâġ-ı cennet-i a‘lâya šoġrı râhdur (G. 37/ 2)

Olmaz idi Sî vü Dû nušķ-ı ilâhî âşikâr

Olmasaydı ĥašš-ı vechüñ istivâdan iki şaķ (G. 120/ 4)

Saç: Saç tasavvufta kesrete, dünyanın karanlığına delalet ederken Hurufilerde Tanrı hüsnünün insan vücudundaki güzellik nişanesi şeklinde olumlu bir anlama bürünmüştür (Babayev, 2007, s. 77). Muhîtî’nin aşağıdaki beytinde saç “lam” harfine benzetilmiştir:

Ķadd ü zülf ü ķâşuñ ey Yûsuf-cemâl Geldi Ķur’ânda Elif ü Lâm u Râ (G. 2/ 9)

Bu beyitte ise saç siyahlığıyla Miraç gecesine benzetilmiştir:

Şeb-i mi‘râcdur evŝâf-ı zülfüñ

Ķaşuñdur “ķâbe ķavseyni ev ednâ” (G. 3/ 3)

Burada ise saçlar kokusu itibariyle reyhan ve sünbül çiçeklerine benzetilmiştir:

Ķâmetüñ serv ü lebüñ ġonca yüzün güldür baña Zülfüñüñ birisi reyģân biri sünbüldür baña (G. 6/ 1)

Divan edebiyatında olduğu gibi Muhîtî’nin bu beytinde de saçlar kâfirlikle birlikte anılmıştır:

Küfr-i zülfüñdür yaķîn ehline îmân-ile dîn

Küfr-i zülfüñsüz gerekmez dîn-ile îmân baña (G. 9/ 5)

121

Bu beyitte ise saçlar buluta benzetilerek farklı bir imge oluşturulmuştur:

Daġıdup zülfin nümâyân eylese her gâh ruĥ

Gûyiyâ ebr içre ‘arż eyler tamâm ol mâh ruĥ (G. 31/ 1)

Aşağıdaki beyitlerde ise saçlarla ilgili olarak “kâkül ve gîsû” kelimelerinin kullanımı söz konusudur:

Şâm-ı ġam ‘aks-i sevâd-ı kâkülün

Pertev-i nûr-ı cemâlüñdür ŝabâģ (G. 30/ 2)

Dil ġam-ı gîsû-yı yâr-ile perîşân-hâl idi

Bir yere cem‘ olmadın nâr u hevâ vü ĥâk ü âb (G. 14/ 2)

Kaş: Mukattaat harfleri Kuran’daki yirmi dokuz surenin başında kullanılmış olan harflerdir. Bu harfler Hurufilere göre muhkemat ve ya muhkem harfler olarak da adlandırılır (Usluer, 2009, s. 204). Kuranda azapla alakalı ayetlerin geçtiği surelerin başında mukattaat harfleri bulunmamaktadır. Bu da mukattaat harfleri ile başlayan surelerin rahmetle ilişkisini göstermektedir. Mukattaat harfleri on dört tane olduğundan seb’al-mesani’dir. Çünkü Fatiha suresi yedi ayettir ve hepsi rahmet ayetidir (Usluer, 2009, s. 209). Muhîtî aşağıdaki beytinde istiva hatlarından saç, kaş ve kirpikleri birlikte anarak onları mukattaa harflerine benzetmiş ve Fatiha suresiyle ilişkilendirmiştir:

Muķašša‘ zülf ü ķâş u kirpigüñden

Yüzüñde yazılu Seb‘al-meśânî (G. 204/ 2)

Kuran’ın 68. suresi Kalem suresidir. Kalem suresi “nun” harfiyle başlar (Tökel, 2016, s. 160). Edebiyatımızda kaşlar, şekli itiberiyle “nun” harfine ve kaleme benzetilebilmektedir. Sure adı üzerinden yapılan bu benzetmelerden biri de Muhîtî’ye aittir:

“Ķâf ve’l-Ķur’ân” cemâlüñ ķaşlaruñ “Nûn ve'l-ķalem”

Ŝâd ‘aynuñ geldi Ķur’ân içre ez-Rabb-i Kerîm (G. 139/ 2)

Muhîtî’nin bu beytinde ise ebru kullanılmış ve sevgilinin yüze ait güzellik unsurlarının her daim âşığı meşgul ettiğinden dem vurulmuştur:

122 Źikr ü fikrüm gûş u çeşm ü bînî vü ebrû-yı dost

Bir nefes gitmez dilümden a‘žam-ı ism-i mehîn (G. 158/ 3)

Kirpik: Muhîtî’nin aşağıdaki beyitlerinde kirpikle ilgili olarak “ok”

mazmunu kullanılmış, inanç bağlamında ise kirpikler “elif” harfine ve “ümmü’l-kitab”a benzetilmiştir:

Kirpigüñ ma‘nâsı esrâr-ı Elif

Ĥâl-i la‘lüñ noķša-i hem ģarf-i Bâ (G. 2/ 5)

Ey zülf ü ķaş u kirpigüñ ümmü'l-kitâb imiş

Ĥašš-ı ‘iźâruñ âyet-i yevmü'l-ģisâb imiş (G. 91/ 1)

Müjgân-ı tîre baķışa gîsûsı kemende

Cellâd u şeh-i kec-nigehe âfet-i câna (G.186/ 2)

4.2.2.4.1.2. Göz

Şairler tarafından “Sad” harfinin baş kısmı şekil olarak göze benzetilir (Tökel, 2016, s. 137). Muhîtî de göz için “ayn ve çeşm” kelimelerini kullanmış, gözleri

“Sad” harfine benzetmiştir:

“Ķâf ve’l-Ķur’ân” cemâlüñ ķaşlaruñ “Nûn ve'l-ķalem”

Ŝâd ‘aynuñ geldi Ķur’ân içre ez-Rabb-i Kerîm (G. 139/ 2)

Egerçi kim nihân-ender-nihânam ‘ayn-ı a‘mâdan

Velîkîn çeşm-i bînâya ‘ayân-ender-‘ayânam ben (G. 163/ 5)

Cân fikr-i çeşm-i mestüñ-ile ĥaste-ģâldür

Ķaşuñ ġamıyle cism-i nizârum ĥayâldür (G. 52/ 1)

123 4.2.2.4.1.3. Yüz

Muhîtî’nin şiirlerinde yüz hem dünyevi hem de tasavvufi manalar kestedilerek kullanılmıştır. Örneğin insan yüzü, Allah’ı yansıtan bir aynaya benzetilmiştir:

Gördi vechüñde Muģîšî Ģaķ yüzin

Ey yüzi mir’ât-ı vech-i Ģaķ-nümâ (G. 2/ 11)

Ayrıca Hurufi bağlamda yüz, on dört hattın mahalli olarak gösterilmiştir:

Ma‘nî-i vüśķâ-yı dîn ģablü'l-metîn kim mûdadur

Dest-i ķudret çâr-deh ĥašdur ki yazmış rûdadur (G. 58/ 1)

Yüzde bulunan istiva hatlarının önemini bilmeyenler div-i racim’e benzetilmiş, hak yolun bu hatlar olduğu aşağıdaki beyitte söylenmiştir:

İstivâ-yı ĥašš-ı vech-i Âdem ey dîv-i racîm

Gel ‘ubûr it kim budur Ģaķdan “sırâtu’l-müstakîm” (G. 140/ 1)

Sıradaki beyitlerde ise sevgilinin yüzü vech, cemal, didar, ru ve sima kelimeleriyle kullanılmış; gül, yasemin ve Firdevs cennetine benzetilmiştir:

Serv-ķad gül-bû semen-sîmâlar-ile her šaraf

Baġ u râġa ŝalınup seyr-i kenâr ister göñül (G.132/ 3)

Boyuñ Šûbâ ĥašuñdur ģûr u ġılmân

Lebüñ Kevśer yüzüñ Firdevs-i a‘lâ (G. 3/ 4)

Ķâmetüñ serv ü lebüñ ġonca yüzün güldür baña Zülfüñüñ birisi reyģân biri sünbüldür baña (G. 6/ 1)

Görmege her gün cemâlüñ âfitâb İşigüñde źerreveş olur türâb (G. 15/ 1)

Seng-i ģasretle döginür rûz u şeb

124 Görmek içün bir daĥi dîdâruñ âb (G. 15/ 6)

4.2.2.4.1.4. Yanak

Güzellik unsurlarından “yanak” aşağıdaki beyitlerde “arız” kelimesiyle ve kırmızı rengiyle gül yaprağına, beyazlığıyla da aya benzetilmiştir:

Yir ķomadı serv ile güle bâġ-ı cihânda

Ol ‘ârıż-ı zîbâ-ile ol ķâmet-i mevzun (G. 172/ 4)

Ruĥlaruñdur verd-i gülzâr-ı berîn Ķâmetüñ serv-i gülistân-ı beķâ (G. 2/ 7)

Burķa‘ı mâh-ı ruĥuñdan ref‘ it

Gün yüzinde niçe bir dura seģâb (G. 17/ 5)

4.2.2.4.1.5. Ben

Muhîtî’nin beyitlerinde sevgilinin benleri sineğe, karalığıyla zalime ve dağ yarasına benzetilmiştir:

Ĥâl-i müşgîn mi lebüñde görünen

Yoĥsa şehd üstine ķonmuş bir źübâb (G. 15/ 3)

Ey yüzüñ ‘âlem-i mülk-i lâhût

Ĥâl u ĥaššuñ ceberût u melekût (G. 22/ 1)

Ĥâlüñle ķadüñ yâd idüben sîneme cânâ

Bir tâze elif çekdüm ü yaķdum yine bir daġ (G. 105/ 4)

125 4.2.2.4.1.6. Ayva Tüyleri

Muhîtî’nin beyitlerinde hatlar Hurufi bağlamda kullanılır ve Hurufilikte olduğu gibi ümmi ve ebi olmak üzere iki çeşittir. Bu hatlar Kuran’da yazılı ayetlere, esma-yı hüsnaya, Câvidânnâme’ye ve Hızır’a benzetilir:

Sî vü Dûdür heşt ĥašš-ı eb zi Rab

Sî vü Dûdür heft ĥašš-ı ümmehât (G. 18/ 8)

Oķımayan yetmiş iki ĥaššı vech-i yârda

Cennet-i Firdevs-ile ģavrâyı bilmez ķandadur (G. 46/ 2)

Şerĥ ider ĥašš-ı ruĥuñ ģarf-be-ģarf Ser-be-ser Muŝģaf içinde âyât (G. 19/ 2)

Oķuyanlar kelâm-ı ĥašš-ı vechüñ

Nedür fehm itdiler esmâ-yı ģüsnâ (G. 3/ 2)

‘Âşıķa žulmât-ı İskender sevâd-ı kâkülüñ

Ĥašš-ı sebzüñ Ģıżr u la‘lüñ âb-ı ģayvândur senüñ (G. 122/ 6)

Ey yüzüñ ĥurşîd ü mâh-ı âsumân Zülf ü ķaş u kirpigüñ Seb‘al-meśân Ey ĥašš u ĥâlüñ kelâm-ı Câvidân

Ŝûretüñ naķşında oldı Ģaķķ ‘ayân (T. 64)

4.2.2.4.1.7. Dudak

Dudaklar ab-ı hayata, çeşmeye, şekere; rengi ile goncaya, şekli ile hokkaya benzetilmektedir:

Cemâlüñ bâġ-ı Firdevs-i berîndür

126 Dudaġuñ çeşme-i mâ'-i mu‘îndür (G. 60/ 1)

Ġonca lebler ki ķaçan seyr-ile bâġa varalar Zâr-ı ‘uşşâķ-ı hezâr-ile dolar ol aralar (G. 48/ 1)

Lü’lü’ dişe ģoķķa dehene la‘l-‘aķîķa

Şîrin-suĥana ķand-lebe šûšî-zebâna (G. 186/ 5)

Ey ĥašuñ Ĥıżr u lebüñ âb-ı ģayât

Šurre-i müşk-feşânuñ žulümât (G. 19/ 1)

4.2.2.4.1.8. Boy

Muhîtî’nin şiirlerinde sevgilinin boyu Tuba ağacına, serviye ve harf-i vahit olan “elif”e benzetilmiştir:

Boyuñ Šûbâ ĥašuñdur ģûr u ġılmân

Lebüñ Kevśer yüzüñ Firdevs-i a‘lâ (G. 3/ 4)

Ruĥlaruñdur verd-i gülzâr-ı berîn Ķâmetüñ serv-i gülistân-ı beķâ (G. 2/ 7)

“İķrâü'l-Ķur'ân” kelâmın oķı vech-i yârda

Ģarf-i vâģid sırrı çün ol ķâmet-i dil-cûdadur (G. 58/ 3)

4.2.2.4.1.9. Diş

Dişler Muhîtî şiirlerinde güzellik unsuru olarak cevhere ve inciye benzetilmiştir. Bir beytinde ise Fazlullah’ın otuz iki nutkunun insan vücudundaki karşılığı ve açıklaması olarak otuz iki diş gösterilmiştir:

Dişlerüñ ģâŝılı deryâda güher

127 K'anda perverde-i la‘lüñ yâķût (G. 22/ 5)

Dehânuñ oldı dürc-i l‘al-i yâķut

Sözüñ gevher dişüñ dürr-i śemîndür (G. 60/5)

Dürr-i dendânuñ beyânıdur ‘ayân

Sî vü Dû nušķ-ı kelâm-ı Kirdigâr (G. 49/ 4)

4.2.2.4.1.10. Kulak

Muhîtî’nin aşağıdaki beytinde Fazlullah’ın yüzü Tur Dağı’na; ağız, burun, göz ve kulakları da Ashab-ı Kehf’e benzetilmiştir:

Yüzüñdür Šûr anuñ aŝģâb-ı kehfi

Dehân u bîni vü çeşm ü ķulaķdur (G. 43/ 3)

4.2.2.4.2. Âşık

4.2.2.4.2.1. Vücut

Tasavvufta vücut diğer maddi olan her şey gibi geçici ve değersiz iken Hurufilikte insan vücudunun Allah’ın tecelli ettiği yer olması itibariyle büyük önemi ve değeri vardır. Her insan bu tecelliyi kendinde gözlemleyebilir ancak Allah’ın mükemmelen tecelli ettiği kimsenin Fazlullah olduğunu da kabul etmesi gerekir.

Muhîtî’nin aşağıdaki beyitlerinde bu düşünceleri izlemek mümkündür:

‘Ârif ol ġayrıdan nažar ķaš‘ it

Öz vücûduñda Ģaķķı peydâ ķıl (G. 1/ 5)

Ŝûretüñdür ey ģabîbüm ŝûret-i Allâhımuz

Başdan ayaġa vücûduñdur kelâmu'llâhımuz (G. 72/ 1)

Muhîtî’nin şiirlerinde insan vücudu cisim ve ten kelimeleriyle de geçmektedir. Şaire göre cisim, can ve aşkın gizlendiği mekândır. Gönül şehrine aşk

128

mesken kurarken ten yıkılıp harap olmaya başlar. Bir diğer beyitteki hayale göre de ten âşığın gözyaşı denizine batmış bir gemi gibidir:

‘Âşıķuñ göñlinde dâim ‘aşķ-ı cânân gizlidür

Nitekim cisminde her bir âdemüñ cân gizlidür (G. 38/ 1)

Genc-i ‘aşķı mesken idelden bu göñlüm şehrini

Ten šılısmı yıķılup yab yab ģarâb olmaķdadur (G. 47/ 2)

Ey Muģîšî çıkmadı gitdi kenâre fülk-i ten

Ġarķ olalıdan yem-i eşk-i revânumda benüm (G. 151/5)

4.2.2.4.2.2. Can

Muhîtî’ye göre sevgi ve aşktan kazanç sağlamak canı nakit olarak feda edebilmekle mümkündür. Ayrıca can, sevgilinin hayalinin bir hazine gibi gizlendiği virane yerdir:

‘Aşķ bâzârında cân naķdin viren

Ķıldı sevdâ-yı maģabbetden ribâģ (G. 30/ 3)

Cân içinde ey perî šâñ mı ĥayâlüñ ķılsa yer

Dâimâ vîrânelerde genc-i pînhân gizlidür (G. 38/ 2)

4.2.2.4.2.3. Yüz

Herkesin bildiği şekliyle Muhîtî’ye göre de gerçek âşıkların aşk derdinden sararmış yüzleri vardır:

Muģîšî gibi gerçek ‘âşıķ iseñ

Sirişk-i âl-i dâ’im rûy-ı zerd ol (G. 135/ 7)

129 4.2.2.4.2.4. Bakış

Şair “Güzele bakmak sevaptır.” sözüne telmihte bulunarak âşıkları güzele bakmaktan men etmenin büyük bir hata olduğuna dikkatleri çekmektedir:

Zâhid cemâl-i ĥûba günehdür dimiş nigâh Sözi ĥatâ vü fikri ķamu nâ-ŝavâb imiş (G. 91/ 6)

4.2.2.4.2.5. Gözyaşı

Âşık kanlı gözyaşları akıtır. Gözyaşı “eşk ve sirişk” kelimeleriyle de kullanılmıştır:

Hecrüñle ķan yaş aķıdur gözden Muģîšî dem-be-dem Vaŝluña irmezse eger ģaşre ķalur bu mâcerâ (G. 5/ 5)

Kûyuñda budur eyledügüm eşk-feşânlıķ

Dâmânuña ey serv-i revân ķonmaya tâ gerd (G. 35/ 2)

Muģîšî gibi gerçek ‘âşıķ iseñ

Sirişk-i âl-i dâ’im rûy-ı zerd ol (G. 135/ 7)

4.2.2.4.2.6. Ciğer

Âşığın ciğeri gam ateşiyle kebap olmuş gibidir:

Ŝâķiyâ ŝun demidür câm-ı şarâb

Âteş-i ġamla ciger oldı kebâb (G. 17/ 1)

4.2.2.4.2.7. Kalp

Muhîtî kalbi put gibi güzellerin mekân tuttuğu yer olması nedeniyle büthaneye benzetmiştir:

Çıķmadı hergiz ĥayâlât-ı ŝanemler ez-derûn

Ķalb-i pür-taŝvîrimiz bütĥâne şeklin baġladı (G. 202/ 4)

130 4.2.2.4.2.8. Gönül

Muhîtî’nin bir tuyuğunda insanın gönül, akıl, cisim ve can olmak üzere çeşitli yönleri ayrı ayrı ele alınmıştır ve bu tuyuğda gönül feraha kavuşmak için masivadan temizlenmesi gereken yerdir:

Mâsivâdan göñlümi pâk eyledüm ʻAḳlumı ʻışḳ içre çâlâk eyledüm Tâ ki cismüm câmesin çâk eyledüm Cânumı anda feraḥnâk eyledüm (T. 51)

Muhîtî’nin gazellerinde ise gönül sevgilinin harab ettiği mülke, avlamak istediği bir kuşa, sevgilinin yüzünün tecelli ettiği saf aynaya, bülbüle ve gam denizinde bela yüklenmiş bir kayığa benzetilmiştir:

Vaķtidür ey şâh ki âbâd idesün

Žulm-ile oldı göñül mülki ģarâb (G. 17/ 3)

Her nefesde ķılmaġa ‘uşşâķa ‘arż-ı vech-i yâr Ey Muģîšî göñlümüz bir pâk ŝâf âyînedür (G. 39/ 5)

Yaĥûd beñ gösterüp al-ile ģüsnüñ

Göñüller murġını ŝayd itmek ister (G. 62/ 3)

Gülzâr-ı cemâlüñ yeter ey ġonce-dehânum

Dil bülbülüne seyr-i temâşâ-yı gül ü baġ (G. 105/ 2)

Bâr-ı belâñı yükleneyin her-çi bâd-âbâd

Dil fülki bata baģr-ı ġama ya geçe öte (G. 183/ 2)

131 4.2.2.4.3. Rakip

Divan edebiyatının aşk üçlüsünde rakip önemli bir yer alır. Âşığın başında aşk ve ayrılık derdi olduğu gibi rakiple de yarışması, mücadele etmesi gerekmektedir. Muhîtî de âşıkane gazellerinde rakip ile ilgili duygularını açıkça ifade etmekten ve sevgiliye sitem etmekten çekinmez. Ayrıca sevgilinin kendine yüz vermemesini -bir hüsn-i talille- onun peri, kendininse insan olmasına bağlar:

Dermân idi bîmâr-ı dile firķatüñ ammâ

Aġyâr-ile gördüm seni ‘âlemde budur derd (G. 35/ 3)

Ol perî her dem raķîb-i dîv-ile olur ķarîn

Âdem olduğum-içün işi teġâfüldür baña (G. 7/ 4)

Muhîtî aşağıdaki beyitlerde ise rakibi şeytan ve kargaya benzetmektedir:

Kûy-ı dilberde bugün gördüm raķîbi âşikâr

Ey baña kimdür diyen ‘âlemde şeyšân gizlidür (G. 38/ 4)

Bir yere nice gele raķîb-ile Muģîšî

Hiç šûšî-i gûyâ ola mı hem-nefes-i zâġ (G. 105/ 5)

Benzer Belgeler