• Sonuç bulunamadı

İnkılapçılık

Belgede Ülkü Dergisinde kemalizm (sayfa 184-200)

3. BÖLÜM ALTI OK’UN ÜLKÜ DERGİSİNDE İNCELENMESİ

3.6. İnkılapçılık

Halkevlerinin yayın organı olan halkevlerinden halka adlı broşür Altı Ok’un devrimcilik ilkesini şu sözlerle anlatır. “Türkiye yaptığı devrimleri kökünden yapar kökünden halleder biz deriz ki durma düşersin”473 Sistemi kökünden değiştirmek ve sürekli ileriye bir değişim içinde olmak Kemalizm’in ana söylemidir. Bu nedenle Türk inkılabı asıl anlamını inkılapçılık ilkesinde bulur. Kavram olarak inkılapçılık, Ülkü dergisinin çıkmaya başladığı dönemde tanımı tam yapılmış ve çerçevesi çizilmiş bir ilke değildir. Genel olarak tüm uygulamaları ifade eden genel bir anlamdır. Ülkü yazarları Atatürk’ün çizdiği çerçevede yapılan her yeniliği inkılap olarak tanımlamışlardır. İlkenin tam kavramsallaştırılmaması yapılan yenilikleri tanımlamada farklı terim ve kavramlar kullanılmasına yol açsa da hemen tüm yazar kadrosu köklü ve ani yapılan eski düzene ait tüm kurum ve uygulamaların değiştirilmesini inkılap olarak tanımlamışlardır. Sanattan spora hukuktan dil ve kültür işlerine kadar her yeni teklif her yeni uygulama Türk inkılabının bir parçası görülmüş ve İnkılap olarak adlandırılmıştır.

CHF Kurultaylarından sonra Altı Ok’un parti programlarına girmesi Kemalist kurucu kadroda İnkılapçılık ilkesini ve genel bir anlamda Kemalist inkılapları kavramsallaştırma, tanımlama ihtiyacına yol açtı. Kemalizm’i bir ideoloji olarak kurgulayacak aydınlara yol gösterme iddiası ile yola çıkan Ülkü’de de yazarlar inkılapçıları ve Altı Ok’u yazılarında tarif etmeye özellikle önem verdiler. Ülkü’nün ana karakterini oluşturan yazarlardan olan Mehmet Emin “İnkılapçılık” adlı makalesinde kavramlara aynı anlamı yüklemenin öneminden bahisle İnkılapçılık ilkesini tanımlamaya çalışmıştır. Gerekçe olarak aynı kelimeyi kullanan aynı sıfatı benimseyen insanlar arasında anlaşamamazlıkların baş göstermesinin sebebi olarak bu nevi soyut

472 Tazegül, 2005, s. 180.

177

(mücerret) kelimelerin başka başka manada kullanılmasını”474 göstermektedir. “Genel olarak İnkılapçılık Cumhuriyetin yaptığı büyük ve feyizli değişiklikleri benimsemek onu bütün ruhlara yerleştirmek” şeklinde anlaşılmaktadır. Fakat Mehmet Emin İnkılapçılığın daha geniş bir anlam ifade ettiğini “Her önümüze çıkan ve çıkacak olan meseleler karşısında alınacak hususi bir Tavır”475 olduğunu yazmaktadır.

Ülkü yazarlarına göre İnkılapçılık sürekli bir ilerlemedir. Ülkücülere göre İnkılapların karşısında yalnız eski düzeni savunanlar değil ilerlemekten korkanlar da vardır. Mehmet Emin inkılapçılıkla ilerlemeciliği de birbirinden ayırır. İlerlemeciler (Terakki sever) dış görüntü olarak İnkılapçılığa benze de ondan farklıdır” Terakki severler de ilerlemekten korkmazlar ilerleme lüzumuna inanırlar. Fakat duygu ve düşünce itibariyle inkılapçıdan çok farklıdırlar… İnkılapçılık terakki istemekten başka ve fazla bir ruh halidir. Mehmet Emin’e göre Terakki severler insanları rahata eriştireceği daha konforlu bir hayata ulaştıracağı için cemiyetin ilerlemesini ister… Cemiyeti bir halden diğer bir hale atlatacak hareketleri sevmez… Terakki sever tasarladığı hedefe gitmek için kaldırılması lazım gelen engelleri güçlükleri birer birer hesap eder ve ancak bunları birer birer kaldırmayı düşünür. İnkılapçı ise ekseriya müşkülleri toptan inkar eder yok farz eder binaenaleyh hemen harekete geçer. Çünkü onun için ilerleme bir hamle bölünmez bir harekettir. Eğer böyle yapmasa o da hareketinin dış görüntüsü üzerine dursa yani önüne çıkması muhtemel olan engelleri birer birer hesap etse o zaman kendisi hareket imkânı bulamaz.”476 Yeni kurulan devletin, rejimin ve toplumun temel yapısını ifade eden inkılapçılık kurucu Kemalist kadronun heyecanını yansıtır. Gelişmek muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak için her yeniliğin hızlıca yapılması gerekir. “İnkılap usulü hamle halidir” aksi halde yapılacak yenilikler uzun zamana yayılırsa başarılı olunacağına duyulan inanç zayıflayabilir. Ülkenin ve Kemalist yönetici ve aydınların buna vakti yoktur.

Tanımı tam yapılamasa da geniş ve tüm yapılan yenilikleri ifade eden bir ilke olarak inkılapçılık Kemalist devrimlerin tamamını kapsar. Mustafa Kemal’in yeni rejim için belirlediği tarz İnkılapçı bir rejim tarzıdır. Yakup Kadriye söylediği “O zaman donar kalırız” ifadesi bunun en basit anlatımıdır. Kemalizm bir doktrin olarak kurgulamak istemeyen Atatürk, rejimi sürekli gelişmeye açık bir ilerlemecilik ile şekillendirmek istemiştir. Kurucu kadro tarafından yukarıdan aşağıya hızlı bir devrimle inkılapların

474 Emin, Mehmet. (1933). İnkılapçılık. Ülkü, 1(1), ss. 41.

475 Emin, 1933, s. 42.

178

gerçekleştirilmesi bir zarurettir. Çünkü ülkeyi geri bırakan kurumlardan ancak böyle kurtulunabilir. Bizzat Atatürk inkılapları şöyle tarif eder. “İnkılap mevcut kurumları zorla değiştirmek demektir. İnkılap Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakan kurumları yıkarak yerine milletin en yüksek uygarlık gereklerine göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymuş olmaktır.”477 Bu açıklamada da görüldüğü üzeri İnkılaplar zorla değiştirme şeklinde yapılacak bir halk hareketi beklenmeyecek ve nihai hedef olarak da uygarlığa göre ilerleme sağlanacaktır. Yine Atatürk’e göre;

“İnkılapçılık prensibine bağlı oldukça Türk topluluğu medeniyet aleminden geri kalmamanın yolunu bulacaktır. Ancak burada göz önünde göz önünde tutulacak nokta milli bütünlüğümüzü ve milli menfaatlerimizi milli benlik şuuru içinde en titiz bir itina ile korumaktır. İnkılap ya da devrim her şeyi sadece devirerek değil yapıcı kurucu olduğu zaman bir değer taşır.”478

Türk inkılabının yapılış şeklini diğer örnekleriyle karşılaştıran Atatürk “Türkiye’yi derece derece mi ilerletmeli ani olarak mı iki sistem vardır. Biri bilinen büyük Fransız ihtilalindeki yöntem; Rejim değişecek ihtilallere karşı mukabil ihtilaller yapılacak. Sağ solu tepeler sol sağı süpürürken bir bakılacak ki bir buçuk asır zaman geçmiş bu milletin damarlarında o kadar bol kan ve önünde o kadar geniş zaman var mı”479 diye sorarak hızlı ve iç çatışmaya meydan vermeyen bir hareketin olması gerektiğini vurgulamıştır. Türk inkılabı ihtiyaçtan doğan ve daima ihtiyaçla beraber yürüyen bir mahiyette görülür. Bu yönü ile Kemalizm sürekli bir inkılabı zaruri görür. İnönü bu durumu şöyle ifade eder. “Biz Türk milletini yükseltmek için dar ve dogmatik telakkilere kendimizi bağlamış değiliz. Türk milletinin yüksek bir seviyeye varmış bir cemiyet olması için ilerlemek ve yürümek mecburiyeti ve bu sebeple yeni ihtiyaçların ve yeni engellerin izalesi bizim daimi vazifemizdir… Türk inkılabının devamlı olması hayatın dinamik olan şartlarına uygun bir tabiat hadisesidir. Türk inkılabı mütemadi bir ilerleyiş hamlesi gözü ile görülürse onun durmasını istemek değil onun durmasından sakınmak lazım.480

Kemalizm’i ve Kemalizm’in ortaya koyduğu devrimleri, toplumu yüksek medeniyet seviyesine çıkaracak kurucu anlayış olarak gören Ülkü yazarları her alanda devrimlerin sürekliliğini savunurlar. Çıkış noktası batı medeniyetinin yenilikleri olsa dahi inkılapları

477 İnan, Afet. (1984). Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. Ankara : Türkiye iş Bankası yayınları. s. 259.

478 İnan, Afet. (1977). Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi. Ankara : TTK yayınları, 1977, s.199.

479 Genel Kurmay Başkanlığı. (1988). Atatürkçülük. s. 115.

179

milli bir hamle olarak görürler, taklitçiliğe kaçışıdırlar. Batıdan alınan yenilikleri eski köhnemiş rejimden kurtuluş ve yeni hamleleri başlangıcı sayarlar. Ankara Üniversitesi Profesörlerinden Mazhar Nedim İleri Hukuk başlıklı makalesinde “İnkılap durmaz inkılap yürür. O halde inkılap yürürken inkılabın menbası olan hukuk nasıl durur. İnkılapçılık duyguları henüz inkişaf edememiş bazı muhitlere öyle geliyor ki memleketimize naklettiğimiz yeni kanunların alınmasıyla her iş bitmiştir. Bir zamanlar mecellesiz fıkıh sız hayatın nasıl kaim olacağını bir türlü zihinlerine sığdıramayanlar bu günde aynı zihniyetle yeni mevzuatı değişmek bilmez birer nas addediyorlar. Bunlara anlatılmalıdır ki İnkılap için kanunu medeni bile ancak şerefli bir merhaledir.”481

Diyerek inkılapların toplumun ihtiyaçlarına göre sürekli değişebilen unsurlar olduğunu ifade etmektedir. İnkılap sürekli devam edecek bir süreçtir. Ülkeyi ve milleti geri bırakan kurumlardan kurtulansa dahi inkılabın dinamik yapısı gereği değişim devam edecektir. Ülkü bu ideale inanır.

“Yapan milletin tarihin zenginliği ve derinliği Türk devriminin sahne olduğu toprağın coğrafi vaziyeti ve vuku bulduğu zaman ve bu zaman ki şartlar bakımından evrensel tesislerde şüphe olmayan Türk inkılabı ideallerinin birçoğunu hakikat yapmış olmakla beraber o bir zihniyeti bir ruhu ifade etmek itibariyle hala devam etmektedir ve edecektir.” “Türk milleti olarak var olmak ve büyük insan ailesinde yüksek bir cemiyet olarak yaşamak Türk inkılabının gayesidir. Türk inkılabı büyük insan ailesinin saadetine hizmet etmeyi vazife sayar.”482 Bu yönü ile evrensel olmak lazım geldiği gibi sürekli bir ilerleme içinde de olmak gerekir. Ani ve kararlı bir şekilde gerçekleşen Türk inkılabı görünüşte yıkıcı gibi olsa da asıl gaye olan muasır medeniyetin üzerine çıkmada takip edilen yeniden inşa edici yoldur. Ülkünün genel anlayışına göre asıl gayeye ulaşmak ıslahatçı bir tarzda olamazdı. “Bir sosyal bünyeyi (geri, fena eski, haksız ve zararlı ne varsa bunlardan kurtarıp yerine iyiyi, doğruyu, faydalıyı koymak) ve bunun içinde zaman unsurunu en kısa haddine indirmek ancak disipline dayalı bir metotla mümkündür.”483

Sürekli bir ilerleme ve gelişme, ileriye doğru bir değişim hamlesi şeklinde anlaşılan İnkılapçılık ile Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşü ile uygar bir toplum haline ulaştırmak hedef olarak konulmuştur. İnkılaplara karşı gelenlere de gösterilecek tepki bizzat Atatürk tarafından “Bu gereği kabul etmeyen

481 İleri Hukuk.(1936) Ülkü, s. 92.

482 Kansu, N.A. (1936),Türk İnkılabı, Ülkü, s. 230.

180

zihniyetleri darmadağın etmek zaruridir” sözü ile ortaya konmuştur.484 İnkılabı korumak için sert tedbirlerin de alınması gerektiğini çeşitli defalar söyleyen Atatürk, inkılapların ulaşacağı yüksek hedefe ulaşmak için “gerekirse bazı kurbanlar da verelim bunun önemi yoktur.”485 Dese de diğer taraftan da inkılaplara inanmış aydınları göreve çağırmış “Mutlu inkılabımız aleyhinde fikir ve his taşıyıcıları aydınlatmak ve doğru yolu göstermek aydınlara düşen milli vazifelerin en önemlisi ve birincisidir”486 sözleriyle inkılapların halka anlatılmasının gereğine dikkat çekmiştir. Bu esasında yukarıdan bir devrimle yapılan inkılapların kalıcı olabilmesi için halk tarafından benimsenmesinin gerekliliğinin farkında olunduğunun da göstergesidir. Başta Mustafa Kemal olmak üzere kurucu kadro ani ve hızlı yapılan inkılapları halka benimsetme yollarını aramışlardır. Halkevleri ve Halkevlerinin yayını olan dergiler bu çabanın ürünüdür. Temel görevi ve tam amacı münevverlere rehber olması ve CHF’nin prensiplerini halkı benimsetmesi olan Ülkü dergisi de bu amaca hizmette önemli bir araçtır. Ülküde yayınlanan inkılap kürsüsündeki İsmet Paşa’nın derslerinde İsmet Paşa da bu duruma dikkat çeker. “Türk milletinin yüksek bir seviyeye varmış bir cemiyet olması için ilerlemek ve yürümek mecburiyeti ve bu sebeple yeni ihtiyaçların ve yeni engellerin izalesi bizim daimi vazifemizdir. İnkılabın bu dinamik devamı hepimizi uzun ve çetin bir yola koymuştur. İnkılapçılar geniş halk kitlesi içinde onun yeni ve ileri bir kudret olması için çalışırken çok zorluklarla uğraşacaklardır. Geniş halk kütlesine inkılabın temiz ve ülkülü nizamını anlatmak ve bu yolda maddi mahrumiyetlere katlanmak lazımdır”487

Ülkü dergisinin fikri yapısını oluşturan ve köycülük konusundaki yazılarıyla tanınan Nusret Kemal “Alpin Türk ırkının” cemiyetinin ve teşkilatçı özelliklerine iki öğe daha ekler vi inkılapçılık ve idealist olmak. Nusret kemal Halkevlerinde toplanan gençlere de vazife olarak İnkılap ülkülerini bütün memlekete yaymayıverir.488 Ülkü yazarlarına göre İnkılapçılık diğer bütün ilkelerin üzerinde olan bir ilerleyiş ve yükseliş limanıdır.489

Eski toplumsal yapının bütün kurumlarıyla reddi üzerinde ve devrimci bir anlayışla şekillenir. Bu vasfı “yıkıcı yaratıcıdır”490 Bazı yazarların devrimcilik bazı yazarların ise

484 Başkanlığı, G. (1984). Atatürkçülük: Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri. Kitap, İstanbul: Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları. s. 115.

485 Uluğ, Naşit. Hakkı. (1991). Üç Büyük Devrim. İstanbul: Ak yayınları sS. 144, 149.

486 Gümüşoğlu, 2005, s. 169.

487 İnönü, (1934), İnkılap kürsüsünde İsmet Paşa dersleri, s. 85.

488 Köymen, (1933), Halk kuvveti, s. 50.

489 Arıkan, Mehmet Saffet.(1933),İnkılap terbiyesi,Ülkü ,I (8) s .108.

181

inkılap olarak kavramlaştırdığı ilke siyasal ve toplumsal yaşamda topyekûn bir değişikliği ifade eder. İlkenin yeni nesillere çeşitli araçlarla aşılanmasıyla toplumun maddi ve manevi kalkınmasının sürekliliği amaçlanır.

Cumhuriyet terbiyesi inkılapçıdır. İnkılap bir halden daha ileri bir hale geçmek için yapılan hamleler silsilesidir. Biz inkılap değil inkılaplar yaptık bugün de inkılap içinde yürüyoruz yarın da yürüyeceğiz. İnkılap hayatın dinamik kudretine uymak demektir. Statik bir millet inkılaptan korkar.491 Ülkü bu anlayışın ana savunucusudur. Aydınlara da bunu anlatmak bir görev olarak düşmektedir. “Türk devrimini gelecek kuşaklara sevdirmek ve büyük mefkûreyi telkin etmek ve benimsetmek” aydınların asli görevidir.

3.6.1. Milli Mücadelenin Devamı Olarak İnkılapçılık

Kurucu ve yapıcı bir zihniyetle modern cemiyet hayatında yeni ilerleme ve gelişmelere imkan hazırlama manasında kullanılan İnkılapçılık492 hem kurucu kadroda hem de Ülkünün yazarlarında doğal olarak Osmanlı nizamının karşıtlığını da ifade etmektedir. Bunun yanında hem inkılaplara bir temel oluşturmak hem de halka benimsetilmesini kolaylaştırmak için Kurtuluş Savaşı ile inkılaplar birbirinin tamamlayıcı olarak anlatılmıştır.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve İnkılaplar arasındaki ilişkiyi şu ifadeyle anlatır” Uçurumun kenarında yıkık bir ülke türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar yıllarca süren savaş ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan yeni toplum yeni devlet ve bunları başarmak için arasız inkılaplar … İşte Türk genel inkılabının kısa bir ifadesi”493

Atatürk’ün inkılaplara yönelik bu bakış açısı diğer Kemalist aydın ve siyasi kadrolarda da karşılık bulur. CHF genel sekreteri ve aynı zamanda Ülkü’nün ilk dönem politikalarında etkin güç olan Recep Peker 1931 yılı parti programını açıklamak üzere İstanbul Üniversitesinde verdiği konferansta devrimleri Kurtuluş Savaşının devamı olarak ifade eder ve devrimler olmadan Türkiye’nin yaşayamayacağını savunur.

“Vatanın bugünkü tam kurtuluşunu ve milletin şerefli bir içtimai heyet olarak istikbale gidişini inkılap semerelerine medyunuz. İstila ordularının memleketten kovulmasına hatta müdahalelerde kazanılan istikbalin mahfuz

491 Duru, N. K. (1933). Cumhuriyet Terbiyesi. Ülkü, 1(9), s. 204.

492Kafesoğlu, İbrahim, & Saray, M. (1998). Cumhuriyet'in 75. yılında Atatürk ilkeleri ve dayandığı tarihi temeller. İstanbul Üniversitesi, s. 45.

182

kalmasına rağmen inkılabı tahakkuk ettirememiş bir Türkiye’nin yaşaması ve kurtulması mümkün olamazdı.”494

İsmet Paşa da “Türk milletinin içinde yaşadığımız ve devam etmekte olan inkılabı ecnebi istilasına ve Osmanlı nizamına karşı çifte cepheli bir savaş ile başlamıştır. Türk inkılabı Türk milletinin Kurtuluş Savaşıdır”495 diyerek inkılapları hem Osmanlı sisteminden kopuşun hem de İstiklal harbinin gerekçesi olarak ortaya koymaktadır. İsmet Paşa’nın bu ifadelerinin yer aldığı İstanbul Üniversitesinde ki derslerini sayfalarında yayınlayan Ülkü’nün yazar kadrosu da aynı paralelde yazılar yazmışlardır. Ülkücü Kemalizm’e göre ecnebi istilası ve Osmanlı nizamı birbirini tamamlayan ve Türk milletinin içinde bulunduğu kötü durumun müsebbibidir. “Osmanlı nizamı en son asrın fenni ve içtimai telakkilerine karşı bünyesi tedrici olarak değişen ve yükselen tekamülden uzak tutmak gayreti için dört duvarı kalın bir hücre içinde kalmış idi… Osmanlı nizamı Türk milletini ecnebi istilası ve esaretine kadar sürükledi. Kendi sevk ve idaresi olarak ecnebiler Türk milletinin bütün varlığına el koydukları vakit boyun eğdi. Osmanlı nizamı kendisinin Türk milletini kurtarmağa iktidarı olmadığına inanmıştı… Osmanlı nizamı ecnebilerle birlikte Türk milleti aleyhine savaşmıştır.”496

O halde Osmanlı nizamı yıkılmalı ve inkılaplar hızlı bir şekilde yukarıdan aşağı halkı beklemeden yapılmalıdır. İnkılapların yönünü batı medeniyeti olarak belirlemiş olan Kemalizm’in ecnebi diye tariflediği, batıya karşı savaşın sonunda yapılan yine batı kaynaklı inkılapları halka benimsetmek için oluşturduğu dayanak Kurtuluş Savaşıdır. Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakan kurumları yıkarak yerine milletin en yüksek varlık gereklerine göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymak ancak Osmanlı nizamının yıkılması ile mümkündür. “Osmanlı devletinin temelleri çökmüş ömrü tamam olmuştur. Bu devletin dayanak bütün bir nizam çürümüş ve çökmüştür. Türk milleti artık böyle çürümüş ve tefessüh etmiş bir nizam içinde teneffüs edemez mevcudiyetine inkişaf gösteremezdi. Bunun içinde tamı tamamına bırakarak ulusun hakiki iradesine hakiki ihtiyaçlarına uygun bir Türk nizamı kurmak gerekir.”497

Ülkü inkılapçı bir dergidir. İstenilen bu yeni nizamın da inkılaplarla kurulacağına inanan bir yazar kadrosu vardır. Ülkü’ye göre “İstiklal harbinden beri her atılan adımda inkılapçılar karşısında mazi sevenleri, halin nizamın bozulmasından ürkenleri

494Parla, Taha. (2008). Türkiyeʼde siyasal kültürün resmî kaynakları. Deniz Yayınları. s. 45-46.

495 İnönü, (1934), s. 81.

496 İnönü, (1934), s. 82.

183

bulmuştur.”498 Yeni devlet yeni rejim makûs talihini yenen bir millet Ülkü’nün inkılap parolasıdır. N.A. Kansu bu durumu şöyle ifade eder. “Topraklarını yabancı istilalardan kurtarmak için girişilen milli mücadelenin bütün safhalarında Türk milli varlığı müstakil yeni bir Türk devleti kurmak parolasını istilzam ettiği bütün şartlar önünde asla irkilmediğine dış âlemin tehdit ve tazvikleri ne de bozguncu unsurlarının çıkardığı çeşit çeşit gaileler Türk inkılabını yolundan alıkoymadı.”499

Köklü değişiklikleri sistem ve dünya anlayışının değişikliği ile açıklayan Ülkü yazarları inkılaplara Kurtuluş Savaşını ve ecnebi istilasını ve istilaya sebep olan Osmanlı nizamının yıkılması gerektiğini dayanak olarak savunurlar. İnkılapla yeni değerler oluşturulacaktır. Çünkü “Türk milleti bir nevi inançtan diğer bir nevi inanca bu dünya görüşünden diğer bir dünya görüşüne geçtiği içindir ki”500 tüm yapıda köklü değişikliklere gidilmiştir.

498 Emin, Mehmet. (1933). İnkılapçılık. Ülkü, 1(1), s. 41.

499 Kansu, N. A. (1936). Türk İnkılabı. Ülkü, 8(45), s. 229.

184

SONUÇ

I. Dünya Savaşı tüm dünya haritasını ve siyasi yapısını kökten değiştirdiği gibi Osmanlı Devletini de derinden sarstı. Nihayetinde savaş Osmanlının tarih sahnesinden çekilmesine neden olan en önemli etken oldu. İmparatorluk çökerken bizzat savaşın içinde bulunmuş, çöküşü yaşamış, asker-sivil bürokratik kadro, Anadolu da işgaller sonrası başlaya Milli Mücadelenin de etkili yönetici kadrosu oldu. Büyük zaferin ardından Lozan’la bağımsız bir devlet olarak dünya kamuoyunda tanınan yeni Türkiye devleti saltanatı kaldırılmasının ardından rejim sancıları çekmeye başladı. Esasında saltanatı tasfiye eden kadro rejimin yönünde belirlenmişti. Sadece isminin konulması kalmıştı. 29 Ekim 1923 de Cumhuriyetin ilanı ile yeni devlet yeni rejimi ile resmen ilan edilmiş oldu. Devletin kurulması başlangıçta bir rejim değişikliği gibi algılansa da sonrasında başlayan hızlı inkılaplar bunun rejim değişikliğinin ötesinde topyekûn bir devlet ve toplum değişikliği olacağını işaret ediyordu. Bu noktada ortaya çıkan durum bu köklü değişim ne ile ve nasıl olacaktı sorusuydu. Buna da bizzat Kurucu Önder Mustafa Kemal yön verdi. Hızlı etkili ve tepeden inme inkılaplarla sistem komple değiştirilecekti.

Mustafa Kemal kendine inanan ve itaat eden kadrosu ile inkılapları hızlı bir şekilde hayata geçirirken Devleti yeniden inşa sürecinde rol almak isteyen aydınlar ile yönetici kadro da eskiye dair her şeyi reddeden ve yeni bir devlet ve toplum modeli ortaya koyan fikirler üretme yoluna koyuldular. Yönetici asker bürokrat elitlere ve aydınlara göre devletin bir ideolojisi olmalıydı. Zira savaş sonrası kurulan Almanya İtalya Rusya gibi devletlerde hep yeni ideolojiler vardı ve toplum bu ideolojilere göre şekillendiriliyordu.

Belgede Ülkü Dergisinde kemalizm (sayfa 184-200)

Benzer Belgeler