• Sonuç bulunamadı

Implant destekli hibrit protezlerde iskelet materyali olarak en sık kullanılan alt yapı materyali, metal alaşımlardır (Anusavice ve Cascone, 2003; Wataha ve Messer, 2004). Yüksek soy metallerin yüksek maliyetlerine karşı bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır (Murphy, Absi, Gregory ve Williams, 2002).

1.7.1. Alaşımlar Soy alaşımlar

Soy alaşımlar, oksidasyona ve asit korozyonuna karşı dayanıklıdır. Diş protezlerinde kullanılan alaşımlar; altın, paladyum, gümüş ve platindir (Drago ve Howell, 2012).

Altın alaşımları

Diş hekimliğinde yaygın olarak kullanılan altın alaşımları tip 3 veya tip 4’dir (Anusavice 2003). ISO/DIS 1562 standartlarına göre:

Tip 3: Onleylerde, ince koping, pontik, kronlarda kullanılır.

Tip 4: Yüksek mukavemete sahiptir. Barlar, kroşeler, tek üye kronlar ve iskeletlerde tercih edilir.

%90 oranında altın, platin ve paladyum metal seramik alaşımlar çok yumuşaktır ve porselen ile bağlantı problemleri vardır (Hjalmarsson, 2009: 10). Demir, kalay veya iridyum gibi oksit içeren elementler hacmin maksimum yüzde biri oranında alaşıma eklenerek, porselen bağlanma dayanımı arttırılabilir (Anusavice ve Cascone, 2003).

Paladyum-gümüş alaşımı

Bu alaşımlar tip 3 altın alaşımlara benzer mekanik özellikler gösterirler fakat maliyetleri daha düşüktür. Gümüş miktarının arttırılması dökülebilirliği arttırır, sertliği ve kararma direncini azaltır (Drago ve Howell, 2012). Bu alaşımlar porselen uygulamaları ile birlikte yeşil renge dönüşmeye meyilli olduklarından hibrit protezlerin iskeletinde bir seçenek değildir (Drago ve Howell, 2012).

Soy olmayan alaşımlar

Soy olmayan metal alaşımlar yüksek sertlik, bükme dayanımı ve yüksek elastiklik modülüne sahiptir (Drago ve Howell, 2012).

Krom-Kobalt Alaşımlar

1929’dan günümüze dek diş hekimliğinde kullanılmaktadır (Pjetursson ve diğerleri, 2008). Kobalt, krom gibi metallere dökülebilirlik, işleme ve mekanik

özellikleri geliştirmek için karbon, tungsten gibi elementler ilave edilir (McCabe ve Walls, 2013).

Metal altyapılar rijittir, iyi mekanik özellikler sunar ve uyumsuzluk durumunda kesilip yeniden birleştirilebilir (Zarb ve Zarb 1985, Silva ve ark 2008). Metal seramik restorasyonlar porselen kırılması ve vida gevşemesi gibi teknik komplikasyonlara yol açan yüksek bir elastiklik modülü sunar (Sailer ve ark 2009). Bir diğer komplikasyon uyum sorunlarına neden olabilen porselen fırınlanırken metalin büzülmesidir (Rosenstiel 2016).

1.7.2. Zirkonya

Zirkonya altyapılar implant destekli metal altyapılarda estetik bir alternatiftir. Zirkonya biyouyumluluk düşük bakteriyel yüzey adezyonu, yüksek bükülme dayanımı ve iyi mekanik özellikler sunar (Fabbri ve ark 2014). Zirkonyanın majör bir dezavantajı uyumsuzluk halinde kesilip yeniden birleştirilememesi, altyapını yeniden üretilmek zorunda olmasıdır. Zirkonya altyapılar çoğunlukla yüksek estetik sunan elle tabakalanan üstyapı porseleni ile kaplanırlar ancak multifaktoriyel nedenlerle fraktürler ve chippingler gösterirler. Yavaş soğutma gibi süreç modifikasyonları kaplamalardaki chippingleri azaltmış ve kaplanan zirkonya restorasyonların başarısını arttırmıştır (Daou 2014).

1.7.3. Polietereterketon (PEEK)

Son birkaç yılda metal altyapılara alternatif olabilecek düşük elastitite modülüne sahip yeni materyaller ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri %20 seramik doldurucu (BioHPP; bredent GmbH & Co KG) içeren modifiye bir polietereterketon (PEEK) materyali endocrownlar (Zoidis ve ark 2017) sabit dental protezler için altyapılar (Andrikopoulou ve ark 2016), implant abutmentları, implant parçaları (Neumann ve ark 2014) ve hareketli dental protezler (Zoidis ve ark 2016) gibi çeşitli uygulamalarda kullanılmaktadır.

Polietheretherketone (PEEK) polyaryetketone (PAEK) ailesinden yüksek performasa sahip bir polimerdir. PEEK metal yerine kullanılabilecek yüksek dayanıma ve korozyon direncine sahip bir materyaldir (Malo ve ark 2018), 1978’de İngiltere’de geliştirildi. PEEK sonuçta ortaya çıkan polimer zincirlerinin uzunluğunun kontrolünü mümkün kılan bir polimerizasyon süreci gerektirir.

İmplante edilebilen PEEK polimeri biyouyumluluk, biyostabilite sunar ve tıbbi görüntülemelerde uyumluluk gösterir (Rivard ve ark 2002). Ayrıca PEEK üst seviye kimyasal stabilite mekanik davranış sürtünme ve aşınma direnci gösterir böylece tıbbi aygıtların maruz aldığı zorlu ortama uygundur (Malo ve ark 2018).

Son on yılda. PEEK, zorlu endüstriyel (havacılık, otomotiv, petrol ve gaz, elektronik) ve ortopedik, spinal ve kranyal implantlar gibi implante edilebilir tıbbi cihazlar dahil tıbbi uygulamalarda yaygın bir kullanım görmüştür (Toth ve ark 2006, Kurtz ve Devine 2007, El Halabi ve ark 2011). 15 yıldan uzun bir süredir klinik olarak kullanılmaktadır ve standart implant materyali olduğu spinal füzyon dahil olmak üzere çok çeşitli tıbbi uygulamalarda 5.000.000’in üzerinde implante edilmiş cihazda kullanılmaktadır (Jarman-Smith 2008). PEEK diş hekimliği alanında, iyileşme kapaklarında ve geçici abutmentlerde son on yılda kullanılmaya başlamıştır (Stawarczyk ve ark 2013). Kanıtlanmış biyouyumlu doğası ve şok emici özellikleri nedeniyle, CAD / CAM üretimiyle kullanılabilen böyle bir malzeme, tam ark restorasyonlarda metal olmayan bir alternatif olarak kullanım için uygun görünmekedir (Conserva ve ark 2009). Bununla birlikte, implant destekli sabit rehabilitasyonda uzun vadeli sonucuna dair kanıt yoktur ve PEEK materyali kullanılarak implant destekli sabit protetik rehabilitasyonların sonucunun değerlendirilmesi gereklidir.

1.7.4. Fiberle Güçlendirilmiş Rezin

Ağırlığı zirkonyadan ve kobalt-kromdan daha az, gerilme dayanımı zirkonyaya denk iken bükülme ve baskı dayanımı kobalt-krom ile karşılaştırılabilir olan fiberle güçlendirilmiş bir rezin (Trinia) Bicon Dental İmplant firması tarafından geliştirildi (Seemann ve ark 2015).

Bu materyal üç üyeli sabit köprülerde test edilmiş ve altın standart olan metal-seramik protezlerle benzer sonuçlar elde edilmiştir (Bonfante ve ark 2015). Ayrıca kısa süreli bir klinik çalışmada 4 implant üstüne yapılan fiber destekli rezin köprülerin başarı oranı yaklaşık %97 olarak bulunmuştur (Seemann ve ark 2015). Zaporolli’nin implant üstü tam protezler üzerinde yaptığı güncel bir çalışmada bu materyalin rijit altyapılara göre (metal, porselen) stresi %25 oranında azalttığı gösterilmiştir (Zaparolli ve ark 2017).

Sonlu elemanlar analizi ile karşılaştırıldığında fototelastik stres analizinin kortikal ve trabeküler kemik gibi farklı nitelikteki yapıyı taklit edememe gibi bir dezavantajı söz konusudur.

Öte yandan, sonlu eleman modellerinden elde edilen sonuçların da, özellikle klinik / biyolojik etkileri olacağı düşünüldüğünde doğrulamak önemlidir (Hsu ve ark 2007). Bu çalışmada amacımız materyallerin sonlu elemanlar stres analizi sonuçlarını in vitro şartlarda fotoelastik analiz ile doğrulamak ve implant üstü alt yapı materyallerini stres iletimi açısından karşılaştırmaktır. Çalışmada iddia edilen hipotez; All-on-4 konseptine göre yerleştirilen implantlarla desteklenen protezlerden PEEK ve fiber gibi elastik altyapı materyallerinin, cr/co ve zirkonya gibi rijit altyapılara göre stresi çevre dokulara daha az ileteceği yönündedir.

Benzer Belgeler