• Sonuç bulunamadı

İmparatorluğun Biopolitik Üretimi, Karşı İmparatorluk ve Spinoza

Emperyal makinenin nasıl çalıştığını tüzel kuruluş tam olarak yansıtmaz. Toplumsal gerçekliğin üretimi ve onu harekete geçiren öznellikleri keşfetmek için biopolitik üretim gerçekliğini anlamak gerekir. Yazarlar, kontrol toplumunda bioiktidarın varlığının keşfini yaparken, bolca Foucault’nun görüşlerinden yararlanmaktadırlar. Aynı zamanda Deleuze de devreye girer. Yazarlar bu filozofların kontrol toplumu içindeki üretim süreçlerinin değişikliğinin ve bioiktidarın üretimindeki tahlillerini geçerli kabul etmektedirler. Disiplin toplumunu, toplumsal güdüm organizasyonunun görenekleri, ananeleri, alışkanlıkları düzene sokan verili bir toplumda söylemler, yasalar, bilimsel sözceler, kısaca iktidarı andıran söylenmiş ya da söylenmemiş ifade tarzları anlamında her şey olan dispotifler165 ya da aygıtlar şebekesi yoluyla kurulan toplum

olarak tanımlarlar. Böylece disiplinci iktidar neyin ahlaki, neyin sapkın olduğuna karar verip söylemler üreterek yönetir. Ancak disiplinci toplumdan komuta mekanizmalarının daha demokratik ve toplumsal alana içkin hale gelmiş bir toplum anlamına gelen kontrol toplumuna geçilmiştir. Bu postmodern toplumdur, yöntemi biopolitik üretimdir. Kontrol toplumu günübirlik yaşamımızdaki pratiklerimizi normalleştirici disiplin aygıtlarının güçlendirilmesi ve sıradanlaştırılması olarak tanımlanabilir. Ancak bu kontrol şekli disiplin iktidarının aksine uzamın dışına da çıkar ve hükmeder. Bu bağlamda iktidar, sadece boyun eğmeyle itaatsizlik ya da şekli siyasal katılım ile karşı çıkış değil, bütün hayat ve memat, üretim ve sosyal yeniden üretim gibi opsiyonların göz önünde cereyan ettiği veya sunulduğu yerdir.166 Son tahlilde Emperyal iktidar ilişkileri, sistemin üretici gücünü yepyeni

165 Michel Foucault, Seçme Yazılar 1, Entelektüelin Siyasi İşlevi, s.119-120. 166 Michael Hardt ve Antonio Negri, İmparatorluk, s. 44-48.

68

biopolitik ekonomik ve kurumsal sistem nesnesi olarak görür. Klasik biriktirme mantığının aksine kendini yeniden var ederek, geliştirirek, toplumun biopolitik oluşumunun dört bir tarafına yayılarak gerçekleştirir. Bu belki somut bir düzeni betimleyemez, ancak yine de bir düzenin var olduğunu gösterir. Rizom bir şekilde ağlarla birbirine bağlanmış müthiş bir eşgüdüm içinde kendini yenide var etmektedir. İmparatorluğun bioiktidar rejiminde, iktisadi üretimle siyasal kuruluş zamanla birbirinin tamamlamaya meyleder.167

Ancak yazarlar bu çalışmalarında ve sonraki Çokluk’ta bahsettikleri gibi İmparatorluk kendi içinde alternatifler sunmaktadır: Çokluk. Bu durum bize kuruluş anında İmparatorluğun eşzamanlı olarak alternatifinin örneğini vermektedir. Onlar, tıpkı Marx’ın kapitalizmi bir önceki sistemlere nazaran ilerici görmesi gibi, İmparatorluğu da bir önceki sistemlere göre ilerici bulmaktadırlar. Ayrıca bu öyle bir sistemdir ki kendi bağrında rizom biçimde alternatifler sunmaktadır. Çünkü İmparatorluğun, modern iktidarın zalim rejimlerini ortadan kaldırıp özgürlük potansiyelini çoğalttığı görülmektedir. Bu da muhtemelen bu solcuların ve sosyalistlerin hoşlanmayacağı bir yaklaşım olacaktır.168

Ayrıca küreselleşmeye karşı kimlik, etnisite gibi oluşturulmuş adlar anlamına gelen yerelliği savunmak da bu anlamda zararlıdır. Yerelleşmek İmparatorluğun alternatifliğine karşı çıkış ve bir yerlileşme hareketidir, bu da birçok açıdan zararlıdır. Yazarlar buna karşılık küreselleşmeyi ve yersizyurtsuzlaşmayı savunmaktadırlar.169 Birçok katliamın sebebi olan ulus devlet fikri İmparatorluk içinde çökmektedir ve bu olumlu bir gelişmedir. Çokluk İmparatorluk içinde kendi alternatif tarihini yapma kapasitesine sahiptir. Bunu yaparken diyalektik olmayan Çokluğun yaklaşımı veya yöntemi iki tanedir: hegemonik dili ve toplumsal yapıları altüst etmeyi kendine şiar edinmiş Çokluk yaratıcı performanslarında yapısökümcü yöntem kullanarak ontolojik zemini

167 A.g.e., s. 63. 168 A.g.e., s. 65. 169 A.g.e., s. 67.

69

meydana getirir ve öznel üretim süreçlerini etkin bir toplumsal alternatif kurucu iktidar geliştirmeye yönelik etik-politik yöntem geliştirir.170

Bu postmodern dönemde tüm öznelerin değişiminde olduğu gibi devrimin ve emeğin değiştiğini belirtmek gerekir. Proletaryayı oluşturan bileşimler değişim geçirmiştir ve proletarya algısı da değişmiştir. Artık proletarya fabrikada çalışan işçi değil, ama onu da kapsayan ve emeği kapitalist üretim ve yeniden üretim biçimleri tarafından doğrudan veya dolaylı olarak sömürülen geniş bir kesimin oluşturduğu öznedir.171 Ayrıca bu iletişimsel dönemde yeni mücadele teknikleri ve mücadelenin doğasının da değiştiğini kabul etmek lazım. Bir anda dünyanın dört bir tarafında heterojen biçimde ve ağsal farklı kulvarlarda direnişler meydana gelebiliyor. Birbirlerini tetiklemesi açısından düşünüldüğünde, aslında her mücadele ekonomik, politik ve kültürel, yani biopolitik ve yaşamın formasyonu, şekli üzerine kurulu olduğundan, bu tür mücadele yeni kamusal alanlar, yeni cemaat şekilleri oluşturan kurucu mücadeledir. Her biri tikel görünse de aslında ortak düşmana sahiptir: küresel İmparatorluk.172

Hardt ve Negri, İmparatorluğun sıradışı tanımını ve biopolitika ile olan ilişkisini de bir analojiyle anlatırlar. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun amblemi olan iki başlı kartal üstünkörü de olsa İmparatorluğun çağdaş biçiminin tanımını vermektedir. Bu eski amblem imparatorluğun görece otonom ve barış içinde yaşamını simgelerken, postmodern İmparatorluğun savaş ve çelişkiler içinde var olduğunu söylemek gerek. Emperyal kartalın birinci başı biopolitikadır ve emir makinesi ile kurulu bir tüzel yapı veya halihazırdaki iktidar öznesidir. Barış asla sağlanmaz, ama dillerde pelesenk olmuştur, yani hedef barıştır. Emperyal kartalın ikinci başı ise halihazırdaki devasa uzamda kendini var etmeyi başarabilen üretici ve yaratıcı tikel öznelliklerden oluşan Çokluktur. Bu aslında, şimdiki küresel düzenin kısa özetidir: İmparatorluk ve karşı İmparatorluk (Çokluk). Çokluk bir

170 A.g.e., s. 68-69. 171 A.g.e., s. 74. 172 A.g.e., s. 77.

70

bakıma yersizyurtsuzlaştırıcı iktidarıyla İmparatorluğun kuruluşunu sağlayan ayakların pozitif olanıdır, ama aynı zamanda onun yıkılışını da hızlandırır.173

Şimdiye kadar görüldü ki İmparatorluk ağlar biçiminde oluşan, yönetim merkezi olmayan bir konsensüs iktidarıdır. Oluşum ve meydana geliş aşamasındadır. Biz ancak tezahürlerini görebiliriz. İşte bunun tam karşısına Karşı İmparatorluk da dedikleri Çokluk yerleşir. Bu aynı zamanda Negri’nin Spinoza’yı incelediği Yaban Kuraldışılık’ta tarif ettiği ve geleceği süreç halinde ve etik çemberinde inşa edecek olan aynı Çokluktur. Yazarlar şimdiye kadar yapmış oldukları tahlillerde dünya düzeninin kuruluşundaki dönüşümleri açığa çıkardıktan sonra, bu imparatorluk düzeninin içinde yeni bir üretimle birlikte vücut bulan ve İmparatorluk düzenine karşı koyabilecek veya onu yıkabilecek politik öznelliklerin olabilme fırsatını irdelemeye koyulurlar. Zira bu politik öznelliklerin tanımlanabileceği bir düzlem tam anlamıyla yoktur. Bunlar ancak üretim içinde iletişimsel olarak var olabilirler. Bu nedenle, bu politik öznellikleri ifşa etmek için İmparatorluk düzeni içinde vuku bulan üretim biçimlerini incelerler. Ama asla imparatorluk karşısında politik bir alternatif biçim veya somut olarak irdeleyebilecekleri bir rol model önermezler. Bunu sadece, tıpkı pratikte gözlerimizin önünde cereyan eden ve oluşum halinde olan ağsal İmparatorluk gibi üretimin içinde var olan, ontolojik biçimde sıçrayan, ağsal ve iletişimsel iktidar karşısında ağsal ve iletişimsel biçimde yer alan politik öznelliklerin analizini yaparak gösterirler. Kendilerini her defasında Machiavelli, Spinoza ve Marx geleneğinde konumlandıran yazarlar, burada bir kez daha Marx’a atıfta bulunurlar: Marx’ın düşüncesinin belli bir noktada sıçrama yapıp, kapitalist topluma alternatif olarak komünizmi somut terimlerle kavramak için Paris Komünü’ne ihtiyaç duyduğunu dile getirirler. İmparatorluk çağında kolektif pratiğin üretmiş olduğu zekanın alternatif toplumların öncü göstergesi olabileceğini dile getirirler.174 Zaten Çokluk’ta175 da bol bol örnekleri açımladıkları ve irdeledikleri görülse de asla bir

173 A.g.e., s. 81. 174 A.g.e., s. 213-214.

71

nasıl göstermezler. Sadece bugünkü küresel düzen içinde boy veren direniş halkalarının benzersizliğinin gelecek hakkında ipucu verdiğini ve bunun incelemeye değer olduğunu tartışırlar.

Karşı İmparatorluktan kasıt İmparatorluğa ve onun düzenine alternatif sunmaktır. Başka bir devlet kurma veya dört başı mamur, belirli bir ahlaka sahip yepyeni bir düzen kurma amacı yoktur burada. Bir defa yazarlar bölgesel düşünmemek gerektiğini, küresel iktidara karşı küresel bir ağ çerçevesinde düşünmek gerektiğini iddia ederler. İmparatorluğa küsmüş veya sırtını dönmüş, tek bir cemaate kenetlenmiş tikel alışkanlıklar ve ideolojik saiklerle hareket eden gruplaşmaların küreselleşmeyi yakalamayacağı ve dar bir cemaat ekseninde kendilerine kapanacakları kesindir. Bu anlamda Guattari ve Deleuze’nin sermayenin globalleşmesine direnmenin aksine süreci hızlandırmak176 tezlerine, biraz revize ederek ve biraz da devrimci çıkış arayarak yakın durmaktadırlar. Modern olmayan, klasik iktidar okumasının ötesinde, ağ şeklinde gelişen, bağlantısal bütünsellik yöntemiyle ahtapot gibi yeryüzünü sarmalayan yeni karmaşayı anlamadan devrimci bir kopuş yaşanamaz. Zira küreselleşme karşı küreselleşmeyi ve İmparatorluk da kendi ötesinde hiçbir aşkın amacı olmayan karşı İmparatorluğu gerektirir.177

Modernleşme süreci aracılığıyla her çeşit üretim endüstrileşme eğilimine girdiği gibi, postmodernleşme süreciyle de her çeşit üretim hizmet üretimi durumuna gelip enformatikleşmiştir.178 Bu enformatikleşme bir enformasyon ağı ve sistemi kurmuştur. Tıpkı Roma İmparatorluğunda yolların açılıp İmparatorluğun uzak bölgelerine ulaşımın sağlanması gibi, modern küresel İmparatorluk çağında yollar dünyanın dört bir yanında enformasyonla döşenmiştir. Bu da emeği ve yaşamı şekillendirmiştir. Enformasyon ağı modern dönemin televizyon ve radyo

176 Gilles Deleuze ve Felix Guattari, Anti-Oedipus, s. 239. 177 Michael Hardt ve Antonio Negri, İmparatorluk, s. 214. 178 A.g.e., s. 291.

72

gibi kitle iletişim ağlarının oligopolist ağ modelinin aksine, rizom179 ağ modeline sahiptir. Bu da demokratik modele uygun bir enformatik yapılanmadır. Hiyerarşik değildir ve merkezi olmayan rizom şeklinde bir oluşumdur, dolayısıyla kontrolü de zordur ve bu karşı İmparatorluğun, yani Çokluğun çıkış kapısı olabilir.180 Şu an için, kapitalizmin şahit olmadığı bir ortaklık söz konusudur. İletişim ve toplumsal ağların interaktifliğinden oluşmuş bir üretici dünya ve burada ortak zekadan mütevellit kolektif olarak üretilen bir yaşam söz konusudur. İktisadi ve sosyal realitemiz, tüketilen maddi nesnelerden ziyade kolektif olarak üretilmiş ilişkilerle belirlenmektedir. Üretmek artık iletişim kolektivitesi demektir. Bu anlamda özel mülkiyet, anlamını postmodern üretimle giderek yitirmektedir.181

Sömürü bir yok yere dönüşmüştür. Yani sömürü ilişkisinin tespit edilebileceği herhangi bir uzam söz konusu değildir. Kapitalist sömürü ilişkisi fabrikadan çıkıp her yere yayılarak toplumsal alana dağılmıştır. Bu noktada iş elbette karşı olmada noktalanmaktadır. Elbette karşı çıkış bir başlangıçtır, ama nasıl? En temel nokta karşı olma arzusudur. Yaşanan küresel Çokluk tecrübeleriyle temellendirilmelidir. Burada elbette siyaset biliminin de ciddi bir değişimden geçmesi gerektiği fikrindedir yazarlar. Sorun insanların neden isyan ettikleri değil neden isyan etmedikleridir; ya da Spinoza’nın deyimiyle “insanlar neden kölelikleri için sanki kurtuluşlarıymışçasına mücadele etmektedirler” fikrinin analizinden yola çıkarak ve bu fikir aşılarak (çünkü Çokluk bilinçli bir Çokluktur.) düşmanın tespitini yapmaktır. Çünkü görünürde ne bir düşman ne de alaşağı edilecek bir iktidar söz konusudur.182 Bu noktada, Negri klasik anlamda iktidar analizleriyle asla bir yere varılamayacağını belirtir. Ona göre, emek temelli otonomi, ideolojik saplantıdan kurtuluş, biçimciliğe karşı çıkma ve politikanın pratikte şekillenmesi, Çokluk içinde tekilliklerin kendini muhafaza etmesi, Çokluğun yegâne amacının küresel demokrasi olması ve yoksulluğun asıl belirleyici olması, savunulan ve

179 Birçok yerde Deleuze ve Guattari’den alıntı yapılan kitapta post-modern ağ modelinin tanımlanması da Deleuze ve Guattari’nin işlemiş olduğu bir kavramla açıklamaktadırlar. Bkz. Gilles Deleuze ve Felix Guattari, A Thousand Plateaus, s. 3-25.

180 Michael Hardt ve Antonio Negri, İmparatorluk, s. 303-304. 181 A.g.e., s. 306.

73

uğrunda birleşilen temel noktalar olmalıdır. Bu noktalar aynı zamanda Negri’nin siyasal teorisini de tanımlar. Son olarak diyebiliriz ki, insan biçimci Tanrı fikrine Spinoza183 karşı çıkar, insan biçimci yönetim biçimine de Negri. Sonraki bölümde Çokluk ve Anahatları irdelenecektir.

183 Spinoza atıfları için bkz: Michael Hardt ve Antonio Negri, İmparatorluk, s. 85, 93, 96, 97, 108, 109, 154, 194, 195, 196, 212, 218, 224, 343, 352, 364, 398.

74

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BİR POTENTİA OLARAK ÇOKLUK