• Sonuç bulunamadı

İmamda Bulunması Gereken Özellikler

Hükümdarın yani imamın gerekliliği açıklanmasından sonra Gazzâlî imamın sahip olması gereken birtakım özellikleri sıralamaktadır. Gazzâlî bahsedilen

165 Nasihatü’l Mülûk, s. 54.

166 İhyâ, C.1, s. 27.

51

özelliklerin neler olduğuna İhyâ, Nasîhatü’l Mülûk, İtikadda Orta Yol, Fedâihu’l-Bâtıniyye adlı eserlerinde yer vermektedir. Ayrıca bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer husus da imamda olması gereken özellikleri kendinden önce zikreden düşünürlerin de olmasıdır. Cüveyni ve Maverdi167 gibi alimlerde imamda bulunması gereken özelliklerin benzerlerini görebilmekteyiz.168

Öncelikle Gazzâlî İhyâ’da Müslüman topluğunun başkanının Müslüman ve mükellef olduktan sonra sahip olması gereken beş özelliği belirtir. Bu beş özellik şunlardır:

1. Erkek olmak 2. Takva sahibi olmak 3. İlim sahibi olmak

4. Hilafeti yürütecek kabiliyette olmak 5. Kureyş kökünden gelmek169

Bu sayılan özellikler devleti yönetecek kişi için geçerli olan özellikler gibi gözükmektedir. Ancak yine de belirtmekte fayda var ki Gazzâlî, Selçuklu Sultanının güçlü bir konumda bulunduğu ve Halifeliğin de gücünü kaybettiği bir zaman diliminde yaşamıştır. Eserlerinde de Sultan ile Halife arasında net bir ayrım yapmamaktadır. Bunun nedeni belki de eserlerinde çoğunlukla yazdığı şu söze referans ettiğinden dolayıdır: “Din ve dünya ikiz kardeştir.” Bu sözü yukarıda da zikrettik. Yeri geldiği için burada da söylemekte fayda görüyoruz çünkü yönetim konusunda devletin başında bulunan kişiyle ilgili net bir ayrım mevcut değildir.

İtikadda Orta Yol’da Gazzâlî imamda bulunması gereken özelliklere kitabın sonlarına doğru değinmektedir. Ona göre imamda bulunması gereken özellikler insanları doğru yöne sevk edecek ehliyette olmasıyla ilgilidir. İnsanları iyiliğe sevk edecek bu durumlar ise imamın kudret, ilim ve vera170 sıfatına sahip olması ile

167 Maverdi’nin siyaset görüşlerinin detayları için bakınız: Antony Black, a.g.e. s.133-139.

168 Detaylı bilgi için bakınız: İmâmu’l-Haremeyn Ebu’l-Meâlî el-Cüveynî, el-Giyasi İslam’da Başkanlık Sistemi, Çev. Abdullah Ünalan, İstanbul, Mevsimler Kitap, 2016; Maverdi, el- Ahkâmu’s- Sultaniyye, Çev. Ali Şafak, İstanbul, Bedir Yayınevi 1976, s. 6.

169 İhyâ, C. 1, s. 321.

170 Vera: Haram ve günah olup olmadığı şüpheli hususlardan özenle kaçınıp helâl ve mubahların bir kısmından feragat etmek, anlamına gelir. Detaylı bilgi için bakınız: Süleyman Uludağ, “Vera” TDV İslam Ansiklopedisi (Çevrimiçi)

https://islamansiklopedisi.org.tr/vera, 20.02.2020.

52

gerçekleşir. “İmamlar Kureyş’tendir.”171 hadisini akabinde zikretmektedir. Bu hadisin sahihliği tartışma konusu olsa da Gazzâlî imamlık için belirttiği bütün şartlarında bu hadisi de baz alarak bunu imamın (halifenin) sahip olması gerektiği bir şart olarak sayar.172

Gazzâlî Fedâihu’l-Bâtıniyye’de bu özelliklerin on tane olduğunu belirtir. Bunlardan altısı yaratılıştan gelir. Diğerleri de sonradan kazanılır. Doğuştan gelen özellikleri Gazzâlî şöyle sıralar:

1. Ergenlik: Ergenlik çağına gelmemiş çocuk imam olamaz.

2. Akıl: Akli dengesini kaybetmiş bir kimsenin imam olması mümkün değildir.

3. Özgürlük: Köle olan bir kişi imam olamaz.

4. Erkeklik: İmam erkek olmalıdır.

5. İmamlar Kureyş173’ten olmalıdır.

6. İşitme görme gibi duyuları sağlam olmalıdır. İnsanların işlerini görme hususunda işitme engelli birinin eksik kalacağını düşündüğü için Gazzâlî imamın duyu organlarının sağlam olması gerektiğini belirtir.174

Sonradan kazanıma bağlı olan dört sıfat ise şöyle belirtilmektedir:

1. Yiğitlik 2. Yeterlilik 3. İlim 4. Vera175

Burada belirtmemiz gereken bir diğer durum ise Gazzâlî’nin bu sıralamasını önceki alimlerden aldığıdır. Cüveyni176 burada öne çıkmaktadır. Cüveyni’nin el-Giyasi adlı eserinde bu tarz bir ayrıma gittiğini görmekteyiz.177 Cüveyni her ne kadar imam seçiminde Kureyş kökünden olmayı saymışsa da bunu tercih etmediğini de

171 Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 3, 129,183; C. 4, 421 aktaran: Osman Demir İtikadda Orta yol dipnot. Detaylı bilgi için bakınız: İsrafil Balcı, “İmamlar/Halifeler Kureyş’tendir‛” İddiasının Kritiği”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, S.40, s. 5-31. Ayrıca Bakınız: Ömer Dinçer, a.g.e. (2018) s. 81-87.

172 Fedâihu’l-Bâtıniyye, s. 114-115.

173 Hz. Muhammed (s.a.v)’in mensup olduğu Arap kabilesi.

174 Fedâihu’l-Bâtıniyye, s. 114.

175 Fedâihu’l-Bâtıniyye, s. 115.

176 Eş‘arî kelâmcısı ve Şâfiî fakihi. Gazzâlî’nin bir dönem hocalığını da yapmıştır. Kendisinden etkilenmiş olduğu kanısındayız. Bakınız: TDV İslâm Ansiklopedisi, “Cüveynî”

177 Detaylı Bilgi için bakınız: Cüveyni, el-Giyasi, s. 83-88.

53

belirtmektedir. Aslında bu ayrımın kökenine indiğimizde İmam Şâfiî’ye nisbet edilen el-Fıkhu’l-Ekber fî İlmi Usûli’d-Dîn eserini görebilmekteyiz. İmam Şâfiî bu on şartı şöyle sıralar: “Akıl, büluğa erme, hürriyet, Müslüman olmak, erkek olmak, içtihad ehli ve müftü olabilecek ilim sahibi olmak, tedbir, cesaret, dinde salih olma, Kureyş kabilesinden olmak.”178 Bu sıralamanın ardından, bu şartlarda bir kimse bulunduğu ve biat edildiği takdirde imamlığı uygun olur, demektedir. Kendisinden sonra gelmiş Şâfiî fakihlerinin bu sıralamayı kullandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ünlü Şâfiî alimlerinden Cüveyni ve Maverdi de bu sıralamayı eserlerinde zikretmişlerdir.179 Cüveyni’nin el-Giyasi’de bu özellikleri sırlarken Kureyş soyundan gelmeyi hadisin ravilerinin (sözü nakleden kimse) azlığından ve hadisin tevatür derecesine ulaşmamış olmasından dolayı bu özelliği tercih etmediğini söylemektedir.180

Özelliklerin anlamlarına geldiğimizde ise Gazzâlî’ye göre yiğitlikten kasıt güç sahibi olmaktır. Bu güç gerek maddi gerekse de askeri anlamda bir güçtür. Fitneleri yok etmek ve ortaya çıkmamasını sağlamak için böyle bir güce ihtiyaç vardır. Gazzâlî, devrinde bu gücün Türklerde olduğunu belirttikten sonra bu yiğitlik sıfatını halifenin başka bir kişiye veya gruba havale edilebilir olduğunu anlatmaktadır.181 Unutulmamalıdır ki güç kavramı Gazzâlî’nin zihninde çok önemli bir yer tutmaktadır.

Güçten korktuğunu söylemek yanlış olacaktır ancak onun gücü doğru kullanmak gerektiğini öğütlediğini söyleyebiliriz.

“Din ve dünya ikiz kardeştir” den kasıt işte tam da bu noktada zuhur eder. Öyle ki aslında dünya üvey kardeş gibidir.182 Neden böyle olduğunu da şöyle açıklayabiliriz:

Din ve toplumsal işlerin tamamı halifenin sorumluluğundadır. Ancak Abbasi Halifeliği zayıf bir durumdadır. Öyleyse gücü elinde bulunduran insanların refah içinde yaşamasını sağlayacak bir unsura ihtiyaç vardır. Dünyanın mamur olması; dinin de bu vesileyle yeşermesi için gereklidir. Devri düşündüğümüzde Halifeye biat etmiş bir Sultan, Gazzâlî çerçevesinden bakıldığında, din ve dünya ikiz kardeştir, düsturunu

178 İmam Şafii, el-Fıkhu’l-Ekber fî İlmi Usûli’d-Dîn Çev. Hamdi Gündoğar, İstanbul, Beyan Yayınları, 2016, s. 152-153.

179 Bakınız: Maverdi, a.g.e. s. 6; Cüveyni el-Giyasi, s. 83-88.

180 Cüveyni, el-Giyasi, s. 85.

181 Fedâihu’l-Bâtıniyye, s. 116.

182 “Üvey kardeş” ismi, Erwin I.J. Rosenthal, Ortaçağ’da İslâm Siyasal Düşüncesi, (Çev. Ali Çaksu, İstanbul, İz Yayıncılık, 1996, s.60) kitabından esinlenerek verilmiştir.

54

oluşturması bakımından önem arz eder.183 Laoust’un ifade ettiği gibi: “Bir hükümdarlık, halife otoritesinin üstünlüğünü kabul ederek meşru hale gelebilir.”184

Sonradan kazanılan bir diğer yetenek ise yeterliliktir. Bu yeterlilik kelimesinden Gazzâlî ne anlamaktadır, bunu incelememiz gerekmektedir. Kifâyet (yeterlilik) ona göre zor ve karmaşık işlerde gerçek maslahata (düzgünlük, doğruluk) ulaşabilmektir.185 İki şey arasında kalınması durumunda orta yolu tutabilmektir.

Burada da akıl devreye girer. Sonuçları önceden kestirebilmek gereklidir. Bunun yanında istişare de yeterlilik için gereklidir. Halife istişare yapmalı bir konu da karar vermeye yetkili dahi olsa mutlaka danışacak yetkin bir kimseyle istişare etmelidir.186 Alimlere danışmak ile ilgili bir vurguyu da Nizâmülmülk yapmaktadır. O önce Kur’an-ı Kerim’de geçen “Ey Muhammed! Bir iş yapacağKur’an-ın zaman işinde onlara danKur’an-ış.”187 ayetini belirtip şöyle devam etmektedir.: “Hiç kimse de ‘Benim kimse ile müşavereye ihtiyacım yok’ diyemez… Herkesin ve bilhassa da ihtisas sahiplerinin o konuda bildiklerini söyleyerek görüşlerini açıklamaları her alimin zıt da olsa fikrini ortaya koması doğrunun ortaya çıkması için gereklidir.”188 Gerek Gazzâlî’nin hamisi gerekse de kendisi alimlere danışmayı gereklilik olarak addetmektedir. Bunun olmaması durumu bozulmayı getirir. Dolaylı olarak bu özellik de paylaşılabilir veya devredilebilir bir yetenek gibi durmaktadır.

Üçüncü sıfat ise vera sıfatıdır. Gazzâlî bu yeteneği en üstün en yüce sıfat olarak tanımlar.189 Bu sıfatın halifenin zatında mutlaka bulunması gereklidir. Bu sıfat devredilemez. Vera kısaca doğru olmak orta yolu tutmak, mubah olan şeylerden kaçınmak demektir. Kısaca ahiret hayatını dünya hayatına öncelemek anlamındadır.

183 İsmail Akbal ve Zehra Küçükaslan Otoriteyi siyasi ve dini olarak iki kısma ayırdıktan sonra:

“Ruhların yönetimi halifeye, bedenin yönetimi sultana aittir”, demektedir. Detaylı bilgi için bakınız:

İsmail Akbal, Zehra Küçükaslan, “Gazali’nin Siyasi Düşüncesinde Devlet, Devlet Adamı ve Bürokrasi Meselesi”, I. Türk İslam Siyasi Düşüncesi Kongresi Bildiriler Kitabı, ed. Mehmet Akıncı, Gökçe Nur Şafak, Aksaray, 2016 s. 203.

184 Henry Laoust, a.g.e. s. 279.

185 Fedâihu’l-Bâtıniyye, s. 117.

186 Fedâihu’l-Bâtıniyye, s. 117.

187 Kur’an-ı Kerim, Âl-i İmran 159.

188 Nizamülmülk, a.g.e. s. 107.

189 Fedâihu’l-Bâtıniyye, s. 118.

55

Dördüncü sıfat ise ilim sıfatıdır. İmamet vasfı kazanabilmek için kişinin dini ilimlerde fetva verebilecek bir mertebeye ulaşması gereklidir.190 Bu sıfat da başkası aracılığıyla yürütülebilen bir sıfattır. Gazzâlî vera sıfatı hariç diğer sıfatların başkaları tarafından yürütülebileceğini şöyle belirtmektedir: “…yiğitlik böyle değildir. Onun yerine getirilmesi mutlaka başkasıyla olur. Doğruya ulaşma, kifayet eğer aklın yaratılıştaki sağlamlığına güveniliyorsa, kifayetin faydaları da başkalarına müracaat ve istişare suretiyle geri vermek üzere alınma yoluyla hasıl olabilir.”191 Bunları aktardıktan sonra ise devam eden Gazzâlî: “İlim sıfatının da yine tahsili, fetva istemek, alimlerin reyini öğrenmeye çalışmakla mümkün olabilir.” demektedir.

Aktarılanlardan anlıyoruz ki aslında Gazzâlî doğuştan gelen sıfatların yanında vera sıfatını da katarak bunların mutlaka halifede bulunması gerektiğini diğer sıfatların ise paylaşılabileceği göstermektedir. Öyle ise karşımıza şöyle bir yapı çıkması muhtemeldir ki bu şemayı: En üstte Halifenin olduğu, yiğitlik vasfını güce (devrinde Türklere) bıraktığı, bir yanında fetva alabileceği bilgi ve deneyimleri yüksek alimlerin olduğu, diğer bir tarafta ise vezir gibi istişare edebileceği bir mercii bulunan yapı şekilde tasarlayabiliriz. Gazzâlî’nin anlatmış olduğu dört tarz siyasetin birincisi (peygamber siyaseti) olmayacağı için aslında diğerlerinin birleştirildiğini görebilmekteyiz. Bu kavramsallaştırmayı Gazzâlî yapmamıştır ancak saymış olduğu özelliklere ve konumlandırmalara bakarak böyle bir yapının oluşturulma fikrini görebilmekteyiz. Bu yapı oluşursa, insanların hem içsel hem dışsal dünyalarına ıslah faaliyetinde bulunulabilir. Bu vesile ile aslında geriye kalan üç tarz siyasetin birleştirildiğinde esas siyasetin ortaya çıkacağını söyleyebilmekteyiz.