• Sonuç bulunamadı

İlk Sarayların Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Sarayların en erken örnekleri, Mezopotamya’da Er Hanedanlar III döneminin ilk evresinde görülür85. Başta Mezopotamya olmak üzere, Anadolu, Kuzey Suriye, Mısır,

Girit ve Yunanistan’da da örneklerine rastladığımız söz konusu mimari yapıların ortaya çıkışında ve inşasında rol oynayan önemli faktörler bulunmaktadır. Bu faktörlerin başında kentleşme süreci ve bu süreci etkileyen politik, sosyal ve ekonomik gelişmeler gelmektedir. Bu nedenle ilk sarayların ortaya çıkışı ve gelişiminden önce kısaca kentleşme sürecinin açıklanması faydalı olacaktır.

Sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplumda artan oranda örgütleşmeye, uzmanlaşmaya ve insanlar arası ilişkilerde kentlere özgü değişikliklere yol açan nüfus birikimi süreci86 olarak tanımlanan kentleşme hakkında birçok araştırmacı tarafından

değişik fikirler öne sürülmüş ve çeşitli kuramlar oluşturulmuştur.

Kent kuramları arasında arkeolojik bakışa en yakın olan görüş en önemli temsilcisi tarihçi-arkeolog G. Childe olan morfolojik yaklaşımdır87. Bu yaklaşıma göre

köy ve kent yerleşmeleri arasındaki farklar sosyolojik tanımların tersine bazı yapısal özelliklerle açıklanmalıdır. Toplumsal yapıdaki değişimler ile yerleşmelerin mekânsal yapıları arasında doğrudan ilişki olduğunu varsayan ve aralarında arkeologların da bulunduğu bu teoriyi savunanların ortak olarak ileri sürdükleri kent gereğinin ölçütleri; büyüklük ve yoğunluk, uzmanlaşma, merkezi yönetim, sosyal tabakalaşma ve ticarettir. G. Childe 1950 yılında yayımlanan “The Urban Revolution” (Kentsel Devrim) adlı makalesinde arkeolojik verilerden elde edilebilen ve kentleri köylerden ayıran on kriteri şu şekilde sıralamıştır88:

1- Kentlerde nüfusun ve nüfus yoğunluğunun daha fazla olması.

85 Roaf 1996, 86. 86 Keleş 1980, 196. 87 Childe 1950. 88 Childe 1950, 9-16.

21

2- Kentlerde, köylerden farklı olarak tarım dışı işlerde çalışan uzman zanaatkarlar, nakliye işçileri, tüccarlar, kamu görevlileri ve rahipler gibi farklı grupların olması.

3- Kentlerde etkili bir sermaye birikimini sağlayan daha fazla artı ürünün olması.

4- Sadece köy ve kentleri ayırmakla kalmayan aynı zamanda artı ürünün kentlerde yoğunlaşmasını simgeleyen anıtsal kamu binalarının olması.

5- Sarayın veya tapınağın deposunda toplanan artı ürünün depolanması ve dağıtımı dolayısıyla zenginleşen rahip, sivil ve askeri lider ve kamu görevlilerinden oluşan yönetici sınıfının meydana gelmesi.

6- Kentlerdeki gelişime paralel olarak yazı ve işaret sisteminin gelişmesi. 7- Kentlerdeki gelişime paralel olarak astroloji, geometri, takvim ve matematik biliminin gelişmesi.

8- Kentlerde resim, heykel yapma gibi sanatların belirgin bir kavramsallaşma ve gelişmişlik düzeyine ulaşması.

9- Yönetici sınıfın lüks ihtiyaçlarının karşılanması veya mevcut olmayan hammaddelerin sağlanması amacıyla dış ticaret yapılması.

10- Merkezi yönetimin oluşması.

Söz konusu kriterler dikkate alındığında tarım yapan toplumlar uygun çevre koşullarında tükettiğinden daha fazlasını üreterek artı ürün elde etmişler89, bu artı ürün

nüfusun artışına, yeni ekonomik ve sosyal sınıfların oluşmasına imkan vererek tarım dışı alanlarda çalışan uzman bir zanaatkar sınıfının ortaya çıkmasına neden olmuş, gelişen ekonomi ve endüstriyel üretim ile maden kullanımı gibi teknolojik gelişmeler uzak mesafeli dış ticaretin artmasına yol açmıştır. Tüm bu gelişmeler sonucunda, artı ürünü, ticareti ve zanaatkarların ürettiği ürünleri kontrol edip depolayarak ve gerektiğinde yeniden dağıtımını sağlayarak ekonomik süreci düzenleyen yönetici sınıf ve merkezi otorite ortaya çıkmıştır90. Kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan sosyal farklılaşma kendini mimari alanda da göstermiş, anıt mezarlar, tapınaklar, atölyeler ve saraylar inşa edilmiştir91. Bu yapıların inşası ve işletilmesi ise iş bölümü ile uzmanlaşmanın artmasına,

89 Aktüre 1997, 20.

90 Erarslan 2007, 63-67; 2010, 45-50. 91 Childe 2006, 103-104.

22

yazının bulunmasına ve kullanılmasına yol açmıştır92.

MÖ IV. binyılda Güney (Aşağı) Mezopotamya’da idari ve dini merkezlerin yer aldığı, anıtsal yapıların inşa edilmeye başlandığı kentsel toplumlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Anıtsal mimari (saraylar, tapınaklar ve büyük depolar) ile duvarların içinde ve dışında geniş konut alanlarına sahip kentlerin ortaya çıktığı bu dönemin şehirleri arasında, Eridu (Tell Abu Shahrain), Ur (Tell el-Mukayyer), Uruk (Warka), Lagash (Tell al- Hiba), Larsa (Tel Senkereh), Umma (Tell Jokha/Djoha), Nippur (Niffer) ve İsin (Bahriyat) bulunmaktaydı93. Kuzey Mezopotamya’da ise Uruk kentinin gelişimiyle çağdaş Habur

Vadisinin verimli topraklarında kurulmuş Tell Brak ve Hamoukar gibi sur duvarlarıyla çevrili kentsel merkezler mevcuttu94.

Mezopotamya şehirlerinin idari merkezleri tapınak ve saraylar olarak karşımıza çıkmaktadır95. Erken dönemde tapınaklar şehrin idari merkezi konumunda

bulunmaktaydı. Rahipler bu dönemde sadece dini görevleri yerine getirmekle kalmamış aynı zamanda tarımdan elde edilen artı ürünün toplanması, organize şekilde dağıtımı, uzun mesafeli ticari faaliyetler ve şehrin yönetilmesi gibi birçok sosyal ve ticari işlevi de yerine getirmişlerdi96. Diğer bir idari merkez olan sarayların en erken örnekleri MÖ III. binyıl ortalarına Er Hanedanlar III dönemine tarihlendirilmektedir. Bilinen en erken örneklerler Kish (Plano Konvenks Bina ve Saray A), Eridu, Mari ve Eshnunna/Tell Asmar (Kuzey Sarayı) şehirlerindedir. Saraylar da tapınaklar gibi anıtsal kamu yapıları olarak inşa edilmişlerdi ve planları tapınak planlarıyla benzerlik göstermekteydi97. Yeni

bir mimari yapı olan saraylar Sümer’de “büyük ev” anlamına gelen “é-gal” (büyük ev), Akkad’da ise “ekallum” olarak adlandırılmıştır98. MÖ III. binyılın başlarında

yöneticilere atıfta bulunulan terimlerde çeşitlilik söz konusuydu. Erken yazıtlarda tam olarak tanımlanamayan ve devlet (kent) liderliği biçimlerini ifade etmek için “en” (lord- bey), “ensi” (idare memuru- vali) ve “lugal” (büyük adam-kral) terimleri kullanılmıştır. Bunlar arasındaki ayrım tam olarak bilinmemekle beraber dinsel görevleri yanında yönetici fonksiyonu da bulunan rahipler Uruk’ta “en” (Umma ve İsin’de “sanga”) olarak

92 Aktüre 1997, 21.

93 Frangipane 2003a, 12-13; Orlin 1975, 30; Schwartz 2018, 11-12; https://www.ancient.eu/urbanization/

(25.04.2017).

94 Frangipane 2003a, 13; Schwartz 2018, 12. 95 Rothman 2017, 99.

96 Oppenheim 1985.

97 Lloyd 1984, 122-123; Postgate 1994, 137; Roaf 1996, 86. 98 Postgate 1994, 141; Winter 1993, 27.

23

ifade edilirken, saray ve tapınakların ayrılmasıyla birlikte daha çok dünyevi yetkileri ifade eden “Lugal” kral anlamında kullanılmaya başlanmıştı99.

Dinsel ve dünyevi otoritenin birbirinden ayrılması tapınaktan bağımsız bir idari merkezin inşasını kaçınılmaz kılmaktaydı. Bilinen en erken saray örnekleri geleneksel ortak özelliklere sahipti. Bu saraylar bulunduğu bölgenin yapısına göre inşa edilmişti ve yeni yapılar belli bir plan dahilinde olmadan eklendiğinden simetrik özellik taşımamaktaydı100. Kalın dış duvarlarla çevrili ve kentin geri kalanından belirgin şekilde

sınırlandırılmış olan bu yapıların iç kısmı merkezi bir avlu etrafında sıralanmış odalardan ve geçişi sağlayan uzun dar koridorlardan oluşmaktadır. Avlu etrafında sıralanmış odalar resmi ve özel alanlar ile atölye depo, işlik ve mutfak gibi alanlar olarak farklı birimleri oluşturmuştur101.

MÖ III. binyıl sonu ve MÖ II. binyıl, Kent devletler olarak varlığını sürdüren küçük yönetimleri içine alan merkezi yönetimin ortaya çıktığı dönemdir. Bu siyasal değişime paralel olarak saray yapılarında nicelik olarak azalış söz konusu iken nitelik olarak daha gelişmiş yapılar karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemin sarayları daha büyük ve gösterişli olmasının yanı sıra dini törenlerin gerçekleştirildiği tapınağı da içine alan kompleks yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yapıların en erken örneği Mari’de bulunan Zimri-Lim Sarayı’dır. Bu saray, MÖ III binyıl ortalarında kurulan sarayın üzerine inşa edilmiş olup Babil Kralı Hammurabi tarafından MÖ 1757 yılında yıkılana kadar kullanılmıştır102. Planı, açık bir avlu etrafında gruplandırılmış bir dizi odadan

oluşmaktadır ve bunlar karşılama salonları ile kutsal alanlara bağlanmaktadır. Birden fazla avlu etrafında sıralanmış odalar ve geçişi sağlayan dar koridorlardan oluşan sarayda yönetim odaları, tapınak alanları, ikamet alanları, taht odası, depo, işlikler, arşivler vb. bölümler bulunmaktadır. Dış geniş avlu, kabul odası gibi kamusal alanlarla bağlantılıyken, daha küçük iç avlular yöneticinin özel alanları ile bağlantılıydı103.

Eshnunna/Tell Asmar’da bulunan saray yapıları Akad, III. Ur ve Eski Babil dönemlerinde şehrin güney kesimine inşa edilmiş olup mimari açıdan tipik Mezopotamya saray planı özelliği göstermektedir. Akad döneminde önceki Kuzey Sarayı’nın yıkılmasını takiben,

99 Lloyd 1984, 88-89; Postgate 1994, 260; Roaf 1996, 82. 100 Leick 2003, 137-140.

101 Crawford 1991, 84-88; Leick 2003, 119,155-159; Lloyd 1984, 105,123,141; Postgate 1994, 137-141;

Roaf 1995, 432-435; 1996, 86-87; Winter 1993, 27-39.

102 Leick 2003, 155; Lloyd 1984, 164; Postgate 1994, 141;Roaf 1996, 119. 103 Lloyd 1984, 164-165; Roaf 1996, 116; Winter 1993, 27-39.

24

düz tuğlalar kullanarak aynı alanda daha geniş, daha iyi planlanmış bir kompleks saray yapısı inşa edilmişti. Duvarlar çok daha kalın, doğu tarafı desteklerle güçlendirilmişti ve uzunluğu neredeyse öncekinin iki katıdır. Yeni planın ana unsuru üç büyük avlu olup bunlar her biri ile ilişkili daha fazla odadan oluşan farklı işlevlere sahip bölümlerden oluşuyordu. Kompleksin bir bölümünde ikinci kat olasılığını öne çıkaran bir merdiven boşluğu da mevcuttur104. Tel Asmar dışında Akad döneminde Khafaje, Tell al-Wilayah,

Tell Brak kentlerinde de büyük saraylar inşa edilmiştir105.

Kuzey Suriye’de bulunan Ebla’daki (Tel Mardik) G Sarayı MÖ 2400 civarında inşa edilmiştir. Saray; tören, konut, idari, el sanatı, depo vb. alanları bulunan çok işlevli bir binaydı ve hanedan tapınağı olarak işlev gören anıtsal Kızıl Tapınak ile ilişkiliydi. Sarayda bulunan binlerce çivi yazılı tablet kuzey Suriye'nin kültürel, ekonomik ve siyasi yaşamına ilişkin kapsamlı bilgiler vermekteydi.106.

Eski Suriye Dönemi'nde MÖ 2000-1600 yılları arasında Ebla'da Aşağı Şehir'de saray binaları inşa edilmiştir. Ebla sarayları büyük boyutlu anıtsal yapılar olup sadece bir modelle inşa edilmemişlerdir. Bazı ortak özellikler paylaşıyor olsalar da şekil ve plan açısından birbirinden oldukça farklı görünüyorlardı. Mezopotamya saraylarının aksine, Ebla saraylarının büyük avlularında konutlar yoktu, bu avlular Tören Bölgesindeki izleyiciler için kullanılan merkez özelliğindeydi. Sarayın diğer birimleri arasındaki geçişler küçük avlu ve koridorlar yardımıyla sağlanmaktaydı. Ayrıca, Kraliyet Sarayı E haricindeki sarayların hepsi, resepsiyon için kullanılan özel bir tören alanına sahipti: ortada genelde dikdörtgen bir salon, bazen sütunlarla ikiye bölünmüş bölümler ve iki yan kanat ile simetrik olmayan odalardan oluşuyordu; bunlardan biri seyirci salonu olarak, diğeri de depolama için kullanılıyordu107.

104 Crawford 1991; 84-90; Lloyd 1984, 141; Roaf 1995, 432-435; 1996, 114. 105 Winter 1993, 29.

106 http://www.ebla.it/escavi__il_palazzo_reale_g.html (27.02.2018);

https://www.metmuseum.org/toah/hd/ebla/hd_ebla.htm (27.02.2018).

25

Benzer Belgeler