• Sonuç bulunamadı

1. TALAK

1.5. TALAK İLE İLGİLİ BAZI DURUMLAR

Bu başlık altında talakla ilgili olan; hürriyet, ölüm ve irtidât halleri ele alınmış ve bunların talak ile ilişkisine dair bazı meselelere yer verilmiştir. İlk olarak eşlerin hürriyetinin talak üzerindeki etkisi işlenmiştir.

Kölelik müessesi uzun süredir devam eden ve insan onurunu zarar veren eski bir uygulamadır. Bu uygulamanın var oluşu ve toplumda yaygın bir şekilde uygulanışı fıkıhta da yansımasını gerektirmiştir. Zira insan fiillerini ve bu fillerin sonuçlarını değerlendiren her şey fıkhı ilgilendirmektedir. Şâri kölelik ile ilgili hükümleri Kur’an-ı Kerim’de detaylıca belirtmiştir. Toplumdaki bu uygulamanın en doğru ve insancıl olmasının sınırları çizilmiştir. Her ne kadar bu müessese kaldırılmasa da toplumda bir düzen getirilmiş ve kölelerin haklarından bahsedilmiştir. Pek çok yerde köle azadı teşvik edilmiş ve uhrevî ödüllerle pekiştirilmiştir. Başta ibadetler olmak üzere fıkhın diğer konularında da bazı suçların cezasının köle azadı olduğu özellikle vurgulanmıştır.

Bu sebeplerle fıkha konu edilen bu uygulama fıkıh kitaplarında da yerini almıştır.

Zeydiyye mezhebinde talak konusunda kocanın hüriyyete sahip olup olmadığının pek bir önemi yoktur. Koca ister hür ister köle olsun talak hakları değişmez. İki durumda da erkeğin sahip olduğu talak hakları üçtür.290 Aynı şekilde cariye veya hür ile evli olması da durumu değiştirmez. İki halde de kocanın boşama hakkı üçtür. Boşama ile ilgili diğer hükümler de yine aynıdır. Sünnete uygun boşamak isteyen bir köle veya eşi cariye olan koca, eşini cinsel ilişkinin olmadığı bir temizlik döneminde bir kez boşar. Bu sünnet olan boşamadır. Şayet dönmek isterse ricat hakkını karısının iddet dönemi bitmeden kullanabilir. Sahip olduğu talak haklarını da isterse daha sonra kullanabilir.

288 a.g.e., s. 184.

289 a.g.e., ss. 185-186.

290 el-Harûnî, a.g.e., s.155; Hâdî-ilelhak, Kitâbü’l-müntehâb, ss. 155-156.

90

Kölenin veya eşi cariye olan kocanın üç talak hakkına sahip olması ile ilgili Hâdî ilelhak bazı aklî çıkarımlar yapmaktadır. Bu çıkarımları muarızların delillerini öne sürdükten sonra söylemektedir:

Kölenin veya cariye ile evli olan kişinin talak haklarının iki olduğunu söyleyenlerin Müntehab’daki delillerinin mihenk noktası, Şâri’nin bazı konularda hür ile köleler arasında ayrım yaptığına dayanır. Zina ve kısas cezaları konusunda yapılan ayrım en bariz örnektir. Zina haddi ile ilgili ayet “…evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara hür kadınların cezasının yarısı gerekir…”291 ayetidir. Bu ayette Şâri zina yapan hür ile kölenin had cezasını farklı vermiştir. İster kadın ister erkek olsun hür olmayan kişilerin zina cezaları hür kimseye verilen cezanın yarısı olmaktadır. Onlara göre zina haddinde yapılan bu ayrım talak haklarında da geçerli olmalıdır.292

Kısas ile ilgili ayet de delil gösterilir: “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.”293 Bu ayette de köle ile hür ayrımı gözükmektedir. Hüre karşı hür; köleye karşı köle kısas edilmelidir. Şâri’nin koymuş olduğu hükme göre hüre karşı bir köle kısas edilemez. Dolayısıyla onlara göre köle ile hürün ayrı hükümlere tabi olduğa ve talak hakkında da bu farklılığın görüldüğüne dair çıkarım yaptıkları aktarılmaktadır.294

Hâdî ilelhak, talak konusunda köle ile hür ayrımının yapılmadığını ve yukarıdaki ayetlerin muarızların söylemlerine delil olmasının aksine kendileri için bir delil sayılacağını söylemektedir. Bu ayetlerde zina haddinde ve kısas durumlarında köle ile hür ayrımı yapılmıştır. Şâri bazı durumlarda bu ayrımı yapmış bazen de yapmamıştır. Zina ve kısas durumlarda bir farkın olduğunu söylemekte ancak talak bahsinde Şâri bunu dile getirmemektedir. O halde talak haklarında hür ile köle arasında bir ayrım olmamalıdır. Şayet talak konusunda da bir fark olsaydı tıpkı zina ve kısas

291 en-Nisa, 4/25.

292 Hâdî-ilelhak, Kitâbü’l-müntehâb, ss. 155-156.

293 el-Bakara, 2/178.

294 Hâdî-ilelhak, Kitâbü’l-müntehâb, ss. 155-156.

91

ayetlerinde değinildiği gibi bu bahiste de farklılıklara değinilirdi. Ona göre; talak ile ilgili ayetlerde köle ve hür ayrımı görülmediği için bu konuda Şâri tarafından bir ayrım yapılmadığı anlaşılmaktadır.295

Hâdî ilelhak’a göre Şâri hür ve köle ayrımını yaptığı hususlarda hükümleri her ikisi için de açıklamakta ve farklılığı vurgulamaktadır. Yukarıdaki zina suçu ve kısas ile ilgili ayette bu farklılık görüldüğü gibi, Şâri’nin ikisi hakkında cemi yani aynı hükmü irade buyurduğu durumlarda vardır. Cemi irade buyurması ise herhangi bir ayrımın olmamasından dolayı aynı hükmün verildiği ile ilgilidir. Hırsızlık suçunun cezası ile ilgili ayet örnek verilebilir. “Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”296 ayetinde; hırsızlık suçunu işleyen birine verilecek cezanın el kesme olduğu buyrulmaktadır. Bu suçu işleyen ister kadın ister erkek ister köle ister hür olsun aynı cezaya muhatap oldukları beyan edilmektedir. Şâri aralarında bir ayrım yapmamaktadır. Bu ayrımın olmayışı hepsi için hükmün aynı olduğuna delalet etmektedir. Zina suçu ve kısasta yapılan ayrımın bütün had cezaları için olmadığı da anlaşılmaktadır. Şâri zina suçundaki ayrımın hırsızlık suçunda yapılmamasını irade etmiştir. Dolayısıyla talak konusunda da bir ayrımın olmaması, Şâri’nin bu konuda ikisi için de aynı hükmü verdiğine işaret etmektedir.297

Hâdî ilelhak, talak konusunda hürriyet ayrımının olmadığına dair başka bir delil sunmaktadır. Bu delil de talak ayetinin başındaki hitaptır. Ayetin başında Şâri “Ey iman edenler” diye başlamaktadır. Müellif, iman konusunda köle ve hürün eşit olduğunu, dolayısıyla bu hitabın her ikisi için de geçerli olduğunu söylemektedir.298 Ayetin devamında gelen hüküm cinsel ilişki olmadan eşin boşanması durumda iddetin olmayacağı ve mutanın verilmesi ile ilgilidir: “Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut'a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.”299

295 a.yer.

296 el-Maide, 5/38.

297 Hâdî-ilelhak, Kitâbü’l-müntehâb, ss. 155-156.

298 a.yer.

299 el-Ahzab, 33/49.

92

Ayrıca Hâdî ilelhak talakta bu ayrımın olmamasını nikâha kıyas etmektedir.

Buna göre nikâhta kölenin hür ile veya hürün cariye ile evleneceğine dair ümmetin icması vardır. Şâri bu konuda sınırlandırma getirmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de hürriyet farkı olan insanlar arasında nikahın olamayacağına dair bir kayıt koymamıştır.

Bundan dolayı Hâdî ilelhak nikâhın kendisinde hürriyet ayrımın yapılmadığı gibi talak konusunda da yapılmaması gerektiği belirtmektedir.300

Özetle Zeydiyye mezhebinde kocanın hür veya köle olmasının talak hakları üzerinde bir etkisi yoktur. Aynı şekilde cariye veya hür fark etmez tüm kadınlar üzerindeki talak sayıları üçtür. Hanefi mezhebinde ise cariyeler üzerindeki talak hakkı ikidir. Kocanın hür veya köle olması durumu değiştirmez.301

Kölelerin boşaması ile ilgili bazı durumlar söz konusudur. Bu durumlar kölenin kendisi üzerinde efendisinin söz sahibi olmasıyla ilgili genel durumlardır. Hürriyete sahip olmayan köle mevlâsının302 emri altındadır. Kendi iradesi olmadan, mevlâsı istediği gibi davranabilir. Bu yüzden kölenin evliliğini etkileyecek ve boşanmaya sebep olabilecek durumlar ayrıca ele alınmıştır.

Her iki mezhepte de köle tıpkı hür gibi, karısını ya kendisi boşar ya da bir başkasına boşaması için vekâlet verir. Bu ihtimallerin dışında kölenin izni olmadan mevlâsı boşamayı gerçekleştiremez.303 Çünkü mevlâ, kendi kölesi hakkında her ne kadar söz sahibi olsa da kölesini, eşinden boşama hakkına sahip değildir. Mevlâsının bu konuda bir etkisi yoktur. Ancak köle, bir başkasına vekâlet verdiği gibi mevlâsına da karısını boşaması hakkında bir vekâlet verebilir. Bu durumda mevlâ vekil sayılır ve sadece bu sıfatla mevlâ kölesinin karısını boşayabilir.

Kölenin boşaması hakkında diğer bir durum da kölenin satılması ile ilgilidir.

Kölenin satılması Zeydiyye mezhebine göre talak sayılmaz. Evli olan köle satıldığında karısı ile boşaması gerçekleşmiş olmaz. Aynı şekilde evli olan cariyenin satılmasıyla da talak vuku bulmaz.304 Bu konuda Hâdî ilelhak da “Cariyenin satılması talak olmaz.

300 Hâdî-ilelhak, Kitâbü’l-müntehâb, ss. 155-156.

301 Kudûrî, a.g.e., s. 184.

302 Mevlâ: Efendi, azad edilmemeiş köle veya cariyenin sahibi. Memlûkünü azad etmiş kişi demektir.

Erdoğan, a.g.e., s. 372.

303 el-Harûnî, a.g.e, s. 157; el-Kudûrî, a.g.e., s. 182.

304 Hâdî-ilelhak, Câmi’u’l-ahkâm, C. 1, s. 382.

93

Nikâh altında olan kişiyi kocası boşamadıkça satılması helâl değildir.” diyerek cariyenin satılmasının hem talak anlamına gelmediğini hem de bu işin helâl olmadığını söylemektedir. Ardından Hz. Peygamber’den (s.a.v.) Beriyye hakkında gelen bir rivayeti nakletmektedir: “Onun satılması talak sayılmaz.”305

Kölelerin talakı hakkındaki başka bir durum da Tecrîd’de geçmektedir. Bu durum kölelerin kaçması ile ilgilidir. Zeydi mezhebinde kölelerin mevlâsından uzaklaşıp kaçması kölenin karısını boşaması anlamına gelmemektedir.306

Zeydi mezhebinde kocanın hüriyyete sahip olma açısından talak haklarında bir ayrımın yapılmaması, mezhebin köleler hakkındaki fikirlerine de ışık tutmaktadır.

Kölelerin haklarını korumaya yönelik tutumları bu gibi hükümlerden anlaşılabilir.

Talak ile ilgili diğer durum da vefattır. Eşlerden biri vefat ettiğinde aralarında tabiî olarak talak vuku bulur. Her iki mezhebe göre de koca öldüğünde kadın, vefat iddeti bekler.

Talak ile ilgili bir başka durumda irtidât halidir. Zeydiyye mezhebine göre koca irtidât ettiğinde eşiyle arasında bâin talak meydana gelir. Kadın iddet bekler. Şayet kadının iddeti bitmeden önce adam ölür veya öldürülürse kadın mirasçı olur. Şayet eşlerin her ikisi de irtidat etmişse o zaman İslâm onlara tekrar arz olununcaya kadar nikâhları devam eder. Müslüman olurlarsa nikâhları iptal olmaz; ancak İslâmı reddederlerse öldürülürler.307 Hanefi mezhebinde de müslüman eşlerden biri İslâmı terk ederse aralarında ayrılık meydana gelir, evliliğin devam etmesi caiz değildir. Kadının mürted olması durumunda fesih meydana gelirken kocanın mürted olmasında farklı görüşler vardır. Ebû Hanife ve Ebû Yusuf’a göre fesih, İmamı Muhammed’e göre talak gerçekleşir.308

Zeydiyye mezhebine göre irtidât etmiş eşlerden; kadın altı ay içerisinde bir çocuk doğurduğunda çocuğun hükmü anne babasının Müslüman olduğu zamana aittir.

305 a.g.e., C. 1, s. 383.

306 el-Harûnî, a.g.e., s. 157.

307 a.g.e., s. 158.

308 Acar, İslâm Aile Hukuku, s. 284.

94

Şayet kadın altı aydan daha uzun sürede doğurduğunda çocuğun hükmü anne babasını irtidât zamanındaki hükmü gibidir.309

Zeydiyye mezhebine göre zımmi olan eşlerin her ikisi de müslüman olduklarında nikâhları devam eder. Ayrı bir nikâh yapmalarına gerek yoktur. Ancak sadece kadın müslüman olduğunda aralarındaki bağ kesilir ve kadının iddet beklemesi gerekir. Bu durum talak değil fesih olarak yorumlanmıştır. Eğer iddet içerisinde kocası boşarsa o zaman talak vuku bulur. Bir başka ihtimal ise kocanın baliğ olmama durumudur. Bu ihtimalde koca baliğ olana kadar mevkuftur. Şayet büluğdan sonra müslüman olursa aralarındaki nikâh devam eder kabul etmezse ayrılırlar.310 Hanefi mezhebine göre de eşler birlikte müslüman olurlarsa nikâhları devam eder. Şayet sadece kadın müslüman olursa erkeğe İslâm teklif edilir; kabul ederse nikâhları devam eder, kabul etmezse hâkim ayırır. Şayet sadece koca müslüman olursa ve kadın ehli kitap biri değilse kadına müslümanlık teklif edilir, kabul etmezse hâkim ayırır. Kadın ehli kitapsa, böyle bir kadınla evliliğin caiz olması nedeniyle talak vuku bulmaz.311

Zeydiyye mezhebine göre baliğ olmayan bir kadınla nikâhı bulunan zımmi bir koca, müslüman olduğunda karısının anne babasının müslümanlığına göre hüküm verilir. Üç ay içerisinde anne babasından biri Müslüman olduğunda kızının da hükmü ona verilip kocasıyla nikâhı devam eder. Anne babası bu süre içerisinde Müslüman olmazsa kız ile kocası arasında bâin talak vuku bulur. Ancak büluğa erene kadar çocuğun irtidâtı geçerli sayılmadığı için öldürülmez.312