• Sonuç bulunamadı

İhsan Oktay Anar Eleştirisi

İhsan Oktay Anar, ilk kitabı Puslu Kıtalar Atlası’nı yayımladıktan sonra edebiyat çevresinin ilgisini çekmiştir. Anar hakkında yapılan eleştiriler bu cümlenin doğruluğunu ispatlar niteliktedir:

“Anar’ın yapıtları kabaca düşlem yazını diyebileceğimiz yöne doğru atılmış önemli bir adımdır. Umarım arkası gelir. Çünkü bu tür öyküleri gereksiyoruz. Destanlar, masallar, öykülerle beslenmeyen zihinler, kültürler kuru kalırlar. Anar, fantezileriyle bu susuzluğumuzu hiç değilse biraz gideriyor… Öte yandan, bu romanlar yalnızca yaşamın değil, bilimin ve sanatın da obskürantizme karşı savunulması. Romanların Aydınlanmacı bir alt yapısı olduğunu düşünüyorum. Geçmiş merakımızı gidermek için de okunabileceğini gördüğüm Anar’ın romanlarının bu yönünü çok önemsiyorum”34

Türk edebiyatının usta kalemlerinden Semih Gümüş, Anar’ı özel dili ve edebiyat dünyasında açtığı alacakaranlık bölge üzerinden değerlendirmiştir:

“Yalnızca yazma tutkusuna bağlı ve bundan ötesinin nereye vardığını önemsemeyen yazarlık tutumu, çok arayıp sık bulamadığımızdır. Onu nerede görürsek sıkıca tutmalıyız ki, elimizdekinden olmayalım. İhsan Oktay Anar’ı yalnızca gün ışığında yaşayanların hiçbir zaman bilemeyeceği alacakaranlık dünyaların yazıcısı ve edebiyatımızda hiç kimselerin bilmediği bir dil ve anlatım biçiminin yaratıcı olarak

33 Gülseren Özdemir, “İhsan Oktay Anar’ın Romanları” (Doktora Tezi), Ege Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İzmir 2013, SS. 51.

27

görüyorum.”35 İhsan Oktay Anar’ın kullandığı dil edebiyat camiasında dikkat çekmekle beraber çağdaş dönem Türk edebiyatına yeni bir soluk kazandırmıştır. Yazarın yazma tutkusuna bağlılığı, eserlerinin kalitesini arttırarak onların çok okunmasını sağlamıştır.

Boratav’ın aşağıda yer alan yorumu Anar’ın özgün kalemine yapılmış doğru tespitlerden biridir: “Hikâyeci-meddah, anlatının mihverindeki eylemi, eğlendirici,

oyalayıcı ve biteviyelikten kurtulmuş renklendirici öğelerle, çoğu kez temel eylemle ilgisiz, ikinci derecede kişiler, olaylar, fıkralar ve şakalarla genişletip şişirir.”36Bazı araştırmacılar yazarın tâhkiye geleneğine yakın bir tavrı olduğunu söylemektedir. Özellikle geleneksel tiyatro bağlamında meddahı çağrıştıran üslubu çoğu romanlarında dikkat çekmektedir. Handan İnci, Anar’ın eserlerinin özgünlüğünü şu şekilde yorumlamıştır:

“Bu romanlar bildiğimiz roman kalıplarını aşan metinler. Şimdilik beş kitabın oluşturduğu külliyatta Anar, tam anlamıyla kendine özgü bir roman dünyası yaratmıştır. Anlattığı kişilerin ve kurguladığı hikâyelerin fazlası, eksiği ya da “gerçeklik” durumu üzerine konuşmayı gereksiz kılan bir özgünlüktür bu. Onun romanlarında hayatta karşılığı olan, sokakta rastlayabileceğimiz kişileri göremeyiz. Başka bir ifadeyle, Anar birey olarak insanı değil, tıpkı antikite tiyatrosundaki gibi, bazı “insanlık durumları”nı işler.37 Bu cümleler Anar’ın büyülü dünyasını açıklar. Eserleri, diğer romanlardan farklı olarak zaman içinde kaybolan bir anlatı özelliği gösterir. Kahramanlardan ziyade onların yaşadıkları ön plandadır. İhsan Oktay Anar, eserlerinde insanlık durumlarını ele alır.

İhsan Oktay Anar’ın eserleri incelendiğinde yazarın musiki, Mevlevilik, din, denizcilik, kutsal kitaplar vb. hakkındaki bilgisi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu alanlara özgü seçilen Osmanlıca kelimeler, okuyucuyu da tarihe götürmektedir. Doğal olarak da İhsan Oktay Anar, romanlarında Osmanlı tarihine kullandığı

35 Semih Gümüş, “İhsan Oktay Anar Romanına Açılan Kapılar, Notos Dergisi” , sayı:30 (Ekim-

Kasım 2011), s.36-37.

36 Pertev Naili BORATAV, “100 Soruda Türk Halk Edebiyatı”, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1992, s.

68.

37 Handan İnci, “Anar’ın Romanlarında Bengal Kaplanları”, Notos Dergisi, sayı:30 (Ekim-Kasım

28

parodist dille, roman bağlamında yeni bir bakış getirir ve gerçekliği doğaüstüyle karıştırarak tarihi yeniden yorumlar.38

Ahmet İnam, İstanbul Bilgi Üniversitesinde yapılan İhsan Oktay Anar Sempozyumu’nun “Açılış Konuşmaları” adlı giriş kısmında Anar’ı bir “dünya

kurucu, inşa edici” 39olarak gördüğünü ve bizim edebiyatımızın da münşilere ihtiyacı

olduğunu söyler.Ona göre edebiyatımızda bu derece yazdıkları birbiriyle bağdaşık, tutarlı bir dünya kuran bir münşi yoktur ve Anar âdeta tek bir metin yazmaktadır.

Yazarın romanlarından çıkarılabilecek en önemli mesaj, nesnel bilginin mümkün olmadığı düşüncesidir. Bu mesajı romanlardaki bütün biçim ve içerik unsurlarında olduğu gibi, olayların anlatımında da görmek mümkündür.40

Cafer Şen ise Anar’ın romanlarını felsefî bağlamda ele almıştır. Hatta Puslu

Kıtalar Atlası için felsefi roman yorumunu yapmaktadır: “İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanı içerisinde taşıdığı Descartes felsefesi ve felsefi söylemine karşı eleştirel tavrı ve bu felsefenin soru(n)larını Husserl fenomenolojisiyle aşma eğilimleriyle tam bir felsefi romandır. Puslu Kıtalar Atlası tarihî bir roman olmasına rağmen yanılsama gerçekliğinin, yazıldığı dönemin mevcut mantık ve algılayışla değil daha çok alışılmamış bir dil ve daha çok grotesk imgelerle kurulmasıdır.”41

Yazar hakkında yapılan yorumların geneline bakıldığında, ortak bir kanıya varıldığı görülür. İhsan Oktay Anar, çağdaş roman yazarları arasında özgünlük noktasında ayrı bir yere sahiptir. Yazarın romanları, ele alınan konuların değişikliği, tâhkiye ediliş yönü ve benzerine kimsede rastlanmayan diliyle bir adım öne çıkar. Yazar, Yeni Türk edebiyatının aranan özgün kalemlerinden biri hâline gelmiştir. Kendi reklamını yapmaktan hiç hazzetmeyen bir yazarın kitaplarının onlarca baskı yapması da başarısıyla doğru orantılıdır. Yukarıda ele aldığımız yorumlara da dayanarak günümüz eleştirmenlerinin, yazarın hakkını verdiği görülür.

38 Esra Karlıdağ, “İhsan Oktay Anar’ın Romanlarının Çözümlenmesi”(Yüksek lisans Tezi), Hacettepe

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2010, S.33.

39 Ahmet İnam, “Açılış Konuşmaları”, İstanbul Bilgi Üniversitesi İhsan Oktay Anar

Sempozyumu:Tarih Kadar Hayal Rüya Kadar Gerçek, 25 Nisan 2009.

40 Gülseren Özdemir, “İhsan Oktay Anar’ın Romanları” (Yükseklisans Tezi), Ege Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İzmir 2013, S.136.

29

Benzer Belgeler