• Sonuç bulunamadı

1.2. CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE SANAYİLEŞME

2.1.3. İhracata Yönelik Stratejiye Getirilen Eleştiriler

İhracata yönelik stratejinin, gelişmekte olan ülkeler bağlamında değerlendirdiğimizde klasik/ana akım iktisat kuramının öngördüğünün aksine olumsuz tarafları mevcuttur. Bunların en bilineni Bhagwati’nin “fakirleştiren büyüme” kuramıdır. Kurama göre, karşılaştırmalı üstünlüğe göre yapılan dış ticaret sonucunda çıktıda meydana gelen artış ile birlikte dış ticaret hadleri değişir. Gelişmekte olan ülkeler için beklenilen, dış talep esnekliğinin düşük olduğu ürünler ürettiklerinden, ticaret hadlerinin bu ülkelerin aleyhine dönmesidir. Eğer dış ticarete girildikten sonra, çıktı artışıyla elde edilen gelir, hadlerin kötüleşmesi sonucunda oluşan kayıptan büyükse ülke için olumsuz bir durum yoktur (Bhagwati,1958) Fakat Bhagwati’nin kuramında böyle bir durum söz konusu değildir. Geleneksel olarak gelişmekte olan ülkeler ilksel maddeler ihraç etme eğilimindedirler. Bu maddelerin talebi esnek olmadığından dış ticaret ile ticaret hadleri kötüleşecektir. Söz konusu durumda ülke ihracatını arttırdıkça fiyat düşüşleri ihracat artışından daha hızlı gerçekleşecek ve ülke ihracatını arttırdıkça fakirleşecektir.

Bhagwati’nin kuramının öngördüğü, göreli fiyatların ihracat kesiminin aleyhine dönmüş olmasıdır. İthal ikameci endüstriler için ise bu söz konusu değildir. Dış ticaret ile birlikte ihracat kesimi daralabilir ve kaynaklar, dış ticaret hadlerindeki kötüleşmeyi telafi etmek için ithal ikameci sektörlere yönelebilir. Fakat başında belirtildiği gibi, bu stratejide kayrılan herhangi bir sektör yoktur, yani hükümet ithalatı ikame eden sektörleri koruma niyetinde değildir. Dolayısıyla Bhagwati’nin kuramı, gelişmekte olan ülkelerin bu stratejiyi benimsemeleri durumunda fakirleşeceği anlamına gelmektedir (Kazgan,1988:50-51).

İhracata yönelik serbest ticaretin bir başka olumsuz yanını ortaya koyan R.Nurkse’dir. Nurks’e göre gelişmekte olan ülkelerin tüketim kalıpları sanayileşmiş ülkelerin etkisi altındadır. Gelişmiş ülkelerin tüketim tercihleri, az gelişmiş ülkeler tarafından taklit edilmektedir. İhracata yönelik strateji, dış ticaret üzerinde saptırıcı herhangi müdahaleyi içermediğinden, sanayileşmiş ülkelerin tüketim kalıplarının dış ticaretini liberalleştiren az gelişmiş ülkeler tarafından takip edilmesi, sermaye malları ithal edilse bile, ciddi bir tasarruf açığı ile son bulacaktır. Bu durum sermaye

fazla ihracat yapmaya devam ederse, ihracata konu olan malları ilksel olduğundan, dış ticaret hadleri aleyhine döner. Yani Nurks’e göre az gelişmiş ülkelerin dış ticareti serbestleştirip ihracata yönelik strateji benimsemeleri büyümenin gerekleri ile bağdaşmaz (Nurkse, aktaran Hsing, 1958)

Haberler faktör fiyatlarının katı olduğu şartlarda ihtisaslaşmanın bazı sektörlerde işsizliğe sebebiyet vereceği ön görüsü ile dış ticaretin ülkeye, kısa dönemde yararlı olsa bile uzun dönemde yararların ortadan kalkacağını ortaya koymuştur. Bununla birlikte ana akım iktisadın makbul kabul ettiği ihracata yönelik sanayileşme stratejisini, dış ticaret ile büyüme kalkınma arasındaki ilişkiyi dinamik bir şekilde ele almadığı için eleştirmektedir (Ertüzün,1976:165).

G. Myrdal teknoloji farklılığından yola çıkıp ihracata yönelik serbest dış ticaretin gelişmekte olan ülkeler için uygun olmadığını ortaya koymaktadır. Ona göre bu ülkelerin çoğu geçmişte sömürge ya da yarı sömürge olarak yaşamışlardır. Sömürü altında iken bölgesel bir farklılaşma yaşamışlardır. Ülkenin kimi yerleri üretim fonksiyonları bakımından daha elverişli ve teknoloji yoğun üretim kapasitesine sahip iken bazı yerleri bundan yoksundur. Bu yapı teknoloji düzeyi ve gelir esnekliği farklı ürünlerin üretilmesi ile ülke içerisinde ikili bir yapıya neden olur. Bu ikili yapı ülke dış pazarlara yönelik üretime yapmaya başlayınca daha da ayrışır. Üretim fonksiyonları bakımından daha zengin olan ülke esnekliği yüksek mallar ürettiğinden daha zenginleşir. Yurt içinden kaynaklar daha fazla ücret ödenerek bu bölgeye çekilir. Süreç ikili yapı arasındaki uçurumun artmasıyla devam eder. G. Myrdal’a göre ticarete girdiklerinde, bu durum gelişmiş ve geri kalmış iki ülke arasında da söz konusu olacaktır (Myrdal, 1957).

R.Prebisch de teknolojik gelişmenin fiyatlara yansımasına ülkelerin gelişmişlik düzeyleri üzerinden vurgu yapmaktadır. Gelişmiş ülkelerde güçlü tekellerin ve işçi sendikalarının var olduğunu ve herhangi bir teknolojik gelişme olduğu zaman bunların faktör gelirlerine (örneğin işçi gelirlerine) yansıyacağını fakat geri kalmış ülkelerde bu tür güçlü tekel ve işçi sendikalarının olmayışı dolayısıyla, teknolojik gelişmenin ürün fiyatlarını düşüreceğini öngörür. Prebisch’e göre ülke ihracata açılarak verimlilik artışı sağlasa bile bundan faydalanamaz (Prebisch, 1950:8-9).

Dikkat edilirse şimdiye kadar aktarılan görüşler, ihracata yönelik serbest dış ticareti benimseyen az gelişmiş ülkelerin hammadde veya gelir ve talep esneklikleri düşük ürünler üretip ihraç etmeleri varsayımına dayanmaktadır. Bu varsayıma dış ticaret hadlerinin aleyhe dönmesi ve dış ticaret olanaklarının sınırlı olması da eklenebilir. Dolayısıyla eğer bir az gelişmiş ülke talep ve gelir esnekliği yüksek ürün üretebilirse bu olumsuz etkilerin birçoğundan kurtulabilecektir, sonucuna varılır.

Son olarak ve sonuç mahiyetinde gelişmiş ülkeler konjontürel daralma ve büyüme dönemleri ile karşılaşmaktadırlar. İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan yüksek hızlı büyümenin bir istisna olduğu gerçeği 1970’lerle birlikte anlaşılmaya başlandı. Gelişmiş ülkeler daralma evresine girdiklerinde hem gelirleri azaldığından hem de koruma önlemlerini tercih ettiklerinden ithalatlarını kısmaktadırlar. Bunun sebebi talebi iç piyasaya yönelteler bu daralma dönemini atlatma istediğidir. Böylesi bir daralma döneminden az gelişmiş ülkeler, ihracat yapmak için kurdukları tesislerde istihdamı ve üretimi kısmak zorunda kalacak ve kendisi de bir daralma sürecine girecektir. Az gelişmiş bir ülke düşük konjonktürde sadece gelişmiş ülke pazarlarını kaybetmemekte, bu düşük konjonktür diğer az gelişmiş ülkelere yayıldığından, kendisi dışındaki diğer az gelişmiş pazarları da kaybetmektedir (Kazgan,1988:54-55).

2.2. İTHAL İKAMESİNE YÖNELİK SANAYİLEŞME STRATEJİSİ