• Sonuç bulunamadı

İDDİANAMENİN KABULÜ SONRASINDAKİ SÜREÇ BAKIMINDAN MAHKEMENİN TARAFSIZLIĞI SORUNU

C. ÖNÖDEMEYE/UZLAŞMAYA TÂBİ OLDUĞU DOSYADAN AÇIKÇA ANLAŞILAN İŞLERDE İDDİANAMENİN BU USUL

IV. İDDİANAMENİN KABULÜ SONRASINDAKİ SÜREÇ BAKIMINDAN MAHKEMENİN TARAFSIZLIĞI SORUNU

İddianamenin kabulü kararını veren mahkeme ile yargılamayı yapacak mahkemenin aynı mahkeme olması bu kararı veren hakimlerin ihsas-ı reyde

88 “…yargılama yapılmadan, iddianamede belirtilen dolandırıcılık suçunun hile ve desise

unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmadan eylemin; açıkça belli olmayan şikayete tabi bir başka suçu oluşturduğu ve uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerek- tiğinden bahisle C. Savcılığına iadesi isabetsiz olduğundan, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi yasaya aykırı ve yazılı emre atfen düzenlenen ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden…” Yarg. 11. CD., T. 26.12.2005, E. 2005/

9494, K. 2005/14352 (www.kazanci.com.tr, erişim tarihi: 04.09.2010). Aynı yönde bkz. Yarg. 5. CD., T. 19.02.2007, E. 2007/1169, K. 2007/1229 (www.hukukturk.com., erişim tarihi: 04.09.2010).

89 “5271 sayılı CMK’nın, 225/2 maddesinde ‘mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve

savunmalarla bağlı değildir.’ ve aynı kanunun 254/1 maddesinde ‘Kamu davasının açıl- ması halinde, uzlaşmaya tabi bir suç sözkonusu ise, uzlaştırma işlemleri 253. maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.’ biçimindeki hükümler de iddiana- menin iadesine ilişkin karara karşı yapılan itirazın haklı gerekçelerini oluşturacak niteliktedir. Gerçekten de mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra yapacağı yargı- lama sırasında suçun niteliğinin değişmesi nedeniyle yasal yetkisini kullanarak uzlaşma hükümlerini uygulayabilecektir. Bu nedenle mahkemece iddianamenin kabulü ile yargı- lamaya geçilmesi yukarıda belirtilen yasal hükümlere ve içtihatlara uygun olacaktır”

Yarg. 4. CD., T. 08.02.2006, E. 2006/13135, K. 2006/2163 (YKD C. 32, S. 5, Mayıs 2006, s. 822). Ayrıca krşl. Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 871; Ünver/

Hakeri, Sorularla Ceza Muhakemesi, s. 299; Ünver/Hakeri, Ceza Muhakemesi, s. 716; Evik, s. 826.

bulundukları90 ve bu sebeple de tarafsızlıklarını kaybettikleri91 düşüncesini

akıllara getirebilir. Bu noktada, mahkemenin iddianameyi incelerken bu faaliyetini hangi hususlar bakımından gerçekleştirdiği de göz önünde tutul- malıdır.

Her ne kadar bu evrede mahkeme suçun unsurlarına yönelik bir ince- lemede bulunamıyor olsa da, yeterli delilin bulunup bulunmadığını inceleme yetkisi olduğundan92, failin söz konusu fiili işlediğine dair yeterli delilin

bulunduğunu da tespit etmektedir. Bu yönüyle doktrindeki şüpheler bir temele dayanmaktadır. Fakat, öne sürülen bu sakıncalar ile iddianamenin iadesi kurumu arasında değerler tartımı yapılırsa, iddianamenin iadesi kurumu aracılığıyla şüphelinin haksız davalardan korunması, etkin soruş- turma yapılması gibi şüpheli yararına pek çok işlevin gerçekleştiği93 görüle-

cektir. Bu işlevler karşında mahkemenin yargılama yapmadan ve özellikle şüpheliyi dinlemeden yeterli delilin bulunduğunu kabul etmesi bu kurumun bütünüyle yürürlükten kaldırılmasına yol açmamalıdır94. Çünkü, mahke-

menin iddianameyi kabul etmesi kararından bu kararı veren hakimin yargı- lamada vicdanî bakımdan önyargılı olacağı sonucu doğrudan çıkarılamaz. Gerçekten, hâkimin vicdanî bakımdan önyargılı hareket edip etmediği kovuşturma evresinde görülecektir. Kaldı ki, hukuk dogmatiği bakımından düşünüldüğünde, sanığa yüklenen fiilin onun tarafından işlendiği ve cezalan- dırılabilir olduğu, sanık herhangi bir şekilde fiilin aydınlatılmasına katılmasa

90 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 480; Feyzioğlu, İddianamenin Hazırlanması ve Kabulü, s. 36-37; Feyzioğlu, Ceza Muhakemesi Kanunu Hakkında, s. 40;

Yenidünya, kn. 126; Özen, Ceza Muhakemesi Üzerine, s. 401-402; Gültekin,

İddianamenin İadesi, s. 58.

91 Centel/Zafer, s. 492; Karakurt, s. 20.

92 Yargıtay ise aksi görüştedir. Yargıtay, iddianamenin düzenlenmesi bakımından delilleri takdir yetkisinin Cumhuriyet savcısına ait olduğunu ve bu takdirin kullanılmasının iade sebebi olamayacağını; dolayısıyla mahkemenin yeterli delilin bulunmamasından ötürü iddianameyi iade edemeyeceğini belirtmektedir. Bkz. Yarg. 10. CD., T. 26.01.2009, E. 2009/13, K. 2009/783 (www.kazanci.com.tr); Yarg. 9. CD., T. 17.07.2008, E. 2007/10357, K. 2007/9152 (YKD, C. 34, S. 11, Kasım 2008, s. 2300-2301).

93 Bkz. Yukarıda II numaralı başlık altında yapılan açıklamalar.

94 Gössel, Strafverfahren, s. 111; Roxin/Schünemann, § 42 kn. 3; Kühne, kn. 622.2;

ve buna zorlanamasa dahi mahkemece ispat edilmek zorundadır95. Bu

bakımdan, yargılama sonucunda beraat hükmü verilmesi kovuşturma evre- sinde mahkemenin elde ettiği bilgilerden ulaştığı sonuç olacaktır; asla önceden mahkemenin verdiği iddianamenin kabulü kararının yanlış olduğu- nun ikrarı olarak yorumlanamaz96. Ancak, yine de yargılama sırasında hâki-

min tarafsız olmadığı görülür ise tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler- den dolayı hâkimin reddi istenebilecektir97.

Doktrinde, iddianamenin iadesi kurumuna dair çekincelerin ortadan kaldırılması için iddianameyi yargılamayı yapacak olan mahkemeden ayrı bir mahkemenin98 incelemesi görüşü dile getirilmiştir99. Fakat, bu görüş

doktrinin büyük bir bölümünde, yargının bu şekildeki bir yapılanma zorluğu bakımından ve buna bağlı olarak mevcut hâkim sayısının bu durumda yetersiz kalacağından ötürü100 hayalî, uygulanabilirlikten uzak ve pahalı bir

çözüm olarak nitelenmektedir101. Bunun yanı sıra, yargılamayı yapacak

olandan ayrı bir mahkemenin iddianameyi incelemesi ve kabul ya da iade

95 Kühne, kn. 622.

96 Löwe/Rosenberg- Rieß, Vor § 198 kn. 19.

97 Volk, § 16 kn. 1; Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 475.

98 Bu, iddianamenin sunulduğu mahkeme dışındaki bir mahkeme olabileceği gibi yalnızca iddianamenin incelenmesi işlerine bakan ayrı bir mahkeme de olabilir.

99 Roxin/Schünemann, § 42 kn. 3; Kühne, kn. 622.2; Feyzioğlu, İddianamenin Hazırlanması ve Kabulü, s. 37; Feyzioğlu, Ceza Muhakemesi Kanunu Hakkında, s. 40;

Centel/Zafer, s. 492. Ayrıca, Roxin/Schünemann bu önerilerini Amerikan

Hukuku’ndaki büyük jüriye (=grand jury) benzetmektedir (Bkz. Roxin/Schünemann, § 42 kn. 3).

100 Löwe/Rosenberg- Rieß, Vor § 198 kn. 19.

101 Volk, § 16 kn. 1; Schmidt, kn. 826 dpn. 1160; Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 475. Bunun yanı sıra doktrinde kimi yazarlar, bu önerinin, iddianamenin iadesi kuru- munun filtre fonksiyonunu tehlikeye atacağını ileri sürmektedirler. Bu görüşü dile geti- ren yazarlar, iddianameyi inceleyecek mahkeme ile yargılamayı yapacak mahkemenin aynı mahkeme olması halinde yargılamanın uzun ve karmaşık geçeceğini öngören hâki- min, yalnızca iddianameyi inceleyecek ve yargılamayı gerçekleştirecek hâkime oranla daha derinlemesine, bilinçli ve motive bir inceleme yapacağını öne sürmektedir (Bkz.

Löwe/Rosenberg- Rieß, Vor § 198 kn. 19; Eisenberg, kn. 751; Pfeiffer, § 200 kn. 11;

kararı vermesinin muhakemeyi yavaşlatacağı açıktır102. Kaldı ki, iddiana-

meyi kabul eden ve yargılamayı gerçekleştiren hâkimler arasında dosya hakkında bilgi trafiği yaşanması durumunda bu önerinin başarılı olması mümkün olmayacaktır103.

Alman Hukuku’nda iddianameyi inceleyen mahkeme, yargılamadaki yetkisine çok benzer bir şekilde suçun unsurlarına ilişkin de bir denetleme yapıyor olmasına ve Alman Hukuku’nda iddianamenin iadesi oranının sadece % 1 olmasına karşın Alman Doktrini’nde bu kurumun şüpheliyi haksız davalardan korumak bakımından önemli bir işleve sahip olduğu belirtilmektedir. Bu sebeple de öne sürülen sakıncalara rağmen muhafaza edilmesi gerektiği savunulmaktadır104. Türk Hukuku’nda Alman Hukuku’n-

dakine oranla iddianamenin incelenmesi bakımından mahkemeye daha dar bir yetki tanınmış olduğundan ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu döne- minde özellikle 1985 yılında yapılan değişiklik sonrasındaki süreçte yaşanan olumsuz tecrübeler dolayısıyla iddianamenin iadesi kurumu hukukumuzda evleviyetle muhafaza edilmelidir.

Benzer Belgeler