• Sonuç bulunamadı

İcra Vekilleri Heyeti Kararları ve Meclis Zabıtlarında Milli Bankacılık

3. ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDEN GÜNÜMÜZE FİNANS VE

3.3. İcra Vekilleri Heyeti Kararları ve Meclis Zabıtlarında Milli Bankacılık

Riyaseti'ne (Bakanlar Kurulu Başkanlığı'na) yazmış olduğu, aciliyetini “dakika geciktirilmesi sorumluluk gerektirir” şeklinde bildirdiği dilekçesinde Yunan işgalinin bitmesiyle boşalmış olan topraklarda tarım yapılabilmesi için bir bankaya ihtiyaç olduğunu bildirmektedir. Hatta bu yerlerdeki Ziraat bankalarının mali durumunun pekiyi olmadığı belirtilerek boşaltılan topraklardaki terkedilmiş malların bankaya devredilmesi istenmektedir. Bu finansmanın acilen sağlanmaması halinde atıl kalan

65 üzüm, incir ve tütün ziraatının yapılamayacağı ve ahalinin bundan büyük zarar göreceği ifade edilmiştir.

1925 yılında İcra Vekilleri Heyeti tarafından imzalanan bir kararname milli bankalara devletin nasıl destek verdiğini açıkça göstermektedir. Şöyle ki verilen kararda resmi ve milli kuruluşların mevduatlarını yabancı bankalara değil de milli bankalara yatırmaları zorunlu kılınmıştır. Böylelikle yatırılan bu mevduat üzerinden yüzde yirmilere varan kar oranlarını yabancı bankalar değil de milli bankalar elde etmiş olacaktır.

“Kararname

Müessesat-ı milliye ve resmiyenin (resmi ve milli müesseselerin) fazla-i mevcutlarını yüzde üç veya dört faizle ecnebi bankalara vermeleri ve mezkur bankaların mevzu bahis mebaliği (meblağları) yüzde yirmiye kadar temettü'le işleterek kar temin eylemeleri kabil-i tecviz (kabul edilemeyeceğine) olamayacağına, müessesat-ı mezkurenin (bahsedilen müesseselerin) badema (bundan sonra) milli bankalara tevdiatta bulunması, Ticaret Vekalet-i Celilesinin 29 Haziran 341 tarih ve 16078 (ticaret müdüriyeti) numerolu tezkiresiyle vuku' bulan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetinin 19 Temmuz 341 tarihli icraatında tasvib ve kabul olunmuştur. “

Taşrada kurulan milli bankalar için siyasi ve ekonomik otoritenin çeşitli destekler verdiği daha önce dile getirilmişti. Aşağıda TBMM'ye yazılan dilekçede yeni kurulan bir taşra bankası olan Bor Zürra ve Tüccar bankasının Ziraat Bankası'ndan istediği maddi desteği alamadığını belirten ve yardımın yapılması için gerekenin yapılmasını isteyen takrir (önerge) bulunmaktadır. Bu takrir mecliste okunduktan sonra Başvekâlete havale edilmiştir.

“Meclis Riyaset-i Celileye

Ziraat bankaları olbabdaki kanun ve nizamnamesi dâhilinde müessesat-ı ziraiyyeye ve zürra bankalarına muavenet ve nakden yardım etmek ile mükellef iken 338 gayelerinde (sonlarında) teşekkül eden Bor Zürra ve Tüccar bankasının bunca müracaatını nazar-ı ehemmiyete alınmamasından müteessirdir. Mezkur (bahsedilen) bankanın milli müessesatımızı ihmal etmemesi içun meclis-i alinin kesb-i ıttılaı'na arz-ı keyfiyet eder ve bankaca lazımı ve usulü dairesinde muavenetin ifasına delaletinizi rica ve temenni eylerim efendim.”

1925 yılında Bolu Mebusu Mehmet Vasfi Efendi'nin İstanbul Limanı Transit antrepolarının kapatılmasının ticaret üzerindeki kötü etkisi hakkında Maliye ve Ticaret Vekâletlerine sormuş olduğu bir soru üzerine Maliye Vekili Hasan Bey bu antrepoların

66 özel olanlarında kaçakçılık faaliyetleri olduğu için kapatıldığı ve resmi depolara dönüştürüldüğü cevabını vermektedir. Bahsedilen depolardan biri de İtibar-ı Milli Bankası'na aittir. Bu münasebetle bunların tamamıyla kapatılmadığını resmi depolara dönüştürüldüğünü dile getiren Hasan Bey devamında İtibar-ı Milli Bankası'nın milli bir müessese olmasından dolayı bankanın menfaatlerini düşünmenin milli menfaat gereği olduğunu şu şekilde ifade eder:

“Bahusus (özellikle) İtibarı Millî Bankasının-ki aynı zamanda bizim Millî müessesemizdir. Bunun her türlü menafiinin (menfaatlerini) düşünmekte her halde bizim menfaatimiz iktizasındandır (gereğidir). Deposu da bina mübadelesi vesilesi ile bize geçmiştir ve aynı zamanda resmî gümrük deposu olarak umumun istifadesine küşad edilecektir (açılacaktır). Mesele budur. Yoksa ihtiyacı ticariyi elimizden geldiği kadar teshil etmek ve elimizden geldiği kadar yardım etmek lâzımdır.” (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, 1982: 118).

Sanayi ve Maadin Bankası'nın kuruluş kanununun görüşmelerinde dönemin hükümetinin milli bankalara ne gibi bir görev yüklediğini görmek mümkündür. Dönemin Ticaret Vekili Ali Cenani Bey kanun tasarısının bir maddesi hakkındaki soru üzerine açıklama yaparken bu kanunla teşvikat-ı sınaiyye namıyle şimdiye kadar yapılmış olan 700 bin lirayı bulan ödemelerin kurulacak olan Sanayi ve Maadin Bankası'na devredileceğini ve bankanın sanayi işletmeleri ve fabrikaları yönetecek olan şirketler kuracağını ifade etmiştir. Böylelikle sanayileşme ve milli bir sanayi oluşturma çabaları özel sektörden çok bizzat bir devlet bankasının koordinasyonuyla devlet işletmeleri eliyle gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Yine bu kanunun 8. Maddesinde bankanın kendisine devredilen işletmeleri hisselerinin % 51'i Türk özel veya tüzel kişilerine ait olan şirketlere devredebileceği kabul edilmiştir. Alıcı şirketlerin çoğunluk sermayesinin milli olmasına dikkat edilerek çoğu Osmanlı Devleti'nden kalmış olan işletmelerin yabancı sermayenin eline geçmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Başvekâlet tarafından bu kanun için hazırlanan esbab-ı mucibede (gerekçede) halkın kapitülasyonların kaldırılması ve Lozan Antlaşması'ndan sonra iktisadi alanda pek çok girişimlerde bulunduğundan bahsedilmektedir. Fakat bu girişimlerin değişik uzmanlıklar gerektirmesi sebebiyle iyi niyetlerle başlamış olmasına rağmen neticenin alınamadığı dile getirilmektedir. Bu girişimlere destek olmak ve ikmal etmek için bir banka kurulması gerektiği “Memleketimizde sanayiin inkişaf ve terakkisi(gelişmesi ve ilerlemesi) için tevessül edilecek tedabirin

67 (başvurulacak tedbirlerin) en mühimmi mütemerkiz (merkezileşmiş) sermayeler vücuda getirmek ve halkı teşebbüsatı iktisadiyeye (iktisadi girişimlere) hazırlamak meselesidir” şeklinde ifade edilmektedir (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, 1982: 138).

Milli bankalara devredilen fabrikalardan biri de Uşak Şeker Fabrikasıdır. 1926 yılında kurulan Alpullu ve Uşak Şeker fabrikaları ilk yerli şekeri üretmişlerdir. Fakat bunlardan Uşak Şeker Fabrikası hâzinenin bir milyon lirayı aşan yardımına rağmen giderlerini karşılayamamış ve sürekli zarar etmiştir. 1930 yılına gelindiğinde sermayesinin %'ü kaybeden fabrikanın o zamanki kanunlar gereği tasfiye edilmesi gerekmektedir. Dönemin iktisat Vekâleti tarafından Meclis'e sunulan “Millî bankalarca teşkil olunacak şeker şirketine iştirake ve avans verilmesine dair 1/717 numaralı kanun” tasfiye sonucunda açıkta kalacak olan fabrikanın en büyük alacaklısı olan Sanayi ve Maadin Bankası ile Ziraat Bankası tarafından kurulacak bir şirkete devredilmesini öngörmektedir. Fabrikanın neden sürekli zarar ettiği ve yerinin bu iş için uygun olup olmadığı tartışmalarının ardından kanun kabul edilmiştir. Böylelikle içinde 400 bin lira civarında halk payının da bulunduğu bir şirket verimliliğinin artırılması için milli bankalar tarafından kurulan bir şirkete devredilmiştir (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, 1982: 186).