• Sonuç bulunamadı

“Bektaşilik, Müslümanlar arasında resmen kabul edilmiş olan dört mezhepten hiçbirisine ittiba etmez. Bunlar on iki imamın altıncısı olan İmam Cafer-i Sadık’ın mezhebine bağlıdır. İbadet ve muamelata müteallik şeylerde oraya istinât ederler.52

İbadet konusunda titiz davrandıkları görülmesine rağmen, “Türkiye’deki Alevi-Bektaşi zümrelerin üzerinde birleşemedikleri hususların başında namaz, oruç, hac gibi ibadetler gelmektedir. Bunlar arasında namaz ilk sırayı alır.

1. NAMAZ

Alevî-Bektâşî edebiyatının, namaz konusunda çelişkilerle dolu olduğu söylenmektedir. Yolun önderi ve sahibi olarak bilinen Hz. Ali, namaz konusunda Müslüman oluşundan itibaren ihmalkârlık göstermemiş ve namaza dinin direği olarak çok önem vermiş bir kişidir.

48 Varol, M. Bahaüddin, Ehl-i Beyt, Kavramsal Boyut, Yediveren Ktp., Konya 2004, s. 50. 49 Hazire: Parça etlerin üzerine un konularak yapılan bir Arap yemeği.

50 Ebu Cafer et-Taberi, Câmiü’l- Beyan, y.y., Mısır 1323, c. 6, s. 22. 51 Fığlalı, Türkiye’de Alevîlik ve Bektâşilik, s. 233.

Onun oğulları, Bektâşi ve bir kısım Alevînin bağlı oldukları Caferî Mezhebinin kurucusu Câfer es-Sâdık’ın beş vakit namazdan hiçbir şekilde fariğ olmadıkları, kesinlikle bilinmektedir.

15. yüzyıldan itibaren Alevi-Bektaşi şiirinde namaz üzerinde hassasiyetle durulduğu görülmektedir. Pir Sultan Abdal’ın ‘Kıl beş vakit namaz, kazaya koma, sakın bu dünyada kalırım deme’53 dizeleri namaza ve namazın vaktine verilen önemi göstermektedir.

Buna karşın küçük bir zümre de namaza karşı çıkarak, abdestin de namazın da doğruluktan ibaret olduğunu söyler. Bu görüşleri için Yunus Emre’yi delil olarak kullanan bu anlayışın, İslam tasavvufunun derinliğini ve esasını yeterince tanımamış oldukları aşikârdır.54

Alevilik’te “şeriat’e göre, namazı cemaatle kılmanın hayrı ve sevabı çoktur derler, nerede cemaat çoksa, oraya giderler. Tarikat’e göre ise, mürşid huzurunda cem olup (toplanıp) sohbet halkasında Cem’de, halka namazında) oturmak, günahını ele vermek (söylemek) ve bin günaha bir özür niyaz eylemek (dilemek) de öyledir.”55

2. ORUÇ

Alevi-Kızılbaş ve Bektaşi zümreleri, oruç konusunda hassastır. Muharrem ayında Kerbelâ vak’asının acı hatırası için, ilk on veya on iki gün oruç tutarlar. Bu sürede diğer tarikatların geleneğinde de olduğu gibi, su içilmez veya çok az içilir. İçildiğinde de cam bardak değil, içini göstermeyen bir kap kullanılır. Bazı bölgelerde Muharrem’e üç gün kala, yani Zilhıcce ayının son üç günü de Müslim b. Âkil için oruç tutulur ve Muharrem orucuyla birleştirilir.”56

Alevî-Bektâşî şâiri Pir Sultan bir şiirinde “Aşûre ayında matem orucu

Onları tutana sevap yazılır”57

Diyerek, bu aydaki oruca gönderme yapmakla, Alevîlerin bu ayda sevabını umarak oruç tuttuklarına atıfta bulunmaktadır.

“Ramazan orucu ise, Batınî yorumları merkeze alan kesimler dışında, bütün Müslümanlar tarafından büyük bir coşku içinde yerine getirilen bir ibadet olmuştur. Alevilik,

53 Öztelli, Cahit, Pir Sultan Abdal, s.329.

54 Fığlalı, Türkiye’de Alevîlik ve Bektâşîlik, s. 287. 55 Yaman, Alevîlik, s. 156.

56 Fığlalı, Türkiye’de Alevîlik ve Bektâşilik, s. 289. 57 Öztelli, Pir Sultan Abdal, s. 339.

Bâtınî karakterine bağlı olarak Ramazan orucu konusunda da, diğer İslâmî ibadetlerde olduğu gibi, daha serbest ve mesafeli bir tutum sergilemiştir.”58

Ethem Rûhi Fığlalı ise bu konuda şöyle der: “Tarikata mensubiyetin, hakikat ve marifet mertebelerine ulaşmış olmanın, insanı, ilk kapı olan şeraitin yükümlülüklerinden kurtarmadığı gerçeğini görmüş olan Alevi-Bektâşi ve Kızılbaş zümreleri, namazlarını kılmakta, oruçlarını tutmaktadırlar.”59

3. HAC

“Aleviliğin kültürel kaynaklarında hac ibadetine az sayılmayacak nisbette gönderme yapılmıştır. Söz gelimi, Hacı Bektaş Velâyetnâmesi’nde hacca birkaç önemli atıfta bulunulmuştur. Bunlardan birinde, Hünkâr’ın hocası olan Lokmân-ı Pârende’nin hacca gittiği, Kâbe’yi tavâf ettiği, Arafat’ta vakfeye durduğu; ayrıca Kâbe’de namaz kılarken Hünkâr’ın da oraya gelip namazlarını orada eda ettiğini gördüğü belirtilmiştir. Bir başka kayıtta ise, bizzat Hünkâr’ın hacca gittiği, yol güzergâhı verilerek ifade edilmiştir. (…) Erkân kitabı olan Buyruk’ta, şeriat kapısının üçüncü makamı olan ibadetler zikredilirken hac ibadetine değinilmiş, ibadetlerin bâtınî anlamlarına işaret edilen yerde ise, yol mensubunun, kendisi gibi yol mensubu olan sûfi kardeşine tecellâsı (görüşmesi) hac olarak ifade olunmuştur.”60

“Alevi inançlarını, tarikat esaslarını, erkân ve geleneklerini içine alan Menâkıbü’l-

Esrar ya da Alevilerin deyimiyle Büyük Buyruk’ta, Alevi tarikatının Hac konusundaki

anlayışı şöyle açıklanmaktadır:

“Tarikat içinde Hacca gitmek, mürebbinin (mürşidin) gönlüne girmektir. Zahiren Kâbe ye giden ayağı ile yürür gider. Ama Gönül Kâbesi’ne yüzü üzerine yürür gider. Dünya padişahları da Kâbe’ye karşı başlarını yere koyup, yüzlerini toprağa sürerler, Hakk’a niyaz ederler.”61

“Alevi-Bektaşi şiirleri içinde, haccı, yerine getirilmesi zaruri bir ibadet olarak değerlendiren göndermeler yok denecek kadar azdır. Pir Sultan Abdal’ın bir şiirinde Haccın farziyyeti hakkında bilgi olmasa da Kâbe’ye olumlu göndermeler yapıldığı görülmektedir: Nurdandır Kâbe eşiği

Cihanı tuttu ışığı

58 Üzüm, Alevîlik, s. 142.

59 Fığlalı, Türkiye’de Alevilik ve Bektâşilik, s. 289. 60 Üzüm, Alevîlik, s. 146.

Hasan Hüseyn’in beşiği O da yine ağaçtandır”62

4. ZEKAT

Alevi-Bektaşi topluluklarının zekat konusunda Türkiye’deki resmi İslam anlayışından farklı bir yaklaşım içinde oldukları bilinmektedir. Onlar: “Eğer Allah’a ve –hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde (Bedir’de)- kulumuz Muhammed’e indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ın, Peygamber’in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kâdir’dir.”63 Ayetinden hareketle, -ayet konuyu ganimetle sınırlandırmış olmasına rağmen- Bektaşiler kârlarının beşte birini Ehl-i Beyt hakkı olarak Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na, Kızılbaşlar da dedelere ve ocaklara verirler. Ancak bunun adı İmamiyye Şiası’nda olduğu gibi “humus” değil, “Hakkullah” veya “Lokma”dır. Bunlar üç isim altında toplanır:

Kara kazan hakkı: Dergâhın giderleri için verilir. Mürşid hakkı: Mürşid ve diğer pirler için verilir.

Çerağ hakkı: darda kalan muhiplere dağıtılmak üzere verilir.

Bunlar para olabildiği gibi, arpa, buğday, hatta halı, kilim veya gücü neye yeterse o cinsten verilmiş şeylerdir.”64

5. KURBAN

“Alevilere göre kurban; Allah’a karşı bir borcun yerine getirilmesini ifade eder. Aleviler, Kurban Bayramı’nı kendilerine özellikle Hz. Hüseyin’in Kerbelâ Çölleri’nde susuz şehit edildiğini hatırlattığı için severler. Hz. İmam Hüseyin insanlık için kurban olduğundan bu bayram gününe kutsallık verirler. Ayrıca kurbanı kesilen kimsenin, o kurbanla birlikte kötü duygularının kesildiğine inanılır. Toplum o kimsenin elinden, dilinden ve belinden emin olmalıdır. Kurban mücâhede ehlinin ve nefislerini Allah’ta yok etmiş olan kişilerin kurbanıdır. Nefsin kurban edildiğini sembolize etmek için görgü cemlerinde talibin boynuna

62 Üzüm, Alevilik, s. 146. 63 Enfâl, 8/41.

ip ( tığbend) bağlanır. Ehl-i Beyt yoluna canlarını bağışlayan Aleviler, cesedi terk etmeden gerçeğe ulaştıklarından dolayı bu uğurda kurban kesmeyi bir ödev bilirler.”65

Alevîlikte Kurban çeşitleri şöyle sıralanmaktadır. İçeri Kurbanları

1. Görgü Kurbanı: Cem’de yıllık görgüsü ( sorgulanıp aklanması) yapılan canların kestiği kurbandır.

2. Matem (Aşure) Kurbanı: Muharrem ayında on iki gün tutulan oruçtan sonra kesilen kurbandır.

3. Düşkün Kaldırma Kurbanı: Alevîlik kurallarına aykırı davrandığı için suçlu duruma düşenlerin kestiği kurbandır.

4. Abdal Musa (Birlik) Kurbanı: Özellikle kış aylarında yapılan cem ibadetidir. 5. Dar’dan İndirme Kurbanı: Ölen bir canın alacak-vereceklerini çözümlemek için

kesilen kurbandır.

6. Musahib Kurbanı: İki canın, müsahip (yol arkadaşı) olmaları için cem töreninde kesilen kurbandır.

Dışarı Kurbanları

1. Adak Kurbanı: Bir dileğin gerçekleşmesi için yatır ve ziyaret yerlerinde kesilen

kurbandır.

2. Kurban Bayramında Kesilen Kurban

3. Hızır Orucu Kurbanı: Her yıl, Hızır Orucu’nun bitimindedüzenlenen törenlerde

kesilen kurbandır.

4. Sultan Nevruz Bayramı Kurbanı: Her yıl, 21 Mart’ı, 22 Mart’a bağlayan gece

Şâh-ı Merdan Ali’nin doğum gününde düzenlenen cemlerde ( Sultan Nevruz Bayramlarında) kesilen kurbandır.

5. Hıdırellez Bayramı Kurbanı: Her yıl 6 Mayıs gününde kesilen kurbandır.66

65 Yaman, Alevilik, s. 282. 66 Yaman, Alevilik, s. 280.