• Sonuç bulunamadı

Ekolojik çevrenin korunması, son yıllarda, Toplam Kalite anlayışının önemli bir parçası haline gelmektedir. Toplam kalite felsefesini benimseyen kuruluşlar, toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket ederek, çevreyi korumak üzere faaliyetlerinde gerekli değişiklikleri yapmaktadırlar. (Nemli, 2000a: 20). Aynı zamanda bu işletmeler Sosyal sorumluluk ve çevre bilinciyle yaptıkları üretim faaliyetlerini kalite belgesi alarak belgelemek istemektedirler.

Üretim ve tüketimde çevresel performanslarını geliştirme çalışmaları şirketlerin herhangi bir yasal baskı gerektirmeyen ve kendi isteklerine göre benimseyebilecekleri geniş ölçüde birçok çevre yönetimi araçlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Endüstrinin çevre yönetimi açısından daha sistematik yaklaşımlar benimsemesi, hem ekonomik hem de çevresel açıdan işletmelere birçok faydalar sağlamaktadır. Bundan dolayı çevre yönetim sistemlerinin kullanımı gelişerek sürecektir (Proto ve Supino, 1999).

Kalite belgesi; Türk Standardı hazırlanmamış ürünlerin uluslar arası veya diğer ülkelerin standart veya teknik spesifikasyonlarına veya Türk Standartları Enstitüsü tarafından kabul edilecek kalite faktör ve değerlerine uygun bulunmaları halinde üreticilere malı temsilen verilen bir belgedir (Tek, 1999: 363).

Doğan (2000)’e göre; kalite; kaynakların verimli kullanımını sağlayan, ürün ve hizmetlere kullanım uygunluğunu kazandıran, müşteri gereksinimlerine uygun üretim ve hizmet anlayışını egemen kılan ve böylece işletmelerin kamusal sorumluluklarını da olumlu olarak gerçekleştirmelerine olanak sağlayan bir performans boyutudur”.

Kalite Güvence Sistemi ise, tüketicilere uygun kalitede mal ve hizmetler sağlanması amacıyla, bir üretim sisteminde kalitenin planlanması, düzenlenmesi, yönlendirilmesi ve kontrol edilmesini içeren faaliyetler topluluğudur (Tek, 1999: 366).

Standartlaştırma, bir ürünün ileri sürülen gerçek değerini ölçmeye, anlamaya yarayacak tüm nitelik ve maddelerin belirlenerek ürünün ve ambalajın bir örnek haline getirilmesidir. Standartlaşmanın başlıca amacı, üretimde ve değişimde işgücü, malzeme vb. kaynaklardan en yüksek düzeyde tasarruf sağlamak, iyi kalitede mal hizmet üretimini sağlayarak, tüketici çıkarlarını, insan hayatını, sağlık ve güvenliğini korumak ve ilgili grupların birbirleriyle bilgi alışverişlerini ve anlaşmalarını kolaylaştırmaktır (Tek, 1999: 365). Ayrıca standartlaşma bireyler ve ilgili organizasyonlar arasında düzenli ve etkili değiş-tokuş yapılması için gereklidir. Standartların kurulması, şu anda çoğu sanayileşmiş ülkelerdeki mevcut standartlar birliği tarafından teşvik edilmiştir (Baki, 2001: 170).

Bazı çevresel yönetim araçları şirketler tarafından yönetimlerini daha iyi görmek ve sonuçları görüntülemek amacı ile içsel olarak kullanılırken bazıları üretimi ve tüketici süreçlerini çevresel gelişmelere ve daha temiz teknolojilere yönelteceği düşünülerek hazırlanmış ya da hükümetler tarafından zorla uygulattırılmıştır (Proto ve Supino, 1999).

1. 6. Uluslararası Çevre Yönetim Standardı- ISO 14001

Kuruluşların satın alma, üretim ve ürünün kullanımı aşamalarında çevre ile dost olması ve çevresel etkilerinin kontrol altına alınması amacı ile yapılan faaliyetler, 1996 yılında yayınlanan ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemleri Standardı ile hız kazanmıştır (Erginel, 2001).

1 Temmuz 1995 tarihinde Norveç’in Oslo kentinde toplanan ISO TC 207’nin 39 üyesi, çevre yönetimi alanında yeni bir çığır açacak taslak olan uluslararası standartları (draft international standarts) kabul etmiş, bu standartlar daha sonra Ağustos 1996’da yayınlanmıştır (Nemli, 2000a: 128).

ISO 14000 ÇYS standartları; merkezi İsviçre'de bulunan uluslararası bir organizasyon olan ISO (International Organization for Standardization: Uluslararası Standartlar Organizasyonu) tarafından geliştirilmiştir ISO’nun amacı ticari engeller yaratmadan ulusal sınırları aşarak dünyada temel olan standartlar geliştirmektir (Esin, 2000: 37).

ISO'ya göre ISO 14001 Çevresel Yönetim Sistemi; çevresel etkileri kontrol altına almak, sonuçlarını ölçmek, çevresel amaçları planlayarak çevresel politikaları, hedefleri ve bu faaliyetleri uygulayan yönetsel faaliyetler setidir. ISO 14001, çevresel yönetim sisteminin kullanımı için bir tarifname ve rehber olduğundan, genellikle ISO 14001'e odaklanılmaktadır (Baki, 2001: 170). ISO 14001, ISO 14000 serisinin denetlenen ve sertifika verilen tek standardıdır (Nemli, 2000: 128). Ülkemizde ISO 14001 uygulamalarının gelişmesi, uluslararası ticaret ve standartlara uyum açısından önemlidir (Türkiye Ulusal Çevre Raporu, 2005: 121). Türkiye ‘de ISO 14001 belgesi özellikle büyük ölçekli kuruluşlar tarafından alınırken, hizmet sektöründe de askeri kuruluşların ağırlığı görülmektedir (Erginel, 2001)

Tablo: 1.1: ISO 14000 Serisi Standartlar

TS ISO 14004:1997 Çevre Yönetimi- Çevre Yönetim Sistemleri- Çevre Yönetim Prensipleri kılavuzu- Sistemler ve Denetleyici Teknikler

TS ISO14010:1997 Çevre Yönetimi- Çevre Denetim kılavuzu- Çevreyle İlgili Denetimlerin genel Prensipleri

TS ISO14011:1997 Çevre Yönetimi-Çevre Denetim Kılavuzu-Denetim Usulü Kısım1- Çevre Yönetim Sistemleri Denetimi

TS-ISO14012:1997 Çevre Yönetimi- Çevre Denetçilerinin Haiz Olması Gereken Özellikler

Kaynak: Nemli, Esra (2000) Çevreye Duyarlı İşletmecilik ve Türk Sanayinde Çevre Yönetim

Sistemi Uygulamaları, Kasım 2000: 129.

Türk Standartları Entitüsü’ne göre ISO 14000 Standartlarının gelişimi şu şekilde olmuştur (www.tse.org):

• 1973’de Avrupa Birliği ülkeleri Çevreyi koruyucu tedbirleri uygulamaya koymak için I. Eylem planını yayınlamışlardır

• 1992’de çevresel konuların kolay ve anlaşılır bir sistem üzerine kurulması için BS 7750 Standardı

• 1992’de Rio Deklarasyonu

• 1993’de ISO tarafından 14000 ailesi standartlarını geliştirmek için ISO/TC 207 Çevresel Yönetim Teknik Komitesi kurulmuştur.

• 1994’de TS 9719 Standardı (Çevre Yönetim Sistemleri - Genel Özellikler)

• 1996’da EN ISO 14001 Standardı • 1997’de TS EN ISO 14001 Standardı • 2004'de TS EN ISO 14001 Standardı

Türkiye’de ilk ISO 14001 belgesi 1991 yılında alınmış, daha sonraki ilk belgelendirme ise 1994 yılında olmuştur. 1994 - 1999 yılları arasında ISO 14001 uygulamalarında önemli artışlar görülmüştür. Ne var ki, 1990’ların sonlarında oluşan ekonomik kriz ve yüksek enflasyona bağlı olarak, ISO 14001 taleplerindeki artışın durduğu gözlenmektedir (Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi Türkiye Ulusal Raporu. 2005: 116). Türkiye’de ÇYS belgesi alan kuruluşların % 80’i büyük ölçekli ve tanınmış kuruluşlardır (Erginel, 2001).

Baki (2001)‘e göre ISO 14000 ÇYS belgesi alan işletmelerin sağladığı faydalar şunlardır:

• Çevresel sorumluluk • Azalan işletme maliyeti • Artan verimlilik

• Çalışanların motivasyonu • Atık azalması

• Çevresel performansın artması • Şirket imajı

• Dünya ticareti üzerindeki potansiyel etkisi

ISO 14001 standartları için gerekli olan dokümantasyon sistemi, ISO 9000 standartları için gerekli olan dokümantasyon sistemine benzemektedir. Özellikle politikanın oluşturulması, doküman kontrolü, denetimler, düzeltici ve önleyici faaliyetler ve yönetimin gözden geçirmesi konuları oldukça yakın benzerlikler göstermektedir (Erginel, 2001)

İşletmelerin ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS) belgesi almalarının en önemli iki nedeni "Sanayileşmenin yarattığı kirliliği azaltma” ve "Şirket imajı'' sağlamak; diğeri sürdürülebilir kalkınma için temel koşullardan biri olan hammadde, enerji ve doğal kaynakların verimli kullanılmasıdır. Hammadde, enerji ve doğal

kaynakların verimli kullanılmasıyla firmalar maliyetlerini düşürecek, daha verimli bir üretim sistemine ve daha üstün rekabet gücüne sahip olacaktır (Baki, 2001: 168). Bunun yanında işletmeler bu belgeyi alarak uluslararası mevzuatlara uyumlarını arttırarak uluslararası rekabette avantaj sağlamakta, firma pazar payını ve itibarını arttırmaktadırlar (www.tse.org).

1. 7. Diğer Çevre Yönetim Sistemi Standartları

Çevresel yönetim sistemleri alanındaki gelişmelere ilk olarak 1990’larda rastlanmaya başlanmış, 1992’de Çevresel yönetim sistemleri için İngiliz standardı olan BS 7750 ortaya çıkmış ve daha sonra 1994’te revize edilmiştir. Aynı tarihlerde Avrupa Birliğinin şirketler üzerindeki çevresel standartlarla ilgili çalışmaları başlamış ve 1993 yılında Çevresel Yönetim ve Denetim Sistemi (EMAS: Environmental Management and Audit Scheme) ortaya çıkmıştır (Baki, 2003).

1993 yılında sadece Avrupa Birliği sınırları ve Avrupa Ekonomik Bölgesinde faaliyet gösteren gönüllü firmaları denetlemek amacı ile kurulan EMAS, 2001 yılında yapılan revizyonla ISO 14001’e entegre edilerek kamu ve özel hizmetleri de içine alacak şekilde genişletilmiştir (Uzel, 1995). ISO 14000; çevre dostu ve sürdürülebilir kalkınma amacına ulaşmak amacıyla herhangi bir ülkedeki herhangi bir şirkete yardım etmek amacıyla geliştirilmiştir (Baki, 2003). ISO 14001, BS 7750 ve EMAS çevre yönetimi standartları önemli ölçüde benzer unsurlar içermektedir. Üst yönetimin konuya bağlılığı, çevre politikasının oluşturulması, planlama ve uygulama, ölçme ve değerleme, denetim ve gözden geçirme gibi unsurlar bir çevre yönetim sisteminin ortak elemanları olarak her üç standartta da yer almaktadır (Nemli, 2000a: 149).

ISO 14000; çevre dostu ve sürdürülebilir kalkınma amacına ulaşmak amacıyla herhangi bir ülkedeki herhangi bir şirkete yardım etmek amacıyla geliştirilmiştir. ISO 14000 serisi çevresel yönetimle ilgilenir. Sistem; çevresel problemlerin önlenmesi ve çevre bilincinin oluşmasına, potansiyel problemin gerçekleşmesi

halinde alınacak tedbirlere, işletmelerdeki çevresel yönetim sisteminin dokümantasyonuna ve prosedürlere odaklanmaktadır (Baki, 2001:170).

BS 7750 ve ISO 14001’in gereklerine ek olarak bu üç standardın en katı olanı olan EMAS; fabrika bazında sertifika vermekte ve hazırlık gözden geçirmesine dayanan, düzenli olarak güncelleştirilerek yayınlanan bir faaliyet raporu istemektedir. Burada hazırlık gözden geçirmesi, şimdiki, gelecekteki ve geçmişteki faaliyetleri kapsamaktadır. Buna göre işletmenin daha önce çevreye verdiği zararlar da hazırlık gözden geçirmesinde yer almalıdır. Buna karşılık ISO 14001 şirketin şimdiki (mevcut) süreçlerine odaklanmaktadır. EMAS ve BS 7750, tedarikçilerin işletme politikasına uygun hareket etmelerinin sağlanmasına daha fazla önem vermektedir. Ayrıca EMAS’ın denetim prosedürü ISO 14001’den daha kapsamlıdır (Nemli, 2000b: 149).

1. 8. Türkiye’de Çevre Konusundaki Hukuki Düzenlemeler

Ülkemizde çevreye saygının büyük önem kazanması nedeniyle, toplam kalite anlayışının gereği olarak, çevreye ilişkin konular da ISO (International Organization for Standardization: Uluslararası Standartlar Organizasyonu) tarafından ele alınmış ve ISO 14000 serisi standartlar yayınlanmıştır. Bu standartlar; Çevre yönetimi ve denetimi, çevreye saygılı ürünler ve hizmetler geliştirmek, çevrenin korunmasına yönelik mevzuatla uyum sağlanması gibi konuları içermektedir (Esin, 2000: 37).

Türkiye’nin küresel nitelikli çevresel yükümlülüklerinden en önemlilerinden biri gündem 21 belgesidir. 3-14 Haziran 1992 tarihlerinde Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında kabul edilen bu belge aşağıda verilen dört temel başlıktan oluşmaktadır (Algan ve Dündar, 2003: 16):

1.Sosyal ve ekonomik boyutlar,

3.Etkin grupların rolünün güçlendirilmesi 4.Uygulama yöntemleri

1992 yılında gerçekleştirilen Rio Zirvesi’de kabul edilen ‘Gündem21’ uyarınca katılımcı ülkeler, sürdürülebilir kalkınmada dahil olmak üzere belirlenen hedeflere uyum sağlamak amacıyla bir ulusal çevre programı geliştirmeyi kabul etmişlerdir. Avrupa Birliği’nin 5. Çevre Eylem Programı da bu dönemde Gündem 21’de belirlenen öncelikler göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Türkiye ise kendi ulusal çevre eylem planını hazırlama çalışmalarına 1995 yılında başlamış ve bu çalışmalar 1998 yılında tamamlanarak Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı ortaya konmuştur (Altunbaş, 2004).

İhracat ve ithalatta standardizasyon ve uygunluk değerlendirmesine yönelik faaliyetleri tek mevzuat altında toplamak, uygulamalara etkinlik getirmek, ayrıca bu faaliyetlerin uluslararası anlaşma ve teamüllere uygun olarak yürütülmesini sağlamak amacını taşıyan dış ticarette standardizasyon rejimi kararı, bu karara dayalı yönetmelik ve tebliğler, Dış Ticaret Müsteşarlığı Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğü tarafından 9 Mart 1995 tarih ve 22222 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, 8 Nisan 1995 tarihinde ilk defa yürürlüğe konulmuş ve Gümrük Birliğinin gerektirdiği bazı düzenlemelerin yapılmasına imkan verecek mekanizmalarla genişletilmiş olarak, Dış Ticarette Teknik Düzenlemeler ve Standardizasyon (DTTDS) Rejimi adıyla 01.02.1996 tarihinde yeniden yayımlanmıştır (www.dtm.gov.tr).

Türkiye’ de çevre ile ilgili kuruluşlardan biri de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’dir. DPT, Başbakanlığa bağlı olup, 5 yıllık kalkınma planları için ekonomik, sosyal politikalar ile çevre politikalarını oluşturmaktadır (Algan ve Dündar, 2003: 16).

1.8. 1. Çevre Kanunu

1991 yılında çevrenin geliştirilmesi, korunması ve kirliliğin önlenmesi amacıyla 443 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile kurulan Çevre Bakanlığı, çevre politikaları ve stratejilerini belirlemek, çevresel faaliyetlerin yerel, ulusal, uluslar arası düzeylerde koordinasyonunu sağlamak, çevreyle ilgili bilgi toplamak, izinleri ve eğitim faaliyetlerini düzenlemek görevlerini yerine getirmektedir (Altunbaş, 2004)

Çevre Kanunu, toplum bireylerinin yaşam/gelişme sürecindeki faaliyetlerinden dolayı, çevresel varlıkların olumsuz etkilenmesinin en aza indirilmesine yönelik bir kanundur. Bu bağlamda, adalet ile toplumsal yaşamda ihtiyaçların karşılanması arasındaki denge, anayasa ilkeleri altında çıkarılan Çevre Kanunu’nun gerektirdiği tüzük, yönetmelik, tebliğ ve genelgeler gibi teknik, idari ve cezai yasal düzenlemelerle, devlet kurumları tarafından sağlanmaktadır (Zanbak, 2007: 54).

Gerek sürdürülebilirlik etkileri, gerek atıklar ile salımların doğal çevre üzerindeki etkilerini azaltacak önlemler açısından, çevre mevzuatı Türkiye’de önemli ölçüde biçimlenmiştir (Türkiye Ulusal Çevre Raporu, 2005).

Yeni kurulacak bir sanayi kuruluşunun çevreye verecekleri olumsuzlukları önlemek için, ilgili bakanlık ile Çevre bakanlığı ile bağlı olduğu valilikten izin alma mecburiyeti vardır. Bu faaliyetin çevreye etki ve değerlendirilmesi işlemine Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu alma uygulaması denilmektedir. Bu raporla sanayi kuruluşu izlenme ve denetlenme kapsamına alınmış olmaktadır (Oktay, 2005: 278). Ağustos 1983’de yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Yasası, 10.maddesiyle, çevre sorunlarının doğmasına yol açabilecek kamu kuruluş ve işletmelerini ‘çevresel etki değerlendirme raporu’ hazırlamak zorunda tutmuştur (Keleş ve Hamamcı, 1998: 168).

TBMM’de 26 Nisan 2006 tarihinde 5491 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile Çevre Kanununun amacı “bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürsürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır” olarak değiştirilmiştir (Zanbak, 2007: 55).

1. 8. 2. Çevre Yönetmelikleri

Türkiye’de çevre mevzuatı büyük ölçüde son on yılda oluşturulmuştur. Bu kapsamda, iş dünyası ve sanayi açısından büyük önem taşıyan yedi ana yönetmelikten söz edilebilmektedir (Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi Türkiye Ulusal Raporu, 2005: 117):

• Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği, • Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği,

• Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, • Hava Kalitesinin Kontrolü Yönetmeliği, • Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği, • Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği • Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği

1.8. 3. Türkiye’ nin Kalkınma Planları (1963-2013)

Türkiye’de 1963 yılından başlayarak 2013 yılını da kapsayan dokuz adet kalkınma planı yürürlüğe konulmuştur. (Altunbaş 2004) çevresel konuları ele almaları amaç ve kapsamı açısından her planı şu şekilde açıklamıştır:

1963-1967 yıllarını kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ve 1968- 1972 yılları arasındaki İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında çevreye ilişkin özel hükümlere rastlanmamaktadır. Kalkınma konusu; Birinci Beş Yıllık Planda ‘Sosyal Kalkınma ve Gelişme’ ile ‘Tarım ve Endüstriyel Üretim’ bölümlerinde bulunmaktadır. İkinci Beş Yıllık Planda ise Bölgesel Kalkınma; kentleşme sorunları, konut sorunları ve

sağlık politikalarına uygun kentleşme stratejileri gibi bölümler de çevre ve sürdürülebilirlik değerlendirmesinden uzaktır.

Türkiye’de ilk defa küresel anlamdaki çevre sorunları 1973-1977 yıllarını içeren 3. Beş Yıllık Kalkınma Planında ele alınmaktadır. Planda uluslar arası 1972 Stockholm Konferansından sonra Türkiye’de çevre bilincinin gelişmeye başlamasının bir göstergesi olarak çevre sorunlarına ayrı bir yer verilmiştir.

1979-1983 Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemine ait uluslararası, bölgesel, yasal düzenlemeler için adımlar atılmaya başlanmış, çevre konusunda önleyici politikaların esas alınmasını kabul ederek, temel yaklaşım olarak sanayileşme, tarımda modernleşme ve şehirleşme sürecinde çevrenin de dikkate alınması amaçlanmıştır.

1985-1989 Beşinci Beş Yıllık Kalkınma programı dönemi yerleşme ve çevre bağlantılı İmar Kanunu, Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliği gibi pek çok yasanın ve düzenlemenin gerçekleştiği ayrıca çevre kirliliği ile mücadelede uluslararası görüşmelerin de başlamış olduğu bir dönemdir.

1990-1994 dönemini kapsayan 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Sürdürülebilir kalkınma kavramına dayanan, insan sağlığı ve doğal dengeyi koruyarak sürekli bir ekonomik kalkınmaya imkan verebilecek şekilde doğal kaynakların yönetimini sağlamak ve gelecek kuşaklara insana yakışır bir doğal, fiziki ve sosyal çevre bırakmak amaçlanmıştır.

1996-2000 döneminde ise bu kez 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı bulunmaktadır. Sadece çevre değil bütün sektörlerdeki ulusal politikaları içeren kalkınma planlarından da sorumlu olan bu plan sürdürülebilir kalkınma, ekonomik ve toplumsal politikalarla çevre politikalarını uyumlaştırarak uluslararası anlaşmalarla bağlılığı, toplumsal uzlaşma ve kitlesel katılımları desteklemeyi ilke edinmekte ve değerlerin ve eylemlerin rehabilitasyonu ile toplumsal, kurumsal ve hukuksal yapılarda reformu öngörmektedir.

2001-2005 dönemi 8. Beş Yıllık Kalkınma Planında, eylemde gerçekleştirme ve çevre sorunlarının çözümü için uygulanan politikalar ile stratejilerin ülke gerçekleri de dikkate alınarak AB normlarına, uluslararası standartlara paralel olmasının sağlanması ilkeleri bulunmaktadır.

Bu planda ayrıca, çevre sorunlarını çözmek amacıyla mevzuatta ve kurumsal yapının oluşturulmasında uygulanacak politikalara ve hazırlanan Ulusal Çevre stratejisi ve Eylem Planı (UÇEP)’e değinilmiştir (Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi Türkiye Ulusal Raporu. 2005: 117).

2006'da yürürlüğe girmesi gereken 9. Beş Yıllık Kalkınma Planı, AB Komisyonu'nun 2007-2013 yıllarını kapsayan AB bütçe dönemine uyum sağlamak üzere Türkiye'den yeni bir "AB Ulusal Kalkınma Planı" hazırlamasını istemesi üzerine, DPT'nin talebiyle gerçekleşen bir yasal düzenlemeyle 2007'ye ertelenmiştir (www.tmmob.org.tr). Plan dönemi sonunda, AB’ye üyelik hedefi doğrultusunda, Kopenhag siyasikriterlerine uyum düzeyinin yükseltilmesi, ekonomik kriterlere uyum sağlanması ve 35 fasıl altında toplanan AB müktesebatına ilişkin müzakerelerin sonuçlandırılarak katılım sürecinin tamamlanması amaçlanmaktadır (ekutup.dpt.gov.tr).