• Sonuç bulunamadı

Hz. Ali’yi Kötülemesi

Belgede MUÂVİYE b. EBÎ SÜFYÂN A (sayfa 95-99)

− İKİNCİ BÖLÜM − HALİFELİĞİ DÖNEMİ

4. Hz. Ali’yi Kötülemesi

Hz. Ali ve Muâviye arasında birbirini lanetleme uygulamasının iki tara-fın sağlığında başladığı rivayet edilmektedir. Tahkim kararlarını ve o karar-ların açıklanması sırasında olan olayları haber alan Hz. Ali, o günün sabah namazından başlayarak kunutta Muâviye ile birlikte Amr b. Âs, Ebû’l-Aver es-Sülemi, Abdurrahman b. Hâlid, Habib b. Mesleme, Velîd b. Ukbe ve Dahhak b. Kays’a lanet okumuştur. Muâviye ise bu durumdan haberdar olunca kunutta Hz. Ali, Abdullah b. Abbâs, Mâlik el-Eşter en-Nehaî, Hz.

Hasan ve Hz. Hüseyin’e lanet okumuştur.349

Minkarî’nin rivayetine göre Hz. Ali’nin lanet ettiği isimlere Ebû Musa el-Eş‘arî de dâhildir. Ancak Ebû’l-Aver es-Sülemi’nin ismi geçmez. Muâvi-ye’nin lanet ettiği isimler arasında ise Mâlik el-Eşter en-Nehaî yerine Kays b.

Sa‘d’ın ismi geçmektedir.350Mes‘ûdî Hz. Ali’nin tahkim olayından sonra ku-nut okuduğuna ya da lanet olayına işaret etmemektedir.351 İbn Kesîr de bu uygulamayla ilgili rivayetleri aktarmakla beraber, sahîh bulmadığını da be-lirtmiştir.352 Hz. Ali’nin savaştığı kişileri tekfir etmediği, esirleri serbest bı-raktığı, mallarını ganimet olarak almadığı dikkate alındığında İbn Kesîr’in yaklaşımının doğru olduğu düşünülebilir.

Muâviye, taraftarlarının Hz. Ali’ye karşı kinini canlı tutabilmek için her fırsatta Hz. Ali hakkında hakaret ve küfür içerikli konuşmalar yapmıştır. Bu uygulamaya Hz. Ali’nin vefatından sonra da devam edilmiş, Muâviye ve valileri kürsü ve minberlerden Hz. Ali ve afradı hakkında ağır ifadeler kul-lanmaya devam etmişlerdir.

Hz. Hasan, Muâviye ile yaptığı anlaşmaya Hz. Ali’ye sövülmemesi şar-tını koymak istemiş, ancak Muâviye buna yanaşmamıştır. Hz. Hasan en

349 Taberî, Cilt: 5, s. 71; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, Cilt: 2, s. 684; İbn Kesîr, Cilt: 7, ss. 314-315; Nü-veyrî, Cilt: 20, s. 160; Demircan, Hz. Ali Dönemi, s. 250.

350 Minkarî, s. 552.

351 Mes‘ûdî, Cilt: 2, ss. 306-307.

352 İbn Kesîr, Cilt: 7, s. 315.

azından kendi yanındayken böyle bir şey yapılmamasını istemiş, Muâviye de bu şartı kabul etmiştir.353 Anlaşmaya böyle bir madde koyulmak istendi-ğine göre Muâviye’nin bu uygulamaya daha önce başlamış olduğu anlaşıl-maktadır. İsfahânî bu şartın Hz. Ali’nin sadece iyilikle yadedilmesi şeklinde olduğunu nakleder.354 Ancak İbnü’l-Esîr’in de belirttiği gibi Muâviye bu şarta katiyyen uymamıştır.355 Bu anlaşmadan bir süre sonra Mescid-i Ne-bevî’de insanlara hitap eden Muâviye, Hz. Ali hakkında ağır sözler söyleye-rek onun Hz. Osman’ın öldürülmesinden sorumlu olduğunu belirtmiştir. O sırada mescitte olan Hz. Hasan bu ithama ve hakarete dayanamayarak kalkmış, onun bu ithamlarını reddetmiştir.356

Sa‘d b. Ebî Vakkâs bu konuyla ilgili hatırasını naklederken Muâviye’nin kendisine Hz. Ali’ye sövmesini emrettiğinde karşı geldiğini anlatmış ve üç şeyi hatırladığı müddetçe bunu yapmayacağını söyleyerek bu sebepleri sıra-lamıştır. Bu sebeplerin birincisi Tebük Gazvesi’ne gidilirken Hz. Ali’nin taltif edildiği hadis,357 ikincisi Hayber günü Hz. Peygamber’in Hz. Ali hakkında söyledikleri,358 üçüncüsü ise mübahale359 ayetidir.360

353 İbn Asâkir, Cilt: 13, s. 264; Taberî, Cilt: 5, s. 160; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, Cilt: 3, s. 6; İbn Manzûr, Cilt: 7, s. 34; Ebû’l-Fidâ, Cilt: 1, s. 183; Zehebî, Cilt: 3, s. 264; İbn Kesîr, Cilt: 8, s. 17.

354 İsfahânî, Ebû’l-Ferec Ali b. Hüseyn b. Muhammed el-Kureşî (357/967), Mekâtilü’t-Tâlibiyyîn, thk. Seyyid Ahmed Sakr, Dâru’l-Maârif, Beyrût, trz., ss. 18,75.

355 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, Cilt: 3, s. 6. Ayrıca bkz. Mehmet Ali Kapar, “Hz. Hasan’ın Halîfeliği ve Hasan-Muâviye Andlaşması”, Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Konya, 1997, Sayı: 7, s. 67-80

356 Belâzürî, Ensâb, Cilt: 5, s. 113.

357 “Sen benim için, Musa’ya nispetle Harun gibisin. Şöyle ki, benden sonra peygamber gelmeyecektir.”

Bkz. İbn-i Hişâm, Cilt: 2, s. 520; İbn Sa‘d, Cilt: 3, ss. 16-17; Ahmed b. Hanbel, Cilt: 3, ss.

84,114,146,155,160; Buhârî, Cilt: 6, s. 3; Müslim, Cilt: 4, ss. 1870-1871; İbn Mâce, Cilt: 1, s. 45;

İbn Abdilberr, Cilt: 3, s. 1097; İbnü’l-Cevzi, Cilt: 5, s. 66; İbnü’I-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, Cilt: 4, s. 87;

Nüveyrî, Cilt: 20, s. 3; Zehebî, Cilt: 1, s. 361; Zehebî, Cilt: 7, s. 362; Zehebî, Cilt: 14, s. 210; İbn Kesîr, Cilt: 5, s. 11; İbn Kesîr, Cilt: 7, ss. 347,375; İbn Hacer, Cilt: 4, s. 464; Süyutî, s. 131.

358 “Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki; o, Allah ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu sever.”

Bkz. İbn Hişâm, Cilt: 2, s. 334; İbn Sa‘d, Cilt: 2, ss. 84,85; Ahmed b. Hanbel, Cilt: 3, s. 160;

Buhârî, Cilt: 4, s. 54; Müslim, Cilt: 4, s. 1871; Tirmizî, Cilt: 5, s. 638.

359 “Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra

~ 97 ~

Muâviye, Medinelilerle konuştuğu bir anda Hz. Ali’den bahsedip onu eleştirmiş, bunun üzerine Ebû’d-Derdâ: “Sen yalan söylüyorsun. O, bahsettiğin gibi birisi değildir” diyerek çıkışmıştır. Yezîd babasının ses çıkarmamasına şaşırmış ve hayretini ifade etmiştir. Muâviye de: “Bu kişi, duydukları yalanı kesinlikle reddeceklerine dair Allah’a söz vermiş bir toplumun üyesidir.” diyerek Yezîd’e bu davranışını açıklamaya çalışmıştır.361

Ebû Eyyûb el-Ensârî de Şam’da sürekli Hz. Ali’ye hakaret edilmesinden rahatsız olarak Muâviye’den bu olaya engel olmasını istemiştir. Muâviye bunu yapamayacağını söyleyince de, Hz. Ali’ye hakaret edilen bir yerde duramayacağını ifade ederek sahil taraflarına yerleşmiş ve 669’da, İstanbul seferi sırasında vefat edinceye kadar da orada kalmıştır.362 Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin namazları müstehap olan vakitlerinde kıldırmayan Medine Valisi Mervân b. Hakem’e de muhalefet ettiği bilinmektedir. O, sünnete uyduğu takdirde kendisine uyacağını, aksi halde ona uymayacağını Mervân’ın yü-züne karşı söylemekten çekinmemiştir. Bir ara Ebû Eyyûb’u Hz. Peygam-ber’in kabrine başını dayamış olduğu halde ağlarken gören Mervân, bu yap-tığının yanlış olduğunu ve sünnete aykırı olduğunu söyleyince Ebû Eyyûb,

“Ben bu mezar taşına değil Resulullah’a geldim. Onun, ‘Din işlerini ehliyetli kimse-ler üstlendiği zaman kaygılanmayın. Ancak ehil olmayanlar başa geçince ne kadar ağlasanız yeridir’ dediğini duymuştum” şeklinde cevap vermiştir.363

Muâviye özellikle Hz. Ali taraftarlarının merkezi konumunda olan Kûfe’de bu uygulamaya önem vermiştir. Onun Hz. Hasan’dan hilâfeti

gönülden dua edelim de, Allah’ın lanetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” Âl-i İmrân 3/61.

360 Mes‘ûdî, Cilt: 3, s. 20; İbnü’I-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, Cilt: 4, s. 87; İbn Kesîr, Cilt: 7, s. 376; İbn Hacer, Cilt: 4, s. 468; Gülgün Uyar, Ehl-i Beyt İslâm Tarihinde Ali-Fâtıma Evladı, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011, s. 88.

361 Belâzürî, Ensâb, Cilt: 5, s. 116; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Cilt: 8, s. 78; Azimli, Hasan-Muâviye, s. 158

362 M. Bahaüddin Varol, “Emevîler’in Hz. Ali ve Taraftarlarına Hakaret Politikası Üzerine”, İSTEM, Sayı: 8, Konya, 2006, s. 92.

363 Ahmed b. Hanbel, Cilt: 38, s. 558; İbn Asâkir, Cilt: 57, s. 249; İbn Manzûr, Cilt: 24, s. 182; Bkz.

Hüseyin Algül, “Ebû Eyyûb el-Ensârî”, DİA, Cilt: 10, s. 124.

ralmasıyla birlikte Kûfe’de yeni bir dönem başlamıştır. Bu süreçte hemen her yerde olduğu gibi burada da halkın çoğunluğu, Hâricîler dışında, yeni yöne-time mesafeli durmakla beraber, hemen muhalefete başlamamış, yönetimin icraatlarını beklemişlerdir. Dahası Kûfeliler’in ekserisi, Emevîler’den hazet-memelerine rağmen, Hâricîler’e karşı yürüttükleri mücadelede destek ol-muşlardır. Hz. Hasan’ın halîfeliği Muâviye’ye teslim etmesinden sonra, Hz.

Ali taraftarı olarak tanınan topluluk da Emevîlerin karşısında yer almayıp Muâviye’ye biat etmişlerdir. Bu duruma rağmen Muâviye, Hz. Ali’nin mer-kezi olarak bilinen ve aynı zamanda Hz. Osman’ın öldürülmesi sürecine iştirak eden yaklaşık ikibin kişilik grubun burada ikamet etmesi sebebiyle Kûfe’ye güvenmemiştir. Kimin gerçekten yönetimini desteklediğini, kimin ise muhalif olduğunu, dolayısıyla Kûfeliler’e ne kadar güvenebileceğini öğ-renmek istemiştir. Bu sebeple o, Mugîre b. Şu‘be’yi Kûfe’ye vali olarak tayin ettiğinde onu çağırarak şöyle demiştir: “…Sürekli olarak Ali’ye hakaret edecek ve her fırsatta onu kötüleyeceksin. Osman’a da rahmet okuyup istiğfar dileyeceksin.

Ali taraftarlarının ayıplarını her fırsatta dile getirip onları yanına yaklaştırmazken, Osman taraftarlarını koruyup her fırsatta gözeteceksin.”364Aynı rivayete göre Mugîre yedi sene birkaç ay süreyle bu görevi sürdürmüş, Kûfe’de iyi bir yönetim sergilemiş ancak Hz. Ali’ye hakaret etme ve Hz. Osman’ı övme uygulamasından vazgeçmemiştir. Mugîre’nin bu siyaseti, Hucr b. Adîyy başta olmak üzere Hz. Ali taraftarlarının tepkisini çekmekte gecikmemiştir.

Hucr’un yönetime muhalif olmasında başka sebepler de sayılabilmekle bir-likte temel sebebi Mugîre’nin başlattığı, ardından Ziyâd b. Ebîh’in devam ettirdiği bu hakaret politikasıdır. Muâviye’nin emriyle, Mugîre tarafından Kûfe’de başlatılan bu uygulama neredeyse bütün klasik kaynaklarda yer almaktadır.

364 Belâzürî, Ensâb, Cilt: 5, s. 243; Taberî, Cilt: 5, s. 253; İbnü’l-Cevzî, Cilt: 5, s. 241; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, Cilt: 3, s. 69; Nüveyrî, Cilt: 20, s. 330; Ahmed Zeki Safvet, Cilt: 2, s. 184; M. Mahfuz Söylemez, “Emevî İktidarına Karşı Kûfe’den İlk Sivil Muhalefet: Hucr b. Adîyy Hareketi ”, Çorum İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2004/2, Cilt: 3, Sayı: 6, s. 31-32.

~ 99 ~

Muâviye’nin kendi iktidarının meşruiyetini sağlamlaştırmak için Hz.

Osman’ı rahmetle, Hz. Ali’yi ise lanetle anmayı ilke edindiği anlaşılmakta-dır.365Onun döneminde başlayan bu uygulama, zaman ve mekana göre fark-lılıklar göstererek devam etmiş366 ve Ümeyye ailesinin tüm baskı ve zorla-malarına rağmen, Ömer b. Abdülazîz’in emriyle kaldırılmış ve hutbelerin sonunda Nahl suresi 90. Ayeti okunmaya başlanmıştır.367

Belgede MUÂVİYE b. EBÎ SÜFYÂN A (sayfa 95-99)