• Sonuç bulunamadı

3. İDARE HUKUKUNDA KUSUR TÜRLERİ

3.4. Hizmetin Geç İşlemesi:

Hizmetin geç işlemesi şeklinde ortaya çıkan hizmet kusurunda, hizmetin beklenen kalite ve standartlara uygun olmaması değil, idarenin hizmetin icaplarına göre kendisinden beklenilen ölçüde sürat ve çabukluğu göstermeyerek ağır ve yavaş hareket etmesi söz konusudur (Özdemir, 1963: s.68). Hizmetin geç işlemesinin iki şekli bulunmaktadır. Birincisi, hizmetin icrasına zamanından geç başlanılması, diğeri ise icraata zamanında başlanılmakla birlikte yavaş hareket edilmesi sonucu hizmetin geç bitirilmesidir.

İdarenin mevzuat gereği sunması gereken kamu hizmetlerini sadece yerine getirmesi yeterli değildir, aynı zamanda kamu hizmetlerini makul bir süre içerisinde yerine getirmek zorundadır. İdare kamu hizmetini kanunda öngörülen süre içinde veya süre belirli değil ise makul kabul edilebilecek bir süre içinde bitirmemesi suretiyle, hizmetin geç veya yavaş işlemesi de idare açısında hizmet kusurunu oluşturur (Özay, 2002: s.736, Özgüldür, 1996: s.76, Atay ve Odabaşı, 2010: s. 83, Yenice ve Esin, 1983: s.90).

Hizmetin geç işlemesi halinin tespiti her zaman kolay olmamaktadır. İdarenin yapmakla yükümlü olduğu kamu hizmeti için mevzuatta bir süre belirlenmiş ise, bu süre içinde kamu hizmetinin bitirilmemesi veya bu süreyi aşacak şekilde kamu hizmetinin icrası hizmet kusurunu oluşturur. Ancak, hizmetin hangi süre içinde sunulacağı konusunda kamu hizmetinin kaynağı olan ilgili kanunda açık bir hüküm yoksa, kamu hizmetlerinin yerine getirilmelerine yönelik olarak genel bir süre veya bir açıklık yoktur. Bu tür kamu hizmetlerinde hizmetin niteliği, büyüklüğü, yeri, zamanı, idarenin imkân ve kabiliyetleri ve hizmet alanın ihtiyaç durumu gibi

64

hususlar dikkate alınarak makul bir sürenin belirlenmesi gerekir (Günday, 2011: s. 371, Özay, 2002: s. 736, Armağan 1997: s.30). Makul sürenin sayılan kriterlere bağlı olarak her kamu hizmeti için farklılık arz edeceği ortadadır (Kızılyel, 2008: s.138,139).

1982 Anayasası'nın 138. maddesinin 4. fıkrasında; "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu hükmün 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na yansıması "kararların sonuçları" başlıklı 28. maddesinin 1. bendinde görülmektedir. Bu maddeye göre; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereği idare tarafından, gecikmeksizin yerine getirilmesi gerekmekte olup, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak 30 günü geçemeyeceği belirtilmiştir. Söz konusu Anayasal ve Yasal düzenleme uyarınca mahkeme kararlarının derhal uygulanması gerekmekte olup, yazışma, yeniden karar alınması vb. durumlarda ise en geç 30 gün bekletilebilecektir. Aksi durumda idarenin hizmet kusuru, kararı uygulamayan kamu görevlilerinin de kişisel sorumluluğu doğacaktır.

İdarenin beklemesi, sonradan meydana gelebilecek daha büyük bir zararın bertarafı amacına yönelik ve zararın önlenmesi mümkün değilse, idarenin gecikmesinden ve kusurundan söz edilemez. Örneğin, yolların bozuk olmasına rağmen, kısa bir süre sonra kablolama çalışması yapılacağından tekrar bozulacağı sebebiyle asfaltlama çalışmasının bir süre bekletilmesi yahut nöbetçi doktorun ağır yaralı hastaya müdahale sırasında, ayağı kırılan hastaya müdahalenin bir süre gecikmesi bu neviden gecikmelerdir.

Hizmetteki gecikme, hizmetten kaynaklanan faydayı tümüyle ortadan kaldırmışsa artık hizmetin geç işlemesinden değil, hizmetin hiç işlememesinden söz etmek gerekmektedir. Örneğin, yaralı olarak hastaneye sevk edilen kişinin doktorun hastanede bulunmaması sebebiyle uzunca bir süre bekledikten ve vefat ettikten sonra uzman doktorun hastaneye gelmesi durumunda, artık hizmetin geç işlemesi değil hiç işlememesi söz konusu olmaktadır.

65

Danıştay’a göre hizmetin geç işlemesinin meydana gelen zararlı sonuç üzerinde bir etkisi bulunmasa bile, hasta veya yakınlarının zamanında müdahalede bulunulsa idi sonucun farklı olacağı yolundaki inançları sebebiyle elem ve üzüntü duymaları manevi tazminatın sebebini oluşturmaktadır.

Yüksek Mahkeme, geçirdiği trafik kazası sonucunda acil olarak Gülhane Askeri Tıp Akademisine kaldırılan, burada yapılan ilk tedavisinden sonra da Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edilen davacının, Gülhane Askeri Tıp Akademisinde geç tedavi edildiği ve ameliyata alınmayıp başka hastaneye sevk edildiği için bacağının diz altından kesilmesinden ve enfeksiyon kapmasından dolayı tazminat istemiyle açılan bir davada, davacının 10.01.2006 tarihinde, saat 17:00 sularında Gülhane Askeri Tıp Akademisine (GATA’ya) kaldırıldığı, davacının sosyal güvenlik bakımından SSK’lı olduğu ileri sürülerek müdahalenin devam ettirilmeyerek gerekli tıbbi ameliyeler yapılmaksızın 1 saat sonra ambulansla Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmesi ve acil girişi yapılan davacının 4-5 saat beklemeden sonra gelen uzman doktorlarca ameliyata alınması ve dolaşım yetersizliği nedeniyle ameliyattan 13 gün sonra 23.01.2006 tarihinde sol diz altının kesilmesi vakasında, davacının hastalığının tedavisi için acil olarak getirildiği ve gerekli müdahale imkanlarına sahip olduğu anlaşılan hastanede tedavisinin tüm tıbbi müdahaleler yapılmak suretiyle tamamlanacağı beklentisi karşısında, acil tedaviye yönelik işlemler yapılarak sevkinin başka bir Hastaneye yapılmasının, davacıda zamanında yapılmayan müdahale nedeniyle bedensel zararına sebep olunduğu veya olması gerekenden daha fazla zararın oluştuğu düşüncesine sebep olacağı, bunun da davacının elem ve ıstırap duygusuna neden olduğu gerekçesiyle manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir77.

Bir başka kararında ise, idarenin sınavla aldığı uzman yardımcılarını üç yıl gibi uzun bir yetiştirme süresinden geçirdiği göz önüne alındığında, üç yıllık sürede kadroların hazırlanması mümkün iken, durumlarına uygun boş kadro bulunmadığı gerekçesiyle uzmanlık kadrosuna atamasının yapılmamasının, idarenin kadroların hazırlanmasında gereken özeni göstermediğini ortaya koyduğu, hizmetin geç işlemesi nedeniyle davacının uzmanlık kadrosuna birlikte sınava girip kazandığı

66

emsali uzman yardımcılarından daha geç atanmasında idarenin hizmet kusuru bulunduğu kabul edilmiştir78

Kanunda açıkça belirtilmeyen durumlarda her idari işlem veya eylem sebebiyle makul sürenin yargı organlarınca takdir edileceği, makul sürenin aşılması durumunda hizmetin geç işlemesinden kaynaklanan hizmet kusuru sebebiyle idare, maddi ve/veya manevi tazminata mahkum edilecektir.

Benzer Belgeler