• Sonuç bulunamadı

2.4. EVS VE HAZREC KABİLELERİNİN MÜSLÜMANLARLA OLAN

2.4.2. Hicret

Nübüvvetin on üçüncü (622) senesi hac mevsiminde yetmiş üç erkek ve iki

kadından oluşan Medineli Müslümanlar hac ibadetlerini ifâ etmek için Mekke’ye

773

İbn Hişam, Sîre, II, 101-109; Belâzürî, Ensâb, I, 244-252.

774

İbn Hişam, Sîre, II, 109-110; Taberî, Tarih, II, 362.

775

Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 160.

776

geldiler. Asıl amaçları Hz. Peygamber’i Medine’ye davet olan bu Medine’li Müslümanlar Hz. Peygamber ile Akabe’de gizlice görüşerek ona her dâim tâbi olacaklarına biat ettiler. Medine’li Müslümanların Hz. Peygamber’e biatı bir anlamda Medine’ye davetin açığa vurulması ve hicret sözleşmesinin yapılması anlamına gelmekteydi777.

Mekkeli müşrikler durumdan haberdar olunca daha önce Müslümanlara uygulamış oldukları baskı ve şiddeti arttırmışlar, Müslümanları türlü türlü işkencelere tabi tutmuşlardı. Mekkeli müşriklerin baskı ve şiddetine daha fazla dayanamayan Müslümanlar Hz. Peygamber’e durumu şikâyet ettiler ve ondan hicret için izin istediler778. Hz. Peygamber kadın-erkek bütün Müslümanları hicrete teşvik eden âyetlerin gelmesiyle birlikte Mekkeli Müslümanların Medine’ye hicret etmesine izin verdi779.

Ancak Hz. Peygamber’in hicret iznini Bakara Sûresi 191-194. âyetlerinin inmesinden sonra mı yoksa Nisa sûresi 80. âyetinin inmesinden sonra mı verdiği hususunda çeşitli görüşler vardır. İbn Hişam, Müslümanların müşrikler tarafından zulüm görmeleri nedeniyle bu savaş âyetlerinin nazil olduğunu ve Müslümanlara harp izninin verildiğini ifade etmektedir. İbn Hişam, Hz. Peygamber’in bu âyetlerle

777

Mustafa S. Küçükaşçı, Cahiliye’den Emevilerin Sonuna Kadar Haremeyn, s. 193.

778

İbn Sa’d, et-Tabâkat, I, 226. Hz. Peygamber’in hicret yurdunu daha önceden bildiği ve bu yerin de Medine olduğuna dair rivayetler vardır. Hz. Aişe, Hz. Muhammed’in Mekke’de Müslümanlara:“İki harre arasında

çorak, hurmalıkları olan hicret yurdunuz bana gösterildi” dediğini rivayet eder. Bu konu ile ilgili başka bir

rivayet ise: “Rabbim benden öyle bir yere hicret etmemi emretti ki, bu diğer bütün şehirlere hükmeder. Ona

Yesrib diyorlar ki onun adı Medine’dir” Bkz. İbn Sa’d, et-Tabâkat, I, 226; el-Matari, et-Ta‘rîf, 49; Mustafa

S. Küçükaşçı, Cahiliye’den Emevilerin Sonuna Kadar Haremeyn, s. 192. Hz. Peygamber’in hicret edeceği yurt hakkında Bahreyn, Kınnesrin gibi yer isimleride zikredilmektedir. Bkz. es-Semhûdî, Vefâ, I, 235.

779

Hicret ile ilgili bazı âyetler:

“Onları (size karşı savaşanları) nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de

onları çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha kötüdür. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir” (Bakara,(2), 191)

“Rableri onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır” (Al-i

İmran,(3), 195)

“Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve

Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir”( Nisa,(4), 100)

“İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah

katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir” (Tevbe,(9), 20)

“Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi” (Nahl,(16), 41)

“Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden

kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”

(Nahl,(16), 110)

“Deki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni

beraber Mekke’deki Müslümanların Medine’ye hicret etmelerine izin verdiğini bildirmekte ve Hz. Peygamber’in Medine’yi emin bir belde olarak vasıflandırdıktan sonra: “Şüphesiz Allah sizin için Ensarı780 kardeş kıldı ve orayı (Medine’yi) kendisinde güven duyacağınız bir yer kıldı” dediğini ifade etmektedir781.

İbn Abbas ise, İsra Sûresi’nin 80. âyeti nazil olduktan sonra Hz. Peygamber’e hicret emrinin verildiğini bu ayetin nüzul sebebini açıklarken ifade etmiştir782.

Hz. Peygamber hicret iznini veren âyetlerin (Bakara 191-194) gelmesiyle birlikte Mekkeli Müslümanların Zi’l-Hicce ayının sonlarına doğru güvenilir bir yurt olarak tarif ettiği Ensâr kardeşlerinin yanına yani Medine’ye hicret etmelerini istedi. Hz. Peygamberden hicret müsadesi alan Müslümanlar gruplar halinde ve gizlice hicret etmeye başladılar.783

Mekkeli Müslümanların daha önce Habeşistan’a784 gerçekleştirdikleri hicret ile Medine’ye hicretleri arasında birçok bakımdan farklılıklar vardır:

1) Hicret ettikleri yurt kendileri gibi Arap olanların bulunduğu bir yerdi. Araplarda misafire çok önem verilirdi. En azılı bir düşman bile bir kere elini kabileye ait bir çadırın ipini tutmayı başarırsa artık kendisini her türlü tehlikeden korunmuş görebilirdi. Bu misafir düşmanı ve rakibi olan kabile arasında korkmadan rahat bir

şekilde dolaşabilirdi. Yesrib’li Müslümanlarda Hz. Peygamber ve diğer Müslümanlara bu anlamda bir korunma güvencesi vermişlerdi785.

2) Hicret edilen yurdun halkı Müslüman olmaya başlamıştı.

3) Habeşistan’a hicrette olduğu gibi yolları üzerinde deniz gibi büyük bir engel yoktu.

780

“Ensar kelimesi “yardım etmek” anlamındaki nasr kökünden türeyen nasir sıfatının çoğulu olup ism-i mensubu ‘ensari’dir. İslâm literatüründe Ensâr, Hz. Peygamber’i ve Mekke’li Müslümanları barındırmak ve korumak suretiyle onlara büyük yardımda bulunan Evs ve Hazrec kabilelerine mensup Medineli Müslümanlar için kullanılmıştır. Enes b. Mâlik’in belirttiğine göre bu isim ilk defa Kur’an-ı Kerim’de yer almıştır. Ensar bu anlamda Kur’an’da Tevbe(9) Sûresi 100 ve 117. âyetlerde geçmektedir.” Bkz. Hüseyin Algül, “Ensar”, DİA, XI, 251-252.

781

İbn Hişam, Sîre, II, 111. Hz. Peygamber hicret yurdu olan Medine ile ilgili olarak: “(Mekke’den) gitmek

isteyen oraya (Medine’ye) gitsin. Zira orası size yakın bir beldedir. Şam’a giderken ticaret kervanlarınızın yolu üzerinde olup sizin bildiğiniz bir yerdir”dediği de rivayetler arasındadır. Bkz. Belâzürî, Ensâb, I, 257.

782 Ayrıca İsra sûresinin 77. âyetinde “Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda hiçbir değişme bulamazsın” Allah (A’raf (7), 88, Hicr (15), 65, Taha (20), 77-78 gibi

âyetlerde) bütün peygamberlerin davetlerini sürdürecek imkân bulamadıklarında görevlerini ifa edecek ortamı bulacakları bir yere göç etme durumuyla karşılaştıklarını ifade etmiştir. Bkz. Taberi, Câmi‘u’l-Beyân, XV, 185-187; Mustafa S. Küçükaşçı, Cahiliye’den Emevilerin Sonuna Kadar Haremeyn, s. 190-193.

783

İbn Hişam, Sîre, II, 112; Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 160; Mustafa S. Küçükaşçı, Cahiliye’den

Emevilerin Sonuna Kadar Haremeyn, s. 193. 784

Habeşistan’a hicret için bk. Levent Öztürk, “Hz. Muhammed’in Habeşistan ile Münasebetleri”. İstanbul, 1988.

785

İbn Sa’d, et-Tabâkat, I, 221-222; Şemsettin Günaltay, İslâm Öncesi Araplar ve Dinleri, s. 14. “Eman” için bk. Neni Bozkurt, DİA, “Eman”, XI, 75-77.

4) Habeşistan’a hicret edenler geri dönmek düşüncesiyle gitmişlerdi. Ancak Medine’ye hicret eden muhacirler geri dönme düşüncesi taşımıyorlardı.

5) Habeşistan’a hicret edildikten sonra Hz. Peygamber Mekke’de kalarak insanları İslâm’a davet edebiliyordu. Fakat Medine’ye hicretten önce İslâm’a davet kapıları müşrikler tarafından tamamen kapatılmıştı.

6) Habeşistan’a sınırlı sayıda ve Mekke’de kalma imkânları tamamen kalmayan kişiler gitmişlerdi. Medine’ye ise Mekke’deki bütün Müslümanlar hicret etmişlerdi786.

Müslümanlar hicret izni verildikten sonra müşriklere hissettirmeden hazırlıklara başladılar, hazırlanmada birbirlerine yardım ettiler ve gizlice gruplar halinde bineği olanlar binekleriyle, bineği olmayanlar yaya olarak Medine’ye doğru yola çıktılar787. Muhakkak ki hicret süreci çok kolay geçmemişti788. Hz. Peygamber’in Allah’ın kendisine hicret izni vermemesinden dolayı Mekke’de bir süre daha kalması gerekiyordu789. Aslında onun Mekke’de bulunması müşriklerin elini yavaşlatıyor, Müslümanların hicretine mani olmalarını geciktiriyordu. Mekkeli müşrikler Müslümanların hicret ettiklerini duyunca arkalarına düşerek onlara mani olmaya çalışmışlar ve bazılarını Mekke’ye geri dönmeye ikna etmişlerdir. Bunun ile ilgili olarak şu misalleri verebiliriz: Hz. Ömer, Hişam b. el-As ve Ayyaş b. Ebi Rebia beraber hicret etme kararı alarak bir yerde buluşmayı ancak kararlaştırılan vakit gelince buluşma noktasına gelmeyeni yakalanmış kabul ederek beklemeden hemen Medine’ye hareket etme konusunda anlaştılar. Hz. Ömer ve Ayyaş buluşma noktasına geldiğinde Hişam daha gelmemişti. Çünkü Hişam’ın ailesinden henüz Müslüman olmamış olanlardan bazı kimseler onun hicret için hazırlandığını fark etmişler ve ona mani olmak için ayaklarından zincire vurmuşlardı790. Diğer bir hadise ise şöyledir: Ebu Cehil ve yanında akrabası olan Haris b. Hişam ile birlikte Medine’ye gelerek amcalarının oğlu olan Ayyaş’a;

“Yaşlı annen senden ayrı düştüğü için buna katlanamayarak perişan bir hale geldi. Senin geri dönmene kadar kızgın güneşin altında bekleyeceğine ve saçlarına tarak vurmayacağına dair yemin etti” diyerek onu kandırmaya çalışmışlardı. Hz.

786

Mustafa S. Küçükaşçı, Cahiliye’den Emevilerin Sonuna Kadar Haremeyn, s. 191-192.

787

İbn Sa’d, et-Tabâkat, I, 226.

788

Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 160.

789

İbn Hişam, Sîre, II, 112, 113.

790

Ömer bunun Ayyaş’ı aldatmak için yapılan bir hile olduğunu anlamasına ve bunu Ayyaş’a anlatmasına rağmen onu ikna edememişti. Annesini çok seven Ayyaş aynı zamanda Mekke’de kalan mallarının bir kısmını kurtarırım ümidiyle onlara inanmış ve Mekke’ye geri dönmeye razı olmuştu. Beraber yola çıktıkları Ebu Cehil ve yanındaki Haris b. Hişam Mekke’ye yaklaştıkların da Ayyaş’ın üzerine atlayarak onu bağladılar ve hapse attılar. Daha önce bahsettiğimiz Hz. Ömer’le beraber hicret edecek olan Hişam’da aynı yerde hapis durumdaydı791. Diğer bir hadise de ise Talha b. Ubeydullah ve Suheyb b. er-Rumi beraber Medine’ye hicret etmek için yola çıktıklarında müşrikler onların hicret için yola çıktıklarını duyunca onlara mani olmak için peşlerine düştüler ve onları durdurarak Süheyb’e:

“Sen bizim aramıza bir dilenci gibi yoksul olarak geldin. Bizim mallarımızla zengin oldun ve bu malları bizden saklayarak kaçıp gitmek istiyorsun. Fakat biz buna izin vermeyiz” dediler.

Suheyb onlara:

“Kazandığım bütün malımı istisnasız size bırakırsam benim çıkmama izin verir misiniz” deyince müşrikler bunu kabul ettiler ve Suheyb bütün malını orada onlara bırakarak Medine’ye hicret etti. Suheyb’in göstermiş olduğu bu fedakârlık nedeniyle Bakara sûresi 207. ayetin nazil olduğu rivayet edilir: “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok

şefkatlidir”792. Bu ve buna benzer hadiseler hicret sürecinin kolay geçmediğini göstermektedir.