• Sonuç bulunamadı

Hiçbir Kayıp Zorunlu Değildir

3.3. ÜZÜNTÜDEN NASIL KURTULURUZ?

3.3.7. Hiçbir Kayıp Zorunlu Değildir

Kindî’ye göre üzüntünün zaman içinde unutularak insanların hayatlarına devam etmesi, onun tabii değil arızi bir durum olduğunu göstermektedir. Bu durumda kaybettiğimiz şeylere üzüntü duymamız zorunlu değildir. Kayıplara üzülmemiz zorunlu olsaydı eğer hem sürekli üzülmemiz hem de hiç üzüntü çekmememiz gerekirdir. Bu ise çelişkidir. Örneğin, herhangi bir şeyi istediğimizde ona sahip olmamak bizi üzüntüye

349 Aynı eser, s. 303.

350 Aynı yer.

351 Aynı eser, s. 304.

80

sürükler. Aynı zamanda bir şeyi isteyip, ona ulaştığımızda sonrasında onun meydana getireceği değişiklikle yine üzüntü kaçınılmazsa hem sürekli üzüntü içinde olmamız hem de hiç üzülmememiz gerekir. Bu da imkânsızdır.352

İnsan, bu dünyada her durumun değişeceğinin bilincinde olursa felaket ve kurtuluşun, zevkin ve acının da değişeceğini bilecektir. Kayıplarımıza karşı yapmamız gereken en önemli şey, elimizde olanlarla yetinmektir. Üzülmek bize hiçbir yarar sağlamaz. Kindî’ye göre kayıplara üzülmek yerine, elimizde olanlara şükredip onlarla teselli bulmalıyız.353

Kindî risalesinde Roma İmparatoru Neron’la alakalı bir hikayeden söz etmektedir. Neron’a bir topluluk önünde muhteşem, değeri yüksek, herkes tarafından ilgi çekici bulunan bir kristal küre hediye edilir. Bu hediyeyi gören herkes ondan övgü dolu sözlerle bahsetmektedir. İmparator da bu güzel hediyeden çok memnun olur.

Topluluğun içinde bulunan dönemin filozofuna kristal küre hakkında ne düşündüğü sorulur. Filozof ise kürenin imparatorda gizli bir ihtiyacı ortaya çıkardığını ve büyük bir musibete kapı araladığını söyler ve bunu şu sözleriyle açıklar: “Kristal küre kaybolsa bir benzerini elde etme imkânı bulunmadığından bu durum sende onun gibi bir küreye sahip olma ihtiyacını doğurur. Şayet bir kazaya uğrayacak olsa ondan mahrum kalmak, senin için büyük bir musibet sayılır.” Hikâyenin devamında İmparator bir gezinti sırasında kristal küreyi de yanına alır. Fakat kürenin de içinde bulunduğu eşyaları taşıyan gemi batar ve küre kaybolur. Bu durum İmparator Neron’u derinden etkiler ve hayatı boyunca kaybettiği kristal kürenin benzerini bulmaya çalışır fakat bulamaz.

Filozofun küre hakkındaki görüşlerinde bahsettiği gizli ihtiyaç işte budur. İmparator ömür boyu bulamayacağı bir kayıp yaşamıştır. Bu nedenle Kindî’ye göre, başına gelen musibetleri azaltmak isteyen kimse, sahip olduğu şeyleri en aza indirmeli ve kalıcı olana yönelmelidir.354

Kindî insanların dünyadaki serüvenini gemiye binen bir topluluğa benzetir.

Bahsi geçen benzetmede bir grup insan, asıl vatanlarına gitmek üzere bir gemiye binerler. Gemi uzun bir süre yol aldıktan sonra kaptan yolcuların ihtiyaçlarını

352 Aynı yer.

353 Aynı yer.

354 Aynı eser, s. 305.

81

karşılaması için bir limanda mola verir. Yolcular ihtiyaçlarını karşılamak üzere gemiden dışarı çıkarlar. Bir grup insan, aceleyle ihtiyaçlarını karşılayarak gemiye dönerler ve geminin en rahat yerine otururlar. Diğer bir grup ise ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ormanın mükemmel manzarasını izlemeye dalarlar. Ağaçları, çiçekleri seyredip onların hoş kokularını içlerine çekerler. Fakat daldıkları bu manzara onları gemiden uzaklaştırmaz. Manzaradan manevi hazlarını alarak gemiye dönerler ve bunlarda geminin en rahat yerine yerleşirler. Sonraki grupta yer alan insanlar da ihtiyaçlarını karşılayıp manzarayı seyrederler ama bununla beraber ormandaki meyveleri, çiçekleri, değerli taşları elde etmeye çalışırlar. Bunlar gemiye son anda yetişseler de dar ve engebeli yerlere oturmak zorunda kalırlar. Üstelik yanlarında getirdikleri yüklerde onları zor durumda bırakır. Kaptan geminin kalkacağını duyurduğunda bazıları ormana ve manzaraya o kadar dalmışlardır ki kaptanın çağrısını duymayıp ormanda tehlikeli ve sıkıntılı bir hayatla karşı karşıya kalırlar. Kısa bir müddet sonra ise vahşi hayvanların saldırısı gibi doğal koşullar nedeniyle ölüme mahkûm olurlar. Gemiye beraberinde yük getirip son anda yetişen, dar yerlerde seyahat eden yolcular ise yükleri ve onların yol açtığı sıkıntılar nedeniyle zorluk yaşayarak yanlarındaki yükü atmak zorunda kalırlar.

Ayrıca bu yük onlara o kadar çok sıkıntı verir ki ölümcül hastalığa dahi sürükler.

Bazıları ulaşacakları yere bile ulaşamadan ölürken diğerleri de hasta ve bitkin bir şekilde yolculuklarını tamamlamışlardır. İlk grupta bahsedilen insanlar ihtiyaçlarını karşılayıp manzarayı seyrettikten sonra geminin en rahat yerinde yolculuklarını tamamlayarak vatanlarına ulaşmışlardır.355

Kindî’ye göre insanların dünyadan geçişleri de bu gemi yolculuğuna benzemektedir. Burada kastedilen, insanın geçici olan şeyleri bir kenara bırakmasıdır.

İnsanın kendisi de bu dünyada geçici olup kendisine sıkıntı veren hiçbir şeye kapılmadığı sürece üzülmeyecektir. Esas üzüntü ise insanın asıl vatanından ayrı kalması ve onu vatanına ulaştırmaya engel olacak her türlü yükü yüklenmesidir. Çünkü asıl vatanda gerçek anlamda mutluluk vardır, üzüntüye yer yoktur.356

Kindî’ye göre insana düşen, kendisine zarar verecek şeyleri düşünmemeye çalışmak ve dışarıdan sahip olduğu şeyleri en aza indirmektir. Bu sayede kişi,

355 Aynı eser, s. 306 – 309.

356 Aynı eser, s. 309.

82

açgözlülüğünü yenerek üzüntü duyacağı şeylerden kurtulmayı başarır. Bu konuda Sokrates’e neden üzülmediği sorulduğunda “üzülecek şeylere sahip olmadığı” cevabını vermiştir. Fakat insanda bulunan düşünme ve ayırt etme gücü, insanın gerekli olmayan birçok şeyi istemesine engel olmaktadır. Gerekli olmayan şeyleri elde etmek insanı üzüntüye, tasaya ve kaygıya götürmektedir. Şöyle ki hiç parası olmayan bir insanın param çalınacak diye bir endişesi yoktur ama çok zengin olan birisi servetini korumak için sürekli endişe içindedir. Kindî’ye göre bu dünyada geçici istekleri çok olan insan, üzüntüye mahkûm olmuştur.357 Bu yaklaşımıyla Kindî’nin insanın dünyevi istekleri ve sahip olduğu maddi şeyler konusunda zahidane bir tavır takındığı anlaşılmaktadır. Sahip olduğu maddi şeyler ne kadar az olursa onların kaybı hâlinde yaşayacağı üzüntü de o oranda az olacaktır.

Kindî Hikemiyât’ında dünyaya değer vermeyen insanların herhangi bir kayıp yaşamadıklarını ifade eder. Çünkü onlar kaybedince üzüleceği şeylere sahip değildirler.

Dünyaya çok fazla değer veren kimseler ise kaybettikleri her şey için üzülürler. Bu ise insanı yorar ve hayatı yaşanmaz bir hâle getirir.358

Üzülmemek için hiçbir şeye sahip olmamamız gerektiğini vurgulayan Sokrates’e, içinde barındığı fıçının da kırılabileceği söylendiğinde Sokrates, fıçının kırılabileceğini, kırılmayan şeyin mekân olduğunu söyler. Ona göre fıçı kırılır, yerine başka şey geçer. Tabiat boşluk kabul etmez. Kaybolan her şeyin yerine geçecek başka bir şey muhakkak vardır. Yani herhangi bir müdahale olmadığında doğada işleyen mükemmel bir düzen vardır. Çünkü Yüce Yaratıcı kâinatta yarattığı her şeyi kendi kendine yeter şekilde yaratmıştır.359 Sonuç olarak üzüntü konusunda Kindî’nin Sokrates’ten esinlenerek insanın kaybettiğinde üzüleceği şeylere değil, kaybetmesi mümkün olmayan manevi değerlere sahip olmayı bir ilke olarak benimsediği anlaşılmaktadır.

Filozofumuza göre bizim asıl üzülmemiz gereken şey, kayıplarımız değil, aklımızın özelliği olan üzülmeme direncimizi kaybetmiş olmamızdır. İnsanın kendisine üzüntü veren şeylerin yokluğuna üzülmesi, cehaletin göstergesidir. Tabiri caizse kişi

357 Aynı eser, s. 305.

358 Kindî, “Kindî’nin Hikemiyâtı”, s. 319.

359 Kindî, “Üzüntüyü Yenmenin Çareleri”, s. 305.

83

kendini bile bile ateşe atmamalı, kendisine üzüntü verecek şeylerden daima uzak durmalıdır.360