Tüm hayvanlar kendi tutkularının girdabında yaşıyorlar.
Erkek çardak kuşunu el alalım. İlkbaharda her sabah uyan
dığında, arta kalan enerjisinin her bir zerresini yuvasını inşa etmek için kullanır. İnce dallar bulur ve onları süratle birbirine bağlar. Yuvası için en iyi malzemeleri bulmak için etrafta koşuşturur durur. Tıpkı yeni atölyesini takıntı hali
ne getiren bir marangoz gibi o da bir şeyleri tekrar tekrar düzenler. Koyu renkli bir macun bile yapar ve bunu evinin bazı duvarlarını boyamak için kullanır.
Peki bu kuş nasıl oluyor da böyle davranacağını bili
yor? Bazı bilgileri deneme yanılmayla öğreniyor. Ama bil
gilerin çoğu, onun en zeki atalarının DNA'sında sakladığı bilgilerden ileri geliyor. Çünkü onlar da aynı şey için mü
cadele ediyordu. Onlar da türlerinin içine doğduğu gör
kemli yapıların mükemmelliğine erişmeye çalışıyordu.
* Ç. N.: Şiir Efe Murad tarafından çevrilmiştir.
Buna karşılık örümcekler ritmi kullanmayı seçmiştir:
Erkek örümcekler tıpkı bir lire benzeyen ağlarını titreş
tirmeyi öğrendiler. Dans ise diğer bir iletişim kanalıydı.
Dikenli balık su altında, turnalar ise karada dans etmeyi öğrendi. Anatomi bile eşi etkilemek için kullanılıyor, tıpkı kuyruğu gökkuşağıyla yarışacak güzellikte olan tavus kuşu örneğinde olduğu gibi.
Peki bu erkekler bunu gerçekten neden yapıyor? Ken
dilerini çok zahmetli ve bazen de hayati tehlikesi olan bu gibi eylemlerin içine neden atıyorlar?
Erkek, hayatının merkezindeki gerçekliği, kıymetli eşini bulmanın yollarını arıyor. Çünkü yaşam onun aklı
nı farklı bir biçimde şekillendirdi. Evrene ait tüm değer
leri göremiyor ama dişiye ait olanları görebiliyor. Bu da pekala sonsuz olabilir çünkü dişinin yanında hiçbir şeyin önemi yok erkek için. Erkeğin en büyük tutkusu dişiye kur yapmak, onu etkilemek, dişinin ona hayranlıkla bakarak sözcükler olmaksızın, özlemle beklenen o büyülü kelime
yi söylemesi, "Evet;' demesi için ne gerekirse onu yapmak üzere hayatını düzenlemek. _
D İ Ş İ N İ N SEÇİMİ
Dişi "Evet;' demeyebilir elbette. Erkek bu kadar sıkı çalış
tıktan, tüm becerisini ve yeteneğini gösterdikten sonra, di
şinin yanıtı, çok basit bir "Hayır, teşekkür ederim:' olabilir.
Seçimler üzerine kurulu bir evrende yaşıyoruz. Her şey rağbet görmüyor. Bazı şeyler diğerlerinden daha iyi olduğu için tercih ediliyor. Bu da kaçınılmaz bir çatışmaya neden oluyor. Herkes seçilmek ve çok değerli olmak istiyor. Kim
se reddedilmek ya da bir kenara atılmak istemiyor. Ama yaşamın seçim dinamikleri sert olabilir. Birini seçmek ve diğerlerini reddetmek ne kadar zor olursa olsun; yaşam, bizi bu seçimi yapmaya zorluyor.
Hayvanlar aleminde eş seçimi Charles Darwin'in cin
sel seçilim olarak adlandırdığı süreç içinde dişiler tarafın
dan yapılıyor. Erkek çardak kuşları süslü yuvalarını inşa ederken, dişi kuşlar bu yuvaların etrafında uçuşarak ara
larından seçim yapıyor. Benzer şekilde, diken balıklarında da erkekler renk değiştirip danslarını ederken, içlerinden kimi seçeceğine karar veren yine dişiler oluyor.
İçe ve dışa patlama kuvvetine sahip yıldızlarınkine benzer, evrenin başka yerlerinde de görülen bu dengesiz
lik halini cinsiyetler arasındaki etkileşimde de görüyoruz.
Cinsiyet dinamiğinde gerilim iki kutuplu olma halinden ileri geliyor: Bir tarafta erkeğin çok sayıda eşle çiftleşmeye olan eğilimi, diğer tarafta ise kadının üstün nitelikli olan erkeği seçme arzusu. Bu kutupların kaza sonucu ya da yan
lışlıkla oluşmaması ilginçtir. Kendi kendini düzenleyen güçlerin kutuplar arasındaki bu gerilime ihtiyacı var.
Yaşamın erkeği nasıl ödüllendirdiğini görmek kolay.
Eğer erkek, onu çok sayıda dişiyle çiftleşmeye iten genlere sahipse, seçici bir erkeğin çiftleştiği ortalama dişi sayısın
dan daha fazlasıyla çiftleşir. Böylece, bir sonraki nesilde, bu genlere sahip daha fazla erkek olur.
Fakat dişi hayvanlar için, örneğin hamile kalıp doğum yapan memelilerde durum aynı şekilde işlemiyor. Böyle bir dişi hamileliğe ve yavrusunu büyütmeye çok fazla enerji harcıyor. Bu yüzden bir dişinin geleceği etkileme şansı, bü
yük oranda yavrusunun kalitesine bağlı. Dişiler, mevsim başına sadece bir kez doğururken, dişi ayrımı gözetmeyen erkek, bir sürü yavruya sahip olabiliyor. O yüzden yaşam, dişiye en kaliteli, en canlı ve en sağlıklı eşi seçmesi için bas
kı yapıyor.
Tabii ki, "seçmek" veya "karar vermek" ifadelerini kullandığımızda, bu tür davranışların kuşlar ve insanlar için aynı olmadığını hatırlamak gerek. Şüphesiz ki dişi ta
vus kuşu, erkek tavus kuşunun etkileyici gösterisini fark ettiğinde, talibi hakkında karar vermeden önce, aklında onun özelliklerini sıraladığı detaylı bir liste yapmıyor. Di
şinin değerlendirme becerisi daha çok karmaşık bilinci
nin işleyişinde saklı. Dişi hiç uğraşmadan, doğrudan veya sezgisel olarak doğru erkeği biliyor. Çünkü milyonlarca yıl boyunca yaşam, dişinin hem kendisine hem de yav
rusuna güvenli bir gelecek sunabilecek o erkeğin özellik
lerini fark edip onları tercih etme sezgisini şekillendirdi.
Dişide bu özellikleri saptama kapasitesi zihninin en de
rinlerine işlendi.
Erkekler derin bir tutkuyla içinde umut ve güzelliğin olduğu görkemli bir gösteri sunuyor; dişiler ise kıvrak zekalarıyla ince eleyip sık dokuyarak hayati kararlar ve
riyor. Her birimiz hem erkeğin hem de dişinin genlerini aldığımız için, bu arkaik tutkuyu ve seçim kapasitesini ilik
lerimize kadar işlenmiş halde buluyoruz.