• Sonuç bulunamadı

Remzi Oğuz Arık, 15 Temmuz 1899 Adana doğumlu, bir arkeolog, yazar, politikacı ve fikir adamıdır.

Remzi Oğuz Arık 1899 yılında Adana’nın Kozan ilçesine bağlı Kabaktepe Köyü’nde doğdu. Babası Sandık Emini Mehmet Ferit Bey, Oğuz boyuna mensup Farsak aşiretinden Arık Fakih soyundandır(Çongur,1989:240). Remzi Oğuz Arık çocukluğunun ilk yıllarını, ilkokula başladığı günleri doğduğu yerde geçirmiştir. “Bir Mektep Hatırası” başlıklı yazısında Arık’a yön veren, okuma, öğrenme hevesi ve arzusu uyandıran, İslam’ı sevdiren, ona anadil bilincini aşılayan ilkokuluyla ilgili anılarına yer vermiştir. İptidai Mektep talebesiyken Selanik’teki ablasının yanına geldiklerinde İkinci Meşrutiyet ilan edilmişti. İlk mektebi takiben Yadigar-ı Terakki Rüştiyesini bitirdi, sonra Ticaret Lisesine kaydoldu(Çongur,1989:246). Haluk Karamağaralı, Remzi Oğuz Arık’la ilgili olarak onun Selanik’teki günlerine dair bir hatırayı nakleder: “Mektebe ilk gidiş… Boyu çok kısalmış bir pantolon, eski bir ceket, küçük ayaklarında büyüklere ait ancak sürüklenebilen eski pabuçlar ve bir entari kuşağından yapılan kravat…Çocuklar bazen zalim olurlar. Aralarına gelen bu en küçükleri garibin her biri bir tarafını çekiyor, kıyafetiyle eğleniyorlar. O günü ömrü boyunca unutmamıştır. Hocalar bile ona yadırgayan bakışlarla bakıyorlar. Çok geçmiyor çalışkanlığı, zekası ve kendini herkese kabul ettiren şahsiyeti istihfafın yerine hayreti, daha sonra saygıyı getiriyor. Bu ufak tefek talebe hocalarının arkadaşı olmuştur. Remzi Oğuz Bey’i tanıyanlar sefalet tabloları önünde nasıl bir elemle daldığını ve perişan küçükleri gördüğü zaman ne kadar hassaslaştığını iyi bilirler.” (Karamağaralı, 1954,8). Daha sonra Arık İşkodra İdadisi’ne gitti. Orta eğitimini Selanik, İşkodra ve İstanbul’da tamamdı. Balkan Harbi ve işgalden sonra İşkodra’dan ayrıldı ve ilk milli acıyı burada tattı. H. Emin Sezer, ilk ve orta öğrenimin Arık üzerinde çok etkili olduğunu ifade eder: “ Köylerde geçen ilk çocukluk çağı, daha sonra Türk köyü ve Türk köylüsü ile dolu bir yürekle ilgilenmek, onlara hayatını adamasındaki ilk sır bu olsa gerektir. İşkodra’da harbin kuşatmanın ve işgalin bütün ıstıraplarını çekmiştir. Burada geçirdiği yıllar, onun şahsiyetinin gelişmesindeki ikinci temel unsur olmuştur.” (Sezer, 1976:23).

Bir ara İzmir Sultanisinde öğrenim gören Arık, daha sonra İstanbul Muallim Mektebini bitirir. Kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat

15

Fakültesinin Felsefe Bölümündeki eğitimini üstün başarı ile tamamlar. Yüksek tahsiline devam ederken İstanbul’da Galatasaray’ın ilk kısmında öğretmenlik, müdür yardımcılığı ve müdürlük yapar.

1926 yılı Remzi Oğuz Arık’ın hayatında, kalan bir o kadarlık ömrü için bir dönüm noktasıdır. Şehadeti ile bitecek hayatına bu tarih şekil ve yön vermiştir. (Çongur,1989:254). 1926’da devlet sınavını başarı ile geçen Remzi Oğuz Arık uzmanlaşmak üzere Avrupa’ya gönderilen ilk öğrenci grubu içinde yer alır. 1926-1930 yılları arasında Paris, Sorbon Üniversitesinde “Sanat Tarihi”, Louvre Arkeoloji Enstitisü’nde “Arkeoloji” ve Yaşayan Doğu Dilleri Okulunda Arapça eğitimi görür ve 1931 yılında yurda döner. Remzi Oğuz’un hayatının ilk kısmı ne kadar dikkate değer, güçlü bir iradenin sonucu başarılarla dolu ise Fransa’daki öğrencilik dönemi de son derece başarı dolu ve ilgi çekicidir.

Nurettin Topçu, Remzi Oğuz Arık’ı Anma Günü’nde yaptığı konuşmasında şöyle der: “Remzi Oğuz’u tam yirmi dört sene evvel Paris’te tanıdım. Diyebilirim ki Remzi Oğuz‘a kadar Avrupa’ya pek çok Türk genci gönderildi. Lakin bir Türk gençliği gönderilmemişti. Biz o zamana kadar Paris’i Anadolu’ya getirmişiz. İstila bizi sakatlamış. Remzi Oğuz Anadolu’yu Paris’e götürmüştü. O bir havari idi. Anadolu’nun güneşi olan bu muazzam insan Paris’te Anadolu’nun remzi, sembolü olmuştu.” (Topçu, 1954:13).

Remzi Oğuz Arık Avrupa’da geçen zamanlarında köklü bir arkadaş grubu oluşturmuştur. Bu grubun içinde Ahmet Kutsi Tecer, Nurettin Topçu, Eşref Üren, Şevket Raşit Hatipoğlu, Sait Tahsin, Sedat Çumralı gibi isimler var. Arık bu dönemde Türkiye’nin yararına bir şeyler yapabilmek için adeta çırpınır. Çünkü o Mümtaz Turhan’ın tabiriyle o “marazi derecede vatanperver” bir insandır. Avrupa’da ilk öğrenci cemiyetini Remzi Oğuz kurmuştur ve bu cemiyetin toplantılarında Anadolu’nun geleceği hakkında milli şuuru uyandıran heyecanlı konuşmalar yapmıştır. Arık, “Bugün Anadolu için ne düşündün?” sorusunu Paris’te kütüphanelerden ve eğlence yerlerinden çıkan Türk öğrencilere sorarak milli şuuru canlı tutmaya çalışmıştır.

Remzi Oğuz Arık Avrupa’daki eğitimi süresince Batı medeniyetini ve bu medeniyeti yaşayan insanları tanıdı ve onları değerlendirme imkanı buldu. Yoğun ve yorucu ders saatleri dışında kalan zamanlarını da müzeleri ve tarihi yerleri gezerek, inceleyerek geçirdi.

16

Remzi Oğuz Arık 1931 yılında ilk Türk arkeoloğu olarak yurda döner. Maarif Vekâleti Arkeoloji Mütehassıs yardımcılığı ile göreve başlayan Arık, Yalova kazısını sürdürür. 1932 yılında Amerikalılar tarafından yapılan Alişar kazısında ilk Türk arkeoloğu olarak devlet komiseri olur. Ertesi yıl Ankara yakınında Karalar’da kazı yapar. 1933 yılı onun özel hayatı bakımından önemli bir yere sahiptir. O sene Eğin’de Müftüzadeler olarak tanınan bir aileye mensup olan Türkan Hanım’la evlenir. 1934 yılında Gazi Eğitim Enstitüsüne Sanat Tarihi hocası olarak tayin edilir. Bu arada Niğde Göllüdağ kazısına devam eder. 1935’te Çanakkale/Truva kazısının devlet komiseri Remzi Oğuz Arık’tır. Aynı yılda Türk Tarih Kurumu üyeliğine seçilir. Bu yıl içinde Dr. Hamit Zübeyr Koşay ile birlikte Alacahöyük kazısını başlatır. 3 Nisan 1984’te Remzi Oğuz Arık’ın 30. ölüm yıldönümü için yapılan anma töreninde Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal o güne kadar çok önemli çalışmaların yapılmasına rağmen Alacahöyük kazısının hala zirvede olduğunu vurgulamıştır. Kazı heyeti, Eski Anadolu arkeolojisinin temel kaynaklarından biri olan Alacahöyük kazısının ilk dönemlerinde, büyük bir şehir uygarlığının müjdecisi olan eserler keşfeder. Böylece Anadolu kazı tarihinde yeni bir dönem başlar. 1936 Oslo Milletlerarası Arkeoloji Kongresi’nde Türkiye’yi temsil eder.

1937’de Ankara Kalesi’nin sondajlarını, Çankırıkapı kazılarını yaparak şehrin tarihini aydınlatmıştır. Yine Ankara’nın 29 km. güneyinde Karaoğlan’da yaptığı sondajla yeni bir Hitit beldesini meydana çıkarmıştır (Sezer, 1976:34). Aynı yıl Fin ve Alman Arkeoloji Cemiyetlerinin üyeliğine seçilir. 1938’de Kahire’deki milletlerarası toplantıya bir tebliğle gider, o yıl Cemiyet-i Akvam’a Türkiye temsilcisi sıfatıyla katılır, Kopenhag Kongresinde de Türkiye’yi başarıyla temsil eder (Çongur,1989:241).

1938 ve 1939 yıllarında yurt dışında çeşitli konferanslar veren Arık, 1939’a kadar Ankara Üniversitesinde Ön Asya Arkeolojisi olarak gelişen ve devam eden bölümün yanında, Klasik Arkeoloji’nin de kurulmasını sağlar. 1941 yılında Ankara Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Müdürlüğü yapan Arık, aynı yıl Hatay Müzesi’ni kurar. 1942’de Ankara Üniversitesindeki görevinden istifa eder. 1943’de Ankara Arkeoloji ve Etnografya Müzesi müdürlüğüne tayin edilir. Müzecilik faaliyetlerinin önemini vurgulayan çalışmalar yapmıştır. 1949 yılında yeniden Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde göreve başlar. Burada Sanat Tarihi kürsüsünü kurmuş, Türk-İslam tarihi okutmuş ve Türk-İslam Sanatları Enstitüsünün temellerini atmıştır.

“Kim sorumluluk duyuyorsa, o sorumludur.” diyen Arık, yoğun bir yazma faaliyeti içindedir. Remzi Oğuz Arık ilk yazılarını 1930’dan itibaren Türk Yurdu’nda

17

yayınlamaya başlamış, daha sonraki yıllarda Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya dergisi, Belleten (TTK), A.Ü. DTCF Yıllık Araştırmalar dergisi, La Turquie Kemaliste, Ülkü ve Çığır, Şadırvan, Millet, Ar, Bizim Türkiye, Hareket, Hisar dergilerinde yayınlara devam etmiştir (Çongur,1989:275).

Nurettin Pakyürek tarafından yirminci yüzyılın Bilge Tonyukuk’u olarak anılan Remzi Oğuz Arık Türkiye’nin demokratik düzene geçici sırasında siyasete atılır. 1950’de Seyhan milletvekili olarak TBMM’de göreve seçilen Arık, 1952 yılında kurduğu Köylü Partisi lideri sıfatı ile 1954’te seçim mücadelesine girer. Bir seçim gezisi için bindiği uçağın kaza yapması ile 3 Nisan 1954’te vefat eder.

H. Emin Sezer bu elim olayı şöyle izah eder: “Cansız coğrafyanın canlanması için onun toprağa düşmesi gerekliymiş. Böylece O da hayatının en olgun ve en verimli bir devresinde, 55 yaşının içinde, kendi deyimiyle ‘her anını cephedeymiş gibi geçirdiği’ bir hayattan sonra Türk vatanseverliğinin ve Türk aydınlarının gönlünde ebediyete kadar devam edecek yankılar bırakarak ‘bu topraklar için toprağa düşenler’ arasına katıldı.” (Sezer, 1976:38).

Remzi Oğuz Arık’ın eserleri şunlardır: Adana Ticaret Rehberi (1924), Küçük Borçlu, Jeanne Meret'den çeviri (1926), Alacahöyük Hafriyatı (1937), Karaoğlan Kazıları (1938), Köy kadını - Memleket parçaları (1944), İdeal ve İdeoloji (1947), Truva Klavuzu (1953), Coğrafyadan Vatana (1956), Veraset ve Cemiyet (1957), Türk İnkılabı ve Milliyetçiliğimiz (1958), Türk Gençliğine (1968), Gurbet-İnmeyen Bayrak (1968), Meseleler (1974) ve Türk Sanatı (1976).

18

BÖLÜM 3: REMZİ OĞUZ ARIK’IN ESERLERİNDEKİ KELİME

Benzer Belgeler