• Sonuç bulunamadı

Manyas Gölü ve havzasında yaşanan problemler, hem diğer göl ve yüzeysel sularda rastlanan problemlere benzerlik göstermekte, hem de gölün kendi yapısı ve havzanın özelliğine göre değişiklik arz etmektedir.

1.5.1 Su Kalitesindeki Değişim

Uluslar arası niteliğe sahip Kuş Cenneti Milli Parkı; Manyas Gölü’ ne dökülen derelerin beslenme havzasında gelişen yoğun sanayileşmeden kaynaklanan sanayi atıkları yüzünden, tehlikeli boyutlarda kirlenmeye maruz kalmıştır. Söz konusu kirlilik, Kuş Cenneti ve göldeki tabii hayatı ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Manyas Gölü’ ne kuzeyden karışan ve Kuş Cenneti içinden geçen Sığırcı Deresi, Bandırma Belediyesi sınırları içerisinde bulunan 24 adet sanayi kuruluşunun deşarjlarını, doğrudan Manyas Gölü’ ne taşımaktadır. Bunun yanı sıra, yerleşim alanlarının kanalizasyon deşarjları göle atılmakta, zirai alanlarda kullanılan gübre diğer zirai mücadele ilaçları yağış suları ile göle taşınmaktadır. Bunun sonucunda Manyas Gölü kirlenmekte, tabii güzelliği gün geçtikçe kaybolmaktadır.[24]

Göl havzasında yer alan belediye ve köylerin hiçbirinin atıksu arıtma tesisinin olmaması nedeniyle, atıksu uzaklaştırma yolu olarak gerek kanal sistemi gerekse foseptik kullanan tüm kaynaklardan gelen atıksular göle ulaşmaktadır. Ayrıca havzada yer alan sanayi tesislerinin atıksuları da göle ulaşmaktadır. Havzada çok fazla tavuk çiftliği ve kesimhane yer almaktadır. Bunların azot ve fosfor açısından yüksek konsantrasyona sahip atıkları da araziye atılmaktadır. Bandırma- Edincik bölgesindeki tavukhanelerden günde yaklaşık olarak 300-400 ton taze gübre açığa çıkmaktadır. Tavuk gübresi, bitki beslemede değerli bir gübre olmakla birlikte azot ve fosfor içermesinden dolayı yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmesine sebep olmaktadır. Ayrıca havzada yapılan tarımsal faaliyetlerde kullanılan gübre ve

pestisidler yer üstü ve yeraltı suları ile göle ulaşmaktadır. Bu durum ötröfikasyon sürecini hızlandırmaktadır.

Göl havzasında kirliliğin tespiti amacı ile değişik zamanlarda değişik araştırma kuruluşları ve üniversiteler tarafından araştırmalar yapılmıştır. Çevre Bakanlığınca 1996-1997 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi’ ne yaptırılan “Manyas Gölü Sulak Alan Yönetim Planı Projesi” nin sonuçları şöyledir:

1- Manyas Sulak alanında ölçülen çözünmüş oksijen Sığırcı Deresi’ nde 0,2- 0,8 mg/l, Dutlu Deresi’ nde 2-6,2 mg/l gibi canlı yaşamı açısından düşük değerler iken Mürvetler, Kocaçay ve Çalılı Dereleri’ nde ölçülen değerler hiçbir zaman 8,2 mg/l’nin altına düşmeyecek kadar yüksek değerlerdedir. Ancak Sığırcı ve Dutlu Dereleri ağzında göle ulaştıkları kesimlerdeki oksijen miktarı minimum 6,6 mg/l olarak ölçülmüştür. Bu değerler 10,1 mg/l’ye kadar çıkabilmektedir.

2- Göl suyu ve derelerde yapılan pH ölçümlerinde derelerde nispeten daha düşük değerler saptanmış olup, en düşük değerler ise 7,53 ile Dutlu Deresi ve Soğuksu’ dadır. Derelerin göle eriştiği kesimlerde pH hızla yükselmektedir. Sığırcı Deresi’ nde pH 8,1 iken, derenin göle döküldüğü kesimde 8,58’ e yükselmiştir. Dutlu Deresi’ nde 8,15 olan pH, dere ağzında 8,89’ a çıkmıştır. Göl ortasının pH değeri 8,29-9,52 arasında değişmekte olup ortalama değer 8,77’ dir.

3- Sudaki azotlu maddelerin miktarının canlı yaşamı ile olan ilişkisini araştırmak üzere göl suyundan alınan örneklerde nitrat değeri Sığırcı Deresinde 13,1 mg/l olarak ölçülmüştür. Sığırcı Deresi ve Dutlu Deresi sularının nitrat içeriği diğer istasyonlara göre çok daha yüksektir.

4- Göl ve gölü besleyen akarsulardan elde edilen su ve sediment örneklerinde geçmişte kullanılmış ve halen kullanılmakta olan bazı organa klorlu pestisidlerin kalıntıları araştırılmıştır. Kalıntı analiz sonuçlarına göre aynı yerden alınan sediment ve su örneklerinden su debisi ile ilişkili olarak pestisid kalıntı miktarında mevsimlik farklılık gösteren kontaminasyon saptanmıştır. Su ve özellikle sediment örneklerinde

b izomerleri ) başta üzere olmak üzere sırasıyla heptoklorepoksit aldrin op’DDT, op’DDE, pp’DDT, endrin, dieldrin, heptaklor şeklindedir. Bu pestisidlerin ölçülen miktarları su örneklerinde toksik düzeyde olmamakla birlikte; heptoklorepoksit, DDT türevleri ve BHC’nin sediment örneklerindeki miktarının sedimentten beslenen bazı su kuşları için toksik etki gösterebilecek düzeyde olduğu belirlenmiştir.

1.5.2 Gölün Su Seviyesinin Değişimi

Yapılan çalışmalar ve toplantılar sonucunda DSİ Milli Parklar tarafından belirlenen su seviye değerlerine uygunluk sağlamaya başlamış olup, bölgede yapılan çalışmalar esnasında su altında kaldığı için zarar gören ağaçlarda yavaş bir canlanmanın olduğu gözlenmektedir.

Bununla birlikte; Manyas Gölü’ nün ekolojik yapısını bozabilecek her türlü etkiye karşı korunması ve göl bütününde bir plan oluşturulabilmesi için Avrupa Komisyonu Life Programı doğrultusunda yapılan girişim sonucu sağlanan “Manyas Gölü İçin Ekolojik Risk Analizi ve Yönetimi Planı Projesi” başlatılmıştır.

Çevre Bakanlığı Çevre Koruma Genel Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde Orman Bakanlığı, Milli Parklar Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ nce müşterek yürütülen bu proje sonucunda; ”Manyas Gölü Ekolojik Risk Analizi ve Yönetim Planı” hazırlanmış ve İl Mahalli Çevre Kurulu’nun 03.04.2001 tarihinde yapılan toplantısında uygulanmak üzere karara bağlanmıştır. Uygulamaya konulan yönetim planında, ideal hedef; Manyas Kuş Gölü’ nde bozulan ekolojik dengenin yeniden tesis edilerek kuş varlığının arttırılması ve alanın akılcı kullanımının sağlanması için mekanizmaların geliştirilmesi olarak planlanmıştır.

“Manyas Gölü Ekolojik Risk Analizi ve Yönetim Planı” kapsamında, ideal hedeflere ulaşabilmek amacıyla, bölgede faaliyet gösteren ve göle direkt deşarjı olan işletmelere yükümlülükler getirilmiştir. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından çalışmalar sürdürülmektedir.

1.5.3 Erozyon

Göle boşalan derelerin etrafında ağaçların olmaması nedeniyle toprak erozyonu sonucunda derelerde ve gölde sedimantasyon vardır. Göl hızla sığlaşmaktadır. Manyas Kuş Cenneti Atıksu Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği tarafından Milli Parkta ağaçlandırma çalışmaları yapılmakta olup yapılan bu çalışmalar erozyonla mücadelede katkı sağlayacaktır.

Göl çevresinde ekili arazilerden şiddetli yağışlarda göle doğru erozyon olmakta, göl tabanında erozyonla gelen maddelerden dolayı derinlik gittikçe azalmaktadır. Bunu yanı sıra meteorolojik ve iklimsel özelliklerden dolayı az yağışlı yıllarda su seviyesi çekilmekte, rüzgar ise oluşturduğu dalgalarla göl tabanında ve su kalitesinde bozulmaya, balık yuvalarında ise tahribata sebep olmaktadır [25].

Benzer Belgeler