• Sonuç bulunamadı

GEREÇ VE YÖNTEM

5.2. Hastaların Hastalığı ile İlgili Özellikler

araştırmada, ruhsal bozukluğu nedeniyle hastanede yatan bireylerin ziyaretine gelen hasta yakınlarının %70’inin hastanın eşi ya da çocuğu olduğunu belirtmiştir.

Ruhsal bozukluğu olan bireyin, yasal olarak ruhsal ve fiziksel durumu, hastalığı ve tedavisi konusunda bilgilendirilme hakkı vardır (1,2,19,27,79). Araştırmamızda hastaların yarısından fazlasının tanısını bilmediği saptanmıştır (Tablo 4.2). Elde edilen bu bulgu, ruhsal bozukluğu olan bireyin hastalığı ve tedavisi konusunda bilgilendirilmediğini düşündürmüştür. Demiralp’in (20) psikiyatri hastalarının kliniğe kabul işlemlerine ilişkin görüşleri ve hemşireden beklentileri konulu araştırmasında, hastaların kliniğe kabulleri sırasında problemleri konusunda daha fazla bilgiyi birinci derecede önemli gördüklerini ve tedavi süresine ilişkin bilgiyi ikinci derecede önemli gördüklerini saptaması, bireylerin hastalığı ve tedavisi konusunda bilgi alma ihtiyacını göstermesi bakımından çarpıcı bir özellik taşımaktadır. Aynı araştırmada, hastaların %94.3’ünün doktordan hastalığı hakkında bilgi vermesi, %93.3’ünün doktordan tedavisini açıklaması beklentisinde olduğunu, hemşireler için ise bu beklentilerin oranının sırasıyla %23.8 ve %28.6 olduğu belirlenmiş ve hastaların geleneksel klinik ortamda tedavi ve hastalık hakkında bilgi verme işlevini doktorun görevi olarak gördükleri belirtilmiştir.

Araştırmamızda, hastaların primer olarak en fazla depresif bozukluk tanısı aldığı, bunu sırasıyla şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar, bipolar bozukluk, alkol kullanım bozuklukları ve anksiyete bozukluklarının takip ettiği saptanmıştır (Tablo 4.2). Literatürde yatan hastalar üzerine yapılan çalışmalarda, hastaların tanı dağılımına ilişkin farklı bulgulara rastlanmıştır. Soygür ve arkadaşlarının (68) yaptıkları değerlendirme çalışmasında, hastaların tanı dağılımını genel olarak sırasıyla majör depresif bozukluk, şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar, bipolar affektif bozukluk ve anksiyete bozukluğu olarak belirlemeleri, çalışmamızda elde ettiğimiz bulgu ile benzerlik göstermektedir. Lyons ve arkadaşlarının (38) yaptıkları araştırmada da hastaların tanılarında ilk üç sırada majör affektif bozukluklar, atipik psikoz ve şizofreninin oluşturması çalışmamızda elde ettiğimiz bulgu ile benzer niteliktedir. Fisher ve arkadaşları (80) yaptıkları araştırmada, araştırmaya katılan hastaların primer tanı dağılımında ilk sırada şizofreni ve diğer psikotik bozuklukların yer aldığını ve bunu mood bozukluklarının takip ettiğini belirtmesi ve Hopko ve arkadaşlarının (81) yaptıkları araştırmada, hastaların primer tanısının sırasıyla şizofreni, majör depresyon, bipolar bozukluk, maddeyi kötüye kullanım ve başka türlü adlandırılamayan psikoz olarak saptanması, çalışmamızda elde ettiğimiz bulgu ile farklılık göstermektedir. Bu farklılığın nedeninin, çalışmaların yapıldığı kurumların özellikleri ve kurum politikalarından kaynaklanabileceği düşünülmüştür.

Ruhsal bozukluğu olan bireyin birden fazla tanısının olması, her yaşta görülebilen yaygın bir durumdur. Bireyde bir ruhsal hastalığın bulunması, diğer ruhsal sağlık problemlerinin gelişme olasılığını artırmaktadır. Yapılan bir araştırmada, anksiyete, duygu durum veya madde kullanım bozukluğuna sahip olan

hastaların hastaneye kabul oranının, sadece bir tanısı olan hastalardan daha fazla olduğunu saptamışlardır. Araştırmamızda da 45 hastanın ikili tanıya sahip olduğu saptanmıştır. Bu hastalara konulan ikinci tanıların sırasıyla depresif bozukluklar, alkol kullanım bozuklukları, somatoform bozukluklar, anksiyete bozuklukları, şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar, bipolar bozukluklar olduğu belirlenmiştir (Tablo 4.2). Literatürde çalışmamızda elde ettiğimiz bulgumuzla benzerlik gösteren çalışmalara rastlanmıştır. Hastanın psikiyatrik bozukluğuna eşlik eden alkol kötüye kullanım, yatış riskini önemli oranda artırmaktadır (37). Kent ve Yellowlees (35) çalışmalarında alkol kötüye kullanımının tekrarlı yatış sıklığına katkıda bulunan bir faktör olduğunu belirtmişlerdir. Jackson ve arkadaşlarının (83) madde kötüye kullanımın psikiyatrik yatış üzerine etkilerini araştırdıkları çalışmada, madde kötüye kullanımının psikiyatrik yatış riskini anlamlı ölçüde artırdığını saptamışlardır. Aynı araştırmada, bireyin psikiyatrik tedavisi ile madde kötüye kullanımın tedavisinin birlikte yapılmasının tekrarlı yatış riskini azaltabileceğini belirtmişlerdir. Altındağ ve arkadaşları (84) yaptıkları araştırmada, primer olarak bipolar bozukluk tanısı alan hastaların %27.1’ne ikinci tanı olarak anksiyete bozukluğu tanısının konulduğunu ve ikinci tanı olarak anksiyete bozukluğu tanısı alan hastaların hastaneye yatma oranının daha yüksek olduğunu saptamışlardır.

Hastalığın başlangıç süresi ve psikiyatrik yatış hikayesi ruhsal bozukluğu olan bireyin hastaneye kabulünde önemli belirleyicilerdir. Özellikle hastalığın akut dönemde olması ve relaps olmaması hastalığın seyrinin iyi olması açısından önemlidir (85). Araştırmamızda, hastaların çoğunluğunun 1–5 yıldır ruhsal hastalığa sahip olduğu belirlenmiştir (Tablo 4.2). Dündar’ın (10) şizofreni ve duygudurum bozukluğu olan hastalarla ilgili yaptığı araştırmada, hastaların çoğunluğunun 6-10 yıldır hasta olduğunu saptaması, çalışmamızda elde ettiğimiz bulgumuzla faklılık göstermektedir. Bu farklılığın, yapılan bu araştırma ile bizim araştırmamıza katılan hastaların tanı dağılımından kaynaklanabileceği düşünülmüştür. Araştırmamızda, hastaların yaklaşık yarısının ilk defa hastaneye yattığının saptanması, tekrarlı yatışlar açısından önemli bir bulgudur (Tablo 4.3). Demiralp’in (20) yaptığı araştırmada, hastaların yarısına yakınının psikiyatri kliniğine yatma deneyiminin olmadığını belirlemesi, çalışmamızda elde ettiğimiz bulgumuzla benzerlik göstermektedir. Owen ve arkadaşları (36) tekrarlı yatışlar üzerinde yaptıkları araştırmada, hastaların %38’inin altı ay içerisinde tekrar hastaneye yattığını saptamışlardır. Araştırmamızın veri toplama sürecinde ise, araştırmaya katılan hastaların %88.9’u ile 1 defa, %8.9’u ile 2 defa, %1.6’sı ile 3 defa, %0.4’ü ile 4 defa, %0.2’si ile 5 defa yüz yüze görüşme yapılmıştır (Tablo 4.3). Çalışmamızda elde ettiğimiz bu bulgunun, veri toplama sürecinde hastaların tekrarlı yatış oranının düşük olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebileceği düşünülmüştür.

Bedensel hastalıklar çeşitli ruhsal hastalıkların ortaya çıkışında risk faktörlerinden biridir (86). Birey, bedensel hastalığa ruhsal olarak tepki gösterebildiği gibi, bedensel hastalık bireyde ruhsal bozukluklara da neden olabilmektedir (87). Bireyde ruhsal hastalığın yanında bedensel hastalığın da bulunması psikiyatrik yatış ihtiyacının artmasına neden olabilmektedir (13). Bu

dörtte biri ruhsal hastalığının yanı sıra bedensel hastalığının da bulunduğunu ifade etmiştir (Tablo 4.2). Kent ve Yellowlees (35) hastaneye sık yatışların psikiyatrik ve sosyal nedenlerini araştırdıkları çalışmalarında, fiziksel hastalık ve ruhsal hastalıkla ilişkili faktörlerin psikiyatrik yatışa neden olan faktörler olduğunu belirtmişler ve hastaların %31.1’inde ruhsal hastalığın yanında fiziksel hastalığın da varlığını saptamışlardır. Lerer ve arkadaşları (13) ise majör depresyonu olan hastaların hastaneye yatışında presipitan faktörleri araştırmışlar ve hastaların %60.7’sinin ruhsal hastalığın yanında fiziksel hastalığının da bulunduğunu saptamışlardır. Uysal ve arkadaşları (88) ruhsal hastalığı olanlarda eş zamanlı fiziksel hastalıklar konulu çalışmalarında, kliniğe yatan hastaların %38’inde ruhsal hastalıkla eş zamanlı fiziksel hastalığın da olduğunu belirtmişlerdir. Çalışmamızdaki elde ettiğimiz bulguların, bu yapılan araştırmalardaki elde edilen bulgulardan daha düşük olduğu görülmektedir. Bunun nedeninin hastaların ifadeleri dikkate alındığı için, fiziksel hastalığı olan bireylerin hastalığının varlığını gizlemesinin veya bireyin fiziksel hastalığının farkında olmamasının olabileceği düşünülmüştür.

Araştırmamızda, ruhsal hastalığa eşlik eden bedensel hastalıkları başta hipertansiyon olmak üzere, diabetes mellitus ve hipertiroidi gibi hastalıkların oluşturduğu saptanmıştır (Tablo 4.2). Literatürde çalışmamızda elde ettiğimiz bulguyla benzer nitelikte bulguları olan çalışmalara rastlanmıştır. Yapılan bir araştırmada, psikiyatri kliniğinde yatan hastaların ruhsal hastalığına eşlik eden bedensel hastalıklarda ilk üç sırayı endokrin hastalıklar (%13.5), hematolojik hastalıklar (%12.2) ve nörolojik hastalıkların (%11) oluşturduğu belirlenmiştir (88). Bir başka araştırmada ise, ilk üç sırada yer alan bedensel hastalıkları hipertansiyon (%15.9), iskemik kalp hastalığı (%11.2) ve diabet (%11.2) oluşturmaktadır (13).

5.3. Hastaların Yatış Öncesi İlaç Kullanma ve Önemli Bir Olay Yaşama