• Sonuç bulunamadı

Hanefîlerin zikrettiği hadis delili bu konuda daha net bir delâle-te sahiptir. Nidelâle-tekim Hanefî ulemâdan Serahsî’nin (483/1090) Hz.

Âişe ve Ümmü Seleme’ye, İmâm Muhammed (189/804) ve Kâsânî’nin (587/1191) ise Hz. Âişe’ye atıfla ve senedsiz bir şekilde zikrettikleri bu hadise göre “Hz. Peygamber eşini öpmekte ve abdest almadan namaza gitmektedir”. Kâsânî hadisi “Hz. Âişe’ye bu mesele soruldu, o da şöyle dedi” girişiyle nakleder. İmâm Muhammed’in “meşhûr ve marûf” şeklinde tavsif ettiği bu hadis, Hz. Âişe’den gelmesi itibâriyle önemlidir. Zira böyle bir konuyu, Hz. Peygamber’in eşi olması itiba-riyle, en iyi o bilir. Kaldı ki Hz. Âişe’nin, hadiste geçen “eş” ifadesiyle kendini kastettiği anlaşılmaktadır.89 Nitekim “Hz. Peygamber → Hz.

Âişe → Urve → Muhammed b. Amr b. Atâ → Mabed b. Sâbe → İbra-him b. Muhammed” senediyle gelen bir hadise göre Hz. Âişe “Hz.

Peygamber abdestli iken beni öptü ve bundan dolayı abdestini boz-madı” demektedir.90

Görebildiğimiz kadarıyla bu hadis, Nesaî, Ebû Dâvud, Tirmizî ve İbn Mâce’nin Sünen’leri ile Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde Hz.

86 Bkz. Serahsî, el-Mebsût, I, 68, 111-112.

87 “…هنيبي لاف سامل نم اسامل لجوزع ﷲ ديري نأ عنتمملا لطابلا نمو ،هيلع ناھرب لا صيصخت اذھو”. İbn Hazm’ın bu yorumu için Bkz. el-Muhallâ, I, 245.

88 Bkz. Tefsîr, V, 216.

89 Hanefîlerin zikrettiği bu hadis için bkz. İmâm Muhammed, el-Hucce, I, 65-66;

Serahsî, el-Mebsût, I, 68; Kâsânî, Bedâi‘u’s-Sanâi‘, I, 30.

90 Bkz. İmâm Muhammed, el-Hucce, I, 66.

Âişe’den gelen değişik tarîklerden rivâyet edilmiştir.91 Bunlar içinde meselâ Nesaî rivâyeti şu şekildedir:

"

أضوتي لاو يلصي مث هجاوزأ ضعب لبقي ناك ملسو هيلع ﷲ ىلص يبنلا نأ

"

“Hz. Peygamber eşini öper daha sonra da abdest almadan na-maz kılardı”.92

Bu eserlerdeki rivâyetler bir araya toplandığında şöyle bir sened şemasına sahip olduğu görülür:

Bu rivâyetlerden bir kısmı, yukarıda zikrettiğimiz Nesaî’nin

“Hz. Âişe → İbrahim et-Teymî” rivâyetine göre bazı küçük farklar taşımaktadır. Nitekim meselâ Ebû Dâvud’un yine aynı tarîkten gelen rivâyeti buna göre daha kısa olup “أضوتي مل و اھلبق ملس و هيلع ﷲ ىلص يبنلا نأ : نع ةشئاع” şeklindedir.93 Bu farkın Süfyân’ın iki râvîsi olan Abdurrahman ile Yahya b. Saîd’den kaynaklandığı düşünülebilir. İbn Mâce’nin “Hz.

91 Bkz. Nesaî, Tahâret, 121 (I, 104); Ebû Dâvud, Tahâret, 69 (178-179 no’lu rivâyetler); Tirmizî, Tahâret, 63 (86 no’lu hadis); İbn Mâce, Tahâret, 69 (502 no’lu hadis); Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 62, 210.

92 Bkz. Nesaî, Tahâret, 121 (I, 104).

93 Bkz. Ebû Dâvud, Tahâret, 69 (178 no’lu hadis).

Hz. Peygamber Hz. Âişe

Urve

Yahya

Ebû Küreyb Ameş

Osman

Zeyneb es-Sehmiyye İbrahim et-Teymî

Habîb b. Ebî Sâbit

İbn Beşşâr Vekî

Süfyân

Abdurrahman

Ahmed

Ebû Dâvud İbn Ebi

Şeybe Muh. b. Fudayl

Amr b. Şuayb Ebû Ravk

Haccâc b. Ertât

Nesaî İbn Mâce

İbnü’l-Müsennâ Hennâd

Ali

Tirmizî Ahmed

Bir Şeyh

İbn Mağrâ

et-Tâlekânî

Âişe → Zeyneb es-Sehmiyye” tarîkinden naklettiği rivâyette ise Hz.

Âişe “Hz. Peygamber abdest alır sonra öper, daha sonra da tekrar abdest almadan namaz kılardı” dedikten sonra “يب هلعف امبرو” (belki de bunu yaptığı bendim) açıklamasında bulunur.94 Ahmed b. Hanbel’in aynı tarîkten gelen rivâyetinde ise bu son cümle yer almamaktadır.95

“Hz. Âişe → Urve” tarîkinden gelen rivâyetlerde ise Urve, hadisin bi-timinde Hz. Âişe’ye “تنأ لاإ يھ نم؟” “(Hz. Peygamber’in öptüğü bu eşi) senden başka kim olabilir ki?” diye sormakta, bu soru üzerine o da gülmektedir.96

Bu hadis ile ilgili dikkat çeken bir diğer husus ise bazı müellif-lerin, rivâyetin bitiminde bazı açıklamalarda bulunmasıdır. Nitekim bu hadisi zikrettiği “ةلبقلا نم ءوضولا كرت باب” “Kişinin eşini öpmesinden dolayı abdest almasına gerek yoktur” başlığı ve bundan hemen önce açtığı “ةوھشريغ نم هتأرما لجرلا سم نم ءوضولا كرت باب” “Erkeğin, şehvet hisset-meden eşine dokunması halinde abdest almasına gerek yoktur” baş-lığından hareketle, dokunma ve öpmenin abdeste zarar vermediğini savunduğu söylenebilecek olan Nesaî, “Hz. Âişe → İbrahim et-Teymî”

tarîkinden naklettiği bu hadisten hemen sonra “Mürsel bile olsa, bu konuda bundan daha güzel bir hadis yoktur” açıklamasında bulu-nur.97 Nesaî’nin bu hadisi mürsel (munkatı) şeklinde değerlendirme-sinin sebebini, Ebû Dâvud’un yaptığı açıklamada görmek mümkün-dür. Zira hadisi yine bu tarîkten zikreden Ebû Dâvud rivâyetten he-men sonra “Bu hadis mürsel (munkatı)dır. Zira İbrahim et-Teymî, Hz. Âişe’den hadis işitmemiştir. İbrahim, kırk yaşına ulaşamadan vefât etmiştir” şeklinde bir bilgi verir.98 Tirmizî ise, “Hz. Âişe → Urve”

tarîkini tercih etmesine rağmen hadisin İbrahim et-Teymî kanalından da geldiğine işaret ettikten sonra “Fakat bu rivâyet sahîh değildir.

Zira İbrahim et-Teymî’nin Hz. Âişe’den hadis işittiğini bilmiyoruz”

der.99 Mâlikî âlim İbn Abdilberr’e göre de hadis, bu vecihten

94 Bkz. İbn Mâce, Tahâret, 69 (502 no’lu hadis).

95 Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 62.

96 Bkz. Tirmizî, Tahâret, 63 (86 no’lu hadis); Ebû Dâvud, Tahâret, 69 (179 no’lu hadis); İbn Mâce, Tahâret, 69 (502 no’lu hadis); Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 210.

97 Bkz. Nesaî, Tahâret, 121 (I, 104-105).

98 Bkz. Ebû Dâvud, Tahâret, 69 (178 no’lu hadis). Biyografi yazarlarının ifadesi-ne göre Kûfe’nin ileri gelen âbid ve zâhidlerinden olan İbrahim b. Yezîd Ebû Esmâ et-Teymî (92/711), aynı zamanda fakîh ve sika bir râvîdir. Bununla bir-likte başta Hz. Âişe olmak üzere Hz. Hafsa, Ebû Zerr, Hz. Ali, İbn Abbâs gibi sahâbîlerden hadis işitmemiştir. Bunun için, böyle rivâyetleri munkatı kabul edilir. Aynı sebepten ötürü Yahya b. Saîd el-Kattân (198/813), onun Enes b.

Mâlik’den naklettiği “Oruçlunun eşini öpebileceğine” dair hadisin de hiçbir değerinin olmadığını ifade etmektedir. İbrahim b. Yezîd hakkında geniş bilgi için bkz. Zehebî, Mîzân, I, 203; İbn Hacer, Tehzîb, I, 154.

99 Bkz. Tirmizî, Tahâret, 63 (86 no’lu hadis).

munkatıdır.100 Dolayısıyla bu bilgilere dayanarak hadisin “Hz. Âişe → İbrahim et-Teymî” tarîkinin sahih olmadığı söylenebilir.

Hâdis âlimleri, “Hz. Peygamber’in eşini öpüp abdest almadan namaz kıldığına” dair hadisin “Hz. Âişe → Urve” tarîkinden gelen rivâyeti için de çeşitli açıklamalar yapmışlardır. Nitekim Ebû Dâvud’un bildirdiğine göre Yahya el-Kattân öğrencisinden, bu hadi-sin ve bir de (istihâza kanı gören kadın ile ilgili olarak vârid olan)

“Kan, hasıra damlasa bile namazını kıl” rivâyetinin üzerini çizmesini istemiş, bunların hiçbir değerinin olmadığını ifade etmiştir.101 Tirmizî de hadisi bu tarîkten naklettikten sonra “Ashâbımız (hadisçiler) Hz.

Âişe’den gelen bu hadisi terk etmişlerdir. Zira bu hadis onlara göre, isnâdı sebebiyle sahîh değildir” demekte, daha sonra da Yahyâ el-Kattân’ın, Ebû Dâvud tarafından da nakledilen açıklamalarına işaret etmektedir.102 Hadisin İbrahim et-Teymî rivâyetini nakleden Nesaî ise hadisten sonra “Gerçi bu hadisi ‘Habîb b. Ebî Sâbit ← Urve ← Âişe”

senediyle Ameş de nakletmiştir” dedikten sonra Yahya el-Kattân’ın tenkidlerine yer verir.103 Hadis ile ilgili bu tenkidler Urve ile Habîb b.

Ebî Sâbit arasındaki ittisâl ile ilgilidir.

Biyografi yazarları, Habîb b. Ebî Sâbit’in (119/737) münekkidlerin çoğunluğu tarafından sika buluduğunu ancak bu râvînin Urve b. ez-Zübeyr’den hadis işitmediğini ifade etmektedir.

Hatta bazı münekkidlere göre, bu konuda hadisçilerin ittifâkı vardır.

Hadisçilere göre Habîb’in bu hadisin senedinde zikrettiği Urve, Urve Müzenî’dir. Nitekim Süfyân es-Sevrî “Habîb bize sadece Urve el-Müzenî’den nakilde bulundu” derken İshak b. Râhûye de “Habîb’in Urve’ye mülâkî olduğunu zannetmeyin” uyarısında bulunur. Habîb’in aslında nakilde bulunduğu Urve el-Müzenî ise Zehebî ve İbn Hacer’in beyânlarına göre “tanınmamaktadır”.104 Ahmed b. Hanbel, Urve el-Müzenî’nin Hz. Âişe’ye yetişemediğini söylemektedir. Bu noktada genelde sika kabul edilen Habîb’in, İbn Huzeyme ile İbn Hibbân gibi bazı münekkidler tarafından “müdellis” şeklinde tenkid edilmesi önem kazanmaktadır.105

Hadisçilerin verdiği bu bilgilere dayanarak hadisin “Hz. Âişe → Urve” tarîkinin de sahih olmadığı söylenebilir. Nitekim Tirmizî’nin

100 Bkz. et-Temhîd, XXI, 172.

101 Bkz. Ebû Dâvud, Tahâret, 69 (180 no’lu hadis).

102 Bkz. Tirmizî, Tahâret, 63 (86 no’lu hadis).

103 Bkz. Nesaî, Tahâret, 121 (I, 104-105).

104 Bkz. Zehebî, Mîzân, III, 65; İbn Hacer, Tehzîb, VII, 171.

105 Habîb b. Ebî Sâbit hakkında geniş bilgi için bkz. İbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalânî, Tehzîbu’t-Tehzîb, Haydarâbâd 1325, II, 156-157; VII, 170.

verdiği bilgiye göre Buhârî, bu tarîkin zayıf olduğunu, zira Habîb’in Urve’yi işitmediğini söylemiştir.106

Ebû Dâvud’un zikrettiği107 “Hz. Âişe → Urve → Bir Şeyh ( باحصأ انل) → Ameş → İbn Mağrâ” tarîki de, Urve’nin durumuna ilâveten Ameş’in şeyhinin kim olduğunun bilinmemesi sebebiyle zayıftır. Kal-dı ki Ameş’in râvîsi Abdurrahman b. Mağrâ da, münekkidlerin tenkid ettiği bir isimdir.108

Hadis ulemâsından bir uyarı gelmese de, metnin bir diğer tarîki olan “Hz. Âişe → Zeyneb es-Sehmiyye” rivâyeti ile ilgili olarak da bazı râvî kusurlarından bahsedilebilir. Nitekim bu tarîkte hadisi Hz.

Âişe’den nakleden Zeyneb es-Sehmiyye, münekkidler tarafından

“mechûl” ve “delil olmaz” gibi ifadelerle tenkit edilmiştir.109 Bu tarîkin bir diğer râvîsi olan Haccâc b. Ertât (145/771) hakkında da bazı önemli tenkidler vardır.110

Sonuç olarak, “Hz. Peygamber’in eşini öpüp daha sonra abdest almadan namaz kıldığına” dair hadisin sahîh bir tarîkinin bulunma-dığı söylenebilir. Nitekim Tirmizî’nin değerlendirmeleri de bu yönde-dir.111

Zâhirî âlim İbn Hazm’a (456/1064) göre de bu hadis sahîh de-ğildir. Ona göre “İbrahim et-Teymî → Ebû Ravk” tarîkinde yer alan Ebû Ravk zayıf bir ravidir.112 “Hz. Âişe → Urve → Bir Şeyh (انل باحصأ)

→ Ameş” tarikînde ise Ameş’in şeyhi mechûldur. İbn Hazm’a göre bu hadis sahîh olsa bile delil olmaz. Zira muhtevâsı, insanların abdest âyeti inmeden önceki davranışları ile uyum arz etmektedir. Yani bu hadis, “dokunma sebebiyle abdest alma emrini” içeren âyet tarafın-dan nesh edilmiştir. Dolayısıyla bu âyet hadise göre fazlatarafın-dan bir

106 Bkz. Tirmizî, Tahâret, 63 (86 no’lu hadis).

107 Bkz. Tahâret, 69 (180 no’lu hadis).

108 Abdurrahman b. Mağrâ; “değeri yok”, “Ameş’den mütâbii olmayan hadisler nakleder”, “hadisi yazılabilecek zayıf bir râvîdir”, “zayıftır” gibi lafızlarla cerh edilmiştir. Bu râvî hakkında geniş bilgi için bkz. Zehebî, Mîzân, IV, 320; İbn Hacer, Tehzîb, VI, 246.

109 Tam adı, Zeyneb bnt. Muhammed b. Abdillah b. Amr olan Zeyneb es-Sehmiyye hakkında bilgi için bkz. Zehebî, Mîzân, III, 159; İbn Hacer, Tehzîb, XII, 451.

110 Haccâc, münekkidler tarafından “hadiste gevşektir”, “hadiste güçlü değildir”,

“delil olmaz”, “metrûk”, “hadislere ziyâde yapar, ziyâde yapmadığı hadisi yok gibidir” ve en önemlisi “tedlis yapar” gibi ifadelerle tenkid edilmiştir. Haccâc b.

Ertât hakkında geniş bilgi için bkz. Zehebî, Mîzân, II, 197.

111 Bkz. Tirmizî, Tahâret, 63 (86 no’lu hadis).

112 Asıl adı Atiyye b. el-Hâris olan Ebû Ravk hakkında görebildiğimiz kadarıyla, hadisinin reddini gerektirecek önemli bir tenkid yoktur. Dolayısıyla İbn Hazm’ın bu değerlendirmesinde yalnız kaldığı söylenebilir. Bu râvî hakkında geniş bilgi için bkz. İbn Hacer, Tehzîb, VII, 200.

küm ifade etmekte olup terki veya (mezkûr rivâyet ile) tahsisi müm-kün değildir.113

Hanbelî âlim İbn Kudâme de Hanefîler tarafından kullanılan bu hadise itirâz eder. Ona göre bu rivâyetin bütün tarîkleri illetlidir. Zira meşhur hadis münekkidleri hem Urve hem de İbrahim et-Teymî tarîkinden gelen rivâyetlerini zayıf bulmuş, hiçbir değerleri olmadığı-nı ifade etmişlerdir.114

Mâlikî âlim İbn Abdilberr’in verdiği bilgiye göre ise İmâm Şâfiî bu hadisi Habîb b. Ebî Sâbit ve İbrahim et-Teymî nin bulunmadığı

“Ma‘bed b. Nübâte ← Muhammed b. Amr b. Atâ ← Hz. Âişe ← Hz.

Peygamber” senediyle zikretmiştir. Fakat İmâm Şâfiî daha sonra

“Ma‘bed b. Nübâte’nin nasıl bir râvî olduğunu bilmiyorum. Eğer sika ise, öpme ve dokunma konusunda abdesti gerekli görmem” şeklinde bir açıklama yapmıştır.115 Bu noktada, herhangi bir biyografi kita-bında Ma‘bed b. Nübâte isimli bir râvîye rastlayamadığımızı ifade etmemiz gerekir. Ancak İmâm Şâfiî’nin, bu râvî ile ilgili değerlendir-mesi ve özellikle de görüşünde ters istikâmette bir değişiklik yapacak muhtevâya sahip hadisini delil olarak almaması, onun rivâyet ehliye-ti hakkında bir fikir verebilir.

Hanefîler tarafından bu konuda delil olarak kullanılan bu tek hadisin zayıf kabul edilmesine sebep olan râvîlerle ile ilgili diğer bazı ayrıntılar da kanaatimizce dikkate değerdir. Nitekim Haccâc b. Ertât, Kûfelidir; “Kûfe müftüsü” ve “Basra kadısı” unvanlarıyla anılmakta-dır. Habîb b. Ebî Sâbit de Kûfelidir ve “Kûfe müftisi” unvanına sahip-tir. Aynı şekilde Abdurrahman b. Mağrâ da Kûfelidir ve bir süre Ür-dün kadılığı görevinde bulunmuştur. İbrahim et-Teymî de yine Kûfelidir ve şehrin ileri gelen fukahâsından kabul edilmektedir. Kısa-cası hadisin zayıf addedilmesine sebep olan bütün bu râvîler Kûfelidir ve hadis yanında, hatta belki bundan daha fazla fıkıh ile uğraşmakta; kadılık ve müftülük yapmaktadır. Genel itibâriyle Kûfe ulemâsı, “dokunmanın abdeste zarar vermediği” yönünde fetvâ ver-mektedir. Bu noktada, hadisin lafız ve senedine gösterilen ilginin büyük oranda hadis ulemâsına has olduğunu; asıl uğraş alanı başka bir ilim dalı olanların ise daha ziyâde metnin muhtevâsı ile ilgilendik-lerini hatırlamakta fayda olacaktır.116

113 ةيلآا تدروو ةيلآا لوزن لبق هيلع سانلا ناك امل قفاوم هنلأ نيقيب خوسنم ربخلا اذھ ىنعم نلأ ةجح هيف مھل ناك امل حص ولو هصيصخت لاو هكرت زوجي لا دئاز عرشب . İbn Hazm’ın bu yorumları için bkz. el-Muhallâ, I, 246.

114 Bkz. el-Muğnî, I, 258.

115 Bkz. et-Temhîd, XXI, 177. Aynı bilgiye İbn Abdilberr’e atıfla İbn Rüşd de yer verir (bkz. Bidâyetü’l-Müctehid, I 29).

116 Nitekim İbn Hibbân (354/965) da “hadisçilerin, mesâilerinin büyük çoğunlu-ğunu metinlerden ziyâde râvîlerin ve isnâdların öğrenilmesine hasrettiğini,

Benzer Belgeler