• Sonuç bulunamadı

2.1. DEFTERDE YER ALAN HÜKÜMLERİN TEKNİK ve BİÇİMSEL

2.2.2. HÜKÜMLERİN İÇERİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

bir kavram olarak da bir malı ebedî olarak alıkoymak, Allah yolunda hapsetmek ve gelirini, dinî, içtimaî ve hayrî amaçlarla sarf etmek anlamlarında kullanılmaktadır (Öztürk, 1983: 27).İslam’ı din olarak seçmiş tüm devletler için vakıf müessesesi, İslam ülkelerinin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatlarında son derece etkili olmuştur. Bunun bir neticesi olarakda vakıf eserleri belirli bir formda kalmayarak çok çeşitli hale gelmişlerdir. Tarım arazileri, sosyal hizmet binaları (köprü, hastane, cami, imaret vb.), nakit para gibi gelir kaynakları vakfedilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde vakıf, çok önemli bir sosyal olgu olarak oldukça parlak bir dönem yaşamıştır. Devlet yöneticilerinin başı çektiği, bir şeyi vakfetme bilinci özellikle bu döneme ait vakıflarla ilgili belge koleksiyonlarından daha net anlaşılabilmektedir (Yediyıldız, 2012: 480). Devletin hakim olduğu tüm yerlerde vakıf örneklerine rastlamak mümkündür. Ayrıca bazı vakıfların gelirlerinin çok az olduğu görülmektedir. Fakat aynı adı taşıyan bazı vakıf eserlerinin birden çok şehirde görülmesi ise kurucusunun zenginliğiyle alakalıdır.

Bu bölümde, Tablo-3 de konularına göre tasnif edilen vakıf hükümleri içerik yönünden ele alınacaktır.

2.2.2.1.Vakıf gelirine müdahale ile ilgili hükümler

İncelemeye tabi tutulan vakıf hükümleri içerisinde 81 tanesi vakıfın gelirlerine yapılan müdahaleler ile alakalı konular oluşturmaktadır. Bu müdahalelerin çok farklı şekilde ya da farklı kişiler tarafından yapıldığı görülmektedir. Ancak bu müdahaleleri genel olarak içerden ve dışarıdan yapılan müdahaleler olmak üzere iki ana grupta toplayabiliriz. İçerden yapılan müdahaleler genel olarak vakfın görevlisi veya görevlileri tarafından yapılan müdahalelerdir. Görevlilerin genellikle ücretlerine razı olmadıkları için vakıf gelirlerine müdahale ettikleri görülmektedir. Örneğin, Niksar Çaykışla köyünün malikane geliri Alaaddinlü köyünün cami vakfına aittir. Caminin müezzini ve hatibi hisselerine düşene razı olmayıp vakfa ait olan malikane gelirinin tamamını alarak kendi işlerinde kullanmışlardır. Durum divana bildirilmiş, bu kişilerin haksız aldıkları vakıf gelirinin geri alınması için hüküm yazılmıştır (SAD 1: 36/3). Bu şekilde yapılan müdahalelerden başka, bölgenin idari yöneticileri ya da yabancı kişiler tarafından yapılan müdahalelerde mevcuttur. Bunlara ise dışarıdan yapılan müdahaleler denilmektedir. Örneğin, Amasya’da bulunan Yörgüç Paşa

vakfına ait olan Bergoma adlı köyün vergi gelirleri bu vakfa ait olduğu halde Kala‘ ve Cellak adlı köylerin sipahileri, “buralar bizim gelirimize dahildir” diyerek müdahale etmişlerdir. Nihayetinde sipahilerin haksız uygulamalarının durdurulması için emir gönderilmiştir (SAD 1:28/1). Ayrıca bunların dışında vakıf gelirine evladiyet iddiasıyla yapılan müdahalelerde olmuştur. Örneğin, Sivas Şeyh Abdal Mehmed cami ve hangahı vakfına ait olan zeminleri ziraat eden ve nesebi belli olmayan bir köylü vakıf evladı olduğunu söylerek vakıf mahsulüne el koymuştur. Durumun düzeltilmesi için emir gönderilmiştir (SAD 1: 89/3).

2.2.2.2.Vakfın başka bir vakfa müdahalesi ile ilgili hükümler

Osmanlı Devleti’nin hakim olduğu topraklarda bir çok vakıf bulunduğu gibi bu vakıflara ait gelirlerede her yerde rastlamak mümkündür. Bu sebeple incelemeye tabi tutulan kayıtlar içerisinde bir vakfın başka bir vakfa müdahale ettiğine ilişkin hükümler oldukça fazladır. Bu müdahaleler gelirlerin yanlışlıkla karışması şeklinde olduğu gibi haksız yere diğer vakfa müdahale şeklinde de görülebilmektedir. Örneğin, Alacaçam kazasında bulunan Hacı Murad vakfına ait Kabaklı, Yeniköy ve Gözüaçık adlı köylerin gelirleri kendi vakıflarına ait olduğu halde o civarda bulunan Tanımköy adlı köyde bulunan Halil Dede Tekkesi vakfının zaviyedar ve mütevellisinin, bizim vakfımıza ait diyerek haksız müdahalede bulunması üzerine divandan bu konuya dair hüküm gönderilmiştir (SAD 1: 30/5). Öte yandan bazı hükümlerde ise isim benzerliği nedeniyle vakıfların birbirlerinin gelirine müdahale ettikleri de görülmektedir. Örneğin, Amasya, Geldigelen nahiyesinin Yağıbasan köyünün malikane gelirleri Yakut Paşa vakfına ait olduğu halde tahrir sırasında Yakup Paşa vakfı üzerine yazılmasıyla bu vakfın mütevellisi köyün gelirini almıştır. Konu divana ulaştığında kayıtlara bakılmış ve köyün gelirinin Yakut Paşa vakfına ait

olduğunun anlaşılması üzerine durumun düzeltilmesi için emir yazılmıştır (SAD 1: 29/3).

2.2.2.3.Vakıflardaki görevlere ilişkin hükümler

İncelenen hükümler içerisinde bu konu ile alakalı hükümlerin çeşitlilik gösterdiği anlaşılmıştır. Kimi hükümler vakıf için yeni bir görevli tayinini belirtirken kimside vakıfda usulsüzce ortaya çıkarılan görevlere dair hükümleri işaret etmektedir. Her ne sebeple olursa olsun vakfın zarar görmemesi esas olduğu için bu konu için oldukça hassas davranıldığı görülmektedir. Örneğin, Osmancık Emir Bozar zaviyesinin mütevellileri başka şehirde oldukları için, adı geçen vakıfla ilgilenmeye imkanları olmayıp, her yıl işleri başka birisine sipariş etmeleri sonucu vakıf işlerinin aksadığı görülmüştür. Bunun üzerine vakfın muhtarı El-Hac Osman’ın vakıfla ilgilenmek için müsait olup sürekli kaymakam mütevellisi olarak görevlendirilmesi istenilmektedir. Bu şekilde haraket edilmesi için emir yazılmıştır (SAD 1: 1/1). Bazı hükümlerde ise vakıf senedinde olmamasına karşın haksız görevler oluşturulduğu görülmektedir. Hatta vakfın büyüklüğü ile görevlilerinin sayısı doğru orantılı olduğu için bazı vakıflarda birden fazla görevin usulsüzce oluşturulduğu görülmektedir. Örneğin, Gümüş kazasında Halil Paşa vakfında, vakıfla alakaları olmadığı halde bazı kişiler ferraşlık, cibayet, kitabet ve türbehanlık görevleri ortaya çıkarıp haksız yere pay alarak vakfın zarar görmesine neden olmuşlar konu divana taşınmış ve neticede haksız uygulamaların durudulması istenmiştir (SAD 1: 92/5).

2.2.2.4.Vakıf işlerine müdahale ile ilgili hükümler

Vakıf işlerine müdahale edilmesine ilişkin 19 adet hükme rastlanmıştır. Hükümlerin bir kısmının vakıfda var olan görevlere bir kısmının da vakfın gelirine dair işlere yapılan müdahalelere yönelik olduğu görülmektedir. Örneğin,

Gümüş kazasındaki Şeyh Musluhiddin vakfının mutasarrıfı olan İsmail, dışarıdan dahil olmaya gerek olmadığı halde Mustafa adlı birisinin kadıdan aldığı sahte hüccetle vakıf işlerine müdahale ettiğinden şikayetçi olmuş, bunun üzerine müdahalenin kaldırılması için emir yazılmıştır (SAD 1: 41/6). Bir başka hükümde ise, Köprülü Mehmed Paşa vakfına bağlı olan Gümüş kazasının Hacı adlı köyünün Yenice mezrasının mutasarrıfı vergisini ödediği halde kasabada bulunan Sipah mahallesi ahalisi, yine o bölgede olan Moğardaz adlı köyün arazisi olmayıp vergi vermek gerekmediği halde buralar içinde kendisinden haksız vergi talep ederek vakıf işlerine karıştıklarından davacı olmuştur. Bu haksız uygulamanın sonlandırılması için merkezden emir gönderilmiştir (SAD 1: 32/4).

2.2.2.5.Vakfın tevliyeti ile ilgili konular

Tevliyet, vakfı idare etme vazifesi yerine kullanılan bir tabirdir. Bu görev sebebiyle berat verilir ve verilen berata “tevliyet beratı” denilirdi (Pakalın, 1993:484-485). Tevliyetle ilgili hükümler arasında vakıf evlatlığıyla ilişkili haksız müdahaleler olabildiği gibi vakfın işlerini kolaylaştırmak amacıyla yapılan değişiklikleride içeren hükümler de mevcuttur. Öneğin, Sivas’a bağlı Emirhan köyünde Mehmed Efendi’nin bir göz değirmen vakfının tevliyeti birçok kişide olması hasebiyle işlerde güçlük çıkmasından dolayı tevliyetnin hissedarlarının talebi üzerine, içlerinden en yaşlısına verilmesi istenmiştir. Bunun üzerine emir gönderilmiştir (SAD 1: 115/2). Bir başka örnek ise Tokat’ta Ayas Ağa vakfının mütevellisi, Rabia adlı bir yabancının evladiyet iddiasıyla tevliyete karıştığından şikayetçi olmuştur. Haksız müdahalenin durdurulması için emir yazılmıştır (SAD 1: 153/4).

2.2.2.6.Vakıf görevlilerinin ücretleri ile alakalı hükümler

Bu konuya dair hükümler genellikle vakıfda herhangi bir çalışanın ücretinin ödenmemesi ya da eksik ödenmesi gibi hususları içermektedir. Örneğin, Sivas Sultan Alaaddin cami vakfının imam, müezzin ve kayyumları, vakfın mütevelli vekilleri ve mültezimleri tarafından ücretlerinin tamamen ödenmemesi bir yana karışık mahsul vermeyi teklif etmelerinden dolayı şikayetçi olmuşlardır. Buna mukabil görevlilerin haklarını alabilmeleri için emir gönderilmiştir (SAD 1: 69/1). Bazı hükümlerde ise bölgenin idari memurlarının vakıf çalışanlarının ücretlerine müdahaleleri görülmektedir. Örneğin, Eski silahdar Bıyıklı Mustafa Paşa’nın Bozok kazasına bağlı Divani adlı köyde yaptırdığı caminin çalışanları ücretlerini Tokat mukatası malından almaktadırlar. Fakat ücretlerini Tokat voyvodasından istediklerinde voyvoda’nın bunlara 30-40 para noksan verip kendine pay çıkarmak istemesinden davacı olmuşlardır. Çalışanların ücretlerinin tamamen ödenmesi için hüküm yazılmıştır (SAD 1: 144/2).

2.2.2.7.Diğer hükümler

1 Numaralı Sivas Ahkâm Defteri içerisinde, incelenen vakıf hükümlerinin bir bölümü belirli bir gruba dahil edilmiştir. Bunlar genellikle hüküm sayısı 1 ya da 2 olup 3’ü bulmayan konularla ilgili olduklarından “diğer hükümler” başlığı altında toplanmıştır. Bu hükümlerden 2 tanesi vakıf ortaklarının haklarına razı olmaması ile alakalıdır. Birincisi, Niksar Ahi Nahçivan zaviyesinin meşihat görevinin sahibi Şeyh Osman’ın hissesi ile ilgili olan hükümdür (SAD 1: 204/3). Diğeri ise Es-Seyyid Hacı Çelebi bin Adil Çelebi vakfının evlatları arasında yaşanan hisse paylaşımına dair hüküm suretidir (SAD 1: 242/1). Bunların dışında ise Geldigelenabad nahiyesine bağlı Kerbansaray köyünün malikane geliri için mutasarrıfı tarafından yapılması istenen tahkik (SAD 1: 224/1), Sivas’a bağlı

Akpınar köyünün divani gelirinin vakfa aktarılması ve vakıfdan nakit olarak divani tarafına ödenmesi (SAD 1: 129/3), vakıf görevlisinden haksız vergi taleb (SAD 1: 213/3), vakıfdan haraç alma (SAD 1: 43/3), vakıf malını zimmete geçirme (SAD 1: 148/2), cürm-i cinayet gelirine elh-i örfün müdahalesi (SAD 1: 54/4), vakıf malının ferağında mütevelli izninin gerekliliği ( SAD 1: 56/5), vakıf hisselerinin borçludan tahsil edilmesi (SAD 1: 205/2), vakıf gelirinin evlatlara ödenmesi (SAD 1: 196/4), vakıf hissesi iddiasıyla malikane hissesine müdahale (SAD 1: 190/3), vakıf mahsulünün eski mütevelli kaymakamının zimmetinde kaldığı iddiası (SAD 1: (M)222/5),vakıf malının eski mütevelliden alınması (SAD 1: 255/3) ve tımar gelirine vakıf müdahalesi (SAD 1: 260/1) ile alakalı hükümler bulunmaktadır.

2.2.2.9.Alacak verecek davaları

Alcak verecek davaları ile ilgili toplam 14 tane hüküm tespit edilmiştir. Bu hükümlerin bazıları vakıf çalışanları arasında olduğu gibi bazıları da vakfın alacağı ile ilgili davalardır. Örneğin, Sivas Ahi Ali zaviyesinin mütevellileri Seyyid Hasan ve Seyyid Hüseyin, vakfın eski mütevellilerinin zimmetlerinde kalan vakıf malını almak istemişler, fakat kendilerine verilmediğinden şikayetçiolup, bunun eski mütevellilerden alınmasını talep etmişlerdir (SAD 1: 26/2). Diğer bir örnekte deeski Vezir Süleyman Paşa vakfının evladiyet vazifesinin mutasarrıfı olan Aişe Hatun, vakıf mütevellisi Ali’de 4 yıllık alacağı olup, onun vermemesi üzerine davacı olmuştur. Aişe’nin hakkının alınması için hüküm sureti gönderilmiştir (SAD 1: 243/3) diğer alacak verecek davalarıda bu minval üzeredir.

2.2.2.10.Vakıf görevlilerine dair meseleler

İncelemeye tabi tutulan hükümler içerisinde vakıf görevlilerine dair meseler arasında vakıf çalışanlarının birbirlerinin işlerine veya birbirlerinin ücretlerine karışmaları yüzünden kaynaklanan meseleler vardır. Örneğin, Tokat’ta bir vakfa ait olan Paşabağçesi adlı kiralık bahçe mutasarrıflar tarafından 335 gruşa kiraya verilmiş, fakat vakfın mütevellisi duruma karışarak huzursuzluk çıkarmış ve bunun durdurulması için merkezden emir gönderilmiştir (SAD 1: 214/1). Ayrıca bazı hükümlerde de vakıf evlatları ile vakıf çalışanları arasında yaşanan problemler görülmektedir. Örneğin, Fağfur Paşa vakfı evladından Fatıma ve Emine adlı hatunlar hisseye mutasarrıf oldukları halde vakıf mütevellisinden 2 yıllık alacaklarını tahsil edemekdikleri için davacı olmuşlardır. Hanımların haklarının ödenmesi yönünde hüküm yazılmıştır. Bu hüküm defterde peş peşe iki kez yazılmıştır (SAD 1: 225/4) (SAD 1: 226/1). Bir başka hüküm suretinde ise Divriği’de Hacı Satılmış adlı birisinin yaptırdığı mescidin imamı, mütevelli tarafından ödenen ücrete razı olmadığından sorun çıkmış ve sorunun ortadan kaldırılması istenmiştir (SAD 1: 234/3). Tüm bunların dışında Yörgüç Paşa camisi üzerine konan 69 vukiyye4

kurşuna caminin hatibi, kayyumu ve bazı yabancıların haksız el koymaları (SAD 1: 139/3) gibi ilginç hükümlerde mevcuttur.

2.2.2.11.Vakıf köylüleri ile ilgili meseleler

Vergilerini vakıflara ödeyen köylülerle ilgili pek çok dava hükümlerde yer almaktadır. Bu konuların kimi zaman köylünün toprağı izinsiz terk etmesi kimi zamanda yerel yöneticilerin köylüye karşı haksız uygulamaları gibi normalde çok

4

Okka; kıyye, vukıyye gibi adlarla da anılan ve Osmanlı dönneminde kullanılan bir ağırlık ölçüsüdür. Kaynaklarda ufak tefek farklılıklar dışında esasında 400 dirhemdir. Bu ölçeğin kilogram karşılığı 1,22 ila 1,28 kg arasında değişmektedir. Bkz. Ünal Taşkın, Osmanlı Devleti’nde

kullanılan Ölçü ve Tartı birimleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal

fazla görülmeyen hususlar olduğu görülmektedir. Örneğin, Eskisofular adlı köyünün gelirlerinin gittiği Şeyh Hızır Veli zaviyesinin zaviyedarları, vergi mükellefi olan bazı köylülerin kendi köylerinden kalkıp başka köylere yerleştiklerinden şikayette bulunmuşlardır. Köylülerin kendi köylerine geri dönmeleri konusunda merkezden hüküm gönderilmiştir (SAD 1:65/2). Başka bir hükümde de Sivas Şeyh Çoban zaviyesi vakfına ait olan İmren adlı köyün ahalisi ve kethüdası gelip, Rişvan aşiretinden birisinin yanına 70-80 kadar atlı alarak bunların köylerini yağmalayıp, birkaç kişiyide zorla dağa çıkarıp paralarını aldıklarından şikayetçi olmuşlardır. Bu durumun düzeltilmesi ve aldıklarının tahsil edilmesi için hüküm sureti gönderilmiştir (SAD 1: (M)21/2). Bunların haricinde Hazreti Veysel Karani vakfının mütevellilerinin vakfa ait olan bazı köylerdeki köylülerin öşür ödemeye karşı çıktıklarından dolayı davacı olduklarını gösteren hükümde mevcuttur (SAD 1: 209/3).

2.2.2.12.Vakıf binalarına ilişkin hükümler

Vakıf binalarına ilişkin hükümlerde oldukça farklı konularla karşılaşılmaktadır. Bunların içerisinde bazı vakıf mallarının istibdal istemi ya da istibdaline karşı çıkılması, vakıf malının kiracıdan alınması, vakıf malına usulsüz bina yapılması, vakıf alanına bina yapılması için izin istenmesi gibi çeşitli hükümler yer almaktadır. Birkaç örnek vermek gerekirse, Gedegra Sultan Pınarı mahallesinde bulunan vakıf camisinin yanına aklı başında olmayan birisi debbağhane kurup civara zarar verdiği için konu divana taşınmış ve zararın ortadan kaldırılması istenmiştir (SAD 1: (M)222/5). Bir başka hüküm de Kızılırmak üzerinde bulunan Hürcü Hüseyin köprüsü için Kayseri ve Sivas kadıları tarafından verilen görevlendirmelerle ilgilidir (SAD 1: 194/2). Bunların dışında, ulemadan Mevlana Şeyh Mehmed Bafra Hakulu camisinin bitişiğinde

kütüphane kurup ve içerisine 100 adet kitap koyduktan başka, yine cami avlusunda fakirler için 7 adet odayı kendi malından inşa etmek için izin istediğine dair hüküm de bulunmaktadır(SAD 1: 92/6)

2.2.2.12.Vakıf evlatlarının müdahaleleri ile ilgili hükümler

Osmanlı Devleti’nde vakıfların birçok çeşidinin olduğu bilinmektedir. Bunlardan bir tanesi de zürri (evlatlık) vakıflarıdır. Evlatlık vakıf, vakfedilen malın gelirinden vakfedenin zürriyetinden olanların faydalanmasını amaçlayan vakıf türüdür. Vakfeden kişi önce kendisine, sonra evlatlarına, daha sonrada bir hayır amacına yönelik vakıflar kurabilir. Fakat buradaki asıl amaç aile adına vakfedilen bir mülkün, daha sonra vakıf mirasçıları tarafından parçalanmasının önüne geçilmesi ve böylelikle nesiller boyu bütün haliyle kalabilmesidir (Öztürk, 1983: 84). İncelenen hükümler içerisinde de bunun yansımaları görülmektedir. Örneğin, Komanat nahiyesine bağlı Omala köyünün malikane gelirinin gittiği Ayas Ağa vakfı evladından Ömer, amcası Mehmed’in ben vakfın birinci derece evladındanım diyerek gelirine müdahale etmesinden şikayetçi olmuştur. Sonuçta Mehmed’in müdahalesinin haksız olduğuna karar verilip bu yönde hareket edilmesi için emir gönderilmiştir (SAD 1:18/4). Bu konu için (SAD 1: 43/5; 53/1; 148/4; 158/4; 192/3; 206/1; 250/2; 282/5)’ deki hükümler diğer örneklerdir.

2.2.2.13.İltizam usulüne dair hükümler

İltizam, özel bir şahsın devlete ait herhangi bir geliri toplamayı belirli bir yıllık bedel karşılığında üzerine alması demektir. Bu işi yapan kişiye mültezim denir. Zirai toplumun hakim olduğu dönemin yaygın bir uygulaması şeklinde İlkçağ’dan XX. yüzyılın başlarına kadar dünyanın pek çok ülkesinde kullanılmış bir vergilendirme metodudur (Genç, 2000: 154). Bu sistem vakıf gelirlerini toplamak içinde kullanılmıştır. İncelemeye tabi tutulan vakıf hükümleri içerisinde

iltizam sistemiyle ilgili hükümlere rastlanmıştır. Bunlar genellikle vakfa yeni bir mültezim tayini veya mültezimin vakfa müdahalesi gibi konuları içermektedir. Örneğin, Köprülü Mehmed Paşa vakfına bağlı Hacıköy ve vakfın diğer köyleri Mehmed adlı kişiye iltizam edilip ve bu konu için kendisine resmi belge verildiğini anlatan bulunmaktadır (SAD 1: 11/5). Başka bir örnek ise Ali Paşa vakfının gelirleri içerisinde olan Balıkçıhisar adlı köyün gelirlerine civarda bulunan bazı köylerin mültezimleri tarafından yapılan fuzuli müdahaleye dairdir(SAD 1: 91/2).

2.2.2.14.Vakfın başkasının gelirine müdahalesi

Vakfın başkasının gelirine müdahalesi konusuyla alakalı olarak karşılaşılan hükümlerin hepsi, bir köy veya belirli bir bölgenin gelirlerinin birden çok yere paylaştırılması neticesinde vakfın ya da vakıf çalışanlarının diğer gelirlere müdahale etmesine ilişkindir. Örneğin, Zile’ye bağlı Özükavak nahiyesinin köylerinden Hisarözü adlı köyün divanisi tımar, malikane gelirinin sülüs5

hissesi mülk, sülüsan6hissesiMedine-i Münevvere vakfına ve 2/3 ‘ünden 620 akçe Mustafa adlı kişiye ait olduğu halde vakfın mültezimi vakıf hissesiyle yetinmeyerek, 620 akçelik geliride aldığından Mustafa şikayetçi olmuştur. Neticede vakfın 620 akçeyi haksız aldığı kararına varılarak durumun düzeltilmesi istenmiştir (SAD 1: 237/2).

5 Sülüs: üçte bir demektir( Devellioğlu, 2007: 970)

6

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1 NUMARALI SİVAS AHKÂM DEFTERİNDE YER ALAN VAKIF

Benzer Belgeler