• Sonuç bulunamadı

Hükümet Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Hüseyin Çelik ile 04.01.2016 Tarihli Mülakat

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

58. Hükümet Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Hüseyin Çelik ile 04.01.2016 Tarihli Mülakat

1) Sayın Bakanım 1 Mart 2003 Tezkeresi sürecinde bazı AK Parti milletvekillerinin kararsız oldukları gözlemlendi. Nitekim AK Parti grubunda dahi tezkereye muhalif bir kanat oluştu.Sizce bu durumun ortaya çıkmasında neler etkili oldu?

1 Mart Tezkeresi’ne muhalif olanlardan birisi de Sayın Gül’ün kurduğu 58.Hükümet Kültür ve Turizm Bakanı olan bendim. O dönem partinin genel başkanı olan ama Başbakan olmayan Sayın R. Tayyip Erdoğan’ı parti merkezinde ziyaret ettim. Görüşmemizde bu tezkerenin reddedilmesi gerektiğini gerekçelerimle kendilerine anlattım. Tayyip Bey tezkerenin geçmesi gerektiğini düşünüyordu. Ben ve bazı arkadaşlarımız ise geçmemesi gerektiğini düşünüyorduk. Sebep şuydu, ABD’nin Irak’a saldırması ve işgal etmesi haklı bir sebebe dayanmıyordu. Bu bir kirli savaştı ve Türkiye’nin bu kirli savaşa alet olmaması gerektiğini düşünüyorduk. Tayyip Bey ve bazı arkadaşlarda ise eğer biz bu savaşın dışında kalırsak Irak’ta söz sahibi olamayız ve Kuzey Irak’ta PKK zemin bularak güçlenir endişesi vardı. Bu konu Bakanlar Kurulunda gündeme geldiğinde ben Sayın Gül’e dedim ki ben bu 1 Mart Tezkeresi’ne oy vermeyeceğim. Çünkü ben meseleyi vicdanım ve aklımın süzgecinden geçirdim ve tüm bu veriler ışığında kabul edemeyeceğim. Sayın Gül ise bu kararın TBMM’ye ait olduğunu tıkayıcı olmayıp kararın Meclis’e bırakılması gerektiğini ifade etti. Bizde Sayın Başbakan’ın telkinleri doğrultusunda tezkereyi imzalayarak TBMM’ye gönderdik. Bakanlar Kurulu’nda tezkereye benden başka itiraz eden iki isim daha vardı. Bunlar Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır ve Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın’dı. Hatta oylama esnasında ben il dışında olduğum için benim yerime oy kullanmasını Sayın Yalçınbayır’dan rica ettim ve ret oyu kullanmasını istedim. O da benim yerime ret oyu kullandı. Çünkü yine tekrarlayayım bu savaş haklı bir sebebe dayanmıyordu. Düşünün uzak diyarlardan bir adam gelip size diyor ki, bana balkonunuzu kiralayın ve ben buradan sizin komşunuzu vuracağım. Siz buna evet der misiniz? ABD’nin istediği de tam olarak buydu.

115

Binlerce kilometre uzaktan gelip bizim kapı komşumuzu, bizim üzerimizden vuracak ve sonra çekip gidecekti. Çünkü başlatmış olduğu savaşta bölgede ve dolayısıyla ülkemizde bir istikrarsızlığa neden olacak ve komşumuzu bize düşman edecekti. Bu durum kabul edilemezdi.

2) Bildiğiniz üzere tezkere sürecinde ABD’ye karşı gerek ulusal gerekse uluslararası büyük tepki vardı. Bu durum Meclis’in kararında etkili oldu mu?

Tabi ki oldu. Bilindiği üzere ABD gerek Vietnam’da gerek Afganistan’da büyük can kaybı ve acılara neden olmuştur. Huzur, barış ve demokrasi götüreceğini ifade ettiği her bölgeye kan ve gözyaşından başka bir şey götürmemiştir. Bu durum da ABD’ye karşı büyük bir tepkinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim tezkerenin reddedilmesinden sonra ABD Büyükelçisi Sayın Pearson beni ziyaret geldi ve tezkerenin neden kabul edilmediğini sordu. Çünkü onlar da tezkerenin geçmesini çok arzuluyor ve geçeceğinden emin bir şekilde işgal gününü bekliyorlardı. Görüşmemizde kendilerine dedim ki, bildiğiniz üzere ben TBMM Türk-Amerikan Dostluk Grubu üyesi olarak ben bile bu tezkereyi ret ettiğime göre birilerinin durup bir düşünmesi gerekiyor. Siz dünyanın neresine müdahale ettiyseniz orada yüzlerce, binlerce yetim, dul kadınlar, kan ve gözyaşı bıraktınız. Oraya barış, özgürlük ve barış gelmedi. Siz her sorunu Red Kit gibi silahla çözeceğini sanmaktasınız. Siz 3. Dünya ülkelerinden neden hiç sevilmediğini, imajınızın neden bu denli kötü olduğunu giç merak ettiniz mi? Kendi ulusal menfaati için dünyanın her bölgesinde egemenlik kurmak isteyen ABD, özellikle Ortadoğu bölgesinde hegemonyasını tesis etmek istemektedir. Bu amaçla bölgede ‘‘müttefik’’ olarak adlandırdığı ülkelerle işbirliği yapmak istemekte karşılığında da yeri getiremeyeceği ya da getirmeyeceği birçok vaatte bulunmaktadır. Örneğin Afganistan işgalini protesto eden Pakistan halkını yatıştırması için P. Müşerref’e birçok vaatte bulunan ABD idare, istediğini elde ettikten sonra vermiş olduğu sözleri tutmayarak, P. Müşerref’i yüz üstü bırakmıştır. Yine Ortadoğu’da ABD’nin en sadık müttefiklerinden olan İran Şahı’nın başına gelenler hepimizin malumudur. 1979 İran İslam Devrimi’nin ardından ABD, İran Şahı’nı bırakın korumayı ülkesine dahi sokmamıştır. ABD’nin bölgeye demokrasi ya da barış götürmek gibi bir derdi yoktu. ABD sadece ulusal menfaati için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyor. Dünya üzerinden Irak’tan başka monarşiyle yönetilen pek çok ülke vardır. Ancak

116

ABD, diktatör benim diktatörümse iyidir anlayışıyla hareket ettiği için inandırıcı olmamaktadır. Velhasıl ABD’yi Irak’a götüren özgürlük ve demokrasi değil para ve petrol kokusu olmuştur. İşte biz tüm bu tecrübelerle bu tezkerenin TBMM’den geçmemesini şükürler olsun ki engelledik.

Ülke ve Meclis içerisindeki ABD’ye oluşan karşıtlığın en önemli nedenlerinden birisi de ABD’nin Türkiye ve Türk halkına takınmış olduğu tavırdı. Öyle ki henüz tezkere kararı çıkmadan ABD birlikleri Çorlu’dan Batman’a kadar bizim birçok havaalanımıza yerleşmeye hazırlanmıştı. Yani ABD idaresi Türkiye’ye tabiri caizse çantada keklik olarak görüyorlardı. Öyle ki TBMM Başkanı Bülent Arınç dahi ABD’nin bu tavrını eleştirimiş ve tezkerenin haklı bir sebebe dayanmadığını ifade etmiştir. Esasen o zaman aklıselim sahibi hangi arkadaşımızla konuştuysak bu tezkere geçmemeli diyordu. Nitekim yaklaşık 100 kadar AK Parti’li milletvekili tezkerenin geçmemesi yönünde oy kullanmıştır.

3) Ak Parti liderlerinin tezkere kararında parti grubunu özgür bırakması aslen onların da tezkereye karşı olduklarının bir göstergesi olabilir mi?

Hayır, aksine Sayın Genel Başkan R. Tayyip Erdoğan, parti grubunu yönlendiriyordu ve tezkerenin geçmesi gerektiğini AK Partili milletvekili arkadaşlarımıza ifade ediyordu. Yani kimsenin AK Parti milletvekillerini serbest bıraktığı yoktu. Zaten gizli oylamada bağlayıcı grup kararı alamazsınız. Yani kimse gelip de o perdenin arkasında siz ile vicdanınız ve Allah arasına giremez. Dolayısıyla gizli oylamaydı ve milletvekili arkadaşlarımız akıllarının ve vicdanlarının sesine kulak vererek, tezkereyi reddettiler.

4) Türkiye’nin o dönem içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve tezkerenin kabul edilmesi halinde ABD’nin, Türkiye’ye sağlayacağı ekonomik yardımlar, tezkere kararında hangi düzeyde rol oynadı?

ABD bize sürekli ekonomik ve siyasi vaatlerde bulunuyor, bunun karşılığında ise 1 Mart Tezkeresi’nin bir an önce Meclis’ten geçirilmesini istiyordu. Özellikle yapacağı ekonomik

117

yardım paketlerini pazarlık gücü olarak elinde tutan ABD Heyeti, bu sayede Türkiye’den beklediği desteği kayıtsız şartsız alacağını umuyordu. Ancak işin özü para değil güvenlik ve istikrar temelliydi. Bu doğrultuda kaygının ekonomik olduğu görüşünde değilim. İfade ettiğim gibi Tayyip Bey ve tezkerenin geçmesini isteyen diğer arkadaşlar, özellikle Irak’taki PKK terör örgütü ve bölgede kurulması amaçlanan Kürt devleti endişeleri nedeniyle tezkerenin geçmesini ve bu doğrultuda Türk askerinin kuzey Irak’a girmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Denklemin dışında kalınırsa, bölgede söz sahibi olunamayacağını düşünüyorlar. Yani mesele ABD’nin Türkiye’ye sağlayacağı ekonomik yardım paketleri meselesi değildi.

5) Bilindiği üzere Kurdistan bölgesel yönetim lideri Mesut Barzani, tezkere oylamasından önce, TBMM’de kararın geçmeyeceğini nitekim Meclis’te 75 milletvekilinin kendi lehlerine oy vereceğini ifade etmişti. Size M. Barzani’nin Meclis’teki milletvekilleri üzerindeki etkisi ve rolü nasıl olmuştur?

Bana göre Barzani’nin rolü ve etkisi sıfırdı. Barzani’nin kastetmiş olduğu vekillerden kasıt Türk ya da Kürt asıllı olmaları ise size şöyle ifade edebilirim ki, tezkereye hayır oyu veren 3 bakandan ikisi Kürt değildi. Ben Kürt asıllıydım ancak Sayın Yalçınbayır ve Aydın Kürt değillerdi. Nitekim oy veren arkadaşlarımızın hiçbirinin böyle bir kaygısı yoktu ve bu söz konusu dahi değildi.

6) Söz konusu tezkere sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tezkereye yönelik tutumları nasıldı?

Askerler tezkerenin geçmesini istiyordu. Onlar da özellikle terörle mücadelede Türkiye’nin elinin güçlü olması için tezkerenin kabul edilmesini ve bu çerçevede kuzey Irak’a girilmesini istiyorlardı. Dolayısıyla ordu da tezkerenin geçmesi yönünde bir duruş sergilemiştir.

118

7) Son olarak 1 Mart Tezkeresi geçeydi Türkiye’nin terörle mücadelesi hangi düzeyde olurdu?

Bence hiçbir düzeyde olmazdı. 1 Mart Tezkeresi geçseydi, Türk askeri kuzey Irak’a girer ve Kandil’i temizleyerek PKK terör örgütünü büyük ölçüde bitirirdi diyorlar. Bu son derece yanlış bir düşüncedir. Öncelikle PKK terör örgütünün tek ayağı kandil değil ki. PKK’nın hem Türkiye içinde hem Suriye’de hem İran’da hem de çeşitli Avrupa ülkelerinde yapılanması olduğunu biliyoruz. Yıllarca Öcalan’ın Suriye’nin Bekaa Vadisi’nde kaldığını hatırlayalım. Yani tek faktör kuzey Irak değildi. Nitekim ben tezkerenin geçmesiyle terör sorununun sonlanacağı kanaatinde o gün de değildim bugün de değilim. Örneğin günümüz konjonktürünü ele alalım. Türkiye şuan IŞİD’e karşı savaşan koalisyon güçlerinin arasında olmasına rağmen ABD özellikle PYD meselesinde inisiyatifi bize bırakıyor mu? Yani o yüzden gerçekleşmemiş bir durum hakkında tezler ortaya koymak çok doğru değil.

119 Ek 2

57. Hükümet FP Milletvekili Sayın Oya Akgönenç Muğisuddin ile 07.01.2016 Tarihli