• Sonuç bulunamadı

2. GENELBİLGİLER

2.3. Akut Stres Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu

2.3.10. Gidiş ve Sonlanım

TSSB‟ nin gidiş ve sonlanımı travma öncesi, travma sırası ve sonrasındaki etkenlere bağlı olarak değişmektedir(15).

Travma Öncesi Etkenler: Bireyin demografik özellikleri, psikiyatrik öykü, ailede psikiyatrik hastalık olup olmaması, boşanma, işsiz kalma, bir felakete, şiddete veya işkenceye maruz kalma vs.

Travma Sırasındaki Etkenler: Maruz kalınan travmanın, yaşanılan korku ve dehşetin şiddeti, yaşamı ne ölçüde tehdit ettiği, bireyin kontrol düzeyi ve zihinsel hazırlığı vs.

Travma sonrası Etkenler: Temel gereksinimler ve bunların nasıl karşılandığı, fiziksel ve ruhsal kaynakların kaybı, bireyin başa çıkma yöntemleri, toplumsal destek düzeyi ve retravmatizasyonun varlığı vs.

Kabuslar, zorlayıcı düşünceler, flashbackler, irritabilite, öfke patlamaları ve travmayı sembolize eden durumlarda fizyolojik tepkiler gösterme gibi pozitif semptomların ağırlıkta olduğu TSSB tablosu, anhedoni, amnezi, affektif küntlük, insanlara yabancılaşma ve kaçınma davranışları gibi negatif semptomların ağırlıkta olduğu TSSB tablosuna göre daha iyi bir prognoza sahiptir.

İyi prognoz göstergeleri; belirtilerin ani başlaması ve kısa sürmesi, hastalık öncesi işlevselliğin iyi olması, sosyal desteğin iyi olması, fiziksel yaralanma ya da tıbbi hastalığın olmaması, başka bir psikiyatrik bozukluğun olmaması ve madde kullanımının olmaması olarak değerlendirilir(148). Kronikleşme açısından bakıldığında farklı travma gruplarında veya aynı travmaya maruz kalan olgularda farklı kronikleşme oranları görülmektedir.

Genel nüfusta yapılan uzunlamasına çalışmalar, TSSB belirtilerinin yıllarca devam etme eğiliminde olduğunu göstermiştir. Kessler ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, TSSB tanısını karşılayan olguların 1/3‟ ünün on yıl sonra bile TSSB tanı kriterlerini karşıladığı gösterilmiştir(30). Davidson ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, TSSB geliştirenlerin %46‟ sında bozukluğun kronik hale geldiği belirtilmiştir(31). Özellikle yaralanmanın olduğu, tecavüz ve saldırıya maruz kalan kişilerde yapılan çalışmalarda(35,51,59), TSSB‟ nin kronik ve yüksek oranlarda olduğu gösterilmiştir. Politik şiddete ve işkenceye maruz kalan kişilerde yapılan araştırmalarda(149-152) da Kronik TSSB‟ nin yüksek oranları bildirilmiştir.

Travmanın şiddeti sadece TSSB oluşumunu değil aynı zamanda bozukluğun gidişini de etkiler. Bir okulun bahçesinde öldürücü bir silahla taranma deneyiminden 1 ay sonra bahçede olan çocukların %77‟ sinde, içeride olan çocukların ise % 67‟ sinde TSSB saptanmıştır(153).

TSSB riski travmanın tipi kadar, önceki travmaların tipi ve sayısı ile de değişmektedir. Breslau ve arkadaşlarının, önceki travmaların sonraki travmaları

izleyen TSSB riski üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmada, 19 tip travmayı sorgulayacak şekilde 2181 kişi ile görüşülmüştür. En yüksek TSSB gelişme riski şiddet içeren travmalara maruz kalanlarda saptanırken, en düşük risk sevdiği birinin travmaya maruz kaldığını öğrenenlerde bulunmuştur. Deneklerin travma yaşadıkları son 5 yıllık süre göz önünde bulundurularak, önceki travmaların sayısının TSSB gelişimi üzerindeki etkisine bakıldığında, önceden travmatik yaşantısı olmayanlarla, tek bir travmaya maruz kalanlar arasında TSSB gelişme riski açısından bir fark bulunmamıştır. Önceden iki, üç veya daha fazla travmatik olayla birlikte TSSB gelişme riskinin de arttığını göstermişlerdir. Önceki travmaların tipi söz konusu olduğunda, şiddet içeren travmatik yaşantı öyküsü olanlarda, şiddet içermeyen travmalara göre TSSB riski iki kat daha yüksek bulunmuştur(154).

Kadınlarda Kronik TSSB gelişme ihtimali erkeklerden dört kat daha fazladır.

Dul veya boşanmış kişilerde kronikleşme riski, evli olanlardan daha yüksek bulunmuştur. Yaşın etkilerini araştıran çalışmalarda, orta yaş kişilerin psikolojik problemler açısından en fazla riske sahip oldukları gösterilmiş, bu yaş grubunda sıklıkla görülen stresörlerin Kronik TSSB için bir risk faktörü olabileceği belirtilmiştir(155). Eğitim düzeyi de TSSB ile baş edebilmenin bir ölçüsüdür.

Yaşamın herhangi bir anındaki TSSB yayınlığı, eğitim düzeyinin artması ile önemli ölçüde azalır(35).

TSSB genellikle travmanın hemen ardından ortaya çıksa da, travmadan yıllar sonra bile gelişebilmektedir(156). Ancak “Gecikmiş Başlangıçlı TSSB” „nin geçerliliğini sorgulayan kimi araştırmacılar, bunların aslında geç tanı konulmuş TSSB vakaları ya da Eşik altı TSSB‟ nin alevlenmesi olduğunu öne sürmektedirler.

Solomon ve arkadaşlarının Lübnan Savaşı‟ ndan altı ay ve beş yıl sonra psikiyatrik yardım isteyen İsrail‟ li askerleri değerlendirdikleri çalışmada, vakaları beş grupta toplamışlardır: 1)Gecikmiş yardım arama %40 2)Eşik altı (subklinik) TSSB alevlenmesi %33 3)1973‟ teki Yom Kippur Savaşı‟ ndan kaynaklanan ve daha sonra iyileşmiş TSSB‟ nin reaktivasyonu 4)Geç başlangıçlı TSSB %10 5)TSSB dışındaki psikiyatrik bozukluklar %4.1. Geç yardım isteyenler, savaşa bağlı travmadan sonra hastalığın başlamasına karşın, semptomlar dayanılmaz hale gelene kadar bekleyen kişiler olarak yorumlanmıştır. Alevlenmiş subklinik ve Reaktive TSSB, evlilik sorunları, fiziksel hastalık ya da yedek askerlik için çağrılma gibi travmatik olmayan

çeşitli stresörlerden sonra ortaya çıkmaktadır. Gerçek gecikmiş başlangıçlı vakalarda bile, travmadan sonra en az birkaç semptomun görüldüğünü belirtmişlerdir(121).

TSSB olan kişilerin sıklıkla yetersiz veya uygunsuz tedavi aldıkları gösterilmiştir. Vakaların 1/3‟ ünde tedavi ne olursa olsun, bozukluğun kronikleştiği saptanmıştır(157). TSSB genellikle yaşam kalitesinde düşme ve fonksiyonel bozulma ile birliktedir. Vietnam Savaşına katılmış eski askerlerden TSSB tanısı almış olanların şimdi %35‟ i evsizdir, %50‟ si başta şiddet içeren suçlar olmak üzere çeşitli nedenlerden tutuklanmış ve 1985 yılına kadar dokuz bin kişi intihar ederek ölmüştür(158).

Benzer Belgeler