• Sonuç bulunamadı

Çalışmamıza Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Etik Kurul onayı (22/07/2014 tarih, 2014/14 toplantısı) alınarak başlanıldı.

Çalışmamıza Ağustos-Aralık 2014 ayları arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz hastalıkları polikliniğine ve retina birimine başvuran ve kliniğimizde katarakt cerrahisi uygulanması planlanan hastalar dâhil edildi. Hastalardan çalışmamız için ayrıntılı aydınlatılmış onam formu alındı.

Hastalardan ayrıntılı anamnez alındı, sistemik ve oküler hastalıkları kullandıkları ilaçlar, sigara içimi hikayesi bilgileri kaydedildi. Hastaların göz muayenelerinde Snellen eşeli ile en iyi düzeltilmiş görme keskinliği, airpuff tonometri ile göz içi basıncı ölçümü, biyomikroskopik ön segment ve fundus ayrıntılı muayenesi yapıldı. Katarakt tespit edilen hastalar dilate edilerek Oxford katarakt klasifikasyon ve gradeleme sistemi kriterlerine göre katarakt tipi ve gradelemesi yapıldı. Psödoeksfoliasyon, zonül dializi gibi katarakt cerrahisi için komplikasyon oluşturabilecek bulgular araştırıldı. Yaşlı hastalarda speküler mikroskopi ölçümü ile endotel sayısı ve morfolojisine bakıldı. Hastaların ayrıntılı fundus muayenesi yapıldı ve bulgular not edildi. Diyabeti olan bütün hastalara SD-OCT (Spectralis®, Heidelberg engineering, Heidelberg, Almanya) ile ölçüm yapıldı ve makuler ödem varlığı araştırıldı. Fundus muayenesinde diyabetik retinopati bulgusu olan hastalara katarakt cerrahisi öncesi fundus floresein anjiyografi çekilerek non-proliferatif ve proliferatif diyabetik retinopati ayrımı yapıldı.

Çalışma dışı bırakılma kriterleri:

 İnflamatuar ve romatolojik sistemik hastalığı olan (Romatoid artrit, Sarkoidoz vs.)

 Sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanan

 Travmatik kataraktlı

 Üveit ve keratit öyküsü olan

 Posterior-anterior sineşisi olan

 Antioksidan vitamin ve mineral takviyesi alan

 Malignite öyküsü bulunan

 Son 1 ay içinde intravitreal, subkonjonktival steroid/ anti- VEGF enjeksiyonu yapılan

44

 Lens kapsül bütünlüğü bozulmuş olgular çalışma dışı bırakıldı. Çalışmaya alınan katarakt hastaları 4 gruba ayrıldı:

1. Grup: Sistemik hastalığı olmayan kontrol grubu

2. Grup: Diyabetik retinopatisi olmayan diyabetik olgular 3. Grup: Non-proliferatif diyabetik retinopatili diyabetik olgular 4. Grup: Proliferatif diyabetik retinopatili diyabetik olgular

Operasyon planlanan günde hastalara operasyon öncesi her seferinde birer damla olmak üzere 3’er kere siklopentolat, tropikamid ve fenilefrin damla uygulanarak pupil dilatasyonusağlandı. Ön kamara örnekleri, operasyon başlangıcında 20 G’lik MVR bıçak ile açılan yan giriş sonrası ön kamaradan kanül yardımıyla yaklaşık 0,15 cc alınmış ve bekletilmeden -80 derece dondurucuya gönderilmiştir. Daha az örnek alınabilen hastalar çalışmaya dahil edilmemiştir.

TAS Ölçümü: Örneklerdeki antioksidanlar konsantrasyonlarıyla doğru orantılı olarak,

lacivert yeşil renkli ABTS (Etilbenzatiazolin Sulfonik Asit) radikalini renksiz ABTS formuna indirger. 660 nm dalga boyunda ölçülen absorbans değişiklği örneğin total antioksidan düzeyi ile ilişkilidir. Kalibratör olarak stabil antioksidan standart solüsyon, ticari ismiyle Trolox kullanılır, Trolox E vitamininin suda çözünür bir analogudur. Sonuçlar mmol Trolox Equiv. /L olarak ifade edilir. (Erel O, 2004)

TOS Ölçümü: Örnekteki oksidanlar ferröz iyon şelatör kompleksini ferrik iyona

dönüştürürler. Ferrik iyonu asidik ortamda kromojenle birlikte renkli bir kompleks oluşturur. Spektrofotometrik olarak ölçülen rengin yoğunluğu örnekteki oksidan moleküllerin total miktarı ile ilişkilidir. Kalibratör olarak Hidrojen peroksit (H2O2) ve ölçüm birimi litrede mikromolar H2O2 eqivalanı (µmolH2O2 equiv/L) olarak verilir (Erel O, 2005).

-80 C. de saklanan hümör aköz örnekleri, yukarıdaki prosedüre göre Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda Abbott Architect C16000 (Japan) tam otomatik biyokimya otoanalizöründe kolorimetrik yöntemle çalışıldı. TAS için RL 0017, TOS için RL0024 kodlu Rel Assay kitleri kullanıldı. Kitler, Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Koordinatörlüğü tarafından sağlanan maddi destek ile alındı.

45

OSI Ölçümü: [TOS(µmolH2O2 equiv/L)÷TAS (µmol Trolox Equiv. /L)] x100

TOS’un TAS’a bölünmesiyle elde edilir. OSI, oksidatif stresi gösteren bir parametredir. Hastaların HbA1c düzeyi ölçümü, kliniğimizde katarakt cerrahisi planlanan diyabetik hastalar için rutin yapılan bir tetkiktir. Çalışmamıza dahil edilen hastaların HbA1c ölçüm sonuçları retrospektif olarak tarandı.

İstatistiksel Analiz

Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS

(Statistical Package for Social Sciences) for Windows 18.0 programı kullanıldı. Frekanslar, ortalama, standart sapma, ortanca, minimum ve maksimum değerler hesaplandı. Çoklu ortalamaların karşılaştırılmasında normal dağılan değişkenler için ANOVA testi ve Bonferroni analizi uygulanırken, normal dağılmayan değişkenler için non-parametrik Kruskal-Wallis testi, 2 bağımsız grubun karşılaştırılmasında Mann Whitney U testi kullanıldı. Parametreler arası korelasyon Spearman korelasyon analizi ile yapıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.

46

BULGULAR

Çalışmamıza toplam 86 hasta dahil edildi. Hastalar 4 gruba ayrıldı:

 1.Grup (n:31 kişi): Sistemik hastalıkları olmayan hastalar,

 2. Grup (n:19 kişi): Diyabetik retinopatisi olmayan diyabet hastaları

 3. Grup (n: 17 kişi): Non-proliferatif DRP hastaları

 4. Grup (n: 19 kişi): Proliferatif diyabetik diyabetik retinopati hastaları

Yaşları 44-107 arasında değişen (ortalama yaş 66.48±11.31 yıl) katılımcıların 41’i erkek (%47.7), 45’i kadındı (%52.3). Erkek hastaların yaş ortalaması 64.4±9,4 kadın hastaların yaş ortalaması ise 68.4±12.6 idi. Kadın- erkek katılımcıların yaş ortalamaları arasında anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).

1. grubun yaş ortalaması 65.1±11.3, 2. grubun yaş ortalaması 68.4±16.7, 3. grubun yaş ortalaması 65.6±8.9, 4. grubun yaş ortalaması 67.4±6.5 bulundu. Çalışmaya katılanların ortalama yaşı 66.48±11.31 idi. Grupların yaş ortalamaları birbirleriyle karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmadı (p>0,05, ANOVA). (Tablo2)

Grup N Ortalama Yaş±SD p

Grup 1 Grup2 Grup3 Grup4 31 19 17 19 65.1±11.3 68.4±16.7 65.6±8.9 67.4±6.5 >0.05 (hepsi için)

Tablo2: Gruplarda yaş dağılımı

Çalışmamızda ortalama total anti oksidan seviye (TAS) düzeyleri sırasıyla 1. grupta 2.22±0.48 mmol/L, 2. grupta 1.98±0.59 mmol/L, 3. grupta 1.85±0.57 mmol/L, 4. grupta 1.78±0.4 mmol/L düzeyindeydi. Çalışmamızda 1. Gruptan 4. Gruba kadar giderek azalan TAS seviyeleri saptandı, TAS düzeyleri karşılaştrıldığında 1. Grup ile 2. Grup arasında anlamlı fark bulunamazken, 1. Grup ile diyabetik retinopati grubu(3 ve 4. gruplar) arasında anlamlı fark saptandı. 2, 3 ve 4. grupların kendi aralarında karşılaştırılmasında evre ilerledikçe TAS düzeyleri giderek azalmasına rağmen anlamlı fark saptanmadı. (Tablo 3)

47 N Minimum Maksimum Ortalama Std.

Sapma Anlamlılık

TAS:

GRUP 1 TAS 31 1,1 3,2 2,225 0,481 Grup 1-2: p:0.113

TOS 31 7,98 21,98 10,756 3,801 Grup 1-3: p:0.042

OSI 31 0,26 1,1 0,504 0,185 Grup 1-4: p:0.002

Grup 2-3: p:0.661

GRUP 2 TAS 19 0,9 3,4 1,984 0,596 Grup 2-4: p:0.223

TOS 19 8,28 28,11 15,477 6,661 Grup 3-4: p:0.639

OSI 19 0,25 3,12 0,913 0,692 TOS:

Grup 1-2: p:0.041

GRUP 3 TAS 17 0,6 2,7 1,852 0,572 Grup 1-3: p<0.001

TOS 17 8,5 31,89 17,572 7,215 Grup 1-4: p<0.001

OSI 17 0,34 4,59 1,21 1,071 Grup 2-3: p:1.00

Grup 2-4: p:0.981

Grup 3-4: p:1.00

GRUP 4 TAS 19 1,2 2,7 1,784 0,407 OSI:

TOS 19 8,41 33,41 18,043 6,252 Grup 1-2: p: 0.042 OSI 19 0,38 2,57 1,085 0,529 Grup 1-3: p:0.004 Grup 1-4: p<0.001 Grup 2-3: p: 0.244 Grup 2-4: p: 0.981 Grup 3-4: p:0.754

Tablo 3: Gruplarda TAS, TOS, OSI düzeyleri (TAS birimi:mmol/L, TOS birimi: µmol/L)

Çalışmamızda ortalama total oksidan status (TOS) düzeyleri sırasıyla 1. grupta 10.7±3.8 µmol/L, 2. grupta 15.47±6.66 µmol/L, 3. grupta ortalama 17.57±7.21 µmol/L, 4.grupta ortalama 18.04±6.25 µmol/L bulundu. Kontrol grubunda TOS düzeyleri, diyabetik gruplara (2,3 ve 4. Gruplar) göre anlamlı olarak daha düşük saptandı. Ancak, 2,3 ve 4. Gruplar arasında evre ilerledikçe ortalama TOS düzeyi artmasına rağmen anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). (Tablo 3)

Çalışmamızda ortalama oksidatif stres indeksi (OSI) düzeyleri sırasıyla 1. grupta 0,504±0,185, 2. grupta 0,913±0,692, 3. grupta ortalama 1,21±1,07, 4.grupta ortalama 1,085±0,529 bulundu. Kontrol grubunda OSI düzeyleri, diyabetik gruplara (2,3 ve 4. Gruplar) göre anlamlı olarak daha düşük saptandı. Ancak, 2,3 ve 4. Gruplar arasında evre ilerledikçe ortalama OSI düzeyi arasında anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). (Tablo 3)

Çalışmamızda diyabetik hasta gruplarında (Grup 2-3-4) evre ilerledikçe TAS düzeyinin azaldığı, TOS düzeyinin arttığı saptandı. Diyabetik hastalarda TAS ve TOS düzeyleri arasında Spearman korelasyon testi sonuçlarına göre anlamlı negatif korelasyon bulundu.

48 (p<0.001, Spearman korelasyon katsayısı:-0.475) Kontrol grubunun TAS ve TOS değerleri

arasında ise anlamlı korelasyon saptanmadı (p:0.346, Spearman korelasyon katsayısı: -0.175).

Grafik 1: Grupların total antioksidan kapasite (TAS) düzeyleri

Grafik 2: Grupların total oksidan stres (TOS) düzeyleri

0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20

GRUP 1 GRUP 2 GRUP 3 GRUP 4

TOS

49

Grafik 3: Diyabetik hastalarda TAS ve TOS düzeyleri arasında anlamlı negatif korelasyon (p<0.001, Spearman korelasyon katsayısı:-0.475)

Yaşın TAS ve TOS düzeylerine etkisi olup olmadığına bakmak için korelasyon analizi yapıldı. Yaş ve TAS arasında anlamlı korelasyon saptanmadı. (p>0.05, Spearman korelasyon katsayısı:0.05) Benzer şekilde yaş ve TOS arasında da anlamlı korelasyon saptanmadı. (p>0.05, Spearman korelasyon kasayısı:-0.08)

Diyabet hastalarının ilk tanı konmasından itibaren geçen süre ile TAS-TOS düzeyleri arasında anlamlı korelasyon saptanmadı (p>0.05, Spearman korelasyon katsayısı sırasıyla: -0.205 ve 0.179).

İnsülin kullanan diyabet hastalarının TAS düzeyleri ortalama 1.91±0.44, insülin kullanmayan diyabet hastalarının 1.85±0.64 saptandı. İnsülin kullanımının TAS düzeyi

50 üzerine anlamlı etkisi saptanmadı (p>0.05). TOS düzeyi ortalamaları insülin kullanan hastalarda 15.20±0.23, insülin kullanmayan diyabetik hastalarda 16.6±0.44saptandı. Gruplar karşılaştırıldığında gruplar arasında anlamlı fark saptanmadı. (p>0.05, Mann Whitney U testi)

2,3 ve 4. Gruptaki hastalarda HbA1c düzeyleri ortalamaları sırasıyla 2.grupta 7.57±1.98, 3. grupta 9.39±2.6 ve 4. grupta 8.69±1.15 düzeyinde ölçüldü. 2. grubun ortalama HbA1c değerleri 3. gruba göre anlamlı olarak daha düşük bulundu. 4. Grubun ortalama HbA1c düzeyleri 2. gruptan daha yüksek ve 3. Gruptan daha düşük olmasına rağmen aralarında anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). (Tablo 4)

(I) GRUP (J) GRUP Ortalama Fark (I-J) Std. Sapma Sig. 95% Güven Aralığı Alt Sınır Üst Sınır 2,00 3 -1.81875 0.69872 0.037 -3,5535 -0,0840 4 -1.11944 0.67904 0.318 -2.8053 0.5664 3,00 2 1.81875* 0.69872 0.037 .0840 3.5535 4 0.69931 0.67904 0.925 -.9865 2.3851 4,00 3 2 1.11944 0.67904 0.318 -.5664 2.8053 3 -0.69931 0.67904 0.925 -2.3851 .09865

Tablo 4: HbA1c ortalamalarının analizi(ANOVA testi)

2,3 ve 4. Grupların HbA1c ölçümleri ile TAS-TOS düzeyleri kıyaslandığında, HbA1c düzeyi ile TAS-TOS düzeyi arasında anlamlı korelasyon saptanmadı (p>0.05, pearson korelasyon katsayısı:-0.110).

1. hasta grubunda hipertansif olan (n:7) ve olmayan (n:24) hastaların TAS ve TOS düzeyleri ortalamaları arasında anlamlı fark saptanmadı. Tüm diyabetik hasta grupları (2,3 ve 4) içinde hipertansif olan (n:20) ve olmayan (n:35) hastaların TAS ve TOS düzeyleri ortalamaları arasında anlamlı fark saptanmadı. Tüm hasta grupları içinde hipertansif olan ve olmayan hastaların TAS-TOS düzeyleri arasında anlamlı fark saptanmadı (p>0.05, Mann Whitney U testi).

51

TARTIŞMA

Diyabetes mellitus, tüm dünyada yaygın olarak görülen, yüksek mortalite ve morbidite riski taşıyan bir hastalıktır. Diyabet, kronik metabolik bir bozukluk olduğu gibi aynı zamanda da artmış bir oksidatif stres durumudur (Kowluru A ve ark, 1997). Oksidatif stres membran lipidleri, proteinler ve DNA üzerinde hasarlanmaya yol açmaktadır, ayrıca artmış ROS düzeyleri de diyabetik retinopati patogenezinde yer alan pekçok metabolik bozukluğu tetiklemektedir (Mancino ve ark., 2011). Artmış oksidatif stres ve antioksidan kapasitede görülen değişikliklerin, diyabetin kronik komplikasyonlarının ortaya çıkışı ile ilişkili olabileceği de araştırmacılar tarafından vurgulanmaktadır (Pitkanen OM,1992).

Çalışmamızın sonuçlarına göre, diyabetik retinopatisi olsun veya olmasın diyabetik hastalarda hümör aközde TOS ve OSI düzeylerinin sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu ve diyabetik retinopatili hastalarda ise sağlıklı katarakt hastaları grubuna göre TAS düzeylerinin anlamlı olarak daha düşük olduğu gösterilmiştir. Bizim çalışmamız literatürde, diyabetik hastalarda hümör aközde Oksidatif stres indeksinin (OSI) ölçüldüğü ilk çalışmadır.

Oksidanlar fizyolojik şartlar altında konak savunması, proliferasyon, gen ekspresyonu, sinyal iletimi gibi hayati fonksiyonların devamı için gerekli olan moleküllerdir. Oksidanların aşırı üretimi veya yetersiz eliminasyonu sonucunda ‘oksidatif stres’ oluşur. Oksidatif stres artışı çeşitli doku ve hücrelerde tahribata ve yaşlanmaya yol açmaktadır. Oksidatif stresin diyabetik retinopati, katarakt, glokom, yaşa bağlı makula dejenerasyonu, otoimmün üveit, psödoeksfoliasyon sendromu gibi çeşitli oküler hastalıkların oluşumu ve progresyonunda rol oynadığı çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir(Oduntan OA ve KP Mashige, 2011).

Diyabete bağlı hipergliseminin kanda ve çeşitli dokularda oksidatif stres artışına yol açtığı, DNA, protein ve lipid moleküllerinde oksidasyona neden olduğu gösterilmiştir (Evans J.L. ve ark, 2001). Artmış oksidatif stres, bu moleküllerin fonksiyonunda bozulmanın yanı sıra hücresel yanıt mekanizmalarının bozulmasına yol açar. Diyabette artmış “ileri glikasyon son ürünleri (AGE)” oluşumunun insülin rezistansını artırdığı,insülin sekresyonunu azalttığı, inflamasyon markerlarını artırdığı ve bunun sonucunda diyabetik komplikasyonlara neden

52 olduğu gösterilmiştir. Retina dokusunda AGE birikiminin ve buna bağlı gelişen oksidatif stresin retinal hücrelerin fonksiyonlarında bozulmaya yol açtığı, retinal kapiller endotel hücreleri, retinal nöronlar ve glia hücrelerinde apoptozisi tetiklediği gösterilmiştir (Boehm Bve ark, 2004)

Hiperglisemide mitokondriyal ROS üretiminin arttığı gösterilmiştir. Oluşan mitokondriyal anormaliler irreversibl olup hiperglisemi kontrol altına alınıp normoglisemi sağlansa dahi mitokondriyal ROS üretimi devam etmektedir. Bu buruma ‘metabolik hafıza’ veya ‘legacy effect’ denmektedir (Kowluru RA, 2003). İnvitro hiperglisemi ile karşılaşan ARPE-19 retinal hücreler ve retinal perisitlerin normoglisemik ortamda ROS aşırı üretimine devam ettiği gösterilmiştir (Wu Y ve ark, 2014). Hiperglisemi, mitokondriyal RNA hasarına ve respiratuar chain enzimlerinde glikasyona neden olur, bunun sonucunda AGE oluşumu, protein kinaz C (PKC) ve Polyol yol aktivitesi artarak ROS üretiminde ve oksidatif streste artışa neden olur (Williams ve ark, 2013).

Artmış AGE ve oksidatif stres endotel hücre disfonksiyonuna, perisit kaybı ve nöronal ve glial hücre ölümüne, kan-retina bariyerinin fonksiyonunun bozulmasına neden olmaktadır.

Oksidatif stresin ve AGE’nin ayrıca platelet agregasyonunda artışa ve tromboza yatkınlığa, bunun sonucu olarak iskemiye yol açtığı, ekstraselüler matriks yapısını bozarak retinal hücre kaybını artırdığı ve büyüme faktörlerini indükleyerek retinal neovaskülarizasyonu tetiklediği gösterilmiştir(Jimenez B.Duran ve ark, 2009).Hayvan deneylerinde oksidatif stresin NADPH oksidaz aktivitesini artırarak, NADPH düzeylerini azalttığı, glutatyon redüktaz enzim aktivitesini azaltarak retinada inflamasyonu, vasküler adezyonu ve sızıntıyı artırdığı gösterilmiştir(Tawfik A ve ark, 2009)

Juan Li ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada diyabetik ketoasidoz(DKA) ve nonketotik hiperglisemisi (NKH) olan diyabetik hastalar ve sağlıklı kontrol grubu olmak üzere 3 grup oluşturulmuş. Örneklerde SOD, TAS, MDA, inflamasyon markerlerı olarak 8- iso-PGF2α , TNF-RI, IL-1β, TNF-α ve IL-6 bakılmıştır. DKA ve NKH hastalarına yoğun insülin tedavisi verilmiş. Yoğun insülin tedavisinden sonra hasta grubunda SOD ve TAS düzeyleri artarken MDA ve diğer inflamasyon markerları azalmış. Tedavi öncesi ve sonrası DKA ve NKH grubundaki hastaların SOD, TAS değerleri anlamlı olarak kontrol grubuna göre daha düşük bulunmuş. MDA ve diğer infalamasyon markerları ise hem tedavi öncesi hem tedavi sonrası anlamlı olarak daha yüksek bulunmuş Bu da hiperglisemi düzelse dahi

53 diyabetik hastaların plazmalarında oksidasyon markerlarının daha yüksek antioksidan markerların düzeyinin daha düşük olduğunu göstermektedir (J Li ve ark, 2014) Bizim çalışmamızda da diyabetik retinopatisi olmasa dahi diyabetik hastaların hümör aköz örneklerinde TOS düzeylerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Diyabetik farelerde retinadaki oksidatif stresin ana kaynağının yüksek glukoza maruz kalan fotoreseptör hücreler olduğu, bu hücrelerde süperoksid seviyelerinin arttığı gösterilmiştir (Yunpeng Du ve ark., 2013). Deneysel olarak indüklenmiş diyabet oluşturulan hayvanlarda antioksidan enzimler olan süperoksid dismutaz (SOD), glutatyon redüktaz, glutatyon peroksidaz ve katalaz düzeyleri azalmış olarak bulunmuştur. Bunun bir sonucu olarak bu hayvanlarda, antioksidan glutatyon düzeylerinin retinada azalmış olduğu saptanmıştır (Kowluru Renu A ve ark, 2007).

Kowluru ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada, daha önceden diyabeti olmayan 2 grup sıçandan bir gruba streptozosin diğer gruba da galaktoz verilerek 2 ay boyunca hiperglisemi oluşturulmuş. 2 grupta da retinopati gelişmiş, 2 ay sonra retinal süperoksit dismutaz, katalaz, glutatyon peroksidaz ve glutatyon redüktaz aktivitelerinde azalma saptanmış, ancak glutatyon sentezleyen enzimlerde etkilenme görülmemiştir. Yine Kowluru ve ark. tarafından yapılan ikinci bir çalışmada yine aynı çalışma grubu kullanılmış, 2 ayrı grup sıçanda streptozosin ve galaktoz ile 2 ay hiperglisemi oluşturulmuştur. Farelere hiperglisemi döneminde 2 ay vitamin C ve Vitamin E desteği sağlamışlar ve bir önceki çalışmalarında görüldüğü gibi antioksidan enzim seviyelerinde düşüş gerçekleşmemiştir (Kowluru RA ve ark, 1997).

Rani ve Mythili tarafından yapılan bir çalışmada 93 tip 2 diyabet hastasının ve aynı sayıda sağlıklı kontrol grubunun serumunda malondialdehit ve total antioksidan seviye düzeylerine bakılmış ve diyabetik hastalarda MDA düzeyleri, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek bulunurken, TAS düzeyleri anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur.

İngiltere’de yapılan bir çalışmada 87 tip 2 diyabet hastası ile 41 sağlıklı kontrol grubunun serum örneklerinde lipid peroksidasyon ürünleri (ROOH-), Vitamin E düzeylerine bakılmış. Diyabetik hastalarda lipit peroksidasyon ürünleri düzeylerinin kontrol grubuna göre

54 anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmış. E vitamini düzeyleri ise diyabetik hasta grubunda anlamlı olarak düşük seviyede bulunmuştur (Nourooz-Zadeh J. Ve ark., 1997).

Savu ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada ise, 15 tip 2 DM hastası ve 18 sağlıklı kontrol grubunun serumlarında total antioksidan kapasite düzeylerine bakılmış ve TAS, DM grubunda anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Bu çalışmanın bulguları serumda TAS düzeyi ölçümü yapılan diğer literatür çalışmalarıyla zıt sonuç göstermiştir.

Koca ve ark. tarafından ülkemizde yapılan bir çalışmada, diyabetli hastalarda serumda lipid peroksidasyonunun bir göstergesi olan malondialdehit (MDA), lipit hidroperoksit (ROOH) ve antioksidan enzimlerden süperoksid dismutaz seviyesi ölçüldüğünde, kontrol grubuna göre diyabetik hastalarda MDA ve ROOH’nin arttığı, SOD’un azaldığı saptanmıştır (Koca C. Ve ark, 2009).

Çalışmalarda oksidatif stresin ileri glukozilasyon son ürünlerinde (AGE) artışa neden olduğu, bu moleküllerin de VEGF düzeyinde artışa yol açtığı gösterilmiştir. VEGF bir oksidatif stres belirtecidir ve neovasküler diabetik retinopati oluşumunda rol aldığı gösterilmiştir (Yokoi M ve ark, 2005). Izuta ve ark, PDRli hastaların vitreus örneklerinde VEGF ile N-hexanoyllysine (bir lipid peroksidi) arasında anlamlı pozitif korelasyon saptamışlardır (Izuta H ve ark, 2010). Yokoi ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada 41 diyabetik retinopatili hasta ve 28 diyabeti olmayan hastadan vitreus örnekleri alınmış ve numunelerde ileri glukozilasyon son ürünleri, VEGF düzeyleri ve total antioksidan seviyeleri (TAS) çalışılmıştır. Vitreusta TAS düzeylerinin diyabetik hastalarda kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük olduğu bulunmuştur (p:0.01). Ayrıca TAS ile AGE ve VEGF düzeyleri arasında anlamlı negatif korelasyon saptanmıştır (p<0.01) (Yokoi M ve ark, 2005). Bizim çalışmamızda da benzer şekilde diyabetik hastalarda hümör aközde TAS ve TOS düzeyleri arasında anlamlı negatif korelasyon saptandı.

Mancino ve ark. 2011 yılında, 59 hasta üzerinde yaptıkları bir çalışmada hastaları 3 gruba ayırarak 1. grupta (n:10) vitreoretinal cerrahi uygulanan proliferatif diyabetik retinopati (PDR) hastaları, 2. grupta (n:9) orta non-proliferatif diyabetik retinopati (NPDR) hastaları ve 3. grupta (n:40) benzer yaş grubunda non-diyabetik ERM hastalarına yer vermişlerdir. Cerrahi sırasında vitreus, kan ve serum örnekleri alınmış ve tüm örneklerde total antioksidan status (TAS), malondialdehit düzeylerine ve serumda enerji dolum potansiyellerine (ECP) bakılmış

55 ve 3 grup arasında yapılan karşılaştırmada, PDR hasta grubunun vitreus ve ön kamara örneklerinde NPDR grubuna (sırasıyla p<0.001 ve p:0.032) ve kontrol grubuna göre (sırasıyla p:0.002 ve p:0.003) daha düşük TAS düzeyleri saptanmıştır. Vitreus MDA düzeyleri kontrol ve NPDR grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunsa da hümör aközde MDA düzeylerinde anlamlı fark bulunamamıştır. Serum örneklerinde de TAK düzeyleri açısından anlamlı fark bulunamamıştır.

Verdejo ve arkadaşları proliferatif diyabetik retinopatili hastalarda vitreusta Katalaz ve Süperoksid dismutaz enzim seviyelerine bakmışlar ve sağlıklı kontrol grubuna göre PDRli hasta grubunda daha düşük olduğunu bulmuşlardır (Verdejo C ve ark, 1999) Ancak retina daha fazla antioksidan savunma sistemlerine sahiptir ve tek tek ölçülen antioksidan maddeler total antioksidan düzeyini yansıtmamaktadır. Mancino ve ark. antioksidanların tek tek ölçümünün zor olduğunu, her antioksidanın farklı hastalarda hastalığın evresine ve antioksidanın kimyasal yapısına göre düzeylerinin farklı olacağını, bunun yerine bütün antioksidanların toplam kapasite düzeyini ölçen total TAK ölçümünün daha kullanışlı olduğunu öne sürmüşlerdir (Mancino ve ark., 2011). Young IS de bir biolojik sıvıdaki antioksidanların tamamını tek tek ölçmenin pratikte mümkün olmadığını hem de oldukça maliyetli olduğunu, bunun yetine total antioksidan kapasiteyi ölçmenin daha doğru ve kolay bir yöntem olduğunu belirtmektedir (Young IS, 2001).

Erel ve ark, TAS ile C vitamini, E vitamini, bilirubin ve serumdaki diğer antioksidan proteinlerin düzeyleri arasında korelasyon çalışmaları yapmışlardır ve TAS düzeyi ölçümünün tüm antioksidan moleküllerin, toplam antioksidan kapasitesini yansıttığını bildirmişlerdir. Biz de çalışmamızda bu yöntemi kullanarak oksidan dengeyi araştırmak için total antioksidan seviye (TAS) ve total oksidan seviye (TOS) düzeylerini araştırmayı uygun bulduk.

Yapılan çalışmalarda oksidan moleküllerin sadece birinin veya birkaçının birlikte ölçümünün hastaların total oksidan seviyelerini tam olarak yansıtmadığını, oksidan moleküllerin birbirleriyle aditif etkilerinin olduğunu bildirmektedir. Oksidan molekülleri tek tek ölçebilmek pratik olarak mümkün değildir, zaman ve kaynak harcanmasına da neden olmaktadır. Bunun yerine total oksidan seviye (TOS) düzeylerinin ölçümünün daha doğru olduğu bildirilmiştir (Erel O, 2005).

56 Literatürde, diyabetik hastaların oksidatif stres düzeylerinin ölçüldüğü çalışmalarda daha çok serum numuneleri kullanılmıştır. Hümör aközde TAS-TOS düzeylerinin ölçümünün yapıldığı çalışmalar çok az sayıdadır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada proliferatif diyabetik retinopati tanısı alan hastalarda panretinal fotokoagülasyonun (PRP) humör aköz TAS, TOS düzeylerine etkisi araştırılmıştır. PRP uygulanmış olan PDR’li 16 olgu Grup 1, PRP uygulanmamış olan PDR’li 10 olgu Grup 2 ve diyabeti olmayan 20 olgu ise Grup 3 olarak kabul edilerek tüm olgulardan fakoemülsifikasyon yöntemiyle katarakt ameliyatı sırasında ön kamaradan hümör aköz örnekleri alınmış ve örneklerde total antioksidan kapasite düzeyleri çalışılmıştır. Grup 1 ve 2’de ortalama TAS düzeyleri Grup 3’e göre anlamlı derecede düşük iken, grup 1 ve 2 arasında ortalama TAS düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Sonuç olarak proliferatif diyabetik retinopati hastalarında

Benzer Belgeler