• Sonuç bulunamadı

2.3. Ekonomık Büyüme Teorılerı

2.3.1. Geleneksel Büyüme Teorileri

Bir ülkede üretim kapasitesinin artması neticesinde üretimin ve beraberinde milli gelirin yükselişini ifade eden ekonomik büyüme, kısaca zenginleşme anlamına gelmektedir. Bu doğrultuda bakıldığında, 17. yüzyıl ile 18. yüzyılın başları arasında geçerli olan Merkantalist düşüncede, zenginliğin tek kaynağının kıymetli madenler olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu düşüncede, zenginleşmek, yani büyümek, kıymetli madenlerin artmasına bağlı olmaktadır (Eser, 2012: 17). Büyümenin sağlanabilmesi için; sahip olunan değerli maden miktarının artırılması, sanayi ve ticaret alanlarında uyulması zorunlu kuralların tesis edilmesi, ödemeler bilançosunun fazla vermesini sağlayıcı uygulamalara gidilmesi ve uluslararası ilişkilerde kendi ülkesinin çıkarını her şeyin üstünde tutan politikaların izlenmesi öngörülen temel politikalardır (Berber, 2006: 49).

2.3.1.1.Klasik Büyüme Teorileri

Klasik büyüme teorileri içerdiği fikri yöntem çok sayıda klasik düşünürün ortak kanısını oluşturur. Çalışmada klasikler denince akla ilk gelen ve ‘Ulusların Zenginliği’ kitabının yazarı Adam Smith ve Klasik Büyüme Teorisinde katkıları çok olan ve ‘Ekonomi Politiğin ve Vergilendirmenin İlkeleri’ kitabının yazarı David Ricardo’nun teorilerine yer verilmiştir.

Ulusların Zenginliği (Wealth of Nations) kitabının yazarı A.Smith Klasik iktisadın fikri temellerini atmış, eserinde bir ülkenin zenginleşmesinde (büyümesinde) iş bölümünü önemli bir değişken olduğunu belirtmiştir. Smith’e göre emek, üretim gücündeki en büyük gelişme ve emek harcarken gösterilen ustalık, beceri ve muhakeme yeteneğinin büyük bir kısmı iş bölümü sonucu ortaya çıkmıştır. Smith’e göre sanayileşmeye dayalı büyüme modelinde artan iş bölümü önemli bir faktördür (Özsağır, 2008: 4).

Ekonomik büyüme kavramının açıklamalarında sermaye birikiminden, işbölümü ve uzmanlaşmaya, uluslararası ticaretten, nüfus artışı ve görünmez el niteliğindeki fiyat mekanizmasına kadar alanlardaki ortaya çıkan düşüncelerin ortak bir sonucu niteliğindedir.

Ekonomik büyümede süreklilik yaşanmayacağını, aksine büyümeden sonra belli bir süre durgunluk yaşanacağını dile getiren Smith, diğer klasik iktisatçılardan farklı görüşünü ortaya koymuştur. Smith’de diğer klasikler gibi ekonomik büyümenin süreklilik arz etmeyeceğini, belirli bir büyüme sürecinden sonra ekonomilerin durgunluğa gireceğini kabul etmektedir. Klasiklerin genel görüşüne katılmayıp piyasadaki durgunluğun olumsuz bir süreç olmadığını belirten Smith, bu sebepten dolayı kendisinin iyimser klasikçi olarak anılmasını sağlamıştır (Berber, 2006: 57).

Malthus’un teorisine göre ekonomik büyüme, birbiriyle etkileşim içinde olan dört önemli faktör tarafından belirlenmektedir. Bunlar; nüfus artışı, tasarruf artışı, toprağın verimliliği ve teknolojik yeniliklerdir (Özgüven, 1998: 10). Kötümser bir iktisatçı olan Malthus, büyümenin sınırları ve nüfus kuramı tartışmalarıyla ön plana çıkmış ve 1798 ve 1803 yıllarındaki yayınlarında durgunlukla sonuçlanacak bir ekonomik sürece dikkat çekmiştir (Tiryakioğlu, 2006: 8).

Klasik Teorinin ortaya çıkmasında büyük pay sahibi olan Ricardo’ya göre, Smith’den farklı olarak, hem emek hem de sermaye için azalan verimler kanunu geçerlidir. Ricardo, büyüme konusunu incelemekten ziyade, uzun dönemde üretim faktörlerinin alacağı payları, yani gelir bölüşümü hususunu incelemiştir (Eser, 2012: 19). Ricardo’nun modeli gelişmiş ülkelerin gelişme seyrim izah edemediği gibi bugünkü gelişen ülkelerin ilerideki gelişmelerinin seyri hususunda da büyük bir yardımcı olamaz. Benzer hüküm A. Smith’in büyüme ile ilgili görüşleri için verilebilir. O halde, Klasik Büyüme Modeli gerçeklere uyduğu için değil, sadece ilk sistemli büyüme teorisi olması bakımından önemlidir (Hiç, 1994: 14).

Büyüme teorilerinden klasiklerin fikrini dile getirmek için 1770’lerde yaşayan biri gibi düşünceye sahip olmak gerekir. Dönemin şartları gereği insanlar yaşamlarını

basit el aletleri kullanarak, kendine ait arazilerinde ve çiftliklerini işleyerek, iş gücünde hayvanlardan yararlanarak sürdürmekteydiler.

Günlük 10 saatlik çalışmanın karşılığında elde etikleri ücret oldukça azdı. İlerleyen zamanlarda tarım alanında yaşanan teknolojik gelişmelerle, tarımsal prodüktiviteyi artmasına neden olan çeşitli biçimlerde toprak sürme ve tohum ekme teknikleri gündemlerini aldı. Tarımda prodüktivitedeki olumlu gelişmeler, tarım alanında üretim oranlarının yükselmesine bağlı olarak tarım işçilerine duyulan ihtiyaç azalmasından kaynaklanan köyden şehre göçü tetiklemiştir. Şehre gelenler orada tarımsal teçhizat üretiminde ve satışında çalışmaya başladı. Böylece gelirler yükseldi ve halkın refahı artıyor gibi gözüktü. Acaba refah artışı ne kadar sürecektir? Klasik teori refahın sürmeyeceğini söylemektedir (Parasız, 2003: 77).

2.3.1.2.Sosyalist Büyüme Teorisi

Marx’ın büyüme teorisi ise, Ricardo’nun emek değer teorisine dayanmakla birlikte, iki teori arasında özellikle kullanılan teknik ve varılan sonuçlar açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Marx’ın modelinde azalan verim kanununa yer vermediği, ücret oranını belirleyen de Malthus’un nüfus teorisi yerine yedek sanayi ordusudur. Ekonomik büyüme konusunda Marx’ın geliştirdiği teorisinde, büyümeyi belirlemede üç değişkenin olduğunu söylemiştir. Bunlar: artı değer oranı, kar oranı ve sermayenin organik bileşimidir. Kar oranını belirleyen etken ise, artı değer oranı ile sermayenin organik bileşimindeki değişmelerdir. Artı değer oranı sabit durumdayken, sermayenin organik bileşiminde görülen yükselmeler sonucunda kar oranında düşüşler yaşanacaktır (Eser, 2012: 19).

2.3.1.3. Keynesyen İktisadi Doktrini

Keynesyen iktisadi doktrini tarafında, Klasik modele ciddi eleştiriler getirilmiştir. Keynes’in modelinde teknolojik yeniliklere ve nitelikli emeğe yer verilmemiştir. Çünkü amaç uzun dönemli büyümeyi değil, kısa dönemdeki veri girdilerle eksik istihdam dengesinden tam istihdam dengesine nasıl ulaşılacağını göstermektedir. Keynes durgunluk halinde bulunan bir ekonominin durgunluktan kurtulup büyümeye başlayabilmesi için ilk ivmeyi nasıl ve nerden alabileceği üzerinde durmuştur. Büyüme halinde olan bir ekonominin sorunları Keynes

tarafından fazla önemsenmemiştir. Bu sebeple Keynes’in büyüme konusundaki görüşleri statiktir (Tüfekçi, 2018).

2.3.1.4. Schumpeter Büyüme Teorisi

Schumpeter’e göre ise büyümenin gerçekleşmesi için üretim faktörlerinin kullanımının artması gerekmektedir. Ona göre iki üretim faktörü vardır; emek ve toprak (Tiryakioğlu, 2006: 11). Schumpeter’e göre, büyümenin gerçek itici gücünü yenilikleri yapacak olan girişimciler oluşturmaktadır. Bu bağlamda beş tür yenilikten bahsetmektedir: yeni bir mal, yeni bir üretim tekniği, yeni bir piyasa, yeni bir girdi ve organizasyon anlamında yeniliktir (Özsağır, 2008: 337). Schumpeter’e göre, kapitalist sistemde yaşanan büyüme azalan kar haddini yeniden harekete geçirecek olan bu yeniliklerdir. Schumpeter tarafından öne sürülen yenilik (innovation), icat (invention), yaratıcı yıkım (creative destruction) ve girişimci (entreprenuer) gibi kavramlar daha sonra ortaya atılan içsel büyüme modellerinin habercisi olarak değerlendirilmektedir (Artan, 2000: 9).

Benzer Belgeler