• Sonuç bulunamadı

2.1.1. Gelecek Yöneliminin Tanımlanması

Gelecek yönelimi ya da gelecek zaman perspektifi konuları psikoloji konuları arasında hiçbir zaman çok popüler konular olmasa da, bu alanda yapılmış araştırmalar elli yılı aşkın bir zamana yayılmaktadır (Nurmi, 2002). Bireyin gelecekle ilgili olarak yapmış olduğu bu planlamaların sayısal olarak niteliği, bunların kişinin hayatında zamansal olarak ne kadar uzak olduğu, yapılan planlamaların içerikleri ve bu planlamalarla ilgili yaptığı nedensel yüklemeleri gelecek yönelimi konusunda yapılan çalışmaların ana başlıklarını meydana getirmektedir. Gelecekle ilgili yapılan bu planlamaların sayısal olarak çok olması kişinin daha çok gelecek planı yapmış olduğunu ve zamansal olarak ne kadar uzak olması ise kişinin ileriki yaşamını da planladığını ortaya koymaktadır. Bununla beraber, gelecekle ilgili planlamalarda yapılan nedensel yüklemeler de kişinin yapmış olduğu planlamalar ile amaçları arasındaki ilişkiye işaret etmektedir (Artar, 2002).

Gelecek Yönelimi kavramı çok boyutlu bir fenomendir. Üç temel aşama olan güdülenme, planlama ve değerlendirme terimleri ile tanımlanır. Güdülenme, insanların gelecekte “ne” ile ilgileneceklerini belirtmektedir. Planlama aktivitesi, diğer bir deyişle insanların ilgilerini belirli bir bağlamda gerçekleştirmek için “nasıl” planlama yapacaklarını belirtmektedir. Son olarak değerlendirme aşaması insanların gerçekleştirme beklentisi taşıdıkları ilgilerinin ne boyutta gerçekleştiğinin değerlendirilmesini kapsamaktadır. İnsanlar gelecek hakkında bilgi edinirken, ilk önce güdülerini ve değerlerini karşılaştırarak yaşam amaçlarını geliştirirler. Gelecek yönelimi güdüsü gelişirken, kişinin içinde bulunduğu kültürel bilginin çok önemli bir rol oynadığı açıkça görülmektedir. İkinci olarak nelerle ilgilendiklerine karar verdikten sonra insanlar, amaçlarını nasıl gerçekleştirebilecekleri konusunda çok çalışmak

zorundadırlar. Gelecekte beklenen aktiviteler hakkında bilgi sahibi olunması bu aşama için temel sağlamaktadır (Nurmi,1989).

Lamm ve arkadaşları (1976), gelecek yönelimini; geçmiş ve gelecek deneyimlerin belirlediğini savunurlar. Bununla beraber gelecek yöneliminin yapısı ve içeriğinin, bireyin kendisi ve çevresi ile olan geçmişteki ve şimdiki etkileşimlerinin sıklığına ve yapısına bağlı olduğunu belirtmişlerdir (Akt. Seginer, 2009).

Trommsdorf (1983), Gelecek zaman yönelimini, bireylerin olaylara ilişkin beklentilerini yansıttıkları bilişsel - motivasyonel bir olgu olarak tanımlamaktadır. Bireyler, geleceklerini tasarlar, hedeflerini gerçekleştirmek için hareketlerini planlar ve onları başarmak için olasılıkları değerlendirirler. Nurmi (1991), pozitif ya da negatif olabilecek etkili parçaların, bireylerin yaşam planlarını motive edebilecek, karar alabilecek ve davranışa dökebileceğini ve geleceklerini etkileyeceklerine inandıklarını yansıttığını belirtmişlerdir

Gelecek yöneliminin içeriği ya da tematik yapısı, insanların gelecek yaşamlarını ilgilendiren ne tür ilgileri, amaçları ve beklentileri olduğunu gösterir. Bu da, insanların amaçları, umutları ve eğitimleri, meslekleri, aileleri ve boş zamanları gibi yaşam alanlarında sergiledikleri ilgili aktivitelerin analiz edilmesi ile araştırılmaktadır. Nurmi (1991) ve Steinberg (2007) gelecek yöneliminin, bireylerin gelecek hakkında düşünmelerini, hissetmelerini ve gelecek için hazırlanmalarını içeren çok boyutlu bir kavram olduğunu savunmaktadırlar.Gelecek yöneliminin bir diğer boyutu zamansal boyutudur. Zaman boyutu insanların, beklentilerine ve amaçlarına ne kadar uzaklıkta oldukları ile ifade edilir ve insanlara, zaman içersinde umutları, amaçları ve korkularından hangilerinin gerçekleşme beklentisi içinde olduklarının sorulması ile araştırılmaktadır (Nurmi ve ark.1995).

Gelecek yöneliminin (Seginer, 1988) ve değer modellerinin (Atkinson, 1964; Eccles ve Wigfield,1995,2002) kuramsal analizini çizerken üç güdüsel değişkenden söz edilebilir: (a) beklenen bir yaşam alanının değeri (b) belli bir alana özgü umut, dilek ve planların başarılı gerçekleşme olasılığı beklentisi ve genel olumlu duygular ve (c) belli bir alana özgü hedefler ve planlarla ilgili olarak içsel kontrol duyusu (yetenek ve çaba) ve onların gerçekleştirilmesidir (akt.Seginer ve ark., 2004). Gelecek yöneliminin bilişsel temsili iki değişken içermektedir. Bunlar alana özgü umutlar ve korkulardır Kuram ve araştırmalar ergenlik dönemine ait her gelişimsel görevin ergeni etkilediğini ve ergenin gelecek yöneliminin de etkilendiğini belirtmektedir

2.1.2. Gelecek Yöneliminin Gelişimi

Gelecek yönelimi kavramının gelişimine baktığımızda, küçük çocukların “şimdi ve burada” kavramından planlamaya ve geleceği şekillendirmeye geçme aşaması çocukların sağlıklı gelişimleri ve adaptasyonları için çok önemlidir. Küçük çocukların geleceklerini düşünme ve planlama kapasitelerini geliştirecek olan bir çok deneyim yaşamlarında vardır. Örneğin “şimdi ve burada” kavramı ile yapmaları ve yapmamaları gereken (istendik ve istenmedik) davranışları (oyuncaklarını toplamak ve TV. izlemek gibi davranışları) öğrenmek zorundadırlar. Buna ek olarak çocuğun büyürken kendi geleceğinin farkında olması ona karşılaşacağı durumlarda bir dizi plan yapmasında yardımcı olur. Örneğin büyükannesinde gece kalması gereken bir çocuk, ebeveyninden ayrılacağı için üzülebilir fakat sevdiği oyuncağını ya da battaniyesini yanına almasını, dolayısıyla geleceğe (akşama) plan yapmasını hazırlanmasını sağlar. Bu tür geleceğe yönelik davranışlar önemlidir çünkü çocuğun şimdiden geleceğe geçiş evresi aşamasında çocuk, karşılaşabileceği duruma uyum sağlama davranışlarını geliştirir (Atance, 2009).

Nurmi (1991) gelecek yönelimi modelini ekolojik bir çerçeveye yerleştirmiştir. Bu nedenle her süreç bireysel faktörlerden, önemli kişilerle olan sosyal etkileşimlerden, belirli konularda deneyimlerden ve daha geniş sosyal ve kültürel faktörlerden etkilenebilir (örneğin, Bronfenbrenner, 1979). Örneğin bir ergen, bir toplum hizmeti sırasında çocuklarla çalışmak için bir ilgi ve yeteneği olduğunu keşfedebilir. Bu, gelecekte çocuklar ile çalışma hedefinin gelişimine yol açabilir. Gelecekteki hedeflerle ilgili bu netlik, bu hedefi gerçekleştirmek için stratejiler geliştirmek ve bunlara göre davranmak için motivasyon temelini sağlayabilir. Modeldeki ikinci süreç, bireylerin harekete geçerek amaçlarının gerçekleştirilmesine nasıl hazırlanılacağı ile ilgilenen bir planlamadır. Planlama, alt hedefleri belirleme, plan oluşturma, en verimli ve gerçekçi planı kararlaştırma ve geliştirilen planları ve stratejileri uygulamayı içeren çeşitli adımları içerir. Modelde açıklanan üçüncü süreç, bireyin amaç ve planlarını ne ölçüde gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin değerlendirmesini yaptığı adımdır (Sharp ve Coatsworth, 2012).

Araştırma sonuçları ergenlerin, gelişimsel görevler ve beklenen olayların gerçekleştiği 20’li yaşların sonu 30’lu yaşların başlarında geleceğe yönelmede motive olduklarını göstermektedir. Beklendiği üzere genç insanlar 11 ila 15 yaş aralığında gelecek meslekleri ve aile ile ilişkili konularla ilgilenirler. Bununla beraber ergenler

yaşla beraber gelecek eğitimleri ile daha fazla ilgilenmeye başlarlar. Bu sonuçlar ergenlerin, 11 yaşında daha çok kendilerinin gelecek uğraşılarıyla (meslek, iş) ilgilendiklerini, büyüdükçe eğitim ve okulla ilişkili umutlarının nasıl gerçekleşeceği hakkında daha fazla düşünmeye başladıklarını göstermektedir. Nurmi (1991), Finlandiya’da 10-19 yaş aralığındaki ergenlerle yaptığı çalışmasında, ergenlerin gelecek umutları, korkuları ve amaçlarının yaşa bağlı olarak artış gösterdiğini, başka bir araştırmasında ise (2005), 11-12 yaş çocuklarının genellikle “biraz daha uzak” gelecek kavramını yapılandırma becerisini geliştirmeye başladığını bulmuştur. Trommsdorff, Lamm, ve Schmidt (1973), ergenlik döneminde zamanla beraber ergenlerin kişilik ve meslek konularına karşı ilgilerinin arttığını fakat bununla beraber ergenlerin fiziksel sağlık ya da fiziksel görünüm gibi konulara olan ilgilerinin azaldığını, bu bulgunun diğerleri ile tutarlı olduğunu nitekim gelecek yöneliminde yaşamın belirli yönleri sorulduğunda yaşlara göre farklılıkların çeşitlilik gösterebileceğini belirtmektedir (Akt.Nurmi,1992). Zimbardo ise gelecek yönelimi hakkında yaptığı konferanslarda “zaman perspektifi” nin; bireylerin yaşam deneyimlerinin akışını, zaman ve kategori açısından nasıl ayırdığını incelediğini belirtmektedir. Zimbardo, bireylerin deneyimlerini kategorilendirme işini bilinçsiz bir şekilde yaptıklarını ve bunun kültür, millet, sosyal sınıf, eğitim seviyesi ve bireysel farklılıklara göre değişiklik gösterdiğini ifade etmektedir (Zimbardo, 2009).

Ergenlik, yaşam döngüsünde yetişkinlik rol ve sorumluluklarına hazırlık yapılmaya başlanan bir dönemdir. Kuram ve araştırmalar, ergenlik dönemine ait her gelişimsel görevin ergeni etkilediğini ve bundan ergenin gelecek yöneliminin de etkilendiğini belirtmektedir. Bununla birlikte ergenlik, depresif semptomlar ve depresyon başlangıcı belirtilerinin artma riskinin olduğu kritik bir süreçtir (Hankin ve ark.1998), ve yapılan son araştırmalar gelecek yöneliminin depresyon ve intihar ilşkili davranışlara karşı koruyucu bir faktör olabileceğini göstermektedir (Hirsch ve ark. 2007) (Akt.Hamilton ve ark.2014).

Ergenlere gelecekleri hakkında umutları, ilgileri ve beklentileri sorulduğunda tipik olarak gelecekteki eğitimleri, meslekleri, boş zaman aktiviteleri, seyahatleri gibi kendileri ile ilişkili kişisel yaşamlarını anlatmaktadırlar (Nurmi, Seginer ve Poole; Salmela-Aro, 2001; Nurmi, 2001).

Nurmi (1991,2005), ergenlerin, gelecek hakkında gelecekteki meslek, eğitim, boş zaman aktiviteleri, gelecekteki aile, topluma katkıları ve maddi zenginlik konularına değer verdiklerini belirtmiştir. Buna ek olarak geleceğe ilişkin korkuları ve endişelerinin

ne olduğu sorulduğunda işsizlik, mutsuz evlilik ve okul başarısızlığı belirtilmiştir. Gillies (1989), umutlar ve korkular üzerine yaptığı uzun dönemli çalışmasında buna benzer bulgular elde etmiştir. Araştırmacı, sağlıklı aile ve para konularının ergenlerin geleceğe ilişkin duydukları en önemli kaygılar olduğu sonucuna varmıştır (Nurmi, 2005).

Ergenlerin gelecek eğitimleri ile ilgili umutlarını gerçekleştirme yaşı 18.1, boş zaman aktivitelerini gerçekleştirme yaşı 18.5, meslek, uğraşı / uzmanlaşma yaşı 22.5, aile kurma yaşı 25.0 ve sonuç olarak mülk edinme yaşının 25.2 olduğu görülmektedir. Bu sonuçları Nurmi (1987a) ergenlerin gelecek yönelimini beklenen yaşam döngüsü gelişiminin yansıması olarak “ kültürel prototip” olarak nitelendirir, buna göre “genç insanlar öncelikle eğitimlerini tamamlamayı, daha sonra iş edinmeyi, üçüncü olarak evlenmeyi ve sonuç olarak sonraki yaşamlarını kurmayı umarlar” şeklinde ifade etmektedir (Nurmi, 1989).

2.1.3. Gelecek Yöneliminde Cinsiyet ve Kültür Etkisi

Bireylerinin yaşam beklentileri, içinde yaşadıkları toplumda sosyalleşmeleri ile oluşur. Toplumda etkileşimde bulunduğu diğer bireyler, çevresi ve toplumun kültüre özgü normlarını aktardığı medya, kişinin gelecek hedeflerini belirlemesinde bir kriter oluşturur (Grene, 1990; Phinnev ve ark. 2001; Smith ve Stones,1999; Kuebli ve ark.,1989) (Akt.Yavuzer, 2005)

Nurmi (1991) Toplumlar ve kültürler arasında umutlar ve korkulara ilişkin geleceğe yönelik küçük farklılıklar belirmesinin önemli olduğunu savunur. Yapılmış bir çok araştırma ergenlerin kendileri ile ilgili olarak öncelikle gelecek meslekleri ve eğitimleri, sonrasında boş zamanları ve son olarak da evlilik ve kendi aileleri ile (Gillies, Elmwood ve Hawtin,1985; Nurmi, 1987; Seginer 1988a,1988b) ilgili olduğunu göstermektedir (Lanz ve Rosnati, 2002).

Nurmi, Poole ve Seginer (1995) Ergenlerin gelecek yönelimleri ile ilgili kültürler arası yapılmış olan çalışmalarda en sık rapor edilen amaçların; gelecekteki eğitim, meslek, ortaklık, aile hayatı ve boş zaman aktivitelerini içerdiğini belirtmektedirler (Malmberg, 2002). Nurmi (1989a) ve Nuttin (1984), genç insanların gelecek yönelimli amaçlarını ortaya koyarken bireysel güdülerini (Seginer, 1988a) ve gelecekteki olasılıklara ilişkin kişisel algılarını karşılaştırdıklarını vurgulamaktadırlar.

Nurmi (1991,1993), bu amaçlar ve umutların daha sonra farklı planlar ve stratejilerle yapılandırılarak gerçekleştirileceğini belirtmektedir (Nurmi ve ark.1995).

Gelecek yöneliminde cinsiyet farklılıklarının nasıl olduğuna ilişkin yapılmış ilk çalışmaların ikinci dünya savaşı sonrasında 1950’lerde dünyanın farklı toplumlarında gerçekleştiği görülmektedir. Douvan ve Adelson (1966) ABD’de, Mönks (1968), Hollanda’da Trommsdorff, Lamm ve Schmidt (1979) da yaptıkları çalışmalarla kızlar ve erkeklerin geleceklerini nasıl gördüklerini tanımlamaktadırlar (Seginer, 2009). Douvan ve Adelson gelecek yöneliminde cinsiyet farklılıkları yaklaşımında, gelecek yöneliminin, ergenlerin gelişiminde ve ergenlerin yetişkin dünyasına geçişinde esas rol olarak adlandırıldığını ortaya koymuştur. Diğer psikologlar Erikson (1968), ve sosyologlar Parsons ve Bales (1955) gibi Douvan ve Adelson da erkeklerin geleceklerindeki kimlik yapılandırma sorumluluklarında birincil olanın gelecekteki meslek seçimi olduğunu, kızların ise gelecek kimliklerinin evlenecekleri kişinin hayatına katılmak, ona bağlı olarak aile kurmak olduğunu ortaya koymaktadır. Douvan ve Adelson’un (1966) bulguları, Bem (1993) ve Hyde (2005) gibi feminist psikologlarca formüle edilen cinsiyet benzerlikleri hipotezini reddetmekte ve cinsiyet farklılıklarının eşit olarak desteklendiklerinde bile farklı sosyal pozisyonların kadın ve erkekte farklı tutumlar, davranışlar yarattığını ve gelecek kavramlarının sosyal rol kuramına göre farklı sonuçlar ortaya çıkardığını göstermektedir (Akt.Seginer, 2009).

Douvan ve Adelson’un (1966) Amerikalı lise öğrencilerini temsil eden örneklemden elde ettikleri verilerden otuz yıl kadar sonra, Grene ve Wheatley (1992), onların bulgularını (yaş ortalaması 20 olan) küçük bir grupta tekrarlamıştır (Akt.Seginer, 2009). Özellikle bulgularda erkeklerin geleceklerini daha uzun bir zaman dilimini kapsayan, daha ayrıntılı olarak tanımladıkları, kızların ise evlilik yapmak ve çocuk sahibi olmak beklentisi taşıdıklarını belirtmiştir. Aynı zamanda kızların yetişkinliğe daha erken geçme beklentisi olduğunu fakat geleceği daha kısa bir zaman dilimi olarak planladıklarını bunun da kızların gelecekleri hakkında belirsizlikler yaşamasına sebep olduğunu belirtmiştir (Seginer, 2009).

Avustralya, Finlandiya, İsrail, Polonya ve Amerika Birleşik devletlerinde yapılmış araştırmalar bazı cinsiyet farklılıklarında aynı ısrarlı bulguları gösterse de, diğerleri bazı küçük farklılıklar taşımaktadır. Örneğin Finli kızlar (Malmberg ve Trempala,1997) ile Amerikalı Latin kızların (Yowell, 2000) erkeklere oranla yetişkinliğe daha erken geçme beklentileri taşıdıkları görülmüştür (Seginer, 2009). Nurmi, kızların erkeklere göre daha eğitimsel, sosyal ve kendi öz hedefleri ile ilgili

hedefler amaçlarken, erkeklerin daha mesleki hedefler amaçladıklarını belirtmiştir (Seginer, 2009). Başka bir çalışmasında Seginer ve Mahanja (2004), cinsiyet rolleri inançlarına bakmışlar ve Arap kızlarının Arap erkeklerine göre daha liberal inanç taşıdıkları ve bu inancın kızlara doğrudan etki ederek gelecekteki eğitim hayatları, hedefleri, evlilik ve aile yaşamları hakkında iyimser olmalarını sağladıkları görülmüştür (Seginer, 2009). Nurmi (1989)’ nin bulguları ise kızların ergenlik dönemine girerken geleceğe bakışlarının daha karanlık, umutsuz olduğunu anlatmaktadır. Erkeklerde 11 yaştan 15‘ e doğru ilerlerken gelecek hakkında daha iyimser ve kontrol edebildikleri duygusu hakimken, kızlar için bunun tersi gerçektir; geleceğe bakışları daha az iyimser ve kontrol duygularının azalmakta olduğudur.

Tüm bu bulgular gelecek yöneliminde toplumsal cinsiyet rol farklılıklarının sosyal rol yaklaşımını desteklediğini ve sosyo-kültürel bağlamla ilişkili olduğunu göstermektedir. Zamanın değişiyor olmasında, kadınların özgürlük ideallerinin etkisi görülmektedir. I.Dünya savaşı sonrasında kadınlar evcimen (ev hayatı ile ilgili) rollerine geri dönmüşler, kız ve erkeklerin gelecek yönelimlerinde toplumsal cinsiyet rolleri geçen zamana göre daha da güçlenmiştir. Eagley ve Mitchell (2004,p.201) araştırmalarında, modern toplumlarda kadın rolünün hızlı bir değişim gösterdiğini, toplumsal cinsiyet rollerinin değişim baskısı altında olduğunu, kadın ve erkeklerin davranışsal esnekliklerinin arttığını belirtmektedirler (akt.Seginer, 2009).

Genel olarak cinsiyet farklılıklarının gelecek yönelimi üzerindeki etkisine bakıldığında tüm farklı kültürel gruplar üzerinde sosyal rollerin cinsiyete göre dağılım gösterdiğini; dünyanın kız ve erkeklere birçok gerçek fırsat sunduğunu, kızların; iş ve kariyer dünyasında kendilerine yer aradıklarını, gelecekleri hakkında erkeklere göre daha çok araştırma yapıp, daha çok düşündüklerini ve planlama yaptıklarını görmekteyiz. Buna ek olarak biyolojik saatin ve sosyal zaman çizelgesinin kızlar ve erkekler için yapılandığını, kızların yetişkinliğe geçiş beklentisinin erkeklere göre daha önce ve özellikle aile rollerine geçişlerinin daha erken olduğunu, buna ilaveten gelişimsel süreçleri daha önce yaşadıklarını görmekteyiz. Erkeklerin kızlara göre yetişkinliğe daha az koşturmacısız ve daha geç girdikleri görülmektedir. Bu da kızların ortalama evlilik yaşının erkeklere göre neden birkaç yıl daha önce olduğunu açıkça göstermektedir (Seginer, 2009).

2.2. Umut

2.2.1. Umut Tanımlaması

On yıllardır süren araştırmalar ergenlerin akademik ve davranışsal gelişiminde güdüsel faktörlerin önemini göstermektedir (Anderman ve Maehr, 1994; Stipek, 2002). Bir dizi çalışmada nedensel yüklemeler, kendine güven, iyimserlik ve daha birçok bilişsel-güdüsel yapılanma araştırılmıştır. Örneğin akademik güdü çalışmaları, iyi şeylerin içsel nedenli (içselleştirilmiş olarak) ve kontrol edilebilir şekilde gerçekleşeceğine inanan ergenlerin (Weiner, 2000) ve ihtiyaç duyulan davranışsal cevapları üretebileceğine inananların (Bandura,1997) yüksek düzeyde akademik başarıya ulaşabileceğini devamlı olarak gözler önüne sermektedir (Akt. Lopez ve Snyder, 2009).

Sneyder, Cheavens, ve Sympson (1997) ve Sneyder, Hoza ve ark.(1997) umudun bilişsel-güdüsel değişkenine odaklandıkları bir güdü kuramı geliştirmişlerdir. Sneyder (2000), umudu iyimserlik ve kendine güven gibi benzer bilişsel-güdüsel değişkenlerden ayırmaktadır. Snyder ve arkadaşları, “umut” kavramının, “bireylerin inançlarının, hedefleri doğrultusunda yeteneklerini işlenebilir şekilde geliştiren ve bu hedeflere doğru yeni rotalar üretebilmeyi içeren bir “bilişsel set” olduğunu ve “bu inançların, kişinin kendi yeteneklerini, amaçları doğrultusunda harekete geçirdiği” şeklinde tanımlamaktadır. Aynı zamanda umudun, bireylerin ve çocukların yaşamlarındaki stres faktörleri ile nasıl “başa çıktığını” anlamaya çalışan önemli bir yapı olduğunu, problemli davranışlarda başarısızlığa uğramaktan kaçınmalarını ve geçmişteki deneyimlerini kullanarak hedefleri doğrultusunda etkili stratejiler geliştirmelerini sağladığını savunmaktadırlar (Snyder, 1994; Snyder ve ve ark.,1991; Snyder, Hoza ve ark.1997) (Akt. Lopez ve Snyder, 2009).

“Umut” kuramı, insanların kendilerini, uzaklaştırdıkları olumsuz sonuçlar yerine arzuladıkları, gerçekleşmesini istedikleri olumlu sonuçlara bağlamalarıdır. Ayrıca umut kavramının, arzulanan olumlu sonuçları başarmaya çalışan bilişsel bir süreç olduğu açıkça vurgulanmaktadır. “Umut” kuramı ile iyimserlik modelini karşılaştıracak olursak Seligman (1991)’ ın iyimserlik modeli içsel, dengeli, sağlam ve global spesifik yüklemeler yerine, dışsal, değişken, olumsuz sonuçlara yükleme yapmaktadır (Snyder ve ark., 2000). Seligman’ın modeli, umut kuramında olmayan şekilde “yüklemelere” vurgu yapmaktadır. Birey kendisini olumsuz sonuçlardan uzak tutmayı başarmaya

çalışmaktadır. Umut kuramında ise olumsuz sonuçlardan uzak tutmak yerine birey arzuladığı olumlu sonuçlara kendisini bağlar, ilişkilendirir (Snyder ve ark., 2000).

1950’ lerin sonu ve 1960’ lı yıllar boyunca “ umut kuramı” nın, amaç elde etmek için olumlu beklentilere (kişinin amaçlarını elde edebileceği algısı üzerine) odaklandığı görülmekteydi. Snyder (1998), bu tanımlamaları sınamak üzere, araştırma ekibi ile insanların düşünce aşamaları hakkındaki görüşmelerinden elde ettikleri nitel verilerle daha kompleks bir modele ulaştıklarını ifade etmektedir. Böylece önceden boyutları belirlenmemiş olan umut modelinin yerine amaç yönelimli düşünce, güdü ve amaçlar doğrultusunda rota bulma kapasitesi yapılarından oluşan yeni bir model önerdiklerini belirtmektedir. Bu yeni umut modeli, kendi içinde birbiri ile ilişkili üç bilişsel yapı içermektedir. Bunlar; amaç (goal), yapabilmeye inanılan “harekete geçme güdüsü (agency)” ve o “amaçlara ulaşma yolları (pathways)” dır (Snyder ve ark. 2000).

Snyder ’ın umut kuramı, “amaç yönelimli düşünce” üzerine kurulmuştur. Bütün bu amaçları gerçekleştirebilmeyi sağlayan şey “umut” tur. Umut düzeyi yüksek olanların olumlu duygulara, umut düzeyi düşük olanların geçmişte yaşadıkları başarısızlıklardan dolayı olumsuz duygulara sahip oldukları görülmüştür (Snyder ve Lopez, 2007). Guse (2011) ise Umut düzeyi yüksek olan bireylerin amaçlarına ulaşma çabalarına daha çok inandıklarını ve amaçlarına ulaşma yollarını, yöntemlerini tasarlayabildiklerini belirtmiştir.

Snyder ve arkadaşları, çocukların büyük çoğunluğunun umutlu, amaç yönelimli düşünceyi kullanabilecek zihin kapasitesine sahip olduklarını savunmaktadır. Kızlar ve erkekleri umut düzeyleri birbirine benzemektedir ve “gelecek algılarının” pozitif olma eğiliminde olduğu temeline dayanmaktadır. Bu eğilim çocukların yaşadıkları olaylarla ilgili düşüncelerinde olumlu sonuçlar gelişimine ve desteklenmesine yardım etmekte ve yüksek düzeyde umuda sahip çocukların, çocukluk yıllarındaki stresli olaylarla başa çıkmalarında başarı sağladıklarını göstermektedir (Lopez ve Snyder, 2009).

2.2.2 Gelişimsel Perspektifte Umut

Tarihi bir mihenk taşı olarak Pandora’nın hikâyesi, en eski ve bilinen umut hikâyesidir. Bu mitte kahraman; tanrılardan ateşi çaldığı için Prometeus’a çok öfkeli olan Zeus’tur. İnsanlığa olan intikam arzusuyla Zeus ve diğer tanrılar ters psikolojiye dayanan bir plan oluşturdular. Önce dünyaya elçi ulak olarak gönderdikleri güzel Pandora’yı yarattılar. Kendisine adet olduğu üzere taşıması için semavere benzeyen bir kavanoz verilmiştir. (Roma döneminde Yunanca’dan yapılan bir tercüme hatası nedeni ile bu kavanoz pek çok metinde kutu

olarak tasvir edilmiştir.) Pandora’ya dünyadaki menziline ulaştığında ne olursa olsun bu kavanozu açmaması tanrılar tarafından kesin olarak tembihlenmiştir. Tanrıların da önceden tahmin ettiği gibi Pandora, dünyaya iner inmez merakına yenik düşüp kavanozu açar.

Benzer Belgeler