• Sonuç bulunamadı

Geçiş dönemi uygulamaları, insanoğlunun beşikten mezara dek hayatında meydana gelen değişikliklerin topluma ve çevreye tanıtılması, kabul ettirilmesi ve bireyin bu değişikliğin farkında olması amacıyla uygulanan ritüellerdir. Doğum, evlenme, ölüm olarak adlandırılan ve her biri kendi içinde alt başlıklara ayrılan, toplumun her kesimini bir şekilde ilgilendiren geçiş dönemleri, yapılan âdet ve uygulamalar ile yeni bir hayata başlayan bireyi yeni döneme geçişi sırasında daha mutlu ederek, hayata daha hazır kılmaktadır (Sönmez, 2019). Sünnet, askere gitme, hacca gitme gibi dönemler ise geçiş evreleri içerisinde zikredilmesi gereken ara geçiş dönemlerindendir (Karaağaç, 2013).

Geçiş dönemi ve geçiş töreni terimini ilk kez kullanan kişi Arnold van Gennep’e göre geçiş töreni, “yer, durum (statü), sosyal pozisyon ve yaş ile ilgili değişimlere eşlik eden törenlerdir” (Doğaner, 2006). Bir milletin kültürel kodları geçiş dönemleri içerisinde yer almaktadır (Özdemir, 2005).

Mutluluğun, üzüntünün, acının ya da heyecanın paylaşıldığı bu dönemlerde duygularını paylaşmak ya da azaltmak adına bir arada bulunan insanlar, gün içerisindeki yemek yeme ihtiyaçlarını da birlikte karşılamakta, bu ihtiyacı karşılama ya da zevk için yemek yeme durumunu bir şekilde toplu yemek yeme eylemine dönüştürmektedirler.

Türk mutfak kültüründe toplu bir şekilde yemek yeme geleneği geçmişten günümüze devam eden bir gelenektir. Doğum merasimi; toy (düğün) merasimi; yas (hüzün) merasimi gibi olaylar tarihin ilk devirlerinden beri düzenlenmektedir ve her biri ayrı âdet ve geleneklerle zenginleşmiştir (Halıcı, 1997:65; Yoloğlu, 1999: 17- 18).

Geçiş dönemlerinde düzenlenen törenlerde, töreni düzenleyenler tarafından törene katılan konuklar için yemek hazırlanmaktadır. Nitekim Türkler, İslâmiyet öncesi dönemden bugüne yaşamlarındaki her türlü değişikliği yemekli tören ve ziyafetlerle kutlamayı gelenek hâline getirmişlerdir (Özdemir, 2005: 185).

Kültürel değerler, insanın kendisi olma yolunda sahip olması gereken unsurların başında yer almaktadır. İnsan hayatındaki kültürel değerlerin genişçe bir bölümü de geçiş dönemleri etrafında şekillenmiştir (Karaağaç, 2013).

Doğumdan ölüme kadar geçen süreçte, kişilerin hayatlarındaki özel günleri ile ilgili törenlerde, dinsel veya toplumsal kökenli bayramlarda ikram edilen yiyecek ve içecekler sanki bir kurala bağlıymış gibi devam ederek uygulanmaktadır. Anadolu’da, yeni doğan bir bebeğe ziyarete gidildiğinde ev sahipleri tarafından misafirlere lohusa şerbeti ikram edilmesi, bunun yanında pide ya da tavuklu pilav ve ayran ikram edilmesi, bebeğin ilk dişi çıktığında konuklara hedik denilen haşlanmış buğday ikram edilmesi gibi durumlar buna örnek gösterilebilir (Halıcı,1997: 65).

Türk mutfak kültüründe düğünde (evlenme, sünnet) yemek vermenin ayrı bir önem taşıdığı söylenebilir. Eskiden düğün sahibi konuklara kendi evinde yemek

ikram ederken, günümüzde düğün yemeği genellikle ev dışında verilmeye başlanmıştır. Bu uygulamanın her iki şekli ile de devam ettiği görülmektedir (Güler, 2010).

Anadolu’da, dinsel törenlerde gelen konuklara yemek yedirmek de önemlidir. Bu yemek, cenazenin gömüldüğü gün ile genelde 40. ölüm gününde yakın akrabalara, arkadaşlara, cenazede görev alan kişilere ve komşulara yedirilmektedir (Tezcan, 1997: 142). Ramazan ayında toplu olarak iftar yemeği verilmesi, hacıya giden kişilerin yakın akraba ve tanıdıklara yemek vermesi ya da mevlit okutması hem şehir hem de kırsal kesimde uygulanan gelenekler arasında yer almaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

YÖNTEM

Bu bölümde; Araştırmanın Amacı, Araştırmanın Önemi, Araştırma Yöntemi, Nitel Veri Toplama Aracı, Çalışma Grubu, Araştırmanın Ön Uygulaması, Araştırmanın Uygulanma Süreci, Nitel Verileri Analize Hazırlama, Nitel Verilerin Analizi alt başlıkları yer almaktadır.

3.1.Araştırmanın Amacı

Bu araştırmada, Ege Bölgesi’nde yer alan illerde geçiş dönemlerinde uygulanan mutfak kültürü ve yöresel mutfak uygulamalarından unutulmaya yüz tutmuş mutfak geleneklerinin gün yüzüne çıkarılması, toplumda uygulanmalarının yaygınlaştırılması için tanıtımının yapılması ve mevcut bilgilerle birleştirilerek yazılı kaynak haline dönüştürülmesi bu yolla da gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanmaktadır.

3.2.Araştırmanın Önemi

Anadolu’nun bütün bölgelerinde zengin bir ürün çeşitliliği bulunmakta ve bu ürünler kullanılarak yöresel ve geleneksel anlamda birçok yemek türü ortaya koyulmaktadır. Ancak, günümüzde artan fast-food beslenme tarzı neticesinde uygulanma düzeyi düşük olan yöresel mutfak yiyecek ve içeceklerinin, yeni nesil tarafından bilinirliliği de bu duruma bağlı olarak düşüktür. Bu sebeple; geçmişten günümüze kültürel mirasımızın bir parçası olan yöresel ürün ve yemeklerin, nesiller geçse de unutulmaması ve yok olmaması için kayıt altına alınarak yazılı kaynaklara aktarılması dolayısıyla yöresel mutfak kültürü uygulamalarının literatüre kazandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde zamanla unutulacak ve bir miras böylece yok olup gidecektir.

Türk Mutfağındaki geleneksel türlerin, hızlı bir toplumsal değişme süreci içerisinde kaybolmaması bu türlerin korunması ve tanıtılması ile mümkündür (Şanlıer vd., 2012).

3.3.Araştırma Yöntemi

Geleneksel gıdalar; yaşanılan coğrafya, bölgenin iklimi, tarımsal üretim olanakları, geleneksel yaşam tarzı (Türker, 2012) ve yerel halkın bakış açısı, becerisi,

deneyimleri ve eylemleri doğrultusunda oluşabileceğinden, insan davranışlarının esnek ve bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilerek ele alındığı nitel araştırma yöntemlerinin, geleneksel gıda araştırmalarında kullanılmasında fayda sağlayacağı düşünülmekte; geleneksel gıdaların tescil ve standartlaştırılmasına yönelik çalışmalarda geçerli ve güvenilir veriler sunması açısından kullanımının yaygınlaştırılması gerekmektedir (Aktaş ve Saıllard Kuş, 2014). Kuhnlein vd., (2006)’nin yapmış oldukları bir çalışmada geleneksel gıdaların dokümantasyonları yapılmış, bu araştırmada nitel araştırma yöntemleri kullanılmıştır.

Ege Bölgesi illerinde insan hayatının geçiş dönemlerinde uygulanan mutfak kültürü ve yöresel mutfak uygulamalarından unutulmaya yüz tutmuş mutfak geleneklerinin gün yüzüne çıkarılması amacıyla hazırlanan bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden görüşme tekniği kullanılmıştır. Bogdan ve Biklen (1992)’e göre görüşme tekniği; insanların tecrübelerini, duygularını ve algılarını ortaya koymak için kullanılan oldukça güçlü bir yöntemdir.

Yıldırım (1999)’a göre nitel araştırmayı; görüşme, doküman analizi ve gözlem gibi nitel veri toplama tekniklerinin kullanıldığı, algıların ve olayların gerçekçi ve bütüncül bir biçimde doğal ortamında ortaya koyulmasına imkân tanıyan bir araştırma türü olarak tanımlamak mümkündür.

Nitel araştırmalarda doğrudan karşılaştırma yapılamadığından, hipotez geliştirmek mümkün olmamaktadır (Kozak, 2018).

Benzer Belgeler