• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: GAZZÂLİ’DE ZAMAN FELSEFESİ

3.5. Gazzâli’de Zaman-Kadim İrade İlişkisi

Zaman ve irade arasındaki ilişki birkaç bakımdandır. İlk olarak âlemin kadim olmasıyla ilgili tartışmalarda da bahsedildiği gibi filozoflar âlemin yaratılma zamanının belirlenmesini yaratılmış olmasına bir engel olarak görürler. Onlara göre âlemin yaratılmasının belirlenmesi Allah’ın iradesinde bir değişiklik olması demek olur ki bu kadim olanın değişmeden uzak olmasına terstir. Bu nedenle filozoflara göre Allah’ın ya hep yaratmayı dilemesi ya da hiç dilememesi gerekirdi. Ancak âlem varlığa gelmiş olduğuna göre yaratıcı yaratmayı dilemiştir. Ancak yaratıcının iradesinde bir değişiklik olması kabul edilemeyeceğinden ya âlemin yok olması ya da kadim olması gerekir ki, âlem kadim olarak vardır demek doğru olur.172

171 Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.53

172 Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.15

Gazzâli zaman-irade ilişkisini ele alırken, irade konusunda irade ve kudret ayrımına dikkat çekmiştir. Ona göre irade ve kudret birbirinden farklı şeylerdir.

Gazzâli’ye göre “kudret failin fiili yapmasına imkân sağlayan bir sıfattır.”173 Oysa irade sözlükte amaçlanan şeyin belirlenmesidir ve aynı zamanda bir şeyi benzerinden ayırt etme özelliği taşır.174 Bu sebeple iradenin tanımı gereği, neden daha önce âlemi yaratmayı irade etmedi de o anda yaratmayı irade etti diye sormak saçma olur. Gazzâli’ye göre zaten âlemin yaratılması ve yaratılmaması arasında seçim olduğu için irade söz konusudur aksi halde sadece kudret sıfatı yeterli olurdu. Ayrıca Gazzâli için âlemin varlığı, var olmasından önce mümkün değildi, âlemin varlığı imkânına denkti.175 Ancak âlem var olduğu andan itibaren artık mümkündür. Burada varlığın imkanına denkliğinden kasıt, zâtı gereği mümkün olup ancak başkası açısından imkânsız olmasıdır. Yani imkânsızlıktan mümkün olmaya bir geçiş söz konusu değildir. Onun yerine iki farklı durumda iki farklı imkân durumu vardır. Gazzâli’ye göre âlem, yaratılmasından önce zâtı gereği mümkün başkası açısından da imkansız yani varlığı imkânına denk iken, yaratıldıktan sonra artık iradenin onun varlığını dilemesi sebebiyle hem zatı hem de başkası açısından mümkün olduğundan varlığı mümkün olur.176 Aslında âlemin yaratıldıktan sonra durumunda bir değişiklik olmaması gerekirdi. Şöyle ki varlığı imkânına denk olmaya devam etmeliydi ancak artık kadim irade onun varlığını dilemiş ve yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı kendi zâtından dolayı hala varlığı imkânına denk olmasına rağmen, iradeden dolayı mümkün olmuştur.177 Bu eleştirileriyle

173 Gazzâlî, İtikadda Orta Yol, (İstanbul: Klasik, 2012), s.80

174 Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.25

175 Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.39

176 Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.39

177 Gazzâlî, İtikadda Orta Yol, s.83

Gazzâli âlemin ve zamanın kıdeminin bir kanıtı olarak iradedeki değişim problemini çürütmüş olur. Gazzâli açısından âlem ve zamanın imkansızlıktan mümkün olmaya geçişi bir problem olmanın aksine tam da irade sıfatının bir gereğidir. Zaman yaratılmıştır;

imkansızlıktan mümkün olmaya geçmiştir.

Ayrıca Gazzâli irade ile kadim iradenin de farklı şeyler olduğunu söyler. Ona göre amaçlanan şeyin belirlenmesi tanımı insan iradesi için geçerliyken kadim irade için amaçtan söz edilemez. Bu sebeple Allah âlemi o anda yaratmayı dilemekle bir amacı belirlemiş olmaz ve bu onun iradesinde bir değişiklik yaratmaz. Bu ancak insan iradesi için bir değişiklik olabilir.

İkinci olarak zamanın geçmiş, şimdi ve gelecek olarak bölünmesi filozoflara göre Allah’ın tikelleri bilmesinin onda bir değişiklik yaratması problemini ortaya çıkarır.

Filozoflar da Gazzâli gibi Allah’ın bilgisindeki bir değişmeyi reddederler. Ancak onlar bunu reddetmek için Allah’ın tikelleri tikel olarak değil küllî bir bilgiyle bilmesi gerektiğini savunurlar.178 Oysa Gazzâli’ye göre bu, dini yıkmaktır.179 Filozoflar eğer Allah tikellerin bilgisine sahip olursa olayların olacağı bilgisi, oluyor olduğu bilgisi ve olacağı bilgisine sahip olması gerekeceğini düşünürler. Eğer olay olurken Allah hala olayın olacağına dair olan bilgisine sahip olmaya devam ederse bu onun cahil olması demektir. Güneş tutulmasının olmadığını ve olacağını biliyorken tutulma sırasında tutulmanın oluyor olduğunu bilirse de bilgisinde değişim olmuş olur. Bu da Allah’ın zâtında bir değişiklik olması demektir. Eğer Allah güneş tutulmasını bilmezken sonradan bilirse Allah’ın bilgisi ve bilinenle ilişkisi değişir. Bu da Allah için imkânsızdır. Bu

178 Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.134

179 Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.136

sebeplerle filozoflara göre Allah’ın tikelleri bilmesi mümkün değildir. O tikelleri küllî olarak bilir.180

Gazzâli ise Allah’ın bilgisindeki değişmeyi kabul etmez ancak bu değişmezliğin tikelleri bilmesine bir engel olduğunu da düşünmez. İşte filozoflarla ayrıldıkları nokta budur. Ona göre Allah’ın olayların olacağı, oluyor olduğu ve olduğu ile ilgili bilgisi birbirine dönüşen üç ayrı bilgi değil tek bir bilgidir.181 Bu sebeple Allah bilgisinde bir değişim olmadan tikelleri bilir. Gazzâli Allah’ın ezelde ebedde ve şu anda varlığı tek bir bilgiyle bildiğini kabul eder.182 Ancak Gazzâli’ye göre filozofların Allah’ın tikelleri bilmediğini söylemesi Allah’ın kullarının isyanından da imanından da habersiz olması demektir.183 Çünkü filozoflara göre Allah insanları küllî olarak bilirken tikel olarak bireyleri ve onların fiilerini bilemez. Gazzâli Allah’ın sayıca sonsuz cinsler ve küllî nitelikleri, bunlar küllî oldukları için bilebilmesini mümkün görürken, tek bir şeyin geçmiş, şimdi ve geleceğe bölünmesiyle ortaya çıkan bilgisinin birliğini imkânsız görmelerini de kabul edilemez görmektedir.