• Sonuç bulunamadı

Güzel Ama Zengin Olmayan Erkekler

Esat Mahmut Karakurt’un romanlarındaki erkek kahramanların ortak bir profil oluşturdukları söylenebilir. Yazarın erkek kahramanlarının fiziksel özellikleri, Jan Cohn’un Romance and the Erotics of Property (Romans ve Mülkiyetin Erotikası) adlı yapıtında bahsettiği romansların erkek kahramanlarının fiziksel genel özellikleri ile uygunluk gösterir. Buna göre erkekler, kadın kahramandan daha yaşlı, genellikle otuzlu yaşlarının başında ya da sonlarında, esmer, uzun boylu, adaleli, güçlü, yüzlerinde derin,

sert çizgiler olan figürlerdir. “Erkek Güzelleri” başlıklı bölümde Esat Mahmut

Karakurt’un, yalnızca kadınları erotik haz nesnesi olarak sunmadığı saptanmıştı. Yazarın erotik üslubu, erkek kahramanların vücutlarının betimlenişinde oldukça belirleyici olarak hissedilir. Erkekler, kadınlar kadar, hatta bazı romanlarda onlardan daha ayrıntılı bir şekilde erotik bir üslupla kaleme alınmışlardır. Erkeklerin özellikle dudak ve göğüs gibi erojen bölgeleri bütün romanlarda vurgulanmıştır.

Tania Modleski’nin, Hınçla Sevmek adlı yapıtında vurgulanan (13) ve “ ‘Ucuz’ Roman(s)” bölümünde ayrıntılı olarak ele aldığımız gibi, romans türünün klasik

formülü, zengin, aristokrat erkeğin kendisinden daha aşağı statüdeki kadını saldırganca baştan çıkarması ve kadının erkek onunla evlenene kadar erkeğin saldırılarına karşı “iffetini” koruması şeklinde özetlenebilir. John G. Cawelti de romansı, zengin aristokrat erkek ile fakir güzel kız arasındaki aşk olarak formülleştirmiş, örnek olarak da

“Sinderella” masalını vermiştir (42). Jayne Ann Krentz, “Trying to Tame the Romance Critics and Correctness” (Romans Eleştirmenlerini Terbiye Etmeye Çalışmak ve Doğruluk) başlıklı makalesinde kadın anlatısı olan romanslarda erkeğin kadını baştan çıkarttığı görülürken, erkek anlatılarında bunun tersi örneklere rastlandığını

söylemektedir. Krentz, erkek yazarların kaleme aldığı macera romanlarında, neredeyse her zaman kadının erkeği ayarttığını, erkeğin “egzotik, güçlü kadınlar tarafından ayaklarından sürüklenerek yatağa atıldığını” (110) belirtmiştir.

Esat Mahmut Karakurt’un romanlarının özelliklerine gelince, öncelikle, erkek kahramanların, seçtikleri mesleklerde başarılı oldukları görülür. Ancak çoğunun, tanıştığı kadınlardan daha aşağı bir statüye sahip olduğu gözlemlenir. Yazarın romanlarındaki erkek ve kadın kahramanlar Cumhuriyet döneminin “devletçi

figürlerdir. Ancak romanlardaki erkek ile kadın arasındaki statü farkı, sınıfsal bir farkı simgeliyor gibidir. Erkek kahramanlar, dönemin “küçük burjuvazi”sini oluşturan bir kesimi, erkeklerden daha zengin olan kadın kahramanlar ise Cumhuriyet döneminin aristokrasisini temsil etmektedirler. Kadın kahramanlar zengin ve çoğunlukla isim yapmış bir aileye mensuptur. Çoğunun zenginliği, ölen babalarından kalmış olsa da babalarından devraldıkları işi başarıyla tek başlarına yürütebilmektedirler. Babaları hayatta olan kadınlar ise, onların yanında, onlarla birlikte çalışmaktadırlar.

Çoğunlukla Esat Mahmut Karakurt’un romanlarında da erkek anlatılarında olduğu gibi, kadın kahramanların erkek kahramanları baştan çıkarmaya çalıştıkları görülmektedir. Kadınlar, erkeklerle ilgilenir, onlara kur yapar, evlenme teklifinde bulunur ve romanların sonunda erkekleri kendileri ile evlenmeye ikna etmiş olurlar. Bu romanlarda erkeğin kadından daha az parasının olması, kadınların çoğunlukla erkeklere kur yapması, bu romanların, ait oldukları türün tersi bir formülle inşa edildiğini

göstermektedir. Buna göre, bir Karakurt romansı şu şekilde formülleştirilebilir: Zengin, aristokrat kadın, kendisinden daha aşağı statüdeki erkeği baştan çıkarmaya çalışır; kadın onu evlenmeye ikna edene kadar erkek, kadının tutumuna karşı “gururunu” korumaya çabalar. Karakurt’un romanlarında erkekler için kadından daha aşağı bir statüde olmak temel bir sorun olarak görünür. Allaha Ismarladık’ta bu statü farklılığı, Beti’nin, erkek kahramanın ülkesini işgal eden güçlü bir devletin temsilcisi olmasında cisimleşir. Beti, zengin bir İngiliz asker ailesinden gelmekte ve İzzet’in ülkesinde üst statüde biri olarak bulunmaktadır. İzzet ilk başlarda, kadının bulunduğu konum dolayısıyla ondan nefret etmektedir. Ona âşık olduğunda bile aralarındaki bu statü farkı İzzet’i rahatsız eder; Beti’nin evlilik teklifini kabul etmemesinin birinci nedeni askerliği bırakmak istememesi iken ikinci nedeni ona ailesinin sağladığı standartları sağlayamayacağıdır. İlk ve Son’da

ise Necla, Mecdi’nin patronudur. Babasından kalan mal varlığı ile “karun gibi zengin” (32) olan Necla’nın emri altında çalışmak, Mecdi’nin gücüne gittiği gibi, onun parasıyla yaşamak da erkeklik gururuna dokunmaktadır. Bu durum roman boyunca, Mecdi’yi rahatsız edecek, kadın parasıyla geçinen bir “jigolo” olmadığını sık sık tekrarlayacaktır (98).

Baştan çıkarma motifi, Esat Mahmut Karakurt’un romanlarında ana kadın kahraman figürleri dışında ikinci planda var olan kadınların tavrına da yansır. Ankara Ekspresi’nde Rus ajan İrma, Seyfi Hüget’i, zorla yatağa götürür; Ömrümün Tek Gecesi’nde, Ekrem Sevinç’in arabayla çarptığı genç kız, erkek kahramanı geceyi onun evinde geçirmeye ve birlikte olmaya zorlamıştır. Erikler Çiçek Açtı’da Orhan Sumer’in Çin’e gitmek üzere bindiği uçakta tanıştığı uyuşturucu kuryesi İspanyol kadın, erkek kahramanın otel odasına gelerek onu cinsel ilişkiye zorlar. Bu örnekler, macera

romanlarındaki erkek kahramanların başarıları sonucunda, çekici kadınların beğenisini kazanması motifini akla getirmektedir. Karakurt’un bu motifin geçtiği çoğu romanında kadın kahramanların yabancı milletlerden olmasının, yine, macera―özellikle

casusluk―romanlarında sıklıkla kullanılan “egzotik” kadın motifi kalıbından ileri geldiği söylenebilir. Yukarıda Esat Mahmut Karakurt’un romanları ile ait olduğu tür arasındaki temel farklılığın zengin olan ve baştan çıkaran figürlerin kadın kahramanlar olmasından ileri geldiği vurgulandı. Aşağıdaki bölümde ise erkek kahramanları baştan çıkaran güçlü düşman ülkelerin generallerinin kızları ile zengin, güzel patron kadın kahramanlar ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.

Benzer Belgeler