• Sonuç bulunamadı

2.4. Anne Adaylarının Eğitimi

2.4.3. Gebe Eğitiminde Kullanılan Modeller

2.4.3.4. Günlük Yaşam Aktivitelerine (GYA) Göre Gebe Eğitimleri

GYA Nancy Roper tarafından 1976 yılında geliştirilmiş daha sonra Winifred Logan, Alison J. Tierney’in katılımıyla 1980 yılında geliştirilmiş bir gebelik bakım ve eğitimi modelidir. Bu model gebenin yaşına, durumuna, çevresine göre tam bağımlılıkla, tam bağımsızlık arasında değişen günlük yaşam aktivitelerine odaklanır. Roper yaşamı döllenmeden ölüme kadar geçen dönem olarak tanımlar. Yaşam aktiviteleri kavramı, modelin esas bileşenini oluşturur.

Günlük Yaşam Aktivitelerine Göre Eğitim Modeli; çevre güvenliğini sürdürme, iletişim, solunum, beslenme, boşaltım, kişisel bakım, hareket, çalışma ve boş vakitlerini değerlendirme, cinselliği ifade etme, uyku gibi günlük olarak herkesin yaptığı aktivitelerde, gebelerin problemlerine yönelik eğitim modelidir.

a. Çevre Güvenliğini Sürdürme: Yaşam aktivitelerini güvenli biçimde sürdürmeyi, istenen ve koruyucu aktiviteleri yerine getirmeyi amaçlar. Gebelerde progesteron hormonunun yapımındaki artış, kas iskelet sisteminde gevşemeye neden olur ve büyüyen rahimin öne doğru çıkması sonucu bel bölgesinde çukurluk gelişir. Bel eklemi yükünün artması sonucu gebede bel ağrıları gelişir. Gebenin değişen ağırlık merkezi gebelerde düşme eğilimini artırır. Bu nedenle gebelerin vücut mekaniklerini doğru kullanması önemlidir.

b. İletişim: Gebelik döneminde yaşanan bilinmezlikler, korku ve endişe aile

içi ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilir.

c. Solunum: Gebelikte artan oksijen gereksinimini karşılamak için soluk alıp

verme ihtiyacı artar. Gebelik hormonlarının solunum merkezini uyarıcı etkisiyle gebe hızlı soluk alıp verir, bunun sonucu fetüsün oksijenlenmesi artar. İlerleyen gebelik aylarında büyüyen rahmin solunum kaslarına yaptığı bası nedeniyle gebe solunum sıkıntısı çeker (Taşkın, 2003).

d. Beslenme: Günlük yaşam için temel aktivitelerden biridir. Gebeliğin erken

dönemlerinde bulantı kusma nedeniyle iştahta azalma meydana gelebilir. Genellikle sonraki dönemde iştahta artma olur. Belli bir yiyeceğe karşı aşırı istek olması pika- aşerme olarak isimlendirilir. Nedeni psikolojik veya o besin grubuna vücudun ihtiyacı olması ile açıklanabilir. Gebelikte kadınların kilosu gebelik öncesine göre ortalama %25 oranda artar. Kilo gebeliğin daha çok ikinci yarısında artış gösterir. Gebe kendinin ve fetüsün gereksinimini karşılamak için gebelik öncesi döneme göre beslenme şeklinde değişiklik yapmalıdır (Murray, Mckinney, Gorrie, 2002).

Gebelikte beslenme şeklini etkileyen diğer bir etkende gebelikte oldukça sık görülen midede yanma, gaz şikayetidir. Yapılan çalışmalar gebelik döneminde yapılan eğitim ve danışmanlığın doğum sonuçlarını etkilediğini göstermiştir. Bruce ve Tchabo çalışmasında eğitim alan gebelerin bebeklerinin doğum kilolarının, eğitim almayanlara göre ortalama 300 gram daha fazla olduğunu göstermiştir. Orstead ve arkadaşlarının (1996) yaptığı bir çalışmada danışmanlık alan gebelerin bebeklerinin, doğum kilolarının, almayanlara göre 100 gram fazla olduğu saptanmıştır. Aynı çalışmada düşük doğum ağırlıklı bebek oranı deney grubunda %4’iken, kontrol grubunda % 13 olarak bulunmuştur. (Yenal, 2006).

e. Boşaltım: Gebeliğin erken dönemlerinde hormonların etkisiyle mesanede

kanlanma artar. Mesanede artan kanlanma hassasiyete yol açar ve sık idrara çıkma olur. Ayrıca, her geçen gün rahimin büyümesiyle mesaneye olan basınç artar, mesane kapasitesi azalır ve sık idrara çıkma görülür. Yani gebeliğin hem erken dönemlerinde hem de sonraki dönemlerinde sık idrara çıkma sorunu olabilir.

f. Kişisel Temizlik ve Giyim: Kilo alımında hızlı artış, vücuttaki değişiklikler,

gebelikte artan varis, bel çukurluğu gibi riskler nedeniyle, gebeler tüm çamaşırlarını, ayakkabılarını, çoraplarını dikkatli bir şekilde seçmelidir. Cilde olan kan akımının artması, metabolizmadaki hızlanma nedeniyle gebelerde aşırı terleme görülebilir. Diş etlerinde östrojenin etkisiyle oluşan kızarıklık ve şişliğe bağlı olarak enfeksiyon, diş taşları oluşabilir. Bu nedenle gebelikte ağız bakımı çok önemlidir. Gebelikte karın duvarı gerilir, incelir, parlak bir görünüm alır. Aşırı gerilmeler sonucu deri altı bağ dokusu elastikiyetini yitirdiğinden yer yer çatlaklar görülür.

g. Hareket: Gebelikte yaşanan bir çok problemin çözümünde egzersiz

önerilmektedir. Yapılan bir çalışmada 407 gebe kadın ele alınmış ve bunların %47’sinin sırt ve bel ağrısı yaşadığı tespit edilmiştir. En etkili ağrı giderme yöntemi olarak egzersiz önerilmiştir (Schneider, 2002).

h. Çalışma ve Boş Vakitlerini Değerlendirme: Gebelik süresince birçok

kadın çalışma yaşamına devam etmektedir. Gebelik süresince günlük yaşam aktivitelerinde yaptıkları tüm değişiklikleri çalışma yaşamlarında da sürdürmelidirler. Meslekleri gereği gebelik dönemlerinde risk alıyorlarsa, iş yerleri çalışan gebeleri için uygun koşulları sağlamalıdır.

i. Cinselliğini İfade Etme: Gebelikte bir sorun olmadığı sürece cinsel

yaşamda bir değişiklik beklenmez. Ancak çiftler genellikle enfeksiyon ve bebeğe zarar verme korkusu nedeniyle cinsel ilişkiden kaçınabilirler. Gebelikte östrojen hormonunun etkisiyle genital bölgede akıntı artar.

j. Uyku: Gebelikte; bebeğin hareketlerinin artması, sık idrara çıkma, bebeğin

baskısı nedeniyle rahatsızlık hissi, solunum sıkıntısı, eski alışılmış uyku pozisyonunu alamama nedeniyle uykusuzluk sorunu yaşanmaktadır.

Anne adayının günlük yaşam aktiviteleri, çok sayıda faktörden etkilenir. Gebelik dönemi hem fetusun, hem de annenin gerek fiziksel, gerekse emosyonel açıdan etkilendiği, hızlı değişimlerin oluştuğu bir dönemdir. Bu hızlı değişim özellikle annenin günlük yaşam aktivitelerinin etkilenmesine neden olmaktadır. Gebenin bu değişikliklere uyum sağlayabilmesi için eğitime, danışmanlığa ve desteğe ihtiyacı vardır.

Şekil 2.1’de Gebelik Döneminde Günlük Yaşam Aktivitelerine Göre Eğitim Modeli verilerek, her bir yaşam aktivitesinin gebelikte nasıl etkilendiği açıklanmıştır.

Şekil 2.1. Gebelik Döneminde Günlük Yaşam Aktivitelerine Göre Eğitim Modeli

Kaynak: Roper, N., Logan, W., Tierney, A. (1990). The Elements of Nursing a Model for

Nursing Based o a Model of Living, 3rd ed. Churchill Livingstone, Edinburgh, p:22.

2.4.3.5.Toplum Sağlığı Merkezlerinde Yapılan Gebe Eğitimleri

Topluma yönelik düzenlenen eğitim programlarında konularının çoğunluğunu “üreme sağlığı” konuları ve ardından ruh sağlığı ve halk sağlığına yönelik konular oluşturmaktadır. Kadınların eğitim gereksinimini ve talebini değerlendiren çalışmalarda üreme sağlığı ile ilgili konulara özellikle dikkat çekilmektedir. Toplum Merkezlerinde yürütülmekte olan Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı (KİHEP), Anne Çocuk Eğitim Programı (AÇEP), Benim Ailem gibi programların alt başlıklarında da kadın ve sağlık konusuna yer verilmektedir. Ancak Toplum

merkezlerinde doğrudan kadın sağlığına yönelik düzenli bir eğitim programı uygulanmamaktadır. Kadınların bu konudaki eğitim ihtiyacının karşılanabilmesi için toplum merkezlerinde kadın sağlığı eğitim hizmetlerinin düzenli olarak uygulanması, yaygınlaşması ve kurumsallaşması gerekmektedir (Güngör, 2010).

Ankara’da gerçekleştirilen bir araştırmada, yetişkinlerin geçimlerini sağlayacak beceri kurslarının yanı sıra, ana-çocuk sağlığı, beslenme ve ev ekonomisi konularında da kurs açılmasını ve bu kursların evlerin yakınında açılmasını istedikleri bildirilmiştir (Bilir, 2004). Mamak Halk Eğitim Merkezi’ne devam eden 594 kadın kursiyer ile yapılan diğer bir araştırmada, kadın üreme organları, ergenlik, gebelik, doğum ve lohusalık, aile planlaması, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve HIV/AIDS, menopoz sonrası ve yaşlılık dönemi, kadına yönelik şiddet, beslenme ve fizik egzersiz, tütün, alkol ve uyuşturucu kullanımı konularında kadınların gerekli bilgilerin yarısından azına sahip oldukları (bilgi puan ortalaması 50 puan üzerinden 23,3±0,4 bulunmuştur Ayrıca kadınların % 79,3’ü bu konuda eğitim almak istediklerini belirtmişlerdir (Turan ve Özvarış, 2004).

Leppa et all (1995), yaşlı kadınlarda eğitim ve akran desteğinin kadın sağlığına ilişkin konularda kadının kendi problemlerini belirleme sıklık ve yeterliliğine etkisini inceledikleri çalışmada, eğitim yapılan grupta anlamlı bir fark tespit etmişlerdir. Güngör (2010), çalışmasında, toplum sağlığı merkezlerinde verilen eğitimin kadınlarda üreme sağlığı/genel sağlık ile ilgili bilgi düzeyini arttırdığı ve temel koruyucu sağlık davranışlarını geliştirdiğini belirlemiştir. Eğitim alanlarla ve kurum yöneticileri ile yapılan görüşmelerde her iki tarafın bu eğitimlerden memnun olduğu, eğitimleri faydalı bulduğu ve devamını istediği görülmüştür. Attia ve ark. (1997), kadın sağlığı ile ilgili toplum sağlığı merkezinde verdikleri eğitimde, kadın hastalıklarına ilişkin filmin kadının hastalıklar ile ilgili bilgileri üzerine etkilerini değerlendirdikleri çalışmalarında filmden önce kadın hastalıklarını doğru bilenler % 44 oranında iken, filmden sonra bu oran %68.7 olmuştur. Hastalık belirtilerini doğru yorumlayanların oranı, filmden sonra istatistiksel olarak anlamlı derecede artmıştır. Bu örneklerde görüldüğü gibi, kadınların evlerinin yakınlarında kolay ulaşabilecekleri yerlerde bulunan toplum eğitim merkezleri gibi ağırlıkla kadına hizmet veren kuruluşların kadınların üreme sağlığı konusundaki eğitim

gereksinimlerinin karşılanmasında önemli rol alabilecekleri açıktır. Toplum merkezleri de bu konuda işbirliği yapılabilecek kuruluşlardan biridir.

Benzer Belgeler