• Sonuç bulunamadı

5.2. Bölgenin Jeolojisi

5.2.2. Güngören Formasyonu ( Gnf )

5.2.2.1. Tanım  

Genellikle yeşil-mavi renkli üst seviyelerinde kirli beyaz renkli maktralı kireçtaşı ara seviyeli, kum cepli kil ve marnlardan oluşur.

5.2.2.2. Yayılımı ve tipik yerleri  

Güngören Formasyonu, Yedikule Kazlıçeşme Osmaniye, Rami, Atışalanı-Esenler arası ve Güngören doğusunda görülür [52]. Ayrıca Şirinevler-Yenibosna-Kocasinan-Mahmutey sırtının doğu ve batı yamaçlarında Şenlikköy-Sefaköy-Halkalı sırtının doğu ve batı yamaçlarında yüzeyler.

5.2.2.3. Litolojik özellikleri  

Sarımsı esmer-yeşil renkli kil, beyaz renkli marnlar ile bunlar arasında ince düzensiz tabakalı maktralı kalker, beyaz tebeşirimsi kalker seviyelerinden oluşur. Killer içinde marnlı kalker topakları vardır. Killer içinde ayrıca bitki sap ve yaprak izleri, silt ve kum mercekleri gözlenir. Killi kireçtaşı–kil ardalanımı Bakırköy kireçtaşına geçişte çoğalır. Killer ince tabakalı olup, laminalıdır. Ayrıca içlerinde kum mercekleri bulunur. Yüzeye yakın yerlerde organik madde zenginleşmesiyle kahverengiye dönüşmektedir.

5.2.2.4. Dokanak ilişkisi  

Güngören formasyonu ayırtlandığı kesimlerde altına gelen Çukurçeşme formasyonu ve üstüne gelen Bakırköy formasyonuyla dereceli geçişlidir. Güngören formasyonunun en fazla 30 m kalınlığı bulunmaktadır.

5.2.2.5. Fosil kapsamı ve yaş  

Arıç [52],çalışmasında Güngören formasyonu içinde bulduğu maktra, Helix, omurgalı diş ve omurları göre Sarmasiyen yaşını vermiştir.

5.2.2.6. Ortam  

Güngören formasyonu, karadan kaba malzemenin kıt olarak geldiği, ince-çok ince terrijen malzemenin geldiği göl ortamında çökelmiştir.

5.2.2.7. Deneştirme  

Bazı çalışmalarda bu formasyon, Süleymaniye formasyonu olarak adlandırılmıştır. Ayrıca Trakya’daki eşdeğeri Ergene grubunun Çelebi formasyonu olarak belirtilmiştir [53].

5.2.3. Bakırköy Formasyonu ( Baf )  

5.2.3.1. Tanım  

Beyaz, kirli beyaz renkli, katman araları yeşil renkli ince katmanlı kil ara seviyeli, alt seviyesi kil-kireçtaşı ardalı mactralı kireçtaşlarından oluşur.

5.2.3.2. Yayılım ve tipik yerleri  

Arıç [52], Bakırköy kireçtaşının Topkapı, Zeytinburnu, Merkezefendi, Esenler, Davutpaşa, Değirmentepe, Bağcılar, Güngören, Bahçelievler, Haznedar, Bakırköy, Mahmutbey, Kocasinan, Yenibosna, Halkalı, Sefaköy, Soğuksu, Kanarya, Şenlikköy ve Yeşilköy civarlarında yüzeylendiğini belirtir.

Ayrıca belirtilen bu alanlar dışında Bakırköy formasyonu Küçükçekmece ile Büyükçekmece arasındaki sırtlarda, Avcılar, Firüzköy, Esenyurt, Yakuplu, Kavaklı, Gürpınar, Beylikdüzü ve Çakmaklı Köyleri’nde geniş yayılım olarak izlenmektedir.

5.2.3.3. Litolojik özellikleri  

Bakırköy formasyonu, tabaka araları yeşil killi, genelde değişik kalınlıkta beyaz ve kirli beyaz renkli mactralı kireçtaşlarından oluşur. İnce tabakalı mactralı kalkerler arasında Melanopsisli ve Helix’li kalker seviyeleri görülür. Bakırköy formasyonu İstanbul’un tarihsel gelişim çağlarından beri taş gereksinimini karşılamıştır.

Formasyon tabanda kil ve seyrek kirli beyaz killi kireçtaşı ardalanımı ile başlayan tatlı su fasiyesli; düzensiz tabakalanmalı, beyaz mikritik bir kireçtaşıdır. Aralarda yer yer yeşil ve mavi renkli killi ve marnlı düzeyler bulunur. Kireçtaşı yer yer oolitik ve teberişimsidir. İnceden kalına doğru değişen tabakalı boşluklu ve bol kırıklıdır. Bol bol fosil iç kalıplıdır.

5.2.3.4. Dokanak ilişkisi ve kalınlık  

Bakırköy formasyonunun alt dokanağı ayırtlandığı kesimlerde Güngören formasyonu ile yanal ve düşey geçişlidir.

Genelde 25–30 m kalınlık göstren Bakırköy formasyonun kuzeye doğru kalınlığı azalır. Bu kalınlık 10–15 m’ye kadar düşer.

5.2.3.5. Fosil kapsamı ve yaş  

Bakırköy formasyonu Arıç [52], bulduğu fosillere göre Sarmasiyen (Üst Miyosen) yaşını vermiştir. Çok bol miktarda mactra, daha az olmakla birlikte Melanopsis, Helix, Unio, Theodoxus fosilleri yer alır.

5.2.3.6. Ortamı  

Tatlı su göl ortamında çökelmiştir.

5.2.3.7. Deneştirme

Bakırköy formasyonu’na Arıç [52], Mactralı kireçtaşları, Pamir ve Sayar [54], Melanopsisi ve Mactralı kireçtaşı bantları, Ternek [55], mactralı kireçtaşları, diğer çalışmalarda Bakırköy kireçtaşı adı verilmiştir.

5.2.4. Alüvyon

Alüvyonlar, geç Kuvaterner’de İstanbul Yarımadası’nda mevcut olan çeşitli akarsu ortamlarında depolanmış, gevşek blok–çakıl-kum-kilden yapılmış çökellerdir. Genelde çapraz tabakalı ve devresel çökeller şeklinde olup kalınlıkları ve kendilerini oluşturan malzeme çevrelerine ve akarsuların fiziksel ve geometrik özelliklerine bağlıdır. Bu birim Holosen yaşlıdır.

6.1. Tarihi Yarımada Fatih

Bizans surları, Haliç ve Marmara’nın çevrelediği bölge, Tarihi Yarımada Fatih’tir. Kuzeyinde Eyüp ilçesi, kuzeydoğusunda Haliç, güneyinde Marmara Denizi, batısında Zeytinburnu ve kuzeybatısında Bayrampaşa ilçelerine komşu olan Fatih, üç yanı denizlerle çevrili bir yarımada görünümündedir. Binlerce yıllık tarihi içinde pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan bu coğrafya bugün İstanbul’un en önemli tarihi, turistik ve ticari merkezidir. Bölgeye Suriçi İstanbul’da denilmektedir [19].

Asya ve Avrupa arasında bir geçiş yolu olan bölge Paleolitik, Neolitik ve Tunç Çağları’ndan itibaren çeşitli yerleşimlere ev sahipliği yapmıştır. Tarihi Yarımada’da yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen ilk buluntular Neolitik Çağa aittir. Bu buluntular Yenikapı’da, Marmaray kazıları esnasında ortaya çıkarılmıştır. M.Ö 6500 yıllarına denk gelen Neolitik dönem, ilk defa insanoğlunun tarımsal üretime başladığı, bitki ve hayvanların evcilleştirildiği bir dönemdir. Bu dönemde yazı, takvim, matematik, yapı sanatı ve kent kurma bilinci geliştirilmiştir [19].

Tarihi Yarımada’daki en önemli uygarlık Akdeniz’ in doğusunda, Akdeniz ticaret ağının bir parçası olmak ve buğday ticaretinden yararlanmak isteyen Megaralılar’dır. Bu kent deniz ticaretinden beslenmektedir ve bu kentin limanı Sarayburnu’ndan Haliç’e dönünce ilk koy Prosphorion Limanı’dır. Megaralı’lar, Sparta geleneğine göre bu bölgede yaşayan halkı köleleştirerek Bizanstion şehrini kurmuşlardır. Bizantion’dan yaklaşık 100 yıl kadar önce kurulan Roma ise fetihlerle büyümüş ve Akdeniz’ deki en önemli güç haline gelmiştir. İmparatorluk, M.S. 395 yılında Doğu ve Batı Roma olarak 2’ ye ayrılmıştı. Batı Roma M.S. 476’ da yıkılırken, Doğu Roma (Bizans) 1000 yıl kadar daha tarih sahnesinde kaldı. Bunun en önemli nedenleri, büyük liman ve bir imalat merkezi olması ve kenti çevreleyen büyük

surlardı. Fakat 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in ordularına teslim oldu. Fatih Sultan Mehmet fetihten hemen sonra zarar gören surları tamir ettirdi. Tanzimat Dönemi’nde Tarihi Yarımada birçok yeniliğe sahne oldu. Lale Devri’nde ilk olarak Haliç ıslah edildi ve Haliç kenarları gezinti yeri haline getirildi. Cumhuriyet Dönemi’ne doğru gelindikçe ve yoğun göçler artınca çok katlı betonarme yapılar artmaya başladı. Geniş caddeler açılmaya başlandı ve bunlar bölgenin soysa-kültürel yapısını değiştirmeye başladı [19].

Benzer Belgeler