• Sonuç bulunamadı

1.2. Devlet, Hegemonya ve İktidar İlişkisi

2.1.2. Gülen Cemaati’nin Yapısı

Gülen Cemaati yapısal olarak incelendiğinde resmi olarak belirlenen ve bilinen bir organizasyon yapısına sahip olmadığı görülmektedir. Cemaate yakınlığı ile bilinen eğitim, medya, finans, kültürel, sosyal alanda büyük ölçekli kuruluşların varlığı bilinmesine rağmen bu kuruluşların sahiplik yapıları incelendiğinde resmi olarak Gülen Cemaati ile herhangi bir

bağ kurmanın yanı sıra bu kurumlar arasında bir ilişkinin varlığını da tespit etmek de güçtür. Ayrıca oldukça geniş bir tabana yayılma ve birçok alanda faaliyet göstermesine rağmen kamuoyunda Fethullah Gülen isminden sonra ikinci bir ismin bilinirliği yoktur. Cemaatin örgütlenmeye başladığı ilk yıllardan itibaren çok sıkıntılı dönemlerden geçmesine rağmen günümüze kadar güçlenerek gelmesi lider odaklı yapısından kaynaklandığı söylenebilir. Tek bir liderin varlığı cemaati bir arada tutan en önemli etkenlerden biridir ve fikir ayrılıklarının önüne geçer. Ayrıca dinî cemaatlerde liderlere yüklenen insanüstü değer, onun sorgulanmasını engelleyerek liderlik kurumunu pekiştirir. Elbette bu kadar büyük bir organizasyonun tek kişi tarafından idare edilemeyeceği açıktır. Bu durum, Gülen cemaatinin ne kadar sistemli bir yönetim yapısına sahip olduğunun en önemli delili olarak gösterilebilir.

Gülen Cemaati’nin hiyerarşik bir yapısı olduğunu öne süren Şener (2012: 116), cemaatin yukarıdan aşağıya bir düzen içerisinde yönetildiğini ve ast-üst ilişkisinin bulunduğunu öne sürer. Şener’in yanı sıra istihbarat raporlarında ve çeşitli çalışmalarda bu şekilde iddialar vardır. Bu hiyerarşik yapı Fethullah Gülen tarafından reddedilmekte, cemaat içerisindeki çalışma düzeni bir yardımlaşma olarak tanımlanmaktadır. Gülen, “Hizmetin sırrını çözemeyenler, hayallerinde kurdukları proletarya diktatörlüğüne varmanın veya devlet çarkını ele geçirmenin yolunun mutlaka şematik örgütlenmede görenler, sadece teşvikçisi olduğum hizmetlerde de mutlaka bir örgüt görmek istiyor ve bu türden semalar uyduruyorlar. Herkesi kendiler gibi zannetme gafletine düşenler, her şeye kendi ruh adeselerinden veya aynalarından bakıyorlar. İddia edildiği türde bir teşkilattan ve imamların varlığından hiç haberim yok. Ülke insanımızın inancından, tarihinden, karakterinden ve sağlam temellere dayalı aile terbiyesinden gelen karşılıklı saygı ve sevgiyi, bunlardan habersiz olanların hiyerarşi ve disiplin olarak algılaması da, ancak böylesi algılayanların problemidir.” şeklinde bir açıklamayla cemaatin hiyerarşik bir yapıda örgütlendiği iddialarını reddetmektedir (Webb, 1998: 113). Ne var ki her büyük organizasyon sistemli bir şekilde hareket etmek için, muhakkak ki sistemli yönetim biçimine ihtiyaç duymakta olduğu bilinen bir gerçektir. Gülen, bu durumu yardımlaşma şeklinde açıklasa da böyle geniş bir tabana sahip olan cemaatte sistematik bir örgütlenmenin varlığı bu ihtiyaçtan dolayı reddedilemez. Gülen Cemaati’nin kendilerinin de ifade ettiği gibi hiçbir art niyet taşımadan tamamen topluma hizmet odaklı bir anlayışa sahip olduğu düşünülse bile, sistemli bir şekilde işleyen büyük bir teşkilat olmasından dolayı bir hiyerarşik yapıya sahip olduğu gerçeğine rahatlıkla ulaşılabilir. Gülen’in böyle bir açıklama yapmasındaki kasıt eğer bu iddiaları kabul ederse, arkasından diğer iddiaların da (devlet kurumlarına yerleşerek devleti ele geçirme) geleceğine yönelik kaygısı olabilir.

Cemaatin üst yapılanması ayrıca devlet kurumlarında görevli emniyet, TSK, yargı gibi alanlardaki cemaat mensubu üst düzey görevlilerle temas halindedir. Bunların birbirleri ile olan ilişkileri mesleki alan düzeyindedir. Yani avukat hakim veya savcılarla, doktor doktorla, mühendis mühendisle, esnaf ticari faaliyetler yapan esnaf veya patronlarla ilişki içerisindedir. Aradaki ilişkiler üst düzey imamlar tarafından sağlanır. Kurulan bu sistem sayesinde birçok cemaat mensubunun Fethullah Gülen’le resmi bir ilişkisinin tespit edilebilmesi imkânsızdır (Yanardağ, 2006: 43).

Cemaat tarafından devlet kurumlarında bir amaç adına kadrolaşma olduğu iddiaları reddedilmiş olmasına rağmen bu faaliyetler Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı (JGK), Genelkurmay’ın istihbarat ekipleri tarafından devamlı olarak izlenmiştir. Jandarma istihbarat raporlarında Gülen’in stratejisi başlıklar halinde sunulmuştur.

Senem (2011: 103) tarafından çeşitli dönemlerde JGK tarafından tutulan raporların derlendiği kitapta raporlarda geçen cümleler aynen aktarılmış ve cemaatin hedefini; Fethullah Gülen, İslamcı ideolojik bir yaklaşımla, bulunduğu legal durumu muhafaza ederek sahip olduğu etkin mali güçle;

1) Bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dershaneleri kullanarak eğitilmiş gençlerden oluşan bir taban oluşturmak.

2) Devletin bütün kadrolarında, bütün bürokraside, MEB’de ve Emniyet Teşkilatı’nda kadrolaşmak.

3) Yurtdışında, Türkiye’de kurulacak siyasal İslam’a uluslararası alanda sempatiyle bakacak bir gençlik oluşturmak” şeklinde sıralanmıştır

JGK, Gülen’in ve nihai bir amacı olduğu ve stratejisini bu amaca göre kurduğunu rapor etmiştir. Buna rapora göre Gülen Cemaati’nin amaçları şöyledir:

1) Fethullah Gülen ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflerine ilerlemenin yıpratıcı olduğunu teşhis etmiş, bu nedenle kurulu sistemi yıkmaktansa bu sisteme yani devlet modeline göre uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflemiştir.

2) Bu nedenlere tüm devlet organ ve kurumlarında, yerel yönetimde ve sivil sektörde örgütlenmeyi amaçlamıştır.

3) İleride devlet yönetimini kontrol altına alabilmek maksadıyla, kısa vadede tüm kadrolara mensuplarının getirilmesi veya bu kadroları işgal edenlerin kendilerine bağlanmasını hedeflemektedir. Uzun vadede ise, tam bir kontrol sağlayabilmek amacıyla eğitim sektöründe yoğun bir faaliyet göstererek teşkilatlanma ve kadrolaşmayı yaygınlaştırmayı hedeflemektedir.

4) Ilımlı, modern ve Türkçü bir imajla siyasi partiler içerisinde hatta Atatürkçü ve laik kesim içinde de destekçilerini arttırma düşüncesindedir.

5) Böylelikle TBMM’de yandaşlarının mutlak çoğunluğu elde etmesini sağlarken, arzuladığı siyasi yönetim şekline geçişi hedeflemektedir.

6) Gülen Cemaati, politikacıları, bürokratları, sanayi ve ticaret sektöründe her seviyeden iş adamlarını cemaate kazandırma gayreti içerisindedir (Senem, 2011: 124). Raporun devamında Gülen’in nihai hedefinin şeriat devleti kurmak olduğu belirtilmiştir. Yukarıda JGK raporlarında bahsedilen strateji ve amaçlar Emniyet İstihbarat ve Genelkurmay Raporlarında da hemen hemen benzer şekildedir*

.

Gülen Cemaati, bu veriler doğrultusunda değerlendirilecek olursa oldukça sistematik bir teşkilat yapıya sahip olduğu sonucuna varılabilmektedir. Yukarıdan aşağıya denetim mekanizmasının olduğu ve bu mekanizmanın yine yukarıdan belirlenen kişiler tarafından işletildiği anlaşılabilmektedir. Cemaat’in hiyerarşik yapısının kilit noktalarındaki isimler sadece eğitim faaliyetleri ile değil sorumlu oldukları bölgenin cemaatle ilgili tüm faaliyetleri ile ilgilenir. Gülen Cemaati’ne ait eğitim kurumlarında eğitim alan öğrenciler mezun olduktan sonra cemaatle ilişkilerinin kesilmemesi için cemaat tarafından yönlendirilir ve takibi yapılır. Bu öğrencilere hiyerarşik düzen içerisinde cemaate yakınlığına bağlı olarak sorumluluklar verilir. Örneğin; dershanelerde eğitim alan öğrencilere üniversiteye yerleştikten sonra ev abisi/ablası, yurt abisi/ablası gibi sorumluluklar verilerek birlik ve beraberliğin devamı sağlanır. Cemaat bünyesine dâhil olmuş bir bireyin cemaatle ilişkisinin hiçbir zaman kesilmemesi için gayret gösterilir. Öğrencilik hayatı bitip meslek hayatına atılan cemaate mensup öğrenciler ayrılmak için çaba sarf etmediği sürece cemaatle ilişkisi hiçbir zaman kesilmez. Devlet kurumlarında memur olarak çalışan cemaat mensubu kişiler de bunlara dâhildir. Gülen Cemaati’nin devlet kurumlarında kadrolaştığı iddiası bu nedene dayanır. Öğrencilik dönemlerinde cemaate ait dershanelerde, okullarda eğitim alıp cemaate ait evlerde, yurtlarda kalan, daha sonra polis, profesyonel asker, bürokrat, hâkim, savcı gibi mesleki anlamda çeşitli dallarda meslek sahibi olmuş bu kişilerin cemaatin çıkarlarını öncelediği ve cemaatin amaçları doğrultusunda hareket ettikleri çeşitli kurumlarca rapor edilmiştir. Örneğin, Wikileaks belgelerinde geçen bir olay: Emniyet Teşkilatı’nda çalışan üst düzey görevliler resmi pozisyonlarını kullanarak Amerikan Konsolosluğu’ndan Gülen’in greencard müracaatı için yardım istemiştir. FBI’nin Gülen hakkında “temizdir” raporu çıkarmasını istemişlerdir (Doğan ve Rodrik, 2014: 229).

*

Bkz. Genelkurmay Raporlarında Fethullah Gülen, Haz. Senem N., Kaynak Yayınları, İstanbul, s. 203-274, 2011.

Gülen Cemaati’nin devlet içerisinde kadrolaşarak siyasi sistemde belirleyici olmak istediğini öne sürenlerden biri de N. Hablemitoğlu’dur. Gülen’in konuşmalarından derlenen kasetleri, Gülen’in yazdığı veya Gülen için yazılan kitapları inceleyen Hablemitoğlu ilgili kaynaklarda geçen cümleleri analiz etmiştir. Bu analizlerin sonucunda elde ettiği sonuçların yanı sıra daha önce yazılan kaynakları da inceleyerek bu sonuca varmıştır. Hablemitoğlu, (2015: 201) Gülen Cemaati’nin Emniyet başta olmak üzere birçok kritik kurumda söz sahibi olduğunu, bu durumun önüne geçilmezse ilerleyen yıllarda problemlere yol açacağının altını önemle çizmiştir. Gülen Cemaati’nin beyanının aksine cemaatte hiyerarşinin hatta yatay ve dikey örgütlenmenin varlığının bulunduğunu söylemiştir. Bu bağlamda yapılanmanın faaliyet düzeyinde “şeffaf” ancak “hedef” düzeyinde ise gizlilik esasına dayandığını belirtmiştir. Gülen Cemaati’nin devlet içerisinde kadrolaştığı, özellikle Emniyet Teşkilatı’nda çok ciddi bir yapılanması olduğu cemaatle ilgili birçok raporda vurgulanmaktadır. Hatta Emniyet Teşkilatı içerisinde kritik kurumların (İstihbarat, KOM, Personel Dairesi, Eğitim Dairesi vb.) özellikle cemaat tarafından kontrol edilmeye çalışıldığı bu raporlarda geçmektedir. Buna göre, TSK, yargı, üst düzey bürokrasi kurumları da aynı şekilde kadrolaşmaya çalışılan kurumların arasındadır.

Gülen Cemaati içerisinde düzenli bir hiyerarşik yapı, bu yapılar arasında sıkı ve güvenilir iletişimin olması onun sağlam bir teşkilat yapısına sahip olduğunu gösterir niteliktedir. Mensupların birbirine ve Gülen’e olan bağlılığı samimiyet ve sadakat üzerinedir. Biz duygusu, hakim bir duygu olarak cemaati bir arada tutan en önemli etkenlerden biridir. Cemaat içerisinde Gülen’in sohbetlerinin sürekli olarak dinlenmesi, kitaplarının okunması, yazılarının takip edilmesinin yanı sıra kendisine yakın medya organlarının yayın içerikleri de biz duygusunun sürekliliğini sağlayan en önemli etkendir.

Gülen Cemaati’nin eğitim faaliyetlerinin dünyada eşine az rastlanacak şekilde tüm dünyaya yayılmış olması ve bu faaliyetleri yürüten kişilerin cemaate gönülden bağlılığı cemaatin toplum nezdinde olumlu bir imaj edinmesinde etkilidir. Bu nedenle eğitim faaliyetleri Gülen Cemaati’nin her zaman vitrininde olmuştur. Özellikle 2000’li yıllarda dünyaya yayılan okullarda okuyan öğrencilerin performans sergilediği Türkçe Olimpiyatları üzerine büyük hassasiyet gösterilmiştir. Türkçe şarkıların söylendiği, geleneksel Türk folklorik danslarının yapıldığı gösteriler son yıllarda hemen hemen tüm ülke geneline yayılmıştır. Amaç, dünyaya yayılan okullarda Türkçe eğitimin verildiği, Türk folklorunun dünyaya tanıtıldığı, dolayısıyla cemaatin ne kadar önemli bir misyon üstlendiğini topluma göstermektir. Oysaki bu okullarda Türkçe, eğitim dili değil; seçmeli veya ikinci dildir (Ergil, 2010: 324). Gülen Cemaati’nin hemen hemen tüm dünyaya yayılan eğitim faaliyetlerinin

başarısında cemaate gönülden bağlı kişilerin ülke veya bölge ayırt etmeden dünyanın birçok yerine gitmesi, bunu bir vazifeden ziyade bir hizmet addetmesi en önemli etkendir.

Gülen Cemaati’nin yapısında eğitim, cemaatin ilk yıllarından günümüze kadar en önem verilen faaliyettir. Bu nedenle eğitim alanında şeffaf bir şekilde organize olunmuştur.

Benzer Belgeler