• Sonuç bulunamadı

11 Görselleşen Düşüncenin Tarihsel Geçiş

Düşüncenin görselleşmesi konusu ilkel toplumlardan bu yana düşünürlerin zihinlerini devamlı kurcalayan bir unsur olmuştur. Göklere yükselip uçmak veya uçan varlıklarla iletişime girme arzusu ve ediminin ilk çağlardan günümüze kadar geçirdiği evreleri algılamak için görsellerle kısa tarihsel bir geçiş yapma gereğini duydum.

Düşüncenin görselleşmesi ilkel toplumlarda tanrısal idollerle sembolleştirilmiştir. Çağın düşüncesi bereket ve üreme mantığına hizmet ettiği için, seçilen formlar da doğal olarak bu temayı kuvvetlendiren biçimler olmuştur.

136

Resim 127 Gece Kraliçesi, Mezopotamya Tanrıçası, M.Ö. 1900-1700,Terakota Rölyef, Britişhe Müzesi, Londra

Daha sonra İlkçağda toprağa yerleşip de siteler halinde yaşayan insan gurupları, bilimsel araştırmalar ve form betimlemelerinde ideal güzelliği araştırma tutkusu, Mezopotamya, Mısır daha sonra da Yunan ve Helenistik dönem sanatlarında ön plana geçmiş ve betimlemeler çağın ve coğrafi bölgenin dinsel anlayışına göre mimetik bir yapıya dönüşmüştür.

137

Resim128 Horus ve Nektanebo II, MÖ.350 Geç Mısır Dönemi, Y. 72cm. Metropolitan Müzesi New York

138

Resim 129 Afrodit ve Pan ve Eros, MÖ.100, Delos,Mermer, Y. 1,32cm. Atine Milli Müzesi, Atina

139

Resim 130 Uyuyan Eros, MÖ. 150-100, Rodos, Bronz,178cm. Metropolitan Müzesi New York

Ortaçağda ise tek tanrılı dinler baskısıyla sanat, batıda Théologie67’nin Tevrat ve İncil bağlamında somut bir şekle bürünmüş, Doğuda da Kuran öğretisi gereği daha soyut bir anlatıma girmiştir.

67 Théologie: Tanrıbilim

140

Resim 131 Meryem ve annesi, Meryem Gabriel melek, 1260-1274 Reims Katedrali cephesi, Fransa

141

Resim 132 Firuze sırlı, kabartmalı, minai tekniğinde mavi kırmızı altın yaldız sır üstü boyama çini, 24x24 cm. İlhanlı devri iran XII.yy. Devlet Müzesi Doğu Berlin XIV-XVI yy. Rönesans hareketleriyle batı gurubunda ilim, bilim ve sanat alanında köklü değişiklikler olmuştur. Asiller ve dinsel guruplara burjuvazi sınıfının da katılımıyla sanatçı ve sanat ortamı güçlenmiştir. Eski Roma ve Yunan sanat formatları temel alınmış, önce İtalya’da daha sonra da tüm Avrupa’da yeniden doğuş hızla yayılmıştır. Matbaanın 1450 yılında keşfi ile de hümanist sınıf güçlenerek dinde Reform hareketinin doğmasına neden olmuştur. (1517)

142

Resim 133 Gianbolongna (1529-1608) Merkür(Hermes), 1580, Bronz,Y. 170cm. Bargello Müzesi Floransa

143

Resim 134 Donatello (1386-1466) Attis(Amor), 1440, Bronz, Y.140cm. Bargello Müzesi, Floransa

Batı gurubunda gelişim hızla devam etmiş düşünsel dönem yerini daha duygusal bir döneme yani Barok döneme terk etmiştir. Gölge ışığın hakim olduğu bu dönemde, başta yine İtalya olmak üzere sanat İspanya ve Kuzey Avrupa ülkelerinde dahi sanatçılar yetişmesine neden olmuştur.

144

Resim 135 Caravaccio Michelangelo Da Merisi (1571-1610) Uyuyan Eros, Tual üzerine yağlıboya, 71x105 Pitti Müzesi, Floransa

Resim 136 Bienvenutto Celini (1500-1571) Perseus-Andromeda’nın Kurtarılışı, Bronz, Bargello Müzesi, Floransa

145

Resim 137 Gian Lorenzo Bernini (1598-1680), Azize Tereza’nın Coşkusu, 1647- 52, Mermer, Bronz Üzerine altın Kaplama, Santa Maria Della Vittoria, Kilisesi Cornaro Şapeli, Roma

146

Reform hareketlerine paralel olarak Avrupa’da bilge krallarla birlikte Monarşi dönemi başlamış, Papalar ve krallar arasında uzun mücadeleler sonunda dinsel sınıf zayıflamıştır.

Sanat kaçınılmaz olarak, kahramanlık ve duygusal temalara ağırlık veren Romantik ve Klasist bir yöne kaymıştır. Dönemin düşüncesi gereği sanat, aristokrasiye hitap etmiş ve asil sınıfın yüksen beğenisini pompalayan eserler vermiştir.

Resim 138 François Rude, (1784-1855), La Marseilaise, 1833-36, Yüksek Rölyef, Kireçtaşı, Y.42inç, Arc De Triomfhe, EToile, Paris

147

Resim 139 Francesco Goya, (1746-1828), Los Caprichos, Kahredici Rüzğar,1799, 80 Akuatinta(lekebaskı),No.48, Milli Kütüphane Madrid

Endüstri çağının başlamasıyla hızlı gelişim, alışılmışın dışında yaşam tarzıyla gelen kentsel olumsuzluklar, bitmek bilmeyen savaşlar, başta Germen gurupları olmak üzere tüm Avrupada huzursuzluklara neden olmuş, buna paralel olarak sanatta, Expresiyonizm adı altında yeni bir akımın doğmasına neden olmuştur. Acı, sıkıntı ve endişeleri ön plana alan bu akım, biçim bozmaları görsel düşüncenin temel formatı

148

olarak kabul etmiştir. Ruhsal durum irdelemeleri çarpıcı renk kullanımıyla güçlendirilerek alılmlanmak istenen hedef özellikle vurgulanmıştır.

Resim 140 Marc Chagall, (1887-1985) Kuş ve Sevgililer, 1952, Taş Heykel, 31x32cm. Özel Koleksiyon

149

Resim 141 August Rodin, (1840-1917), İkarus’un Düşüşü, Alçı, 0,446x0,693x0,362cm. Rodin Müzesi, Paris

Hızlı gelişim gösteren Endüstri Çağı sorunlarını da beraberinde getirerek çeşitli felsefi görüşlerin çatışmasına neden olmuş, İnsan psikolojisi temel alınarak birbiri ardına sıralanan sanat görüşleri çağın araştırmalarına katılmışlardır. Dönemin düşüncesinin görsel dili ne olmalıydı? Bütün sorun burada yatmaktaydı. Expresiyonizm mi? Kübizm mi? Sembolizm mi? Sürrealizm mi? Fütürizm mi? Yoksa insanlığın kurtuluşu Soyut sanatta mı aranmalıydı? Sanatçılar bu kaos içinde kendilerine yer bulmaya çalışmışlardır.

150

Resim 142 Ernst Barlach (1870-1938), Gustow Meleği,Savaş Şehitleri Anısına, 1927, Bronz,U.85 1/2inç Antoniter Kilisesi, Köln

Resim 143 Joan Miro ( 1893-1983), Güneş Kuşu, 1968 Carrera Mermeri, 163x146x240cm. Fundacio Joan Miro, Barselona

151

Resim 144 René Magritte, (1898-1987) Büyük aile, Tual Üzerine Yaglıboya, 100x81cm. Özel Koleksion

152

Resim 145 Umberto Boccioni, (1882-1916) Uzayda Devamlılığı Olan Tek Form, Bronz, Yükseklik 437/4inç.

Endüstri çağının getirdiği olumsuzluklardan etkilenen XX.yy. sanatçıları, İtalya’da şair FilippoTommaso Marinetti (1876-1944) önderliğinde toplanarak galeceğin sanatının Fütürizm olacağını ve çağın yaşam üslubunu biçimlendireceğini savundular. Umberto Boccioni (1882-1916) Carlo Carra ( 1881-1966) Giacomo Balla (1871-1958) Gino Severini (1883-1966) önderliğinde Floransa’da Anarşist bir sokak hareketiyle başlayan bu hareket, sanat ortamında çıkış noktası devinim, hız ve hareket üzerine kurulu yeni yeni bakış açılarının doğmasına neden olmuştur. Fütürizmle başlayan bu dünya görüşü, Birinci Dünya Savaşı sırasında Dada hareketleriyle ivme kazanarak, Kinetik Art, Land Art, Body Art, ve özellikle endüstriyel üretimlerle pompalanan Pop Art gibi sanat akımlarına öncülük etmiştir.

153

Resim 146 Wassily Kandinsky, (1866-1944) İsimsiz,(İlk Suluboya Soyut Deneme), Kağıt üzerine kalem, suluboya ve mürekkep. 49.6x64,8cm. Georges Pompidou Modern Sanat Müzesi, Paris

1920 yıllarında Almanya’da Bauhaus, Rusya’da Konstrüktivistler gurubu soyut göstergeleri temel alarak işlevsel yeni bir sanat dünyası inşa etmek istemişlerdir. Bu akımın anahtar sözcüğü sanatsal dışavurum yerine, zihinsel süreçleri ifade eden Konstrüksion kelimesidir. Bu dönemde, üç boyutlu heykelsi formlar, temel biçimsel formata indirgenmiş geometrik bir sadelikle, dönemin endüstriel malzemeleriyle gerçekleştirilmiştir.

154

Resim 147 Vladimir Tatlin, (1885-1953) Thırd İnternational, Orijinal Modelin Fotografı, metal, ahşap, cam vs. Yükseklik 20ft.

155

Resim 148 Vladimir Baranoff Rossine (1888-1942), Symfhony No.I, 1913, Polikrom Ahşap, Karton, Yumurta kabuğu, Y.631/2 inç.

Dönem kargaşası içinde Richard Hamilton’(1922-) sanata bakış açısını Pop Sanat sözcüğünü kullanarak belirtmiştir. Toplumun değişen değerlerine yönelik sanatsal tavır takınan sanatçı, kitle kültürünü sorgularken, kaçınılmaz olarak o kültüre hizmet etmiştir. İkinci dünya savaşından sonra varlığını hissettirmeye başlayan ve temeli tüketim kültürüne dayanan Pop sanat Amerikanvari bir içeriğe sahiptir. Bu türün işlevselliği daha çok reklâm alanında olmuştur. Reklâm imgelerini alt kültür/üst kültür ayırımı yapmaksızın ele almış, bunu yaparken de öncelikle hazır imgelere başvurmuştur.

156

Resim 149 Alexander Calder (1898-1976), Horoz 1972, Metal Asamblaj, 71x54,6x67,3cm. Whitney Amerikan Sanat Müzesi, New York

157

Resim 150 Alexander Calder (1898-1976), Sioux Tüyleri 1969, Boyalı Aliminyum, Metal, Çelik, 347,4x231,1x 160cm. Whitney Amerikan Sanat Müzesi, New York Ardından Yeni Gerçekçilik adı altında bir gurup sanatçı Fransa’da, 1960 yılında hayatla sanat arasındaki sınırları yok etmek için atağa kalkmışlardır. Bir yandan Pop sanatın, öte yandan da Kavramsal sanatın çeşitli özelliklerini bünyesinde barındıran ve genellikle atık ve buluntu nesnelerin kullanıldığı bir bakış açısı geliştirmişlerdir.

158

Resim 151 Arman (1928-2005), Yığma (Accumulation) Renault, No.101, Somatrake Nike’si 1967, Renault 4 Karoser Parçaları Birleşimi, Kaynak, 220x350x300cm. Özel Koleksiyon

159

Resim 152 Yves Klein, (1928-1962) Somatrake Nike’si, 1962 yılında Louvre Müzesi Orijinal Heykelden Kalıp alınarak yapılmış, 50,5x25,5x36cm. 175 /23 Baskısı,

Aynı dönem akımlarından Minimalizm ise, güncel endüstriyel malzeme/yöntem kullanımının yanı sıra, tüm fazlalıklardan “arındırılmış” bir düşüncenin biçimsel form sadeliğini görselleştirir. Bu tavrıyla Maleviç’in sıfır kompozisyonuna göndermede bulunurken, endüstriyel maddeyi ham haliyle kullanmak ve malzemeyi kendinden başka bir şeymiş gibi sunmaktan kaçınmışlardır.

160 Resim 153 Panamarenko (1940-) İkarus Asamblaj

161

Resim 154 Panamarenko (1940- ), Pan Amerikan Şkt. İçin Hazırladığı Uçmayan makine

1960 yıllarından sonra sanat ortamında yaşanan en büyük dönüşüm, sanatın nesneye olan gereksiniminin tartışılmasıdır. Düşünce etkinliği ön plana geçirilmiş ve dolayısıyla sanat yapıtının maddi varlığı ve biçimi ikinci plana itilmiştir. Bu yeni eğilim Kavramsal sanat başlığı altında toplanmıştır.(Konseptüalizm- Kavramcılık) Tekil nesneyi dışlayarak yerine düşünceyi koyan kavramsal sanatçılar belgeler, fotograflar, haritalar, taslaklar, videolar ve benzerleri “taşıyıcı araçlar” kullanarak sanatın geleneksel tanımını ve biçimini sorgulamışlardır. 1910 yıllarında Çeşme adlı yapıtıyla Marcel Duchamp “hazır nesne” yapıtıyla dönemin Dada (başkaldırış) hareketlerine katılmıştı. Yine 1960 da aynı sanatçı aynı eserle Kavramsal sanatın düşünsel açılımını yapmıştır. Duchamp, bu eseri bir kelime oyununa başvurarak R. Mutt diye imzalamış ve bir sergiye yollamıştı.

162

Resim 155 Alexander Calder (1898-1976), Tavuskuşu 1941, 20 Parça Boyalı Metal ve Doğal Alüminyum Mobil Heykel, 125,7x93,3cm. Özel Koleksiyon New York Kavramsal sanatın İtalyan kanadı Arte Povera “yoksul sanat” akımı olarak karşımıza çıkar. Her türlü doğal malzemeyi düşüncenin görselleşmesı adına kullanan sanatçılar özellikle su, plastik, sebze, pamuk, demir, kahve, taş, ateş, çuval vs. ve canlı hayvan gibi doğal malzemeler kullanarak ilginç mekânlar kurgularlar.

163

Resim 156 Anselm Kiefer, (1945- ) Kanatlı Ağaç, 1979, Tual Üzerine Yağlıboya ve kurşun kanat, 285x190cm. Ludwig Donation, Köln

164

Resim 157 Jason Middle Brook (1972- ) Ormandan Değirmene, Mağazaya, Eve, Sokağa Gidiş ve Tekrar Geriye Dönüş, 2009-10 Maket (Detay), Çeşitli Plastik Malzeme, Laminat, Örülmüş Koton ve Spray Boya

Kavramsal sanatın bir kanadı olarak gelişim gösteren diğer bir akım Beden Sanatı’dır. Kendi bedenini sanat yapıtı olarak görselleştiren sanatçının amacı, sanat piyasalarının dinamiklerine aykırı bir malzeme olan bedenleriyle sanatın sınırlarını zorlayarak, toplumun olumsuzluklarını sorgulamaktır. Bir tür oluşum “Happening”diye adlandırılan ve tiyatrolar dışında özel galerilerde sahnelenen bu tür yaklaşımların ilk örnekleri ABD’de besteci yazar John Cage (1912-1992) tarafından

165

gerçekleştirilmiştir. Bedenle yapılan Performans sanatının en uç bazı örneklerini 1960’larda bedene yönelik sadomazoşistik tavırlarıyla gündeme gelen (Viyana Eylemcileri) gurubu vermiştir. Beden Sanatı dalında Rebecca Horn, Yves Klein, Panamarenko, uçma edimini uç noktalara vardıran ütopik sorgulamalarıyla öne çıkan sanatçılar oldular. Body Art adıyla bu akıma katılan sanatçılar, alışılagelmiş, taş mermer, tual, gibi sanat malzemeleri dışına çıkıp, düşüncelerini doğrudan aracısız, direk ve en etkili biçimde anlatmak istemişler, bunun için de kendi bedenlerini sanat objesi olarak kullanmayı uygun görmüşlerdir. Horn, İkarus adlı performansında vurgulamak istediği özgürlük temasının sorgulamasını, güçlü bir metafor yüklenmiş olan bu mitolojik konuya yüklemek istemiştir. Aslında diger iki beden sanatçısı Klein ve Panamarenko da aynı İkarus metaforunu kullanarak özgürlük konusundaki ortak hassasiyetlerini yapıtlarıyla betimlemişlerdir. Kanımca Horn Performansında Kanat formunu seçmesi, kanatlı varlıklara hayranlık duyması, onlara benzeme arzusundan doğmaktadır. Özgürlüğü kuşların kanatlar sayesinde uçma eylemıne bağlayan sanatçı, Örneklediğim her iki performans resimlerinde, bedenini aşan devasa kanatlar kullandığı halde uçamamaktan dolayı sıkıntısını göstermeye çalışmış ve bu yolla insaoğlunun yetersizliğini belirtmek istemiştir.

Aynı şekilde Panamarenko da uçmayan kanatlı makineler tasarlayarak yine özgürlük metaforunu İkarus mantığıyla irdelemiş, Yves Klein ise kendini boşluğa atarak izini takip etmesiyle, ulaşamadığı uçma edimine karşı eleştirel bir yaklaşım sergilemek istemiş olabilir.

Her üç sanatçı da Leonardo Da Vinci’nin izinden hareketle çeşitli kanat formatları tasarlamışlardır. Fakat burada algılanmak istenen düşünce çok farklıdır. Leonardo uçma edimini gerçekleştirmek için çeşitli formüller aramış, ama teknik olanakların henüz bulunmayışı uçma eylemini gerçekleştirmesini engellemiştir. Hâlbuki her üç sanatçıda durum farklıdır. Teknik olanaklar uç noktasına varacak kadar ilerlediği halde, sananatçılar uçan makineler değil, uçmayan tasarımlar yaratmışlardır. Nedeni uçma ediminin kendisi değil taşıdığı özgürlük metaforunu vurgulamak isteğidir. Bu istek, özgürlük arayışları içinde yarattıkları devasa kanatlarda gizlenmiş, duruşlarındaki samimiyeti güçlendirmek için de kendi bedenlerini kullanmışlardır. Özgürlüğü ütopik düşünce olarak varsaydıklarından, hiçbir zaman uçmayıp

166

özgürleşmeyecek uçmayan makineler yaratarak özlemlerini eleştirel bir şekilde betimlemişlerdir.

Resim 158 Yves Klein (1928-1962) İnto The Voıd 1960, (Kendini balkondan boşluğa bırakırken fotografladığı izi)

167

Resim 159 Rebecca Horn (1944) İkarus, Performans II. 1970-73, Sean Kelly Galery New York

168

Resim 160 Rebecca Horn (1944- ) Suskunluğun İsyanı, 2009-10 Performansı, (Kuzgunla Balina Arasında Diyalog) Çağdaş Sanat Müzesi Tokyo

169

Resim 161 Rebecca Horn (1944- ) Kuş Tüyleriyle Mekanik Uçma Performansı

Resim 162 Panamarenko (1940- ), Uçma Performansı, 2004, Ronald Felden Güzel Sanatlar Galerisi, New York

Arazi sanatı ise yine 1960 yıllarda ABD’de geniş arazilerde görsel malzeme olarak toprak, taş, kum, tuz gibi maddeler kullanan sanatçının amacı, manzaranın tanımını büyük ölçüde değiştirmektir. Düşüncesi ise alışılagelmiş doğayı gerçek bir mekâna dönüştürmektir. Robert Smithson’un (1938-1973) dediği gibi sanatçı fırça yerine buldozer kullanmış, çoğunlukla gelip geçici olan, bazen de aralarında binlerce yıl yaşamaya aday enstalasyonların bulunduğu değişik görsellere imza atmışlardır. Arazi

170

sanatı, doğayı görünür kılan, doğaya dair bilinç uyandırmayı amaçlayan ve teknoloji karşısında doğayı kutsayan bir yaklaşımın düşünsel göstergesidir.

Resim 163 Walter De Maria (1935- ) Işık Tarlası (Elektrik akımları ile hazırladığı yapay şimşek)

Günümüz sanat anlayışına katılan bu karmaşık sanatsal yapılara bir de Sinema ve Medya sanatı da katılınca kaos büsbütün büyümüş ve görselleşme sorunu Post Modern bir anlayışın doğuşunu körüklemiştir. Dönemimizin Avangard sanatçısı, teknolojik gelişmelerin baş döndürücü bir hıza ulaşması ve buna iletişim araçlarının da katılımıyla öngörülen olanakları kullanmaya yönelmiştir. Postmodern süreçte sanatın çok yönlü yapısı içinde 1970 yılından sonra yaygınlık kazanan Postmodernizm terimi bugün bile tam netleşmemiştir. Amerikalı postmodern teorist mimar Charles Jencks’e( 1939-) göre, Postmodernizm, moderizmin hem devamı hem de aşılmasıdır. İletişim teknolojisinin yeni gelişmeleri ve toplumun bir “medya toplumu” haline gelmesinin soğuk savaş sonrası ABD’nin egemenliğinde şekillenmekte olan yenidünya düzeninin ekonomik/kültürel portresi, küreselleşmenin soyutlanamaz bir gerçeğidir

171

Postmodern sanatta heykel sanatına gelince, son derece yoğun bir dönüşüme ve çeşitlemeye temel olmuştur. Üç boyutlu sanat olarak üretilen bu enstalasyonlar, modernist heykel sanatının oluşmasını tetiklemişlerdir. 1980 lerin sanat yapıtı üretimi kapsamında önemli bir yer tutmuştur, ancak geleneksel heykelle de ilişkilendirilen üretimler de dikkat çekmiştir. Bu üretimler XX. yüzyılın başında malzeme /teknik/ anlam dağarcığının sınırlarını ciddi anlamda genişleten yapıtlarla bir diyalog içindedir. Picasso’nun 1914 tarihli gitar’ı ve Vladimir Tatlin’in atık malzemelerle gerçekleştirdiği 1914 tarihli rölyefleri, bu anlamda akla getirilecek önemli örneklerdir. Bu gibi yapıtlar heykelle özdeşleştirilen taş, ahşap, metal gibi geleneksel malzemelerlerden alternatif malzemelere yönelen dönüşümü hızlandırırken, Marcel Duchamp’ın aynı tarihlerde sanat yapıtı olarak ürettiği hazır- nesneleri de bilindiği gibi 1960’lardan sonraki sanatsal üretim üzerine ciddi biçimde etkili olmuştur. Heykel bağlamında bu yeni eğilimlerin öncülüğünü, 1981’de önce Londra’da sonra Bristol’de “Nesneler ve Heykeller” başlıklı sergiyle dikkat çekmeye başlayan Tony Cragg (1949-) Richard Deacon (1949-), Bill Woodrow ( 1948-), Antony Gormly ( 1950-) ve Anish Kapoor ( 1954-) gibi İngiliz heykeltıraşlar üstlenmişlerdir. Modernist heykel üslupçuluğundan uzaklaşırken yeni bir soyutlamacı anlayışla çalışan bu sanatçılar, geleneksel teknikler yerine asamblaj ya da enstalasyon temelli üretimleri ile dikkat çekmişler, ayrıca kentsel çevreden seçilen gerçek nesnelerden yararlanmışlardır.

172

Resim 164 Tony Cragg (1949 ) Ayakta duran Üç Figür, 2006 Ahşap, 105x55x55cm. Galeri Traddaeus Ropak, Salzbur

173

SONUÇ

Tarih boyunca uçma ediminin algılanışı, değişik dönemlerde, farklı coğrafi bölgelerde, insanın fiziksel, ruhsal ve mantıksal evrimine paralel olarak gelişmeler göstermiştir. İnsanoğlu tabiatta karşılaştığı olumlu veya olumsuz doğa olaylarının nedenlerini göklerde aramış, yağmur, güneş, gök gürültüsü, şimşek, deprem, gibi henüz çözemediği her şeyden korkmuştur. Paganizmin hüküm sürdüğü ilkçağda her bilinmeze tanrısal kimlikler yükleyerek görselleştirmiştir. Göklerde aradığı bu varlıklara uçma fonksiyonu yüklemiş, bu edimi güçlendirmek için de onları kanatlandırarak bir dizi kanatlı yaratıklar meydana getirmiştir. Betimlenen formlar, genellikle kuş başlı ve kanatlı insanlar, hayvanlar veya bunların karışımı farklı yaratıklar olmuştur. Yükledikleri en önemli işlevsellik, bireyi kötülüklerden koruma olup, bu duyguyu güçlendirmek için ise mistik ve büyüsel ruh halini güçlendirecek her tür soyutlamaya gitmişlerdir. Her toplulukta bu soyutlamalar yerel gelenekler çerçevesinde değişiklikler gösterseler de aynı mantık öngörüldüğü için, temelde çok büyük farklılıklar göstermezler.

Algılama sorunu her dönemde sanatçıyı zorlamış, yapıtını hangi formatlar çerçevesinde yaratması gerektiği konusu derin araştırmalar yapmasına neden olmuştur. Değişen kültür dönemlerinde amacına ulaşabilmesi kolay olmamış, bilgi dağarcığı çoğaldıkça, neyi nasıl yapması gerektiği kafasını kurcalayan en önemli sorun olmuştur. Sanat eserinin hem estetik değeri olması hem de seyircisini yönlendirmesi, sanatçıya yüklenen önemli bir sorumluluktur. Bu nedenle sözünü başarıyla söyleyen bir eser yaratmak sanatçının temel kaygısı olmuştur.

174

Günümüz sanatında düşüncenin görselleşmesi başlığı altında, tarihsel geçişlerle bu başarıyı elde etmiş olan sanatçılardan, yapıtlarıyla birlikte bir geçiş yaparak kısaca bahsetmeyi uygun buldum. Çağımızın sanatına gelince sembolik formların bir anlatımı olarak kanatlar ve uçma edimini örnek alıp, özellikle sanatın soyut ve soyutlama sorunlarına değinmek istedim.

Konumuz olan uçma algısının ifadesi ve bu edimi gerçekleştiren kanat formu, her dönemde olduğu gibi çağımızda da sanatçılar tarafından değişik metaforlar yüklenerek verilmek istenmiştir. Leonardo’dan bu yana sanatçıların düşüncelerini kurcalayan uçma olgusu ve yüklendiği özgürlük metaforu, Çağdaş sanatçılar tarafından sorgulama objesi olarak kullanılmıştır. Alımlamanın güçlendirilmesi için de Rebecca Horn, Panamarenko, Yves Klein gibi günümüz sanatçıları kendi bedenlerini sanat objesi olarak kullanmişlar ve bu yolla seyirciye çağın olumsuzluklarına karşı duyarlılık gösterme gereğini vurgulamak istemişlerdir.

Asıl konumuz kanatlı varlıkları, Mitolojiden başlayarak tarih boyunca yaşamımızdaki yerini bilim, teknik ve inanç doğrultusunda inceleme gereğini duydum. Metinsel olarak yaptığım bu araştırma, görsellerimi yaratmada bana ışık tutuğu inancındayım. Medeniyet çerçevesi içinde yer alan ve iletişim faktörünün önde gelen sembolik formu, “Yazı” formatından yola çıkarak, Mezopotamya kültürleri aracılığıyla, çeşitli yazı tiplerine başvurdum. Özellikle Arapça ve Ermenice harflerinin çıkış noktası olan Aramice’den ve Doğu Süsleme sanatının Kuş kanadı formundan stilize edilen “Rumi” sembolünden derlediğim kanat biçimleriyle görsellerimi şekillendirmek istedim.

Kültür insanın yarattığı her şey, yazı da kültürün görselleştiği ilk iletişim araçlarından en önemlisidir. Kanat ise özgürlük ruhunun güçlü göstergesi olduğu düşüncesiyle, bu formları işlerimin biçimi olarak seçtim. Kanat ve Yazı her ikisi de boşlukta çarpıştırabileceğim canlı ve dinamik unsur olup, düşüncelerimde var olan özgürlük algısını, biçimlerdeki boşluk – doluluk dengesini ve gölge – ışık sorunlarını görselleştirebileceğime inandığım mükemmel formatlar oldular.

175