• Sonuç bulunamadı

Göçmenlere Toprak Dağıtımı

Belgede Antalya’da mübadele (sayfa 65-68)

2.3. Göçmenleri Üretici Duruma Getirme Çabaları

2.3.1. Göçmenlere Toprak Dağıtımı

Sınırları ilgili komisyonlarca çizilen topraklar göçmenlere dağıtılmadan önce bulunduğu yöre ve verimlilik gücüne göre, sınırları belli bir toprak parçasının, kaç evden, ne kadar nüfusu besleyebileceğinin hesabı yapılıyordu. Her yöre için, yörenin tarım uzmanları yani “Tevzi ve Taksim Komisyonu” bünyesinde bulunan ziraat ve fen memuru, ölçücünün de düşünceleri alınarak, bir aileye, her türden ne kadar arazi düşeceği belirlenmekteydi. Göçmenlerin hangi toprağa sahip olacağının tayini için, nitelikleri ve büyüklükleri tespit edilen toprakların kura yöntemine göre dağıtımı gerçekleştirmekteydi. Ortalama beş nüfustan oluşan bir çiftçi göçmen ailesine verilecek arazi ve ürün veren ağaçlar, türüne ve değerine göre şu biçimde dağıtılmıştı:

1. Arazi: “Âlâ, evsat ve ednâ” (yüksek, orta ,düşük) olmak üzere üçe ayrılmıştır. Birinci derecede verimlilik gücüne sahip tarım arazisi olarak benimsenen “âlâ” araziden, beş kişilik bir aileye asgari 50, azami 75 dönüm; ikinci derecede verimli olan tarım arazisi “evsat” araziden asgari 75, azami 100 dönüm; üçüncü derecede verimli olan arazi “ednâ” en az 100 en çok 140 dönüm arazi veriliyordu. Bir göçmen ailesi, bu gruplardan yalnız birisinin niteliğine sahip araziden pay alabiliyordu.

2. Tütün Yerleri: birinci derecede tütün yetiştiren Samsun ve Bafra gibi yerlerde, beş kişilik bir aileye en az 12, en çok 15 dönümlük toprak veriliyordu. İzmir ve İzmit gibi ikinci derecede tütün yetiştiren topraklardan ise en az 15, en çok 20 dönümlük pay dağıtılıyordu.

3. Sebze Bahçeleri: Büyük kentlerde ve kentlerin çevresinde en az 5, en çok 10; uzak yerlerde olan bahçelerle, bahçe olma niteliğine sahip yerleşim arazisinden en az 10, en çok 15 dönüm arazi beş kişilik bir aileye verilmekteydi.

4. Bağlar: Birinci derecede üzüm yetiştiren İzmir gibi yerlerden en az 6, en çok 10 dönüm; ikinci derecede üzüm yetiştiren Antalya gibi yerlerden, merkezlerden uzaklığına ve üretim derecelerine göre en az 10, en çok 15 dönümlük toprak dağıtılmaktaydı. Bu niteliklere uymayan araziden de bunlarla orantı kurularak pay veriliyordu.

5. Zeytinlikler: Birinci derecede üretime uygun ve değerli zeytin bölgelerinde 100-120; ikinci derecede değerli bölgelerde 120-150; üçüncü derecede değerli bölgelerde 150-200 zeytin ağacı göçmenlere verilmekteydi. Yabani ve aşısız genç zeytin ağaçlarının beş tanesi, bir ağaç sayılmaktaydı.217

216

Arı, a.g.e. , s. 129. 217

Kış şartlarında ve üstelik ciddi bir ön hazırlık yapılmadan binlerce insanın ülkeye taşınması, misafir edilmesi, yemeleri, içmeleri; daha sonra, yurdun çeşitli yerlerinde iskân edilmeleri elbette ki çok büyük sıkıntılar yaratmıştır. Daha önce Rumlar ve Ermeniler tarafından terk edilen ve adına emval-i metruke denilen mallar tam anlamıyla tespit edilememiş ve korunamamıştır.218

Yerli halktan bazıları Rumlardan geriye kalan malları gasb etmişlerdir. Memur azlığı dolayısıyla bakanlığın taşra teşkilatı diğer bakanlıklardan sağlanan geçici memurlarla idare edilmiş ve sağlıklı hizmet yapılamamış, ilk iskân kötü şartlarda gerçekleşmiştir. Asıl güçlük göçmenlerin tarım kültürü ile bağlantılı alanlara yerleştirilememelerinden kaynaklanmıştır.

Söz gelimi çiftçilik yapan bir aile şehre, zeytincilik yapan bir aile ise sırf barınacak yer var diye zeytin olmayan bir yere iskân edilmişlerdir. Mevsimin kış, göçmen sayısının çok ve nihayet yeterli bir ön hazırlığın olmaması önemli derecede sıkıntılara ve sızlanışlara sebep olmaktaydı. Ancak o günkü şartlar içinde henüz savaştan çıkmış ve kendisini toparlamaya fırsat dahi bulamamış bir devletin daha iyisini yapması da mümkün değildi. Her şeye rağmen, mevcut imkanlar içinde en iyisi yapılmaya çalışılmış ve başarı sağlanmıştır.

Antalya’da portakal ve limon bahçesi olan yörelerin bölünmesi ve dağıtılması, yerel geleneklere uygun olarak, beş nüfuslu bir ailenin gereksinimi kaç ağaç ya da kaç dönüm portakallık ya da limonluk karşılayabilecekse, komisyonca bu oran dikkate alınarak yapılmaktaydı. Dut ağaçları ve dutluklarda, bunların seyreklik ve sıklığına göre mahallince belirleniyor ve geçimi yalnızca dutluklarla sınırlı bulunan beş nüfuslu bir aile için en çok 10 dönüm dutluk veriliyordu. Nüfusu beşten fazla olan bir ailede fazla olan her nüfus için, birinci derecede verimli araziden 8-10, ikinci derecede verimli araziden 10-15, üçüncü dereceden 15- 20, tütün arazisinden 2-3, bağdan ve bahçelerden 1,5-3 dönüm, zeytinliklerden de 20-30 ağaç veriliyordu.219 Antalya merkez kazasında Kepez mevkiinde 30 dönüm araz-i iktiza vekâletinin bilgilendirilmesiyle muhacirlere ve çiftçilere bedelsiz olarak dağıtılmasına 28 Ekim 1936 tarihli tezkeresi ile karar verilmiştir.220

Ortalama beş nüfuslu bir mübadil çiftçi ailesine arazinin verim durumu ile büyük şehirlere, iskelelere ve istasyonlara olan mesafeleri dikkate alınarak değişik büyüklüklerde araziler dağıtılacaktı. Köylere iskân edilen zanaatkar ve öğretmenlere istihkaklarının yarısı nisbetinde fazla arazi dağıtılırken, ziraat, tıp ve baytar mekteplerinden mezun olanlar ile yüksekokul mezunlarına iki misli istihkak verecekti. Buna karşılık, söz konusu kişiler ihtisasları dahilinde köylüye yardım etmekle yükümlü olacaklardı. Bir yere iskân edilecek

218 Arı, a.g.e. , s. 135-136. 219 Eski, “a.g.m.” , s. 470. 220 BCA, 030.018.1.17.3.

göçmenlerin miktarı mesken sayısına bağlı olmayıp, iskâna elverişli arazinin büyüklüğüne ve verim derecesine bakılıyordu. Göçmenler 2510 sayılı İskân Kanununun 30. maddesi gereği borçlu veya borçsuz iskân yoluyla aldıkları gayri menkul emvali on yıl müddetle hiçbir suretle satamayacak, bağışlayamayacak, terhin ve haciz edemeyecek ve tapu kayıtlarına da o yolda herhangi bir kayıt düşüremeyeceklerdir.221

Mübadele göçmenlerine arazi, bağ, bahçe ve yemiş ağacı dağıtımıyla ilgili genelge ilk başta, paylaştırılacak olan malların büyüklüklerin belirlemeyi, krokilerini çıkarmayı ve bu verilerin dikkate alınarak göçmenlere verilmesini öngörüyordu. Bu işlerin sağlıklı yapılabilmesi için, herşeyden önce göçmenlerin mal bildirim belgesine sahip olması gerekmekteydi. Oysa pek çok göçmenin yazılı ve düzenli tasarruf kayıtlarının bulunmaması büyük sorun yaratıyordu. Üstelik terk edilmiş arazinin bulunduğu yöredeki yerli halka ait tarlaların ortak sınırının karışık olması içinden çıkılması gerçekten güç bir durumdu. Pek çok yerde terk edilen azınlık mallarının her biri üzerinde yerli halkın çeşitli yollardan hak iddia ettiğine tanık olunuyordu.222

Aynı zamanda göçmenlere yerleştirildikleri köyün arazisi yeterli olmaması durumunda komşu köyün sınırları dahilinde kalan araziden de tarla, bağ ve bahçe gibi gayri menkul tahsis edilebiliyordu. Ancak ilerleyen tarihlerde ikinci köye göçmen yerleştirilmesi durumunda arazinin kullanımı ve tasarrufu hususunda iki köy arasında ihtilafın ve sürtüşmenin doğmasına sebebiyet verebiliyordu.223 Hükümetin göçmenlere geçici mal verilmesi yolundaki yaklaşımı, pek çok eleştiriye sebep oldu. Örneğin Antalya Mebusu Ahmet Saki Bey’e göre göçmenlere geçici mal verilecek olursa, ileride bu malları geri alma olasılığı söz konusu olduğundan, göçmen yasal yönden tasarrufuna sahip olamayacaktı, psikolojik olarak o mala bağlanamayacaktı, dolayısıyla da o arazide “imar keyfiyeti” oluşamayacaktı.224

Köylere büyüklüklerine ve kapasitelerine göre farklı tarihlerde göçmen yerleştirilmiştir. Köye ilk yerleştirilenlerin kendilerine verilen tarlaların dışında atıl durumdaki araziyi de imkanları dahilinde işledikleri anlaşılmaktadır. Köye daha sonradan yerleştirilenler, önceden iskân edilmiş göçmenlerin işleyip değerlendirdiği gayrimenkulleri ele geçirmeye çalışmışlar veya ilk göçmenler daha sonra yerleştirilenlere tahsis edilen tarlaları kullanmaya devam etmek istemişlerdir. Bu durum iki grup arasında anlaşmazlık konusu olmuştur. Köyler arasındaki ortak kullanım yerleri, özellikle meralar anlaşmazlık konusu oluşturmuştur.225

221 İpek , a.g.e., s. 106-107. 222 Arı, a.g.e. s. 138. 223 İpek , a.g.e., s. 109-110. 224

TBMM Zabıt, Devre: II , İçtima: II, Cilt 7 /1, Ankara , 1975 , s. 791. 225

Mal dağıtımıyla ilgili karışıklığın en önemli sebebi tabii ki de mübadillerin Yunanistan’daki mal varlıklarını gösteren mal bildirim belgelerinin düzensizliği hatta göçmenlerin önemli bir kısmında bu belgelerin bulunmamasıydı. Zira göçmenler, Yunanistan’da Türklere yapılan yoğun baskı nedeniyle bu belgeleri düzenlemeye olanak bulamadan yola çıkmak zorunda kalmıştı. Yanlarına alabildikleri topraklarının ve diğer taşınmaz mallarının üzerindeki tasarruf haklarını gösteren tapu senetleri bir şekilde ellerinden zorla alınmış, yırtılıp atılmış ya da yakılmıştı. Ellerinde mal bildirimi olanlar ise bu belgeleri kendileri doldurmuş olduğundan bunların bir kısmı hakkında içerdiği bilgilerin yanlış ve abartılı olduğuna ilişkin kuşkular belirdi. Bu problemler neticesinde haksız biçimde büyük miktarlarda arazinin, Yunanistan’da az mal bırakan kişilerin eline geçtiğine çokça tanık olundu. Buna karşılık ellerindeki belgelerin yetersizliği yüzünden pek çok kişi de hakkı olan payı alamadı.226

Belgede Antalya’da mübadele (sayfa 65-68)

Benzer Belgeler