• Sonuç bulunamadı

Friedrich Schleiermacher’in Yabancılaştırma ve Yerlileştirme Yöntemi

BÖLÜM 4: ÇEVİRİBİLİMDE YABANCILAŞTIRMA VE YERLİLEŞTİRME

4.2. Friedrich Schleiermacher’in Yabancılaştırma ve Yerlileştirme Yöntemi

Friedrich Schleiermacher, “Methoden des Übersetzens” isimli çalışmasında çeviri yapmanın zorluklarına değinerek insanoğlunun sadece bilgisi kadar dile hükmettiğini belirtir:

“Jeder Mensch ist auf der einen Seite in der Gewalt der Sprache, die er redet; er und sein ganzes Denken ist ein Erzeugniß derselben. Er kann nichts mit völliger Bestimmtkeit denken, was außerhalb der Grenzen derselben läge; die Gestalt seiner Begriffe, die Art und die Grenzen ihrer Verknüpfbarkeit ist ihm vorgezeichnet durch die Sprache, in der er geboren und erzogen ist, Verstand und Phantasie sind durch sie gebunden.“242

Schleiermacher, dolaylı da olsa kişinin dil kullanımının doğduğu ve büyüdüğü kültüre göre şekillendiğini belirtir. Ona göre kişi, sadece dil kullanımının müsaade ettiği kadar düşünme yetisine sahiptir ve bu kullanımın dışında kalanları ifade edemeyeceğini iddia eder. Bu noktada da dilin gücü söz konusudur. Dolayısıyla çevirmenin, eserin yazarını sağlıklı bir şekilde anlayabilmesi için dil kullanımının sınırlarının geniş olması gerekir. Bir başka ifade ile Schleiermacher’in dediği gibi çevirmen, yazar gibi düşünebilmelidir ki erek kültür okuyucusunun dil kullanımına uygun bir çeviri yapabilsin. Schleiermacher, her ne kadar 19. yüzyılın şartlarına göre kendini ifade etse de burada kastettiği yabancı düşüncelerdir. Yabancı düşünceyi anlayıp kavramadan çevirinin yapılamayacağı

242 Friedrich Schleiermacher, “Über die Verschieden Methoden des Übersetzens“, Das Problem des

121

düşüncesidir ki bu da yabancı deneyiminden geçer. Yani çevirmenin, yabancı hakkındaki bilgi ufku veya deneyim ufku ne kadar genişse, yabancıyı anlama ve aktarma da bir o kadar derinlemesine ve kolay olacaktır.

Bunun yanı sıra Schleiermacher, çeviri sorunlarını dile getirirken; çevirmenin birbirinden ayrı kişiler olan yazarını ve okuyucusunu nasıl yakınlaştırabileceği, bunu yaparken okuyucusunun mümkün mertebe doğru, anlaşılır ve keyif verici bir çeviri metnini nasıl oluşturacağı sorusuna cevaben iki yöntem sunar. Birinci yöntemde çevirmen, yazarı okuyucuya götürecek, ikinci yöntemde ise okuyucuyu yazara götürecektir.243

Schleiermacher’in birinci yöntemi “yazarı okuyucuya götürmek”244 yerlileştirme yöntemi olarak isimlendirilir. Bu yöntemde çevirmen kaynak metni, erek okuyucusu için başka bir dilden veya kültürden geldiğini yansıtmayacak şekilde yabancı olgu, unsur ve fenomenleri uyarlama yaparak aktarır. Erek okuyucu, yerlileştirme yöntemiyle metin içinde yabancı fenomenlerle ya hiç karşılaşmayacak ya da çok kısıtlı bir karşılaşma söz konusu olacaktır. Erek okuyucunun yerlileştirme yöntemi sonucunda yabancı fenomenlerle karşılaşma ihtimalinde yabancılık derecesi sıradan yabancılık olacaktır. Sıradan yabancılık, erek okuyucunun yerlileştirme yönteminde rastlayabileceği neredeyse tek yabancılık türü ve derecesisdir. Sıradan yabancılığın yerlileştirme yönteminde ortaya çıkmasının sebebi ise yabancının izlerinin silinmesi ve kaynak metnin sanki erek okuyucu için yazılmış izlenimi uyandırmasıdır. Çevirmen ise yerlileştirme yöntemi doğrultusunda gerçekleştirdiği çeviride, yabancılığın her üç derecesi ile karşılaşır. Çevirmen açısından yerlileştirme yöntemi iki boyutlu olarak ele alınabilir. Birincisinde, çevirmenin yabancı deneyimi gerçekleştirerek deneyim ufkunun genişlemesine yol açarken; ikincisinde ise çevirmeni görünmezliğe götürür. Eğer yerlileştirme yöntemi ile okuyucuda, metinin kendi dilinde yazılmış hissiyatı uyandırıyorsa ve çeviri olduğu anlaşılmıyorsa bir başka deyiş ile yabancının izleri yok edilmişse çevirmenin görünmezliğinin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Özellikle de çeviri eserinde çevirime dahil herhangi bir iz bulunmuyorsa. Yani çevirmenin kimliği veya çeviriye dair notlar gibi. Erich Prunc, çevirmenin görünmezliğini yansıtan çeviriyi şöyle betimler:

243 Schleiermacher, “Über die Verschieden Methoden des Übersetzens“, 47. 244 Schleiermacher, “Über die Verschieden Methoden des Übersetzens“, 47.

122

“[…], Zieltexte an die dominanten sprachlichen und ästhetischen Standards der Zielkultur anzupassen. Der Text sei dadurch unmittelbar verständlich, halte sich an die Lexik und Syntax der Standardsprache und sei idiomatisch korrekt. Jede Spur des Fremden werde verwischt, das Translat sei unauffällig, gefällig und domestiziert.“245

Yerlileştirme yöntemiyle çevirinin, erek metin ve erek kültürün standart dil ve estetik yapısına uygun olarak yapıldığını ifade eder. Bu durumda çeviri metnin, standart dilin sözcük ve sözdizimine uygun olabilmesi için yabancının izlerinin yok edilmesi gerekir. Yabancının izlerinin yok edilmesi, çevirmenin görünmezliğe büründüğünün göstergesidir. Çevirmenin görünmezliği, yabancı fenomenlerin ortadan kaldırıldığı sonucuna götürür. Oysa yabancıyı ortadan kaldırmak her ne kadar anlamayı kolaylaştırdığı düşünülse de, çevirmenlerin “işlevsel olma adına yerlileştirilen bir yöntemi tercih etmelerinin yabancıyı anlamayı engellediğini”246 düşünenlenler “yabancılaşma yönteminden” ve “çevirmenin görünür” olmasından yanadırlar. Venuti’ye göre çevirmeni görünür kılmak ancak kaynak metindeki yabancıya yer vermekle mümkün olur. Kaynak metindeki yabancıya yer vermeyi ise Schleiermacher’in “yabancılaştırıcı çeviri” yöntemine bağlar.247

Schleiermacher’a göre yabancılaştırıcı çeviri veya en bilindik adıyla yabancılaştırma yöntemi “okuyucuyu yazara götürmek” tir. Yabancılaştırma yönteminde, çevirmenin çabası okuyucusunu, kaynak metnin diline yakınlaştırmaktır. Çevirmen, kaynak metnin dilini, kültürünü kaynak metinden edindiği resim ve algıyı erek okuyucusuna iletmek istemektedir. Çevirmenin kaynak metinde iletmek istediği resim ve algı, okuyucunun yabancı ile yakınlaşmasıdır.248

Schleiermacher, yabancılaştırma yöntemi ile okuyucuyu yazara yakınlaştırmak için kaynak metnin içinde bulunan kültürel, dilsel ve tarihsel özellikleri, erek dil ve kültürde karşılığı bulunmadan aktarılması gerektiğini ifade eder. Yabancılaştırma yöntemi çeviride yabancının ve yabancılığın görünür kılındığı hem yabancılık türlerinin yer aldığı hem de her üç yabancılık derecelerini içinde barındıran bir yöntem olduğu iddia

245 Erich Prunc, Entwicklungslinien der Translationswissenschaft. Von den Asymmetrien der Sprachen zu

den Asymmetrien der Macht, (Berlin: Frank & Timme Verlag, 2012), 311.

246 Tosun - Akın, Yorum Bilim, 287.

247 Prunc, Entwicklungslinien der Translationswissenschaft. Von den Asymmetrien der Sprachen zu den

Asymmetrien der Macht, 311.

123

edilebilir. Yabancının görünür kılınması, yabancı dile, kültüre ve tarihine ait fenomenlerin aktarılması olarak görülebilir. Çünkü kaynak dilin kültürüne ait olan fenomenler erek dilin kültürü ile tam anlamıyla örtüşmeyeceği için erek kültürün gerçeklik düzeninin dışına çıkılmış olunacaktır. Böylelikle de kültürel yabancılık kendini gösterecektir. Yabancılaştırma yöntemindeki kültürel yabancılık Horst Strenger’ in kültürel yabancılık için yaptığı açıklama ile desteklenebilir:

“Bilişsel yönüyle kendi bilgi düzenine atfedilemeyecek bilgi ve anlam yapılarını ben [Horst Strenger] kültürel yabancılık olarak adlandırıyorum. Her yabancılık boyutunun kendine has bir bir deneyim boyutu vardır: […] kültürel yabancılığın deneyim boyutu ise aşina olunmayanın deneyimlenmesidir.”249

Strenger, kültürel yabancılığı bireyin kendi gerçeklik düzenine atfedilemeyen bilgi ve anlam yapılarını kültürel yabancılık olarak adlandırmakta ve her yabancılığın kedine özgü bir deneyim boyutunun var olduğunu savunur, kültürel yabancılığın deneyim boyutunu da aşina olunmayanın deneyimlenmesi olduğunu aktarır. Yabancılaştırma yöntemindeki kültürel yabancılık, erek okuyucunun kendi kültürel gerçeklik düzeninde var olmayan bilgi ve anlam yapılarıdır. Erek okuyucu için böylesi bilgi ve anlam yapıları yabancı fenomenlerdir. Erek okuyucunun yabancılaştırma yöntemi ile gerçekleştireceği yabancı deneyiminin, bilgi ve anlam fenomenleri olduğu söylenebilir. Yani aşina olunmayanın deneyimleme sonuncunda aşina olma haline getirilmesidir. Böylece de erek okuyucunun deneyim ufkunun derinleşeceği düşünülebilir.

Yabancılaştırma yöntemindeki sıradan yabancılık ise dilsel veya kültürel odaklılık olmaksızın erek okuyucu tarafından ilk karşılaşmada, bilinmeyen veya aşina olunmayanı ifade ettiğinde ortaya çıkacaktır. Schleiermacher’in yabancılaştırma yöntemine göre aktarılması gereken resim ve algı, erek dilin ve kültürün kendi gerçeklik düzeni kapsamının dışında ise çevirmen tarafından yorum yapılmaksızın aktarımı gerçekleştirildiğinde yapısal/kültürel yabancılık ortaya çıkacaktır. Yapısal/kültürel yabancılık burada dilsel uzaklık, kültürel uzaklık veya kaynak dilin ve kültürün özelliklerini içerisinde barındıran deyimler, atasözleri, özel adlar gibi fenomenlerden

249“Den kognitiven Aspekt bezeichne ich als kulturelle Fremdheit, deren Gegenstand Wissens- und Sinnstrukturen sind, die nicht der eigenen Wirklichkeitsordnung zugerechnet werden können. Jede Fremdheitsdimension hat einen spezifischen Erfahrungsmodus: […] kulturelle Fremdheit als

Unvertrautheit erfahren”.

Horst Strenger, ”Soziale und kulturelle Fremdheit: Zur Differenzierung von Fremdheitserfahrungen am Beispiel ostdeutscher Wissenschaftler”, Zeitschrift für Soziologie, Jg, 27/1, (Februar 1998,): 22.

124

oluşur. Radikal yabancılık ise çevirmenin, resim ve var olan algıyı erek dile aktarımında bilhassa algının aktarımında çevirmenin yorumlamaya gereksinim duyması ile belirginleşir. Yabancılaştırma yöntemi, yabancılığı en fazla içerisinde barındıran yöntem olduğu için bazı soruları da kendisiyle getirmektedir. Sorulması gereken sorular: Okuyucuyu yazara yakınlaştıran dilin yabancılığı mı? Çevirisi yapılan eserin yabancılığı mı? Çeviri metninde yer alan kültürel unsurların yabancılığı mı? Bu sorulara ancak birbirinden farklı ve yabancılaştırma yöntemiyle gerçekleştirilmiş metinler incelendiğinde daha doğru cevaplar elde edilecektir. Elde edilecek cevaplar belki çeviride yabancılaştırma yöntemindeki yabancılığın tanımının yapılabilmesi için de zemin hazırlayacaktır. Çeviride yabancılık tanımı yapılmadan bir spesifikleşme (özelleştirme) veya kategorileştirme mümkün olmadığı gibi hangi kültürel ve dilsel unsurların yabancılık çatısı altında ele alınabilirliği de saptanamaz.