• Sonuç bulunamadı

B. RÜYA

3. Modern Psikolojide Rüya

3.1. Freud’un Rüya Kuramı

İnsan davranışının temelini cinselliğin ve saldırganlığın oluşturduğunu iddia eden Freud’un rüya kuramı aynı zamanda inşa etmiş olduğu psikanaliz ekolün de temelini oluşturmaktadır.

Ruhsal yapıyı bir buzdağına benzeten Freud, buzdağının suyun üstünde kalan küçük bölümünün bilinci oluşturduğunu, suyun altında kalan büyük bölümün ise bireyin ihtiyaçlarının, isteklerinin, bastırılmış arzularının yer aldığı bilinçaltını oluşturduğunu ifade eder. Sadece bilinci çözümlemeye yönelik bir yaklaşımın buzdağını suyun üzerinde kalan kısmından ibaret saymak olacağını, hâlbuki buzdağının büyük bir kısmının suyun altında kaldığı gibi insana dair büyük bilinmezlerin, insan davranışına yön veren güdülerin de bilinçaltında saklı olduğunu dile getirir.172

      

171 Hayati Hökelekli, Psikolojiye Giriş, Düşünce Kitapevi Yay., Bursa, 2008 s.135-136

172 Engin Geçtan, Psikanaliz ve Sonrası, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1988, s.19

Ruhsal yapıyı bu şekilde değerlendiren Freud, histeri hastalığı üzerine yaptığı çalışmalarda sinir sisteminde histeriye sebep olacak biyolojik bir sebebin olmadığını fark etmesi üzerine, bunun zihinsel kaynaklı bir hastalık olup kaynağının geçmişte yaşanan tecrübeler olabileceğini tespit etti. 173

Bunun üzerine hastaların uyanıkken ahlaki çekincelerini bir kenara bırakarak özgürce konuşmalarını sağlayan ve bu yolla unutulmuş anılara inerek, sorunların rahatça tartışılabilir hale gelmesini temin eden “serbest çağrışım” yöntemini geliştirdi.

Bu yöntemle hastaların iç dünyalarına inip kendilerini iyi tanımalarını ve sağlıklı bir uyum düzeyini yakalayabilmelerini sağlayan ilkelerden oluşan “psikanaliz” kuramını tesis etti.174 Freud psikanalizi psikolojinin asal bir sistemi olarak görmüştür.175

Bilinçaltı dürtülerin simgesel olarak kendini rüyalarda gösterdiğini keşfeden Freud, hastaların bilinçaltı çatışmalarını ve baskılanmış arzularını anlamak için hastalarının rüyalarına eğilmiştir.176

“Düş aklın kendisine saldıran uyaranlara uyku durumunda tepki veriş biçimidir”177 diyen Freud’a göre gün boyunca engellenen yasak arzular rüya esnasında ortaya çıkar ve bilince sızmak için yol ararlar. Kabul görmeyen bu arzular kabul gören bir dizi imgeye dönüştürülerek egoyu korurlar ve böylece kişinin uykudan uyanmasını engellemiş olurlar. Bu açıdan tüm rüyaları faydalı bulan Freud rüyaları uykunun bekçisi olarak görür. Bu koruma görevini yapan ise sansür veya süper egodur ki rüyanın gizli içeriğini yani yasaklanmış arzuyu benliği rahatsız etmemek adına türlü kılıklara sokar.

Sansür bu işlemi yaparken yer değiştirme, kısaltma, simgeleştirme ve resmetme gibi yöntemler kullanır. Sansürü açıklamanın tek yolu ise serbest çağrışım yönteminden geçmektedir.178

Rüyaları, zihnin bilinçdışına ulaştıran bir yol olarak gören Freud, rüyaların psikanalitik açıklamasını şöyle yapar; uyku sırasında uyuyanın hatırladığı veya hatırlamadığı bilinçli yaşantıya “görülen düş”, içindeki unsurlara da “görülen düş içeriği       

173 Ali Köse, Freud ve Din, İz Yay., İstanbul, 2000, s.30-32

174 Geçtan, a.g.e., s.22

175 Calvin S. Hall, Freudyen Psikolojiye Giriş, çev. Ersan Devrim, Kaknüs Yay., İstanbul, 1999, s. 7

176 Jerry M. Burger, Kişik, çev. İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu, Kaknüs Yay., İstanbul, 2006 s. 113-118

177 Sigmund Freud, Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları, Çev: Emre Kapkın, Ayşe Kapkın, Payel Yayınevi, İstanbul 1998a s.105

178Anthony Stevens, Jung, çev: Ayda çayır, Kaknüs Yay.,İstanbul,1999, s.103

denir. Uyandırma tehlikesi oluşturan bilinçdışı istek ve arzulara“gizli düş içeriği” , gizli düşün görülen düş işlemine dönüştürülmesi faaliyetine de “düş işlemi” denir.179

Rüyalar nevrotik belirtilerle benzerlik gösteren bastırılmış istekler ile, bu istekleri engelleyen güçler arasındaki uzlaşmanın bir neticesidir. Dolayısıyla uyku rüya içindir.

Zira zihnin bombardımanı altında kaldığı etkiler rüya ile telafi edilemez ise çoğu zaman uyumak imkânsız hale gelir.180

Freud, rüyalara dair yaptığı araştırmalarda gerek zihni hayatta gerek dünyevi hayatta at koşturan iki temel prensibin varlığını keşfeder. Bunlardan birincisi “zevk prensibi” iken diğeri “realite prensibi”dir. Birinci prensip hem hayatta hem de rüyalarda arzuları yönetirken ikincisi ise sert kuralları ve sansür mekanizması ile bireyi kendisine tabi olmaya zorlar. Uyku ile uyanıklık hali arasındaki belirgin fark ise; uykudaki zihin faaliyetinin daha az karmaşık olması ve daha ilkel bir ifade tarzını tercih etmesidir.

Zihnin genelleştirme ve kavramlaştırma faaliyeti uykuda yerini imajlarla temsil edilmeye bırakır.181

Bilinçdışı ruhsal yaşama ilişkin bilgiler ancak rüya yorumu ile görülen düş içeriğinin üzerindeki maskenin kaldırılması sayesinde mümkün olabilir. Bu şekilde tıpkı histeri belirtilerinde olduğu gibi, birbiriyle boğuşan iki grup ruhsal eğilim ile uzlaşma sağlanabilir.182

Freud’un rüya yorum metoduna gelirsek, kısaca onun rüya yorum metodu, rüyada ilk göze çarpan anlamlar (manifest) ile, rüyanın taşıdığı gizli anlamlar (latent) arasındaki bu çift yönlü ilişkinin ifşa edilmesidir.183

Freud öncelikle rüyaları küçük parçalara ayırmakla işe başlar. Ayırdığı her küçük rüya unsuru için ayrı bir çağrışım uygular. Serbest çağrışım ile elde ettiği verileri rüyaya yerleştirdiğinde rüyanın gizli anlamını açığa çıkaran kendi içinde mantıklı bir senaryo

      

179 Charles Brenner, Psikanaliz Temel Kavramlar, çev.Işık Savaşır, Yusuf Savaşır, Hyb Yay., Ankara 1998, s.160

180 Halil Apaydın, Rüya ve Fonksiyonu, On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi., Samsun, 1997, sayı:9, s.265-266

181 Nilüfer Evginar, Psikolojik ve Dini Bir Fenomen Olarak Rüya, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Konya, 2010, s.86

182 Cengiz Güleç, Freud, Say Yay., İstanbul, 2006 s.179

183 Mustafa Merter a.g.e., Kaknüs Yay., İstanbul, 2008, s.313

elde eder. Bu senaryoyu elde etmek için kullandığı yöntemler: Yoğunlaştırma, kaydırma ve ikincil işlemdir.

Yoğunlaştırmada latent rüyanın bazı kısımları atılıp, farklı unsurları birleştirilerek bunların manifest rüyanın yeni bir unsuru olmaları sağlanır. Kaydırma, latent rüyanın önemli bir unsurunun manifest rüyada önemsiz bir unsur ile temsil edilmesi işlemidir.

İkincil işlemde ise manifest rüyadaki boşluklar doldurulur, düzensizlikler ortadan kaldırılır ve değiştirme süreci tamamlanır.184

Freud’un rüya yorumlamada esas aldığı üç kural vardır:

a) İster akla yakın, ister saçma, isterse karışık olsun, rüyanın yüzeysel anlamı üzerinde durmamıza gerek yoktur. Aradığımız bilinç dışı düşünce, hiçbir zaman bu olamaz.

b) Çalışmalarımızda her öğe için, aslının yerine geçen fikirleri bulmakla yetinmeliyiz ve bunlar üzerinde fazla kafa yorup uyup uymadıklarına bakmamalıyız. Ya da rüya öğesinin bizi ne kadar uzağa götürdüğü konusunda kafa yormamalıyız.

c) Aradığımız bilinçdışı düşünceleri kendiliğinden ortaya çıkıncaya kadar beklemeliyiz.185

Benzer Belgeler