• Sonuç bulunamadı

Fransa’nın Orta Doğu Politikasını Oluşturma Sürecinde Lübnan

Belgede Orta Doğu'da Lübnan sorunu (sayfa 88-90)

II. BÖLÜM

2. Lübnan Sorununun Tarihsel Arka Planı

2.3 Fransa’nın Orta Doğu Politikasını Oluşturma Sürecinde Lübnan

1918 yılı itibariyle Lübnan'da fiilen Fransız işgali başlamıştır. Albay Piepape Fransız işgal bölgesinin komutanlığına atanmıştır. Picot, Fransa'nın Yüksek Komiserliğine getirilirken, uzun süredir Paris'te yaşayan Lübnanlı Maruni Emile Edde'ye de mahalli müşavirlik görevi verilmiştir. Böylece Batı Suriye'de kurulan Fransız idaresi, ülkedeki Marunilerle işbirliği halinde ve onları koruyan biçimde gerçekleşmiştir. Nitekim, bu hususu Fransız idareciler açıklamaktan kaçınmamaktadırlar. Esasen, her iki tarafın da işbirliğinden çıkarı vardır. Maruniler Fransa tarafından himaye edilerek Şerif Hüseyin'in Arap devleti tarafından işgal edilmekten korunmakta, Fransızlar da Hıristiyanlarla işbirliği halinde ülkedeki varlıklarını rahatlıkla sürdürmektedir223.

Şerifin İngilizler tarafından desteklenen Pan-Arabizm fikri ile Fransız-Maruni dayanışması arasındaki çatışma, I. Dünya Savaşı sonrasındaki Paris Barış Konferansında kendisini göstermiştir. Paris'te, Maruni temsilcileri Fransız himayesi altında ayrı bir Lübnan devleti fikrini savunurken bu amaç için kurulmuş olan Suriye Merkez Komitesi de bu görüşü desteklemiştir. Paris Barış Konferansında, Osmanlı ve Alman idaresi altında olup müttefik devletlerin fiili işgaline girmiş olan toprakların bağımsızlığa hazır olmadığı düşüncesiyle manda rejimine dahil edilmesi prensip olarak kabul edilmiştir. Şimdi konu, bölgede çıkarı olan ülkeler ve etnik grupların menfaatleri ve politikaları arasındaki çatışmaların nasıl uzlaştırılacağıdır224.

222 Etienne Sakr (Abu Arz), The Politics And Liberation Of Lebanon, The Middle East Review of

International Affairs,Volume 9, No. 4, Article 6 - December 2005

223 Firro, s.27 224 Zamir, s.199

Afrika'daki manda rejiminde olan topraklardan farklı olarak, üzerinde tartışılan Suriye, Lübnan, Irak ve Filistin nisbeten daha gelişmiş ve bilinçli mahalli toplumların yaşadığı yerler durumundadır. Ancak, bağımsızlıklarını almadan önce bir geçiş dönemi olarak manda rejimine konmaları Batı'lı devletler tarafından istenmektedir. Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal'ın emellerinden son derece kuşkulu olan Maruniler Fransızların mandası al- tındaki bir geçiş döneminin bağımsızlığa gidecek en uygun ve sağlam yol olduğunu düşünürken, Suriye'deki Faysal taraftarları manda rejiminin gereksiz olduğunu söyleyerek doğrudan bağımsız bir devlet kurma fikrini savunmaktadır225. Suriyeli Arapların muhalefetine rağmen Müttefikler Yüksek Konseyi, 24 Nisan 1920’de San Remo'da vardığı mutabakatla, Suriye ve Lübnan'ın Fransız manda rejimi altına alınmasını kararlaştırmıştır. Faysal, bu karara tepki gösterince, Fransız Yüksek Komiseri General Gouraud 22 Temmuz 1920'de askerlerini toparlayarak Faysal'ın ordusu üzerine harekete geçmiş, Faysal'ın ordusu Fransızlar tarafında geri püskürtülünce Temmuz ayı sonunda Fransızlar Suriye'yi de denetimleri altına almıışlardır226.

31 Ağustos 1920'de Yüksek Komiser Gouraud bir tamim yayınlayarak Beyrut, Beka, Trablusşam, Sayda ve Sur'u kapsayan bir büyük Lübnan devleti kurduğunu ilân etmiştir. Böylece, Fransız manda rejimi altında daha geniş topraklara sahip bir Lübnan ortaya çıkmış oluyordu. Fransız Yüksek Komiserinin altında, çeşitli mezheplerin temsilcilerinden oluşan 17 kişilik bir "Danışma Konseyi" kurulmuştur. 8 Mart 1922 tarihinde bir adım daha atan Gouraud, Lübnan'daki bütün din ve mezheplerin temsil edildiği ve ülkedeki erkek seçmenlerin oylarıyla seçilen bir "Temsilciler Meclisi" kurmuştur. 25 Mayıs'ta seçilerek gelen bu Meclis, ilk toplantısında Maruni Habib Paşa'yı Meclis Başkanlığına getirmiştir. Ancak, Gouraud zamanında kurulan bu Meclisin ömrü uzun sürmemiş ve 1925 yılında zamanın Yüksek Komiseri General Maurice Sarrail tarafından Meclis feshedilmiştir227.

225 Acar, s.25

226 Tareq Ismael, The Middle East in World Politics, s. 63-66 iç. İrfan Acar, Lübnan Bunalımı ve Filistin

Sorunu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XXIV. Dizi- Sa.5:

Ankara

2.4 Lübnan’a Bağımsızlığının Verilmesi ve Fransa’nın Yeni Stratejisi

Suriye'deki Araplar ve onlara katılan Dürziler 1925 yılında Fransız manda rejimine karşı bir isyan başlatmışlardır. Buna karşılık, Lübnan Hıristiyanları, Dürzileri hatta Müslümanları değişen ölçülerde de olsa Fransız manda idaresiyle ilişki ve işbirliği içinde bulunmuşlardır. Lübnanlı bu gruplar, ülkede daha fazla otonomi peşindedirler. 1925 yılında Yüksek Komiserliğe atanan ilk sivil şahsiyet olan De Jouvenel önce isyanla mücadele ve sorunları çözme yoluna gitmiştir. Suriye'deki durumu sakinleştirirken bir yandan da selefleri olan Yüksek Komiserlerin Lübnanlılara taahhütte bulunduğu Anayasa hazırlama sözünü tutmuş, feshedilen Lübnan Temsilciler Meclisini yeniden toplantıya çağırarak bir Anayasa hazırlamaları konusunda yetki vermiştir. Mecliste kurulan Anayasa Hazırlık Komisyonu tarafından hazırlanan Anayasa 23 Mayıs 1926 tarihinde Mecliste kabul edilmiştir. "Lübnan Cumhuriyeti" kavramı yavaş yavaş Lübnanlıların zihinlerinde oluşmaya başlamıştır228.

Temsilciler Meclisi üyelerini milletvekili olarak tanıyan de Jouvenel, 16 kişilik bir de Senato oluşturmuştur. 26 Mayıs'ta ortak bir toplantı yapan Meclis ve Senato, Grek- Ortodoks hukukçu Charles Dabbas'ı Lübnan'ın ilk Cumhurbaşkanlığı görevine getirmiştir. Lübnan Anayasasının hazırlanmasına ülkedeki bütün din ve mezhep temsilcileri katılmışlardır. Anayasanın, bütün mezheplerin devlet idaresinde adil biçimde temsil edilmesini öngörmesine rağmen temsil oranları belirlenmediği gibi üst düzeydeki görevlerin hangi din ve mezheplere verileceği de esasa bağlanmamıştır. Bu tür konuların koşullara göre yazılı olmayan biçimde çözüme bağlanması kararlaştırılmıştır. Uygulamada ise daha ziyade Fransız ve Roma Katolik okullarında yetişen Maruni Hıristiyanların yüksek görevlere atandıkları görülmektedir229.

Lübnan Anayasasının kabulü, Fransız manda rejiminin sona ermesi ve Lübnan'ın tam bağımsız olması anlamına gelmemektedir. Ancak, bağımsızlık yönünde atılmış önemli bir adımdır. Anayasaya göre, Lübnan içişlerinin idaresinde serbesttir. Ancak, Fransız Yüksek Komiseri kanunları veto etme, Meclisi feshetme ve Anayasayı askıya alma

228 Acar, s.25 229 Zamir, s.200

Belgede Orta Doğu'da Lübnan sorunu (sayfa 88-90)