• Sonuç bulunamadı

E. AraĢtırmanın SunuĢ Sırası

1.3.1. Fonksiyonalist Toplumsalcı YaklaĢım ve Kent

Kentsel mekâna iliĢkin çalıĢma yapan toplum bilimcilerin baĢında, kentlerin kökenlerini ortaya çıkarmaya çabalarken, kentin coğrafi konumunu ve büyümesini açıklamaya yönelen Rocher, Charles H. Cooley ve Josiah Strong'dur. Bu üç toplum bilimci de 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın baĢında içinde yaĢadıkları ve hızla sanayileĢmekte olan kentler üzerinden kentsel topluma ve mekâna iliĢkin kuramlar ortaya koymaya çabalamıĢlardır. Fakat bu kuramların geçerliliği, onları geliĢtirenlerin içinde bulundukları ve gözlemledikleri kentlerden öteye gidememiĢtir.

Cooley'nin ulaĢım teorisine göre; kentler "dini bir mekâna ya da bir kaleye yakınlığına göre kurulmuĢ ve bazı Ģehirler tarihte hep siyasal mülahazalarla konumlandırılmıĢsa da Ģehirlerin konumundaki temel nedenler, ulaĢım alanında yatmaktadır. UlaĢımda bir kesinti (bu ulaĢım, malların bir nakliyeciden bir baĢkasına devredilmesinden ibaret bile olsa) çok sayıda teçhizat ve tesis gerektirmektedir. Bu yüzden kent oluĢumları, nehirlerin ağızlarında yahut kilit noktalarında, tepelerin ve ovaların buluĢma noktalarında ve diğer benzer bölgelerde gözlenmektedir. Geçici depolama imkânı sayesinde malların sahipliğinde bir değiĢiklik olduğu durumlarda da merkez, rıhtım ve depo iĢçileriyle, ithalatçı ve ihracatçılarla, tüccarlar, döviz tacirleri, muhasebeciler, geri hizmet personeli ve diğer pek çok biçim ve türlerle çarçabuk büyür..." (Martindale, 2003: 16-17). Cooley, kentsel mekânın büyümesini ulaĢım sistemiyle iliĢkilendirmiĢtir. Bu iliĢkilendirmede, doğanın doğrudan

33

belirleyici olduğu ulaĢım mekânları ve yapılı ulaĢım sistemi kentsel mekânın oluĢumunda ve geliĢiminde etkin güçler olarak kabul edilmiĢtir.

Ġnsanların neden kentsel mekânlarda yoğunlaĢtıklarını sorgulayan baĢka bir toplum bilimci ise Adna Weber'dir. Weber'e göre; "... bu sürecin temelde ekonomik güçlerin ürünü olduğu, bu güçlerin ise sanayi devrimiyle önem kazanan Ģu güçler olduğu sonucuna varıyordu: buhar ve makine, ticaret, modern ulaĢım sorunlarının halli tarımın sanayileĢmesi ve verimliliğin artması, ticari merkezlerin büyümesi, ulaĢım (Cooley ile aynı vurgu), sanayileĢme ve fabrika sistemi. Kentsel büyümenin bu temel nedenlerine ilave olarak Adna Weber, ekonomik, sosyal ve politik nitelikli bir dizi ikincil nedenin de olduğunu düĢünüyordu. Ġkincil ekonomik anlamda Ģehir, ulaĢım, finans, üretim ve ticaretteki devrimden dolayı değil, aynı zamanda ücretlerdeki yüksekliği cazibesinden ve çeĢitli fırsatların çekiciliğinden dolayı da büyür" (Martindale, 2003: 17-18). Yani, Weber, kentsel mekânın iĢlevsel olarak geniĢlemesi ve bu iĢlevsel geniĢlemeye bizzat mekânın etkisi üzerinde durmuĢtur.

Cooleny ve Adna Weber yalnızca kentin fiziksel ve dıĢsal boyutu üzerinde durmuĢ ve kentin varlığını önceden kabul ederek kentin boyutlarını, büyümesini ve konumunu açıklamaya çabalamıĢlardır (Martindale, 2003: 21).

Kentsel mekânın modern medeniyetin, moral ve manevi özelliklerin aksine tek yanlı maddi bir büyüme gösterdiğini belirten toplum bilimci Josiah Strong ise maddi olarak hızla büyüyen kenti 'materyalistik kent'21

olarak adlandırmıĢtır. Strong, bu kentin maddi büyümesini, bilimsel tarımın geliĢmesi, kol gücünün yerini makine gücünün alması ve ulaĢımın geliĢmesi sonucunda nüfustaki yeniden dağılıma bağlamıĢtır. Strong, bir taraftan kentsel mekânın büyümesine eleĢtiri getirirken diğer taraftan da doğrudan kentsel mekânın kendisinin ve iç kent mekân örgütlenmesinin bir parçası olan gecekondunun moral düĢüĢün sebebi olarak görmüĢtür (Martindale, 2003: 19-21). Yani, Strong, kentsel mekânın hızlı büyümesini istenmeyen bir geliĢme olarak kabul etmiĢ ve kentsel mekânın bizzat kendisini kentsel toplumdaki yozlaĢmanın odağı olarak görmüĢtür.

21

Strong'a göre; fiziksel büyümesiyle entelektüel ve moral geliĢimi orantılı olmayan kentler

34

Strong, kenti, yozlaĢmanın merkezi olarak açıklamıĢtır ve bu açıklamada, bireyin temel almıĢtır. SanayileĢme sonucunda, kentte medeniyet daha da karmaĢıklaĢarak bireyi parçalamıĢ ve baĢarısızlaĢtırmıĢ; baĢarısız birey ise toplumsal açıdan yıkıcı olmuĢtur. Ayrıca, kentteki zenginleĢme, bireyin moral sağduyuya sahip olmaması ve cehaleti toplumsal bozulmaya neden olmuĢtur. Bunu durumun kentsel iç mekâna yansıması neticesinde, bir uçta evler ortadan kalkmıĢ, zenginler arasında otel ve kulüp hayatı ev yaĢamının yerini almıĢ; diğer uçta da kiralık odalarda, kalitesiz apartmanlarda yaĢayan evsizler ile iĢsiz güçsüz göçmenler sınıfı oluĢmuĢtur (Martindale, 2003: 20).

Sosyolojinin kurucularından sayılan Max Weber'de öncülleri gibi kentlerin doğuĢunu önemli bir sorunsal olarak görmüĢ; kentin farklı koĢullar altındaki çeĢitli bölgelerde yavaĢ yavaĢ doğduğunu ve güç yapılanmaları içinde özgün bir biçim kazandığını belirtmiĢtir (Martindale, 2003: 71). Weber kent sorunsalını modernite kavramsallaĢtırması üzerinden çözümlememiĢtir. "Fonksiyonalist yaklaĢımın öncüsü sayılan Max Weber tabakalaĢma olgusunun altında üç farklı kavramın yattığını; bunların sınıf, statü ve iktidar olduğunu ileri sürmüĢtür. Buna göre Weber Marxisit bir kavram olan sınıfı muhafaza etmiĢ ve ona diğer tabakalaĢma boyutları olan, tüketim normları, yaĢ, din, ırk, meslek, vb. etkenlere göre tanımlanabilecek statü kavramı ile siyasal iktidarın dağılımı sürecini eklemiĢtir. Böylece, tabakalaĢma sorunu üç boyutlu bir sistem olarak ele alınmıĢtır. Bu tabakalaĢma sorununa Weberian yaklaĢımın batılı sosyal bilimciler üzerinde oldukça etkili olduğu ve statü yahut iktidar kavramının en aĢağı sınıf kavramı kadar önemli ve kullanılır olduğu görülmektedir... fonksiyonalist yaklaĢıma göre, 19. Yüzyılda yaĢamıĢ Tocqueville, J.S. Mill, Alfred Marshal gibi düĢünürler tarafından da ifade edilmiĢ ve endüstrileĢmenin bir sosyal eĢitlik sağlayacağı ileri sürülmüĢtür. Fonksiyonalistler endüstrileĢmiĢ modern toplumda sınıf çatıĢması yerine grup çatıĢmasının egemen olduğunu savunmaktadır. Bu grup çatıĢmasının temelinde ise ekonomik olduğu kadar otorite, iktidar ve statü dağılımı yatmaktadır" (ġaylan, 1974: 52-53). Bu bağlamda, Weber, makro ölçekte kent sınıflandırmasını egemen ekonomik, politik bileĢenler üzerinden iĢlevsel bir yaklaĢımla ele almıĢ ve kentleri ticaret (pazar), üretici, tüketici, idari olarak iĢlevsel bir anlayıĢla sınıflandırmıĢtır (Weber, 2003: 92, 97). Ayrıca

35

Weber, kenti "... çoğu kere, büyük bir kalabalığın yoğun bir Ģekilde yerleĢtiği ve sakinlerinin birbiriyle karĢılıklı kiĢisel tanıĢıklıklarının olmadığı kadar geniĢ bir koloni oluĢturdukları..." (Martindale, 2003: 64) bir alan olarak tanımlamıĢtır. Ayrıca Weber, kentte her iĢin bir meslek olma eğilimi taĢıdığını belirtmiĢtir (Martindale, 2003: 67). Bu durumun bir neticesi olarak da, bir kale içinde siyasi nitelikteki askeri mahalle, ekonomik nitelikteki sivil mahallin ayrı konumlanmıĢ olduğunu belirtmiĢtir (Weber, 2003: 102). Yani, Weber, mikro ölçekte kentin iç mekânsal yapılanmasını da iĢlevsel olarak ele almıĢtır.

Michael Smith ve Thomas Bender'de mekânı modernizm ile iliĢkilendirmiĢ ve her iki yazar, "moderniteyi 'tarihi geliĢmenin önüne geçilemeyen itici kuvveti' olmaktan ziyade, 'mekândan mekâna ve zamandan zamana çeĢitlilik gösteren belirli mekânsal ve sosyal pratiklerin, sosyal olarak inĢa edilmiĢ ve büyük ölçüde yerel koĢullara bağlılık gösteren temsili' olarak değerlendirmiĢlerdir. Yazarlar, modernitenin devlet adına hareket eden sosyal aktörler ve temsilciler tarafından kullanılan söylemlerin ve pratiklerin birbiriyle rekabet halinde, sosyal olarak üretilen bir ifadesi olduğunu ileri sür"müĢlerdir (Aktaran: Zeybekoğlu, 2009: 215-216).

1950'lere gelindiğinde ise Amos Hawley 'Kent Ekolojisi' yaklaĢımını ortaya atmıĢtır. Hawley, bu yaklaĢını karĢılıklı bağımlılık, farklılaĢma ve mekân-zaman çözümleriyle geliĢtirmiĢtir. Hawley, öncülleri gibi "sınırlı sayıdaki kaynağın kullanımı konusunda yaĢanan rekabet konusuna odaklanmak yerine, farklı Ģehir alanlarının karşılıklı bağımlılığı konusuna odaklanmıĢtır. Farklılaşma -grupların ve mesleki rollerin özelleĢmesi- insanların çevreye uyum sağlama yollarının baĢında gelir. Birçok kiĢinin bağımlı olduğu gruplar, genellikle yaĢadıkları coğrafi konumun merkeziliğinde kendini gösteren baskın bir role sahip olacaktır. Sözgelimi, bankalar ya da sigorta Ģirketleri gibi toplumun büyük bir kısmı için yaĢamsal öneme sahip olan hizmetleri sağlayan ve bu yüzden yerleĢim yerlerinin merkezlerinde bulunan iĢ kolları bu duruma bir örnektir. Gelgelelim, Hawley kentsel alanlarda ortaya çıkan mıntıkaların yalnızca uzamsal iliĢkilere göre değil, aynı zamanda zamansal iliĢkilere göre de oluĢtuğuna dikkati çeker. Sözgelimi iĢ dünyasının baskınlığı yalnızca toprak kullanım örgütlerinde değil, aynı zamanda günlük yaĢamdaki etkinliklerin ritminde

36

de açığa çıkar, bunun bir örneği, paydos vaktidir. KiĢilerin günlük yaĢamlarını zamana göre düzenlemesi, Ģehrin mahalleleri arasındaki sıradüzeni yansıtır" (Giddens, 2008: 947-498).

1950'lerin sonuna gelindiğinde Gideon Sjoberg üretim biçimi ile kentlerin ekolojik (mekânsal), ekonomik ve toplumsal örgütlenmesi arasında iliĢki kurmuĢtur. Sjoberg üretim biçiminde temel belirleyici olarak ise sanayileĢmeyi kabul etmiĢtir. Ona göre sanayileĢme kenti oluĢturan toplumsal yapı için gerekli olan araçları sağlamaktadır. Yani sanayi öncesi canlı güç kaynağına dayanan ekonomik sistem ile sanayileĢme sonrası canlı olmayan güç kaynağına dayanan ekonomik sistem kentsel toplumu yapılandırmaktadır. Bu noktada kentler onları oluĢturan toplumlar tarafından üretildiği kabul etmektedir. Sjoberg sanayileĢme öncesi kentleri fonksiyonel bir yaklaĢımla siyasal, dinsel ve eğitimsel iĢlevlerine göre sınıflandırmaktadır. Ayrıca mikro ölçekte bu kentlerin iç örgütlenmesi ile kentin ekonomik ve toplumsal yapısı arasında yakın ilgi olduğunu belirtmektedir. Bu noktada kent toplumu çeĢitli tabakalardan oluĢmaktadır ve kent alanın kullanımında meydana gelen farklılaĢma (kentteki nüfusun alt bölümlerinin yerleĢimi) kenttin toplumsal katmanlaĢmasının bir yansımasıdır (Sjoberg, 2002). Sjoberg sanayileĢmenin belirlediği üretim biçimi üzerinde kentin mekânsal oluĢumunu ve örgütlenmesini kuramsallaĢtırmıĢtır. Bunu yaparken de temel sorunsal olarak sanayileĢmiĢ Avrupa ve ABD dıĢındaki kentleri kapsayacak kentsel kuram ortaya koymaktır.

20. yüzyılın sonuna gelindiğinde ise fonksiyonalist yaklaĢımın ardıllarından olan Dirk Schubert, kentsel mekânla ilgili kuramsal tartıĢmalarda, yoğun bir biçimde araĢtırma alanı oluĢturan 'kentsel yenileme' kavramını sorunsallaĢtırmıĢtır ve kentsel yenilemenin baskın bir biçimde planlamacı yaklaĢımla ele alınmasına karĢı çıkmıĢtır. Bu bağlamda, Schubert (1996: 60) kentleĢme sürecinin bizzat kendisini, 19. yüzyıldan itibaren mekânsal yapıyı tamamen değiĢtiren ve sorunlar ortaya çıkaran özne olarak kabul etmiĢtir. Ayrıca, Marx Weber ve Norbert Elias tarafında formüle edilen modernleĢtirme kuramları üzerinden kenti çözümlemiĢtir. Özellikle, slum,

37

kentsel yenileme, vb. kentsel iç mekân örgütlenmeleri toplumsal tabakalaĢma kavramı üzerinden açıklamıĢtır.

Schubert, mimarlık, sanat ve kent tarihi araĢtırmalarında kentlerin büyümesiyle ilgili biçimsel sorunların temel çerçeveyi oluĢturmasını eleĢtirmiĢtir. Ayrıca, toplumun modernleĢme süreciyle bağlarının bir kenara bırakılmasına dikkati çekmiĢ ve yeni yapılaĢmayla ilgili konuların görüntülere ve biçimsel dağarcığa sıkıĢtırılmasına karĢıçıkmıĢtır. Kısacası, Schubert, bütüncül bir yaklaĢımla kuramsal çerçeve oluĢturmak yerine; modernleĢme kuramıyla, planlamacı anlayıĢla geliĢtirilen kentsel yenileme yöntemlerini eklemlemeye yönelmiĢtir.22