• Sonuç bulunamadı

Firmaların Rekabetçi Yapılanması ve Lojistik

1. BÖLÜM

3.4. Firmaların Rekabetçi Yapılanması ve Lojistik

20. yüzyılın sonlarında sosyal, ekonomik, politik ve kültürel alanda dünyada esen değişim rüzgarları; devletleri, şirketleri ve bireyleri hızla etkisi altına alarak, küreselleşme dediğimiz yeni bir dünya düzeninin kurulmasına yol açmıştır. Bugün hiçbir ülke bu değişimin dışında kalmak şansına sahip değildir. Bunun bilincine varan ülkeler, sınırların ortadan kalktığı pazarlarda ulusal ekonomilerini rekabet yarısında öne geçirmek, diğer yandan rekabet güçlerini arttırmak için ekonomik işbirliğine ve bölgesel birleşmelere ağırlık vermeye başlamışlardır.

Ülkelerin bu politikaları, ülkelerden öte firmaların rekabetini ortaya koymuş, firmaları rekabetçi ortamda ayakta kalabilmek için yenilikleri takip etmeye, teknolojik değişim, gelişimleri üretim süreçlerine dahil etmeye, benzersiz pazarlama stratejileri belirleyip uygulamaya yönlendirmiştir.

Küreselleşme, dünya ticaretini serbestleştirmiş ve ülke ekonomilerinden öte firmaları fiyat ve kalite açısından birbirleri ile ciddi düzeyde rekabet eder hale getirmiştir. Türkiye de 1980 li yıllarda liberalizasyon sürecinin başlamasıyla oluşan rekabet ortamı, 1996 yılından itibaren yaşanan Gümrük Birliği süreciyle daha da yoğunlaşmıştır. Bu süreç Türk sanayinin ve isletmelerin güç kazanmasında etkili olmuştur. Avrupa pazarına mal satmak isteyen yabancı yatırımcılar Türkiye’nin Gümrük Birliği anlaşmasını imzalamasının ardından ülkemizde yatırım yapmaya

başlamışlardır ki bu Türkiye ekonomisinde niteliksel bir dönüşüm oluşturmuştur (OGÜ, 2004).

Bu dönüşüm sürecinde rekabet gücü, küreselleşmenin yoğunlaştırdığı rekabetçi ortamın bir ürünü olarak önem kazanmıştır. Rekabet gücü, her ne kadar makro ekonomik açıdan ülkelerin rekabet gücünü belirleyen bir gösterge olarak bilinse de aslında mikro ekonomik üretici birimlerin firmaların- uluslararası piyasada rekabet yönünden üstünlüklerini karsılaştırmalı olarak ortaya koyan bir kavramdır (OGÜ, 2004).

Mikro iktisadi açıdan rekabet edilebilirlik kriterleri göz önüne alındığında, firmaların ürün maliyetleri, fiyat ve kalitesi uluslararası düzeyde rekabet edilebilirliğini ortaya koymaktadır. Ülkeler açısından söz konusu olabilecek rekabet ise yalnızca bir tür kuruluş yeri rekabetidir. Türkiye’nin bu rekabetçi ortamda yerine baktığımızda dünya ekonomik forumunun her yıl hazırladığı küresel rekabet raporunun 2006-2007 sayısında Türkiye’nin, küresel rekabet endeksi sıralamasında 12 basamak ilerleyerek 125 ülke arasında 71. sıradan 59. sıraya çıktığı görülmektedir (İTO, 2006).

Mikro ekonomik açıdan bu rekabetçi gücün sürdürülmesi ve arttırılması için firmaların hız, maliyet, fiyat, kalite, farklılık dörtgenini tamamlayabilen pazarlama fonksiyonu lojistiği teknoloji desteği altında ve doğru olarak kullanması büyük ölçüde önem taşımaktadır.

Örneğin; uluslararası pazarda faaliyet gösteren otomotiv sektöründe yer alan bir işletmeyi ele aldığımız zaman, işletme yurtiçinden ve yurtdışından otomobil parçaları getirecektir. Gelen bu malzemeler, isletmenin kuracağı özel (fiktif) antrepoya konacaktır. Yurt içi malzemeler ise belirlenecek tedarikçilerden alınacak olup, parça çeşidi sayısı yaklaşık 4-5 bindir. Otomotiv parça tedarikçilerinin önemli bir kısmı Kuzey ve Güney Marmara, bir kısmı ise Ege’de ve çok daha az kısmı İç ve Doğu Akdeniz bölgelerinde bulunmaktadır.

Üretilen ürünler ise yurtiçinde bayiler yoluyla satılacak olup, satışların diğer kısmı ise ihracat ağırlıklı olacaktır. Görüldüğü gibi; lojistik zincir akısı mal ve hizmetlerin pazara ulaştırılması dolayısıyla rekabet ortamında yer almasında önemli

bir aşamayı oluşturacaktır ve bu zincirde uygulanacak çeşitli stratejiler sonucu elde edilecek lojistik değerler ürün ve hizmetlere müşteri açısından önemli olan katma değerler eklenmesini sağlayarak şirketlerin rekabetçi bir şekilde yapılanması ve bu yapılanmayı sürdürmesinde etkili olacaktır (LODER, 2008).

Değer zinciri konusunda ise şunlar ifade edilebilir. Bir ürün veya hizmetin ilk satıcıdan son kullanıcıya, hammaddeden rafa konan mallara kadar nasıl hareket ettiğini gösterir. Bu sürecin her aşamasında ürün ya da hizmete değer katılır ya da katılması beklenir. Amaç olabildiğince az maliyetle fazla değer katmak ve değer alışı ile satış fiyatları arasında fark yaratmaktır. Bir isletmede yerine getirilen değer faaliyetleri temel ve destek faaliyetleri olmak üzere ikiye ayrılır (Çancı ve Erdal, 2003: 25-28).

Temel faaliyetler ürün ve hizmetlerin fiziksel olarak üretimi ve isletmenin müşteri için değer oluşturan ürün ve servislerinin dağıtımı ile ilgilidir. Bunlar iç lojistikler, operasyon, dış lojistikler, satış, pazarlama ve servisleri içerir. İç lojistikler üretim için dağıtılacak materyallerin alımı ve depolanmasını içerir. Operasyonlar girdileri bitmiş ürünlere çevirir (Çancı ve Erdal, 2003: 25-28).

Dış lojistik ise ürünlerin depolanmasını ve dağıtılmasını içerir; pazarlama ve satış, pazarın dış görünümü ve genel durumuyla, isletmenin teknolojisini gelişmiş teknolojilerle aynı seviyeye getirmek için pazarlama faaliyetlerinin koordinasyonu, değer avantajı kazanmak için gerekli bilgilerin sağlanması, satış, promosyon faaliyetlerini içerir. Servis aktiviteleri: isletmenin ürün ve servisleri için bakım ve onarımları içerir (Çancı ve Erdal, 2003: 25-28; İTO, 2006).

Destek faaliyetleri ise temel faaliyetlerin sunumunun imkanını sağlar ve organizasyon danışmanlığı ve yönetimini, insan kaynaklarını, teknolojiyi ve girdinin satın alınmasını içerir. Günümüzde birbirine benzer nitelikte mal ve hizmetler üreten firmalar için üretim maliyetleri yaklaşık değerler arz etmektedir.

Teknoloji kullanımı, Ar-ge faaliyetleri ve belli standartta ürün kalitesini korumak için yapılan faaliyetlerin maliyetlerinden kısmanın imkansız olması nedeniyle işletmeler maliyetlerini düşürmek için yüzlerini değer zincirine çevirmişlerdir ve lojistik değer zincirinde hem maliyet tasarrufu hem de stratejik

etkinlik sağlanabilecek stratejiler uygulanarak rekabet üstünlüğü yaratacak farklılık oluşturulabilmektedirler (Çancı ve Erdal, 2003: 31-34; İTO, 2006).

Sonuç olarak, doğru ürünü, doğru zamanda, doğru yere hasarsız bir şekilde ulaştırılmasını hedefleyen lojistik, ürün ve hizmetler için önemli bir değer yaratıcı faaliyeti oluşturmaktadır. Ülkelerin uzun dönemli rekabetçi üstünlüğünün geçekleştirilmesinin ardında müşteri tatmini ile birlikte düşük maliyetleri de hedefleyen lojistik stratejilerinin geliştirilmesinin büyük bir önemi bulunmaktadır (Çancı ve Erdal, 2003: 31-34; İTO, 2006).

3.5. Türkiye’de Lojistik Sektörünü Geliştirmek Amacıyla İzlenmesi