• Sonuç bulunamadı

3. FĠNANSALLAġMAYA KURAMSAL YAKLAġIM

3.2. FinansallaĢmaya Marksist YaklaĢım

FinansallaĢmanın orijinal kuramsal alanı olan Marksist yaklaĢıma göre, ekonomik büyüme ve ekonomik dinamizmin temelinde sermaye birikimi yer alır.

Sermaye birikiminde ise asıl itici güç karlılıktır (Lapavitsas ve Powell, 2013: 362;

Orhangazi, 2017: 34). Birikimin büyüklüğü kar kaynağı oluĢturması ve rekabet koĢullarında öne geçmesi için önemlidir. Rekabet, birbirine düĢman sermayedarların sayılarıyla doğru orantılıyken sermayedarların büyüklükleri ile ters orantılıdır. SavaĢ, küçük kapitalistlerin koĢullara ayak uyduramayarak ya da sermayelerinin büyük kapitalistlerin eline geçmesiyle sona erer. Burada, kapitalist üretim ile birlikte yeni bir güç olan „kredi sistemi‟ devreye girer (Marx, 1867/2017: I, 597).

Yeni bir güç olan kredi sistemi, sermayenin hareket alanını mevcut para rezervlerinin sermayelendirilmesini sağlayarak geniĢletmiĢtir. Kapitalizmin tarihine ve geliĢmesine ciddi damga vuran kredi, kapitalist geliĢmenin eğilimleri olan sermayenin yoğunlaĢmasını, rekabeti ve üretimi kamçılamıĢtır (Mandel, 1974: 402).

Marx‟a göre kredi sistemi, ilk aĢamalarında birikimin bir yardımcısı olarak iĢin içine gizlice girer. Toplum yüzeyine dağılmıĢ bulunan büyük ya da küçük miktarlardaki parayı, görünmeyen iplerle, tek ya da ortaklık halindeki kapitalistlerin ellerine çeker.

Ama çok geçmeden rekabet savaĢında yeni ve müthiĢ bir silah halini alır. En sonunda sermayenin merkezileĢmesi için dev bir toplumsal mekanizmaya dönüĢür (Marx, 1867/2017: I, 597).

30

Marksizm ve finansallaĢma denilince akla gelen ilk isim Rudolf Hilferding‟tir.

Hilferding, yirminci yüzyılın baĢlarında, Marksist finans kuramını geliĢtirmek amacıyla finans ve reel sektör arasındaki iliĢkiyi incelemiĢtir. Hilferding (1981/1995) sermayenin yoğunlaĢması ve merkezileĢmesiyle sanayi ve ticaretin büyük bankaların egemenliği altına girdiğini, kapitalist üretim sistemi olgunlaĢtıkça da birikimin giderek arttığını, az sayıda kiĢi (tek bir firma)16 elinde toplanıp banka sermayesinin tekelleĢerek gücünün artacağını söylemiĢtir. DönüĢen sanayi sermayesi ile banka sermayesi arasındaki farkın belirsizleĢmesiyle birlikte finans kapital oluĢacaktır.

Hilferding‟e göre (1981/1995: 145) bankaların iĢlevlerinden biri de öteki sınıfların gelirlerini toplamak ve kapitalist sınıf için halihazırda parasal sermayeyi hazır tutmaktır. Böylece öteki sınıfların iĢsiz paraları kapitalistlerce kullanılmak üzere akmaktadır. Bankaların bu iĢlevi, kullanmaları için iĢsiz duran paraların mümkün olduğunca toplanıp bunları üretken kesime ödünç diye vermek zorunda olmasıdır.

Bunları yaparken de iĢsiz para diye adlandırdığı mevduatlara faiz vermek ve bu mevduatları toplamak için de farklı coğrafyalarda Ģubeler açmaktır. Bu yapı, üretken kesme aktarılan mevduatların doğasında vardır.

FinansallaĢma üzerine en sürekli, sistematik ve kavramsal tezleri geliĢtiren çevrelerden biri Montly Review Dergisi yazarlarıdır. Montly Rewiev‟in editörlüğünü 1969‟dan beri yürüten Paul Sweezy ve Harry Magdoff, Stagnation and the Financial Explosion kitabını yayınlayarak 1970‟lerden itibaren ABD‟nin borç yükünün hükümetler, bireyler ve Ģirketler düzeyinde olağanüstü arttığını ve bunun da ekonomiyi kırılgan hale getirdiğini öne sürmüĢlerdir (Kozanoğlu, 2011: 26). Bu çerçevede finansallaĢma, 1970‟li yıllarla birlikte Montly Review‟in Marksist geleneği içinde entelektüel yaĢama baĢlamıĢtır. Bu kavram, sermayenin finans alanına kaçıĢını ve üretimdeki finansallaĢmayı iĢaret etmektedir (Lapavitsas ve Powell, 2013: 362).

16 Paul M. Sweezy, Hilferding‟in kapitalist geliĢmenin geçici bir dönemini, sürmekte olan bir trend olarak ele almasını yanlıĢ bulmaktadır. Bankalar, anonim Ģirketlerin ve Ģirket birleĢmelerinin oluĢmaya baĢladığı birleĢme hareketlerinin süreci boyunca -ki bu süreç ilelebet sürmeyecektir- veri bir sanayi kolunda tek bir firma kaldığında süreç sonlanacaktır yani daha ileri düzeyde birleĢmelerin gerçekleĢmesi seyrekleĢerek zamanla duracaktır (Sweezy, 1946/2007, s. 264-265).

31

Lapavitsas ise Marksist yazında özellikle finansal el koyma17 (financial expropriation) kavramıyla tanınan araĢtırmacıdır (Kozanoğlu, 2011: 28).

FinansallaĢma, geliĢmiĢ kapitalist ekonomilerin üç karakteristik eğilimi olan yapısal bir dönüĢümü temsil ettiğini belirtmek için Marksist bir çerçeve oluĢturmaktadır: i) finansal olmayan iĢletmeler bağımsız olarak finansal faaliyette bulunma kapasitesi elde etmiĢtir.

ii) bankalar açık piyasalarda aracılık yapmakla kalmayıp hanehalkına borç vermeyi tercih etmiĢtir. iii) hanehalkı finansal sisteme çekilmiĢtir. Bu çerçeve içinde ilk olarak endüstriyel (ticari) iĢletmeler, açık pazarlarda finansal iĢlemlerde bulunmak için bağımsızlaĢmıĢtır; ikinci olarak, bankalar faaliyetlerini yeniden açık pazarlarda aracılık etmeye ve bireylere borç vermeye yönelmiĢlerdir; son olarak ise Lapavitsas‟ın en çok üzerinde durduğu konu yani iĢçiler ve genel olarak hanehalkının emeklilik, konut, eğitim, ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karĢılamak için finansal sisteme çekilmesi olmuĢtur (Lapavitsas ve Powell, 2013).

Marksist analize göre bankacılık, geliĢen kapitalist üretim sürecinin devamı niteliğinde doğmuĢtur. Bu analiz çerçevesinde bankacılık kredi iliĢkileri bağlamında incelenmiĢtir. Paranın borç verilerek para sermayeye dönüĢmesi ile bu dönüĢümün sürekliliği artı değere el konulmasıyla mümkündür (Karaçimen, 2015: 58-85). Marks‟a göre paranın ödeme aracı olma iĢlevinden türeyen kredi iliĢkileri zincirleme olarak birbirine bağlı olarak kurulmuĢtur (Burnham, 2011; aktaran Akçay ve Güngen, 2016:

41). Bu yüzden belli bir ülkedeki sınai ve ticari kredi zincirlerindeki bir sarsılma ya da kopma kredi zincirlerini etkisi altına alan Ģoklar, para krizlerini ağırlaĢtırabilir (Itoh ve Lapavitsas, 2012: 131). Marksist finans sisteminin bir baĢka özelliği ise finansallaĢmanın eğilimlerinin her ülkedeki tarihsel, kurumsal, siyasi iliĢkilere göre farklılaĢtığı ve eĢit olmayan bir Ģekilde geliĢtiğidir (Lapavitsas ve Powell, 2013).

FinansallaĢma yazını ağırlıklı olarak bu sürecin üretim, istihdam ve bölüĢüm açısından olumsuz etkilerini ortaya çıkaran bir külliyat olmasına rağmen Marksist

17Finansal el koyma, dolaĢım alanında ortaya çıkan ilave bir kar kaynağı olduğu söylenebilir. KiĢisel gelirle ilgili olması ölçüsünde, yeni artık değer akımlarından ziyade, mevcut para ve değer akımlarını da kapsar. DolaĢım alanında ortaya çıkmasına karĢın sistemli bir biçimde ve iktisadi süreçler aracılığıyla gerçekleĢmesi nedeniyle sömürücü bir yönü vardır (Lapavitsas, 2009: 47).

32

yazında finansa iliĢkin tüm tartıĢmalara olumsuz bir iĢlev yüklememektedir (Kozanoğlu, 2011: 25; Oran, 2015: 176). Örneğin Bryan vd. (2009), Marksist kategoriler içinde bazı yerleĢik düĢüncelere meydan okumakta ve finansallaĢmayı modern kapitalist üretim tarzının devamı olarak görmektedir. Özellikle finansallaĢma emeği bir sermaye biçimi olarak yeniden Ģekillendirmekte ve bunu sermaye akıĢkanlığına hizmet eden menkul kıymetleĢtirme ve finansal türevler yoluyla kazanmaktadır (Bryan vd., 2009: 458).

Emeğin sermayenin yeni bir biçimi olarak tayin edilmesiyle kastedilen, emek gücünün yeniden üretiminin finansallaĢma durumunda metalarla değil, kredi ile baĢlamasıdır.

Yazarlara göre, ihtiyaçlarının büyük bir oranını banka kredileri ile karĢılayan hanehalkı, sermayenin yeni bir biçimi haline gelmiĢtir (Oran, 2013: 177-178).

Marksist açıdan bakıldığında Ģirketlerin bankalarla kurdukları iliĢkiler, sermaye birikiminin artı-değer ve kar mekanizmasına olan bağımlılığı finansallaĢmanın en önemli boyutuna iĢaret etmektedir (Tellaloğlu, 2011: 62). Bankacılık sistemi ve hisse senedi piyasaları sermaye birikimini hızlandıran ve kolaylaĢtıran finansal etkiler olmakla birlikte, sermaye birikiminde ve karlılıkta yaĢanabilecek en ufak bir sorun ekonomiyi krize götürebilecektir. Genellikle finansal piyasalardaki istikrarsızlıklara yol açan bu krizler finansal krizler olup -Mark‟ın sıklıkla vurguladığı gibi- kriz, sistemin kendi dinamiğinde içsel olarak ortaya çıkabilecektir.