• Sonuç bulunamadı

Filmin Analizi ve Filmde Queer Teori Arayışları

2.2. QUEER DUYGULAR ve AİLE

2.4.1. Sinema ve Queerler

3.2.1.2. Filmin Analizi ve Filmde Queer Teori Arayışları

Film; evlilik, dostluk, değişim, yüzleşme, kendini keşfetme, baştan çıkarma ve çıkma, kıskançlık, ölüm gibi parametreler üzerinden değerlendirilmiştir.

Hamam’da heteroseksist kapitalist düzenin bir kurumu olarak evlilik karşımıza çıkmaktadır. Filmde gördüğümüz ve irdelenmesi gereken evlilik (Marta ve Francesco’nun evliliği) bir iş ortaklığı gibi sürüp gitmekte, büyük sorunları olduğunu hissettirmektedir.

Belli, süreli ve anlaşmalı evliliklerin, yaşam boyu sürmek üzere yapılan evlilikler ile aynı zorluklara sahip olduğu halde tarafları boğduğu, onların iç

enerjilerini yok ettiği ve güven duygusunu önemsizleştirdiği gözlemlenmiştir (Kierkegaard, 2009: 28-29) .

Filmde yaşadıkları birlikteliğin kendilerine zarar verdiğini bildikleri halde, mevcut düzene karşı gelmemek için evliliklerini bitirmeyen iki modern birey görmekteyiz. Türk gelenek ve göreneklerine uygun yaşayan bir genç kız olan Füsun’un Francesco’ya âşık olmasına karşın, erkek arkadaşı Dündar ile evlenme kararı alması, evli olan bir erkeğe ilgi duymanın yanlış olacağını düşünerek sistem içinde normal bir birey olarak kalmak isteğini göstermektedir.

Füsun yemek masasında son derece isteksiz bir şekilde aldığı evlenme kararını açıklarken, geleneksel kalıplara birebir uyan baba Osman bile büyük şaşkınlık yaşar. Anne Perran Heteronormative düzenin getirdiği toplumsal baskı gücünü eline alarak Füsun’un evlilik zamanının geldiğini belirtir. Bu noktada toplumun, evliliği normal olmayan ve normal olarak kabul edilmeyen duyguları bastırmak ve kontrol altında tutmak için kullandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Filmde görsel olarak aile ve evlilik kavramını destekleyen masa figürü dikkat çekmektedir. Bütün önemli kararlar masa başında yeme ve içme ile beraber, karşılıklı paylaşım ile sevgi ve dostluk duygusu etkisiyle alınır.

Filmde, İstanbul’un gizemli ve büyüleyici havası evlilik ve bağlılık gibi kavramları da karakterlere sorgulatmaktadır. İstanbul, filmin karakterlerini kendi iç dünyalarına çekilmeye ve değişimi düşünmeye teşvik eder. Francesco teyzesinin hayatını detaylı bir biçimde öğrendikten sonra, onun neden İtalya’ya dönmeyip İstanbul’da kalmak istediğini anlamıştır. Teyzesinin sahip olduğu özgürlük duygusu onu da etkisi altına almıştır. Teyzesinin annesine yazdığı mektupları okuduğunda, teyzesinin gözünden İstanbul’u görür. Günümüzde bile son derece ender bulunan bir iş olan Hamam işletmeciliğini o dönemlerde sıra dışı bir iş olmasına rağmen üstlenen Anita, ne kadar cesaretli bir kadın olduğunu göstermiştir. Hiç tanımadığı bir ülkede erkek işi olarak bilinen bir işe soyunan Anita’nın cesareti Francesco’ya da hayatını değiştirme fırsatı sunar. Francesco beklendiği gibi evi ve hamamı kısa sürede satıp İtalya’ya dönmemiştir. Balat’a iyice bağlanmış, İstanbul’daki yaşam tarzını, atmosferi ve insanları benimsemiştir. Özellikle de Mehmet’i.

İstanbul’daki yaşam ve deneyimledikleri, Francesco’ya yaşadığı hayatı gözden geçirmesi ve onu sorgulaması için ihtiyaç duyduğu cesareti sunmuştur. Bugüne kadar

sahip olmak için mücadele ettiği sosyal hayatı, işi, özel yaşamı değişen arzu ve istekleri karşısında nasıl biçimlenecektir. İtalya’da bıraktığı her şeyden günden güne uzaklaştığını hissetmektedir. Bu sebeple İstanbul’da kalıp teyzesinin mirası olan hamamı onararak işler hale getirmeyi önceliklerinin başına yerleştirir. Francesco samimi ilişkilerin varlığına tanıklık ettiği İstanbul’da yaşamaya başladığı andan itibaren, evliliğini de mercek altına alır. İtalya’ya eski rutin ve sıradan hayatına, evliliğine ve eşine dönmek istemediğini hissetmeye başlar.

Bu sorgulama sürecinin derinleşmesine sebep olarak Mehmet’in varlığını gösterebiliriz. Francesco ve Mehmet heteronormative kapitalist sistemin baskılarından, gerçekliklerden, kurallardan kopmuşlardır. Francesco’nun evli olması, Mehmet’in evlerine gelen ve misafir olan bir erkek ile yakınlık kurmasının yaratacağı problemler, Mehmet ve Francesco tarafından görmezden gelinir. Bu ahlak dışı oyun bir tür meydan okumadır ve Queer teori izlerini tam olarak burada göstermektedir. Normal dışı eğilimlere sahip bu iki Queer birey, seyircilere gerçekliğin ve kuralların sorgulanabileceğini gösterir. Gerçek ve normal, toplumsal kapitalist sistemin dayatmasıdır ve bugüne kadar queer olmamaları, olmayacakları anlamına gelmez. Queer teori değişimi ve akıcılığı kucaklamaktadır.

Francesco için Balat ve İstanbul bir tür simülasyon ortamıdır. Francesco tanıştığı bu yeni hayatla eski yaşamını bağdaştıramaz. Yeni işaretler ve mistik mekânlar ile duygu değişimi yaşıyor olması yine Queer teori ile açıklanabilir.

Francesco’dan uzun süre haber alamadığı için İstanbul’a gelen Marta evliliğini bitirmek istemektedir. Eşi ve kendisinin iş ortağı olan Paulo ile ilişki yaşayan Marta, Türkiye’ye Francesco’dan boşanmak istediğini söylemek amacıyla gelmiştir. Ancak kocasındaki değişim ilgisini çekmiş ve onda evliliklerini gözden geçirme isteği uyandırmıştır. Marta’nın farkında olmadığı tek şey İstanbul’un onu da etkisi altına alacağıdır.

Queer teorinin evliliğe olan bakış açısını değerlendirmiştik. Filmde evliliğin alternatifi olarak mutluluk ve tutku kavramları karşımıza çıkıyor. Yeni ve doyurucu, tatmin edici bir hayatın temelini atma fikri, kaotik bir rutinin içinde yaşayan her bireye cazip gelebilir.

Hamam mekân olarak, kendimizi duyduğumuz, dinlediğimiz ve varoluş amaçlarımızı sorguladığımız bir yer olabilir. Hamam filmi ise sıradan hayatların hızlı

ve etkileyici bir biçimde değişebileceğini ortaya koymaktadır. Herkesin bir içsel yolculuğa ihtiyaç duyduğunu ve bu yolda karşılaşılan her şeyin değişime sebep olabileceğini anlamamıza yardımcı olmaktadır.

İtalyan soğuk Marta, İstanbul’a ilk geldiğinde kocasını değiştirdiğine inandığı bu Türk aile ile yakınlık kurmayı reddetmiştir. Bir süre sonra o da farkında olmadan kapitalist sisteme sırtını dönmeye başlar. İyi niyetli ve misafirperver Türk ailesi Marta’ya da hayatı sorgulatır. Kocasının Mehmet ile olan ilişkisini öğrenmesi ve Francesco’daki değişimi fark etmesi Marta için dönüm noktasıdır. Bu ilişkiyi öğrendikten sonra Marta kendisi gibi evli olan sevgilisine telefon açar ve İtalya’ya dönmeye karar verdiğini açıklar. Sonrasında eski Balat sokaklarında gezmeye çıkar ve bu gezintide parmağındaki evlilik yüzüğünü çıkarıp eski bir binada gördüğü kimsesiz yaşlı bir kadına verir. Bu hareket ile Marta’nın evliliğin zincirinden kurtulma arzusunu görmüş oluruz.

Füsun’un evlilik kararını kutlamak amacıyla yemek masasında toplandıkları bir gece, Marta Francesco’ya onu aldattığını haykırır. Bu itirafta Marta’nın Paula ile arabada seviştiğini belirtmesi ile anlaşılmıştır ki, kapitalist heteronormative düzenin sevişmek için belirlediği mekânların dışında bir beraberlik yaşanmıştır. Aslında Marta’da queer teorinin izinden gitmektedir. Standart ve rutin düzene karşı çıkmıştır.

Marta kocasının daha önceden de kendisini aldatıp aldatmasından daha çok gey olup olmaması ile ilgilenmekte ve Francesco’nun kendisini Roma’da da aldatıp aldatmadığını sorgulamaktadır. Bu noktada Francesco artık Queer bir bireydir ve Marta bunun ne zamandan beri süre geldiğini merak etmektedir.

İstanbul’a boşanmak için getirdiği kâğıtları imzalatan Marta, kocasının kendisini başka bir erkek ile aldatmış olmasından dolayı çok şaşkındır. Çünkü bu durum alışılageldik düzenin normlarına aykırıdır, evet belki o da eşini aldatmıştır ama o sisteme sadık kalmıştır. Francesco bir erkek ile birlikte olmayı seçtiğinde geleneksel düzeni altüst etmiştir. Marta’nın kabul etmekte zorlandığı şey aldatılmış olmak değil bir erkek ile aldatılmış olmaktır.

Kadınlar genellikle kocalarının ihanetini öğrendikten sonra zevk almak için değil intikam almak için eşlerini aldatırlar ve bu bir tür sisteme ve kocaya kafa tutma şeklidir (Beauvoir, 1993: 21).

Marta heteronormative düzende aslında son derece güçlüdür. Ataerkil düzenin kadını konumlandırdığı biçimden daha farklı ve olanaklı bir hayat yaşamaktadır. Kocasını sevgisizlik sebebi ile aldattığını öngördüğümüz Marta, İstanbul’a boşanmak için geldiyse Francesco’nun kendisini aldattığı haberi ile rahatlayabilirdi. Amacı öyle veya böyle boşanmak olan bir kadından sonuca odaklı bir yaklaşım sergilemesi beklenebilirdi. Ama o güçlü ve akıllı kadın konumundan birden aldatılan kadın konumuna yerleşiverdi ve bir anlamda mağlup olduğunu düşündü. Aldatan olarak öndeydi aldatılan olarak geriye düştü.

Francesco yine düzene aykırı bir tavır sergileyerek, insanların birbiriyle sıcak ilişkiler kurduğu hamamı satmak yerine onarmak üzere bir takım çalışmalar yapmaya başlamıştır. Osman’ın evi ve hamam da dâhil olmak üzere Balat’ta pek çok evi ve araziyi satın almaya talip düzen çığırtkanı Filiz Hanım yine sistemin gerektirdiği büyük ve yeni binalarla geleneksel atmosferi dağıtmaya karar vermiştir. Filiz Hanımın tavırlarından rahatsız olan Francesco, evi ve hamamı satma fikrinden tamamen vazgeçmiş ve bunu alıcıya bildirmiştir. Francesco queer teorinin içine aldığı bireyler gibi davranmaya o zaman başlamıştır çünkü düzen karşıtı tavırlar sergilemektedir.

Hamam insanların birbirleri ile yakınlaştığı mahremin ortadan kalktığı ve sıcak ilişkilerin kurulduğu bir mekândır. Nostaljik bir öğe gibi algılansa da kapitalist sistemin dayattığı yüksek katlı binalar ve alışveriş merkezlerinin soğukluğunu barındırmaz. Manevi bir değerdir ve herkesi etkiler. Francesco büyük bir azim bir tutku ile hamamı onarmaya çalışır içinde keşfettiği özgürlük duygusunu hamama atfeder, hamamın temsil ettiği özgür, huzurlu ve rahat ortamı yaşamak ve yaşatmak istemektedir. Bir mekân olarak temsil ettiği manevi değerlerle hamam, düzen yıkıcı olarak karşımıza çıkmakta, yeni arzu düzeninin oluşmasında önemli bir unsur olarak göze çarpmaktadır.

Filmde sık sık gördüğümüz yatak, heteronormative düzenin izin verdiği ve normal bulduğu bir sevişme alanıdır. Oysa hamam sunduğu sıcak, ıslak ve sert zemin ile bireylerdeki sevişme arzusunu farklı bir boyuta taşır. Francesco ve Mehmet yatakta sevişebilecekken, düzenin bir parçası olmak istemeyen Queer bireyler oldukları için hamamı tercih etmişlerdir. Marta da bu Queer ilişkiyi ilk hamamda fark etmiştir.

Filmde sıcak bir renk olan mavi tonu sıklıkla dikkat çekerken, Marta’nın olduğu sahnelerde hep soğuk renkler hâkimdir. Kırmızının ve buharın hâkim olduğu, sıcak suların aktığı ıslak hamamda bu iki Queer birey hazzı görselleştirir. Hamamda buhara dönüşen sıcak su, cinsel tercih değişkenliğine gönderme yapar çünkü maddenin değiştiği bir mekândır hamam. Sistemin kurumlarından biri olan evliliğin sembolü olan aynı yatakta uyumak olgusu da burada kırılır.

Hamam aynı zamanda izleyiciye, kendi görünmeden bir başkasını dikizleyerek haz duyma olanağı sunar (Smelik, 2008: 95).

İki erkeğin yakınlaşmasını gösteren hamam sahnesi, geleneksel yapıya sıkı sıkıya bağlı bir kesim tarafından büyük tepki toplamıştır. Oysa bu sahnede doğrudan doğruya cinsellik yoktur ama yine de Özpetek eril bakışı kırmıştır.

Genel olarak doğu kültüründe Hamam arınma temizlenme gibi anlamlar çağrıştırırken, Özpetek filminde Hamamı kültürel kodların dışında konumlandırır (Büker, 2010: 42)

Öztepek, hamamı kendi kurguladığı bir arzu mekânı olarak konumlandırmış ve filmine de bu mekân adını vermiştir.

Queer teori mekânların önemini bilmekte ve sınırların kaybolduğu ve normal olan her şeyin hiçe sayıldığı gizli ve kuytu köşeleri sahiplenmektedir. Hamamın gizemli ve mistik ortamında düzen baskısı hissedilmez.

Hamam filminde, mutfak temsili ile İtalyan ve Türk kültürü arasındaki farklılıklar da görünmektedir. Türkiye’ye gelen Marta, mutfağa girme ve yemek yeme konusunda son derece isteksizdir. Oysaki İtalyanların yeme kültürü ile ne kadar içi içe oldukları, Özpetek’in başka filmlerinde göze çarpacaktır (Duncan, 2005: 104-107)

Francesco için Mehmet her türlü duygu ve düşüncesini paylaştığı ve arzularını özgürce yaşayabildiği biridir. Heteroseksüel ilişki ile mutluluğu bulamayan Francesco, Mehmet ile kendini tam ve özgür hisseder. Filmdeki karakterler, arzuları değiştikçe özgürleşir. Hamam bu iki erkeğin bedenen gevşeyip ruhen arınmasına ve bir keşif yolculuğuna çıkmalarına vesile olmuştur. Francesco eşi Marta ve İtalya’daki hayatından ve zorunluluklarından uzaklaşıp, ruhani yönü baskın ve kendi ile baş başa kaldığı yeni dünyasını kapitalist düzenin alternatifi olarak deneyimler.

Francesco heteronormatif düzenin dayattığı haz kafesinden kurtularak, Mehmet ile sıra dışı bir tecrübe yaşar. Hamamda var olan çıplaklık, giysilerin anlamlı kıldığı toplumsal statüden geçici de olsa kurtulmanın bir yoludur. Hamam felsefesi olan bir mekândır ve Anita’nın da söylediği gibi tuhaftır.

Türkiye’nin simgelerinden biri olarak görülen büyülü Hamam, Batının tanımadığı ve bilmediği kavramları barındıran bir sembol mekân olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hamam insanların yıllar yılı çalışarak ya da tesadüfen edindikleri kimliklerin sıfırlandığı ve herkesin ana rahminden çıktığı halleri ile saf olarak ortada durmalarına olanak sağlayan bir mekândır.

Heteronormative düzenin dışına çıkmaya hevesli her bireyin yaşadığı zorluklar Francesco’nun da yakasına yapışmıştır. Toplumsal katı düzenin temsilcisi Filiz Hanımın adamı tarafından evi ve hamamı satmadığı için şehrin ortasında bıçaklanır ve ölür. Sistemin acımasızlığı sebebi ile hayatını kaybeder ve düzenin kurbanı olur.

Bu acı sona rağmen, filmde mutluluğa dair pek çok unsur bulunmaktadır. Queer teori için son derece önemli olan giz mekânlarından sayılabilecek Hamam, filme adını vererek göstermiştir ki, duygu ve fikir değişimi insanlar içindir. Hamamdaki kuvvetli madde değişkenliği insanları da etkisi altına alabilir ve değişimi kapılarına getirir.

Ferzan Özpetek’in, normalin dayatıldığı bir dönemde ortaya çıkardığı bu sıra dışı filmi, queer teorinin izinden yürümüş ve farklı olan her duyguya ve değişime kucak açmıştır.