• Sonuç bulunamadı

FİZİKSEL GELİŞİM

Belgede 1 2 3 (sayfa 58-78)

Yard. Doç. Dr. Serap ERDOĞAN

Anadolu Üniversitesi

Tanımı ve Önemi

Çocuklarda Fiziksel Gelişim Özellikleri( 0–12 Yaş) Ergenlerde Fiziksel Gelişim Özellikleri

Fiziksel Gelişimin Desteklenmesi Sen Olsaydın Ne Yapardın?

Öğrendiklerini Değerlendir Kaynakça

FİZİKSEL GELİŞİM

Bireysel büyüme ve bireyler arası farklılıkları yorumlamada yardımcı olan fiziksel gelişimin irdelendiği bu bölümde; fiziksel gelişimin tanımı ve önemi, doğumdan on iki yaşa kadar olan çocuklarda ve ergenlerde fiziksel gelişim özelliklerine ve fiziksel gelişimin desteklenmesine yer verilmiştir.

TANIMI VE ÖNEMİ

Fiziksel ya da bedensel gelişim, bedeni oluşturan tüm organların gelişmesini, boyun uzamasını, kilonun artışını, kemiklerin gelişimini, dişlerin çıkmasını ve değişmesini, kasları, tüm sistem ve organları (sindirim, solunum, dolaşım boşaltım sistemi, beyin ve sinir sistemi) duyu organlarının gelişimini kapsar.

İnsan yaşamı döllenmeden ölüme kadar geçen bir süreç olarak kabul edilmekte ve bu sürecin başlaması fiziksel gelişim ile devam etmektedir. Döllenmeden itibaren aileden gelen genetik temeller üzerine kurulan ve çevre faktörlerinden etkilenen gelişme işlemi çok hızlı bir şekilde devam eder. Fiziksel gelişimin en hızlı olduğu dönem bebeklik dönemidir. Bu dönemde çocuk bir bütün olarak büyüme gösterir. Yaşamının ilk yıllarındaki gelişim, gelecek yıllardaki gelişmenin temelini oluşturur. İlk yıllardaki gelişmenin biçimi, geri kalan yaşamdaki geleceği şekillendirir. Oyun döneminde fiziksel gelişim bebeklik dönemine göre yavaşlamıştır (Alpaslan ve Korun, 1994; Bimbaşıoğlu, 1990; Feldman, 2001).

Bütün organlarda hacim, oran ve çalışma bakımından sürekli bir değişiklik söz konusudur. Bu değişiklik vücudun farklı bölgelerinde, değişik yaşlarda, farklı hızda oluşur.

Fiziksel gelişim baştan ayağa, merkezden dışarı doğru ilkesine uygun bir şekilde gelişimini sürdürür. Bu gelişim süreci bireyin psiko-motor, duygusal, sosyal ve bilişsel yaşamını da etkiler. Böylece, bireyin bir kişilik geliştirmesine yol açar. Bu bakımdan bireyin yaşamında fiziksel gelişimin önemi büyüktür (Bimbaşıoğlu, 1990; Müniroğlu, 1995).

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ (0-12 YAŞ)

Fiziksel gelişim çocuğun beden yapısındaki niceliksel değişme ve artışları içerir.

Doğumdan on iki yaşa kadar olan fiziksel gelişim boy ve kilo, kaslar, kemikler ve dişler, sistemler ve organlar açısından incelenecektir.

Boy ve Kilo

Yeni ve zamanında doğan bir bebeğin boyu ortalama 48–50 cm, ağırlığı ise 3250–

3500 gram arasındadır. Erkek çocuklar kızlara göre daha uzun boylu ve daha kilolu doğarlar.

Vücut ağırlığındaki değişmeler bebeğin gelişip gelişmediğini gösteren önemli göstergedir.

Doğumdan sonra bebeğin ağırlığı hızla artmaya başlar. Bebek özellikle ilk iki yıl düzenli aralıklarla tartılmalıdır. Bebek beşinci ayda doğum ağırlığının iki katına birinci yılın sonunda üç katına ve ikinci yılın sonunda ise dört katına ulaşır. Bebeğin bir yıl içinde boyu yaklaşık 75 cm kilosu ise 10 kilogramdır. Birinci yılda bebek, boyuna oranla kilosunun daha fazla olması nedeniyle şişman bir görünümdedir.

Bebeğin karnı büyüktür ve kambur bir duruşu vardır. İki yaşında kamburluk azalır, üç yaşında duruşu yetişkine benzer. Hem kız hem de erkek çocuklarda boy büyümesi ve ağırlık artması, doğumu izleyen birkaç yıl içinde ve ergenlik döneminde fazla, ilk çocukluk ve erinlik öncesine yakın yıllarda oldukça azdır. İki-beş yaş arasında boyun uzama hızı yavaşlar. Çocuk dört yaşına geldiğinde boyu doğumdaki boyunun iki katına ulaşır. İki-altı yaş arasındaki çocuğun ağırlığı iki kilo artarak yaklaşık olarak 23-24 kilograma ulaşır (Ceyhan, 2006; Ülgen ve Fidan, 1997; Yiğit 1999).

Şekil 1. Kız ve erkek çocukların 0-3 yaşta vücut ağırlığı ve boy uzunluğu persantil eğrileri (Neyzi vd. 2008)

Beş-altı yaşlarında başlayan büyüme hızındaki düşme, on-on bir yaşlarının sonuna kadar devam eder. Yedi yaşındaki erkek çocuklar ortalama olarak 127 cm boyundadır, on yaşlarına geldiklerinde ise boyları 138 cm’ye ulaşır.

Kız ve erkek çocuklar arasında boy ve kilo yönünden farklılıklar görülür. Okul öncesi dönemde kız ve erkek çocukların bedenlerinin oldukça benzer olmasına rağmen erkeklerin biraz daha uzun ve ağır oldukları gözlenir. Erkek çocuklar, kızlardan daha çok kemik ve kas kütlesine sahiptir.

İkinci çocukluk dönemini olan altı-on iki yaşlar arasındaki çocukların fiziksel gelişimi daha yavaş bir seyir izler. Bu yaş grubundaki çocukların ortalama yıllık boy artışı 5,5 cm civarındadır. Bu yaş grubundaki çocukların ağırlığındaki değişim başlangıçta yavaş iken ilköğretim dört ve beşinci sınıflarında dikkat çekici bir fark ortaya çıkar. Bu dönemde çocuk oyun ve spor performansında daha olgun düzeye ulaşır ve becerileri hızla öğrenir. Ağırlık ve boyda meydana gelen yavaş büyüme, çocuğun vücuduna alışmasına yardımcı olur (Dworetzky, 1995; Feldman, 2001; Türküm, 2006).

Şekil 2. Kız ve erkek çocukların 2-18 yaşta vücut ağırlığı ve boy uzunluğu persantil eğrileri (Neyzi vd. 2008)

Okulun ilk yıllarında çocukların fiziksel gelişimlerinde gittikçe artan bir yavaşlama olmasına karşılık, on yaşlarına doğru vücut biyokimyasındaki farklılaşmalara bağlı olarak, özellikle kız çocuklarında ani bir boy artışı yanında, ikincil cinsiyet özelliklerinin de belirmeye başladığı görülür. Ağırlık artışı kızlarda daha çok ilk adet döneminde, erkeklerde ise daha çok 15-16 yaş civarında olur(Erden ve Akman, 1997; Trawick-Smith, 2006; Ülgen ve Fidan, 1997).

Şekil 3. Doğum öncesi ve doğum sonrasında beden orantılarındaki değişiklikler

Kaslar

Kaslar hareket sisteminin aktif elemanlarıdır. Vücut, hareketlerini kaslar sayesinde yapar. Kaslar vücutta şu görevleri üstlenirler:

 Doğum sırasında aralıklı olarak kasılır ve bebeğin ilerlemesine yardım ederler.

 Vücudun enerji deposudur.

 Dilin hareketlerini sağlar ve konuşmaya yardım ederler.

 İskelet sisteminin hareketini sağlarlar.

 Organların çalışmasına etki ederler.

 Kalbin çalışması ve kan dolaşımında etkin rol alırlar.

 Solunum sisteminin çalışmasına yardımcı olurlar (Akyıldız, 1999).

Kasların gelişimi de bir sıra içinde oluşur. Önce büyük kaslar sonra küçük kaslar gelişir. İki-altı yaş arasında çocuğun hareketlerinin sayısında ve niteliğinde artma gözlenir. Bu gelişmeyle birlikte çocuklar geniş ve küçük hareketleri daha kolay yaparlar. Birinci yılın ilk üç ayında göz kürelerinin hareketini sağlayan kasların kontrolü kazanılır. Dört-yedi aylar arasında başı ve bedeninin üst kısmını destekleyen kaslarla, el ve kol hareketini sağlayan kasların kontrolü sağlanır. Okulöncesi dönemde erkek çocuklar, kızlardan daha uzun ve ağır olmalarına karşılık, kızların ince motor gelişimleri erkeklerden biraz daha ileridir. Bu durum dikkate alınarak aynı yaşlarda olan kız ve erkeklerin ince motor beceri gerektiren düğme ilikleme, makas kullanma, kitap sayfalarını çevirme gibi işlerdeki başarılarını karşılaştırmamak gerekir (Erden ve Akman, 1997; Senemoğlu, 2006; Trawick-Smith, 2006;

Yavuzer, 1999).

Yedi yaşındaki çocuk rahatlıkla koşar, tırmanır. Kaba motor kontrolü gerektiren becerilerin gerçekleştirilmesinde hiçbir sorun olmamasına karşılık, özellikle erkek çocukların ince motor kasların koordinasyonunda sorunları gözlenir. Bu nedenle çok uzun süreli kalem

tutma ve küçük yazı yazma gibi üst koordinasyon gerektiren çalışmalarda zorlanabilirler (Erden ve Akman, 1997; Türküm, 2006).

Kemikler ve Dişler

Yeni doğan bir bebeğin kemik yapısı, kıkırdaktan oluşmaktadır. Zamanla büyümeyle birlikte kıkırdak; kalsiyum, fosfat ve diğer minerallerin depolanmasıyla kemik haline dönüşür.

İskeletin büyümesi her yönde aynı oranda değildir. Bebek yeni doğduğunda vücudunda 270 kemik varır. Kemiklerdeki en hızlı gelişme, yaşamın ilk yılı içinde görülür, daha sonra ergenlik dönemine kadar gelişme hızında bir düşme ortaya çıkar. Ergenlik döneminde ise kemiklerdeki gelişme yeniden hızlanır (Dworetzky, 1995; Erden ve Akman, 1997; Yavuzer, 1999).

Bebek doğduğunda baş çevresi 34-35 cm civarındadır. Baş çevresi birinci yılın sonunda 12 cm, ikinci yılın sonunda da 2 cm artar. Üç-on iki yaşlar arasında da baş çevresi yaklaşık 3-4 cm kadar artar ve yetişkin başına yaklaşır. Kafatası arasında altı tane boşluk vardır. Bunlara bıngıldak denir. Bunların beş tanesi doğumun ilk günlerinde kapanır.

Tepedeki bıngıldak on iki-on sekiz aylar arasında kapanır. Kemik hastalığı olanlarda bıngıldak geç kapanır. Beyin gelişiminde problem olduğunda ise erken kapanır. Yeni doğan bebeğin başı diğer organlara göre çok büyüktür. Normal bir yetişkinde baş, beden büyüklüğünün sekizde birine eşitken, yeni doğanda bu oran dörtte birine eşittir. İlk bir yıldan sonra başın büyümesi yavaşlar.

Kızlar iskelet gelişimi bakımından erkeklerden bazı farklılıklar gösterir. Çocuklukta, kızlar erkeklerden bir yaş ileridedir. Örneğin, dört yaşındaki bir kız çocuğunun iskelet

gelişimi beş yaşındaki bir erkek çocuğunun iskelet gelişimine eşittir (Bimbaşıoğlu, 1990;

Dworetzky, 1995).

İskelet sistemi bedenin oranını da belirler. Bedenin baş, kol, el, göğüs, karın, bacak ve ayak gibi parçalarının birbirine göre büyüklüğü bedenin oranını verir. Kemik gelişimi veya kemik yaşı iskelet büyümesinin sınıflanması anlamında kullanılır ve çocuğun değerlendirilmesi de önemlidir. El ve bilek kemikleşmesi, kemik yaşını bulmada ve gelişimin normal olup olmadığını saptamada ölçek olarak kullanılır(Başaran, 1996; Feldman, 2001;

Jhon ve Thomas, 1983).

Kemiklerin gelişimi ile dişlerin gelişimi arasında da çok sıkı bir ilişki vardır. Diş gelişimi bakımından kızlar erkeklerden bir yıl ileridedir. Yeni doğmuş bebeğin dişleri yoktur.

Bebek ilk dişlerini altı-yedinci aylarda çıkarır. İlk olarak altı-sekizinci aylarda iki adet alt orta kesici dişler çıkar. Daha sonra iki adet üst orta kesiciler çıkar. Çocuk bir yaşına geldiğinde üst ve alt yan kesici dişlerin çıkmasıyla sekiz diş tamamlanmış olur. Dört yaşına doğru çocuğun dişleri tamamlanır. Bu dişlere süt dişleri denir. Çocuğun 20 tane süt dişi vardır. Süt dişlerinin çıkış sıraları aşağıda açıklanmıştır:

Şekil 4. Süt dişlerinin çıkış sırası

Çocuk yedi yaşına geldiğinde, süt dişleri çıktığı sıraya göre tekrar düşmeye ve yerine kalıcı dişler çıkmaya başlar. On iki yaşında da çocuğun ağzında 28 tane kalıcı diş bulunur (Alpaslan ve Korun, 1994; Ceyhan, 2006; Dworetzky, 1995).

Süt ve kalıcı dişlerin zamanında ve sağlam çıkmasında, annenin hamilelik döneminde sağlıklı ve yeterli beslenmesi, doğum sonrası bebeğin yeterli ve dengeli beslenmesi ve aldığı vitaminlerin büyük rolü vardır. Çocuklarda diş sağlığının korunmasında yetişkinlerin rehberliği önemlidir. Çocuğa her yemekten sonra dişlerini fırçalama alışkanlığı kazandırmak gerekir. Diş çürüklerinin zamanında ve vakit geçirmeden tedavi edilmesi de önemlidir (Ülgen ve Fidan, 1997).

Sistemler ve Organlar

Vücut gelişimine paralel olarak iç organlarda gelişir. İç organlardaki gelişim ve büyüme aşağıda incelenmiştir:

Sindirim Sistemi: Bebeğin sindirim sistemi, anne sütü ve onun bileşimine yakın gıdaları sindirilebilecek niteliktedir. Bebeklerin midesi küçüktür. Beslenme esnasında mide, kapasitesi ile orantılı miktarda besin alabilir. Midenin boşalması da çabuk olur. Bebek çok çabuk acıkır, bu yüzdende sık sık beslenmesi gerekir. Mide kapasitesi yeni doğan bebekte 20-30 ml iken, birinci haftanın sonunda 60-100 ml’ye çıkar. Üçüncü ayda 150 ml, altıncı ayda 200 ml ve birinci yaşın sonunda 300 ml’ye ulaşır. İki yaşından sonra çocuklarda mide kapasitesi 500 ml’ye kadar çıkar (Ülgen ve Fidan, 1997).

Bebeklerin vitamin ve kalsiyuma çok fazla ihtiyaçları vardır. Bu maddelerin yoklukları sindirim bozukluklarına yol açar. Sindirim bozuklukları çocuğun fiziksel gelişimini engeller.

Bebek başlangıçta katı yiyecekleri sindiremez. Sindirime yardımcı olan salgıların özelliği ve miktarı çocuk büyüdükçe farklılaşır ve bebek değişik gıdaları kolayca sindirebilir (Bimbaşıoğlu, 1990; Ceyhan, 2006).

Mide ve bağırsak gelişimi bebeklik döneminde tamamlanır. Sindirime yardımcı olan salgıların da artmasıyla, bebek yavaş yavaş değişik gıdalara alıştırılır. Ergenlik döneminde,

midenin büyüklüğü ve kapasitesi artar. Bundan dolayı bu dönemde aşırı yemek yeme görülür (Ülgen ve Fidan, 1997).

Solunum Sistemi: Her hücrenin enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji, besin öğelerinin ve oksijenin kullanılmasıyla sağlanır. Oksijenin hücre düzeyinde kullanılmasına iç solunum, oksijenin dış ortamdan alınmasına ise dış solunum denir. Oksijen kullanılması ve bebeklerin solunum sistemi yetişkinlerden farklıdır. Solunum yolları, daha dar ve kısadır. Yeni doğmuş bebeklerin dakikada solunum sayısı 40-60, üç aylık bebeğin 35-40, bir yaşındaki bebeğin ise 30-35’dir. Bu dönemdeki solunum hızlı ve yüzeyseldir. İlk yıllardaki hızlı solunuma kaburga kemiklerinin yatay durumda olması neden olmaktadır. Bu nedenle bebek solunumu daha çok karın yardımıyla yapar (Acun ve Erten, 1995).

Dolaşımı Sistemi: Kalp herkesin kendi yumruğu büyüklüğünde olan bir organdır.

Vücudumuzda bulunan en güçlü kas kalp kasıdır. Dakikada ortalama 70 kez (60-100 arasında) kasılır. Kalbin bir günde pompaladığı kan yaklaşık 20 tonun üzerindedir. Çocukların kalp ritmi daha fazladır. Yeni doğan bir bebeğin kalbi dakikada ortalama 120-140 arasında artar.

Bu hızlı atışlar bir yaşına kadar sürer. Dakikadaki kalp atışının sayısı yavaş yavaş azalır ve yetişkin düzeye gelir (Akyıldız, 1999).

Yeni doğmuş bir bebeğin doğmadan önce kanında bulunan hemoglobin zamanla azalarak, yerini yeni ve kalıcı hemoglobine bırakır. Bebeğin kanında bebeği mikroplara karşı koruyan antikorlar bulunur. Bu antikorlar bebeğe plasenta yoluyla anneden geçer. Bebek doğduktan sonra ilk iki-üç ayda, kızamık, kızıl, çocuk felci, kabakulak gibi bulaşıcı çocuk hastalıklarından bu antikorlar yoluyla korunur. Üçüncü aydan itibaren bu antikorların etkisi azalır. Bu nedenle gerekli aşıların zamanında yapılması gerekir.

Kalpten çıkan kan, akciğerlere gider ve oksijenle zenginleştikten sonra kalbe döner.

Buna küçük dolaşım denir. Oksijenle zenginleşen kanın vücuda yayıldıktan sonra geri dönmesine ise büyük dolaşım denir. Kan vücut hücreleri ile dış dünya arasında bağlantıyı sağlayan önemli bir dokudur. Hücre ve dokulardaki artıklar kanla uzaklaştırılır. Besinlerle alınan temel maddeler ve solunum ile alınan oksijen hücre düzeyine kadar kan sayesinde iletilir. Bu anlamda kan hayati önem taşır (Acun ve Erten, 1995; Ülgen ve Fidan, 1997).

Boşaltım Sistemi: Hücreler artık maddeleri doğrudan kana çevirirler. Kan bunları alarak vücudun boşaltım organlarına iletir. Su ve karbondioksit fazlası solunumla, su ve tuzlar ise terle deriden dışarı atılırlar. Üre, ürik asit, su ve tuz böbrekler tarafından süzülerek idrarla dışarı atılır. İdrarın % 95’i sudur. İlk yıllarda böbreklerin çalışması ve bebeklerin idrar yapması oldukça düzensizdir. Bebeğin idrar yapma sayısı, beslenme ve çevre koşullarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Bebeğin aldığı besin ve sıvı miktarı arttıkça, idrar yapma sayısı da o oranda artar (Acun ve Erten, 1995).

Hayatın ilk yıllarında üreme organlarının büyümesi azdır. Araştırmalar kızlarda uterus ve ovaryumun, erkekte testislerin ve prostatın erinlikten kısa bir süre önce geliştiğini gösterir (Bilir, 1994).

Beyin ve Sinir Sistemi: Merkezi sinir sisteminden 43 çift sinir çıkar. Bu sinirlerin 12 çifti beyinden çıkar. Bunlara kafa çiftleri denir. Bunlar ses, duyma, söz söyleme, tat alma, okuma ve yazma, dengede yürüme gibi etkinliklerin yapılmasını sağlar. Diğer 31 çift sinir ise kaslara ve iç organlara gider. Bu sinirler kasların görevlerini yapmasını sağlar. Merkezi sinir sistemi, kulak ve gözler fötal dönem ve süt çocukluğunda hızla gelişir. Merkezi sinir sistemindeki gelişim yavaş bir şekilde erinliğe kadar devam eder ve daha sonra durur.

Beyin, beyincik ve omurilikten oluşur. Beyin doğumda 350 gram ağırlığında olup, erişkin beyninin % 25’i kadardır. Üç yaşındaki bir çocuğun beyin ağırlığı bir yetişkinin beyin ağırlığının % 75’ine, altı yaşında ise %90’na ulaştığı görülür. Çocukluk döneminde beyin ölçüsünde son derece yavaş bir büyüme söz konusudur. Beynin doğum öncesi ve doğum sonrasındaki gelişimi hızlıdır. Bu hızlı büyüme ve gelişmeye beynin büyüme hamlesi denir (Acun ve Erten, 1995; Bilir, 1994; Gallahue, 1996; Özer ve Özer, 1998) .

Şekil 5. Beyin ve beynin bölümleri

Beynin büyüme hamlesi, doğum öncesi dönemde başlar ve dört yaşa kadar devam eder. Beynin büyüme hamlesinin ilk bölümü, doğum öncesinden on sekizinci aya kadar olan glia hücrelerinin hızla arttığı dönemi kapsar. İkinci bölümü ise, on sekizinci aydan dört yaşa kadar süren ve miyenilizasyonun gerçekleştirdiği dönemi içerir.

İnsan doğumda, yaşamı boyunca sahip olabileceği nöron hücrelerinin tümüne sahiptir.

Bir nöron öldüğü zaman yerine yenisi gelmez (Gallahue, 1996; Özer ve Özer, 1998).

ERGENLERDE FİZİKSEL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

Ergenlik dönemi, büyümenin yeniden hızlandığı, biyolojik değişim ve olgunlaşmanın tamamlanarak çocuğun erişkin görünümüne girdiği bir dönemdir. Ergenlik ya da ilk gençlik çağı denilen ergenlik dönemi altı ay ile bir yıl kadar süren erinlik dönemini de içine alan ve beş-altı yıl süren bir dönemdir. Ergenlikten önce erkeklerden daha kısa olan kızlar ilk büyüme atılımına erinlik döneminde başlar. Bu dönemde erkeklere oranlar kızlar daha uzun ve ağırdır.

Bu durum genellikle on-on iki yaşlar arasında ortaya çıkar ve bu süre boyunca kızların çoğu yılda 5-10 cm büyürler. Erkek çocuklar da büyüme atılımına genellikle on-on altı yaşlar arasında başlar ve her yıl 8-12 cm büyürler. Daha sonra büyüme yavaşlayarak 20 yaşına kadar sürer (Gander ve Gardiner, 1998; Türküm, 2006).

Erinlik döneminde, iç salgı bezleri çalışmalarını hızlandırır. Boy hızla uzar, eller, ayaklar ve burun büyür. Kız çocuklarında göğüsler gelişir ve kalçalar genişler. Kızlarda görülen değişiklikler daha erken yaşlarda ortaya çıkar. Erkek çocuklarda gelişme, kızlardan iki yıl daha geç başlar. Erkeklerin yumurtalarının ve penislerinin gelişimi 12-13 yaşlarında başlar ve yetişkin düzeyine 15-16 yaşlarında erişir. Erkeklerde sakallar çıkmaya başlar.

Cinsiyet hormonlarının üretiminin artması, erkeklerde sperm, kızlarda yumurta hücrelerinin etkin hale gelmesine ve vücutta bazı değişikliklerin oluşmasına neden olur. Erkek ve dişi cinsiyet hormonlarının salgılanmaya başlaması ve bu hormonların vücuttaki diğer hormonlarla birleşmesi sonucunda kemik ve kaslardaki büyüme hızlanır (Binbaşıoğlu, 1990;

Erden ve Akman, 1997; Yiğit, 1999).

Ergenlik çağındaki değişiklikler cinsel salgı bezlerinin kana bol miktarda salgı bırakmalarıyla başlar. Erkeklerde testosteron kızlarda östrojen salgıları beyindeki hipofiz bezinin uyarılmasıyla bol miktarda üretilir. Kızlarda ergenlik döneminin ilk belirtisi, adet kanamasının başlamasıdır. Erkeklerde ise, kızlardaki gibi ergenlik döneminin başlamasının açık bir belirtisi bulunmamaktadır. Ancak vücutta kıllanmanın, cinsel organlarda büyüme ve sperm üretiminin başlaması, ergenlik çağına geçiş işaretleri olarak kabul edilir. Cinsel gelişim ve vücuttaki değişiklikler 20 yaşına kadar devam eder. Ancak başlangıçtaki kadar gelişim hızlı değildir (Erden ve Akman, 1997; Yiğit, 1999).

Ergenlik dönemi boyunca beden ağırlığı kızlarda 16 kg, erkeklerde 20 kg artar. İç organların hızla büyümesi ve kütlesinin artması, kas dokusunda gelişme ve yağ dokusunda artma, ergenlikte beden ağırlığında gözlenen belirgin artışın öğelerindendir. Gerek kızlarda, gerekse erkeklerde vücutta yağ depolanması sonucu ağırlıkta belirgin bir artma gözlenir.

Hormonların salgılanmasındaki düzensizlik, aşırı enerji ihtiyacı ve yanlış yeme alışkanlıkları bu dönemde şişmanlık sorununu gündeme getirir. Ergenlik döneminde, ergenin yaşadığı diğer bir sorun da değişikliklere uğrayan bedenini kabul etme sürecidir. Çocukluk döneminde fazlaca bir anlam taşımayan beden imgesi, ergenlik döneminde ergen için çok önemli bir öğe olmaktadır (Dworetzky, 1995; Türküm, 2006).

Ergenin beden imgesi ile ilgili yaşadığı problemlerin başında, vücudundaki değişimlerin ergenin istediği gibi olmamasıdır. Ergen normal kilo ve ölçülerde olsa bile genellikle kendisini çirkin ve şişman olarak algılar. Bu algılama şekli problemin yaşanmasına neden olur.

Ergenlik döneminde, baş kemikleri dışındaki tüm iskelet sisteminde de büyümede hızlanma görülür. İskelet sistemindeki büyüme belirli bir sıra izler. İlk önce el ve ayakların büyümesi gözlenir, sonra ön kol ve bacaklar, daha sonra üst kol ve uyluklar uzar.

Uzunlamasına büyümeyi, vücudun enine doğru büyümesi takip eder. Öncelikle kalçalar ve göğüs, sonra omuzlar genişler ve en son olarak da baş uzar. Bütün bunlar ergenlikte boy uzamasının nedenleri arasında yer alır.

Ergenliğin başlangıcı olan erinlik döneminde kızlar, hem boy, hem de ağırlık bakımından erkeklerden üstündür. İskelet gelişimi yönünden de kızlar erkeklere göre daha gelişmiştir. Örneğin, 14 yaşındaki bir kızın iskelet gelişimi, 16 yaşındaki bir erkeğin iskelet gelişimine erişmiş durumdadır. Ergenlik döneminde kemiklerin sayısı 350’ye ulaşır.

Ergenliğin başlarında ikinci azı dişleri, on yedi yaşından sonra da üçüncü azı dişleri çıkmaya başlar.

Ergenlikten önceki yıllarda çocuğun nabız sayısı 100, hatta daha fazladır. Bu miktar ergenlik yıllarında düşer. Çocuklukta ve ergenlik çağında, gelişimi etkileyen en önemli etkenlerin başında iç salgı bezleri gelmektedir. Büyümeyi sağlayan timüs bezinin ağırlığı on üç yaşında doğuştaki ağırlığının % 220 katına ulaşır. Troid bezi ergenlik öncesi yıllarda çok hızlı çalışarak, cinsel bezlerin etkinliğini artırır ve olgunlaştırır (Özer ve Özer, 1998; Yiğit, 1999)

FİZİKSEL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ

Bebeklikte hızlı bir gelişim gösteren fiziksel gelişim, ilk çocukluk ve orta çocukluk yıllarında kısmen, ergenlik yıllarında birden artmaya başlamaktadır. Farklı yaşlarda farklı hızlarda gerçekleşen, beden yapısındaki nicel ve oranlı artışları ifade eden fiziksel gelişimin desteklenmesi önem kazanmaktadır. Fiziksel gelişimin desteklenmesinde oyun önemli bir ye

tutar. Denge oyunları, toplarla oynanan oyunlar, hareketli oyunlar, kısacası tüm oyunlar çocuğun fiziksel gelişimindeki ilerlemeyi destekler ve bir anlamda fiziksel gelişim oyun sayesinde kendi hızını yakalayabilir.

Oyun sırasında çocuğun kasları hareket halinde olduğu için kaslardaki hareket dolaşımı hızını ve solunum sayısını artırır. Sıkışan ve derinleşen solunum sayesinde kana bol miktarda oksijen geçer. Hareket çocuğun gelişmesi kendi bedenini ve çevresini tanıyabilmesi, gelişmekte olan kasların çalıştırması için gereklidir (Binbaşıoğlu, 1990; Ülgen ve Fidan, 1997).

Çocukların fiziksel gelişimini desteklemek için anne-babalara, eğitimcilere şunlar önerilebilir:

 Çocukların rahat bir şekilde yürüme denemesi yapabilecekleri güvenli ortamlar oluşturulmalı, çocuk her zaman motive edilmelidir.

 Bebek yürümeyi öğrenirken sık sık düşebilir. Düştüğü zamanlarda eğer ciddi bir durum söz konusu değilse, çocuğa müdahale etmemeye özen gösterilmelidir.

 Çocukla birlikte çeşitli top oyunları oynanmalıdır.

 Bebeklerin tüm bedenini kullanarak oynayabilecekleri oyun ortamları hazırlanmalıdır.

 Çocuklara kollarını ve ellerini kullanabilecekleri oyuncaklar alınmalıdır.

 Okul öncesi dönemde çocuklara ellerini ve parmaklarını kullanabilecekleri etkinlikler düzenlenmelidir.

 Kağıt katlama ve resim yapma çalışmaları yapılmalıdır.

 Evde ve dışarıda özgürce oynayabileceği fırsatlar yaratılmalıdır (Türküm, 2006).

SEN OLSAYDIN NE YAPARDIN?

Sevgili öğrenciler,

Kitabın bu bölümünde fiziksel gelişime ait genel bazı bilgiler edindiniz. Bu bilgiler ışığında aşağıda verilen olayla ilgili olarak sen olsaydın neler yapardın? Bu konudaki düşüncelerini merak ediyoruz. Bu bölümdeki bilgilerini gözden geçirerek olayı değerlendirmeni ve yapabileceklerini maddeler halinde yazmanı istiyoruz. Şimdi, aşağıda büyük harflere yazılan olaya gerçekten tanık olduğunu düşün ve noktaların olduğu bölüme öğrendiğin bilgileri de göz önünde bulundurarak, düşüncelerini yazmaya başla.

Düşüncelerinin bizler için çok önemli olduğunu unutma.

CEREN ÖĞRETMEN SABAH ÇOCUKLAR ANAOKULUNA GELDİKTEN SONRA SERBEST ZAMAN ETKİNLİKLERİ İÇİN ÇOCUKLARI EĞİTİCİ OYUNCAK KÖŞESİNE YÖNLENDİRİR. ÖĞRETMENİN YAŞ GRUBU ÜÇ YAŞTIR. HEPSİNE KARIŞIK BİR YAP BOZ VERİR. BUNLARI YAPMALARINI İSTER ANCAK YAP BOZ ZOR GELEN ÇOCUKLAR SIKILIP MASADAN KALKMAK İSTERLER. ANCAK CEREN ÖĞRETMEN ÇOCUKLARA BU ÇALIŞMANIN HENÜZ BİTMEMİŞ OLDUĞUNU SÖYLER VE YERLERİNDEN KALKMALARINA İZİN VERMEZ. BİR SÜRE SONRA ÇOCUKLAR SIKILMIŞTIR VE ARALARINDAN BAZILARI AĞLAMAYA BAŞLAMIŞTIR. BÜTÜN BU ETKİNLİK BOYUNCA ÇOCUKLARIN NEDEN SIKILMIŞ OLDUKLARINI ANLAMAYA ÇALIŞIR VE CEREN ÖĞRETMEN ÇOK ŞAŞIRIR. “HATALI DAVRANDIĞI DİKKAT ETMEDİĞİM BAZI ŞEYLER Mİ VAR?” DİYE KENDİSİNE SORAR VE DÜŞÜNMEYE BAŞLAR.

Bu durumda sen olsaydın neler yapardın?

 ...

 ...

 ...

 ...

 ...

Belgede 1 2 3 (sayfa 58-78)

Benzer Belgeler