• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.2. FİNANS SEKTÖRÜNÜN GÖRÜNÜMÜ

Bir ekonomide finans sektörü; bankacılık, sermaye piyasaları, finansal kiralama, faktöring, finansman şirketleri, varlık yönetim şirketleri, ödeme sistemleri, sigortacılık ve bireysel emekliliği içeren birçok alt sektörü ve kurumu kapsar.

Türkiye’de finansal sistem içinde bankacılık sektörünün ağırlığı oldukça yüksektir. Tablo 8’e göre 2019 sonu itibarıyla bankacılık sektörü finansal sistemin yüzde 81’ini oluşturmaktadır. Bu ise sermaye piyasalarının tam olarak gelişmediğini ve halkın tasarruflarının bankalarda toplandığını ve Türkiye’nin finansallaşmasının daha çok bankacılık faaliyetleri üzerinden gerçekleştiğini göstermektedir.

Tablo 8. Türkiye’de Finansal Kuruluşların Aktif Büyüklüğü (Aralık 2019, milyar TL)

Sektör Tutar Toplam İçindeki Pay (%)

Bankalar 4.491 81

Portföy yönetim şirketleri 268 5

Sigorta şirketleri 232 4

İşsizlik sigortası fonu 200 4

Emeklilik yatırım fonları 122 2

Gayrimenkul yatırım ortaklıkları 81 1

Finansal kiralama şirketleri 58 1

Faktoring şirketleri 37 1

Finansman şirketleri 26 0

Aracı kurumlar 28 1

Reasürans şirketleri 5 0

Girişim sermayesi* 2 0

Menkul kıymet yatırım ortaklıkları 0,6 0

Toplam 5,529 100

62

Türk finans sektöründe 1989 yılında finansal piyasaların serbestleştirilmesiyle yerli bankalar ve finans kurumlarının yanı sıra yabancı bankalar ve finans kurumları faaliyette bulunmaya başlamıştır. Tablo 9’da görüldüğü üzere 1980 yılında 12’si kamusal sermayeli, 24’ü özel sermayeli, 4’ü yabancı sermayeli olmak üzere toplam 40 mevduat, 3 kalkınma ve yatırım bankası olmak üzere toplamda 43 banka mevcuttu.

1990 yılına gelindiğinde ise toplam banka sayısı 66’ya yükselmiştir.

Tablo 9. Türk Bankacılık Sektörü Banka Sayıları (1980-2019)

Kaynak: TBB, BDDK verilerinden derlenmiştir.

2019 yılı sonunda Türk bankacılık sektöründe; 3’ü kamusal sermayeli, 9’u özel sermayeli, 21’i yabancı sermayeli olmak üzere toplam 34 mevduat, 13 kalkınma ve yatırım, 6 katılım bankası olmak üzere toplamda 53 banka yer almaktadır.

Tablo 10’da 2008 krizinden sonra bankacılık sektöründe şube ve personel sayılarında yaşanan gelişmeler yer almaktadır. Buna göre, krizden sonra Türkiye’de bankalar şube ve personel sayılarını artırmaya devam etmişlerdir. Şube sayısındaki genişleme 2013 yılına kadar devam etmiş olup, sonrasında 2 yıl kadar yatay seyretmiş ve 2016 yılından itibaren ise düşmeye başlamıştır. Personel sayısı da aynı şekilde 2015 sonuna kadar düzenli olarak artmış, 2016 ile azalmaya başlamıştır. 2019 yılı sonu itibariyle bankacılık sektöründe 11.378 banka şubesi mevcuttur ve bu sektörde 205.000 personel istihdam etmektedir.

1980 1985 1990 1995 2000 2005 2010 2014 2019 Mevduat Bankaları 40 47 56 55 61 34 32 34 34

Kamusal Sermayeli 12 12 8 5 4 3 3 3 3

Özel Sermayeli 24 20 25 32 28 17 11 11 9

TMSF’ye Devredilen Bankalar

- - - - 11 1 1 1 1

Yabancı Sermayeli 4 15 23 18 18 13 17 19 21

Kalkınma ve Yatırım Bankaları

3 3 10 13 18 13 13 13 13

Katılım Bankaları - - - - - 4 4 4 6

Toplam 43 50 66 68 79 51 49 51 53

63

Tablo: 10. Türkiye’de Banka Şube ve Personel Sayıları (2010-2019)

Yıllar Şube Sayısı* Personel Sayısı

2008 9001 171 598

2009 9236 172 402

2010 9.465 178504

2011 9.833 181 418

2012 10.234 186 098

2013 11.023 197 465

2014 12.210 217 000

2015 12.269 218 000

2016 11.740 211 000

2017 11.582 208 000

2018 11.576 208 000

2019 11.378 205 000

*K.K.T.C ve yabancı ülkelerdeki şubeler dahil Kaynak: TBB, BDDK verilerinden derlenmiştir.

Son zamanlarda şube ve personel sayısındaki azalmanın nedeni teknolojinin gelişmesiyle birlikte internet ve mobil bankacılığın yaygınlaşmasıdır. Nitekim Tablo 11’e göre Aralık 2019 itibariyle dijital bankacılık işlemlerini kullanan aktif müşteri sayısı 51 milyon kişiye ulaşmıştır. Müşterilerin yüzde 96’sı bireysel, yüzde 4’ü kurumsaldır. 2019 yılında internet bankacılığı işlem hacmi yüzde 18 artarak 6,4 trilyon TL olurken, mobil bankacılık işlem hacmi yüzde 31 artış ile 4,7 trilyon TL olmuştur (TBB, 2019).

Tablo 11. Dijital Bankacılık Seçilmiş Göstergeler

Kaynak: TBB raporlarından derlenmiştir.

2017 2018 2019

Aktif müşteri sayısı (bin kişi) 34.990 44.182 51.014 İşlem Hacmi (Milyar TL)

İnternet Bankacılığı 4.630 5.570 6.420

Mobil Bankacılık 2.126 3.543 4.658

64

Tablo 12’de yer alan Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) verilerine göre, 2019 yılında POS sayısı 1.599.481, ATM sayısı ise 53.024 olmuştur. Toplam kredi kartı 69.825.826 toplam banka kartı ise 166.211.057 olmuştur. POS ve banka kartı rakamlarındaki artış, 2008 yılında yapılan yasal düzenleme ile çalışanların maaşlarının banka kanalı ile ödenme zorunluluğunun getirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Tablo 12. 2011-2019 Döneminde Türk Bankacılık Sektöründe Kartlı Ödeme Sistemine İlişkin Veriler

2011 1.976.843 32.462 51.360.809 81.879.926

2012 2.134.444 36.334 54.342.148 91.263.042

2013 2.293.695 42.011 56.835.221 100.164.954

2014 2.191.382 45.576 57.005.902 105.513.424

2015 2.158.328 48.277 58.215.318 112.383.854

2016 1.746.220 48.421 58.795.476 117.011.685

2017 1.656.999 49.847 62.453.610 131.593.443

2018 1.586.747 51.941 66.304.603 146.375.337

2019 1.599.481 53.024 69.825.826 166.211.057

Kaynak: BKM raporlarından derlenmiştir.

Tablo 13’te Türk bankacılık sektöründe yoğunlaşma oranları yer almaktadır.

Buna göre 2019 yılı itibariyle, ilk beş bankanın aktiflerinin sektör payı yüzde 56 düzeyindedir. Mevduat hacmine göre ilk beş bankanın toplamdaki payı değişmezken, krediler içindeki payları 2 puan artmıştır. İlk on bankanın toplam aktifler içindeki payları yüzde 86 seviyesindedir. Bu bankaların toplam mevduat içindeki payı yüzde 88 olurken; krediler içindeki payları ise yüzde 87 seviyesine gelmiştir.

Tablo 13. 2002-2019 Döneminde Türk Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma (%)

* Toplam aktiflere göre, ** Eylül 2019

65

Aşağıda yer alan Tablo 14’te izleneceği gibi, zaman içerisinde Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünde sürekli artış gözlemlenebilmektedir. Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 2010 döneminde 1.007 milyar TL iken 2019 yılında 4.491 milyar TL olmuştur.

Tablo 14. Türk Bankacılık Sektörünün Seçilmiş Bilanço Kalemleri (2010-2019 milyar TL)

* Nakit, Merkez Bankası, Para Piyasası ve Bankalardan alacaklar kalemlerinin toplamından oluşmaktadır.

Kaynak: BDDK raporlarından derlenmiştir.

Şekil 7’de ise bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün hasılaya oranı gösterilmektedir. Buna göre, 2019 yılı itibarıyla sektörün aktif büyüklüğünün hasılaya oranı 1,05 olarak gerçekleşmiştir.

66

Şekil 7. Türk Bankacılık Sektörü Aktif Büyüklüğünün GSYH'ye Oranı

Kaynak: BDDK

Finansallaşmanın yaygınlaşması ile krediler ve kredi kartları günlük yaşamın birer parçası haline gelmişlerdir. Türkiye’de de kredi ve kredi kartı kullanımı sürekli olarak artış eğilimindedir. Tablo 15’te bankacılık sektöründe 2010-2019 döneminde türlerine göre kredilerin gelişimi yer almaktadır. Aralık 2019 döneminde ticari ve kurumsal krediler 1.457 milyar TL, KOBİ kredileri 615 milyar TL ve tüketici kredileri ve kredi kartları 585 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

Tablo 15. 2010-2019 Türk Bankacılık Sektöründe Krediler (Milyar TL)

Yıllar 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 Ticari ve

Kurumsal Krediler 228 296 329 444 551 711 894 1.097 1.278 1.457 KOBİ Kredileri 125 163 200 271 333 389 421 513 612 615 Mikro İşletmeler 43 55 54 71 88 99 110 134 174 178 Küçük İşletmeler 32 43 63 86 111 133 140 166 195 191

Orta ve Büyük

İşletmeler 51 65 83 115 133 157 171 213 244 246

Tüketici Kredileri ve Kredi Kartları, Bireysel Krediler

173 224 266 332 356 385 420 489 505 584

Konut 61 75 86 111 126 144 164 192 188 199

İhtiyaç 63 86 100 129 149 156 167 199 205 260

Taşıt 6 7 8 9 7 6 7 7 7 7

Bireysel Kredi

Kartları 44 55 72 84 74 79 82 91 105 118

Kaynak: BDDK, 2017, 2018, 2019 yılları raporlarından derlenmiştir.

Tablo 16’da Türkiye’de sermaye piyasasına ilişkin özet veriler yer almaktadır.

Buna göre, 2015 yılında 1.276 milyar TL olan menkul kıymet sayısı 2019 yılında milyar TL’ye ulaşmıştır.

67

Tablo 16. Türkiye Sermaye Piyasası Özet Verileri (2015- 2019)

Göstergeler 2015 2016 2017 2018 2019

Finansal Varlıklar (Milyon TL) 2.045.323 2.327.230 2.800.196 3.180.996 4.188.134 Piyasa Kapitalizasyonu (Milyon TL) 554.884 614.069 873.246 794.823 1.108.773

Menkul Kıymet Sayısı 1.276 1.485 2.007 1.956 2.388

Piyasa İşlem Hacimleri (Birikimli, Milyar TL) 12.448 14.291 8.3642 9.499 21.299 Kaldıraçlı İşlemler (Birikimli, Milyar TL) 17.005 21.850 8.578 9.705 7.732 Birincil Halka Arzlar (Birikimli, Milyon TL) 79.737 90.491 130.709 184.540 210.585 Kurumsal Yatırımcı Portföy Büyüklüğü

(Milyon TL)

108.170 129.635 168.706 170.330 286.412

BIST-100 Endeksi 71.727 78.139 115.333 91.270 114.425

Günlük Ortalama İşlem Hacmi (Milyon TL) 4.129 4.038 5.802 7.974 8.554

Emeklilik Yatırım Fonları 6.039.300 6.625.759 6.922.615 6.875.886 6.871.132 Pay Senedi Portföy Değerleri (Milyon TL) 226.320 246.832 354.874 315.342 476.180 Özel Sektör Borçlanma Araçları Portföy

Büyüklüğü (Milyon TL)

46.807 49.352 66.934 71.530 92.554

DİBS Portföy Büyüklüğü (Milyon TL) 464.626 496.956 574.212 633.497 873.390 Kaynak: TSPB. Sermaye Piyasası Özet Verileri (2011-2019), https://www.tspb.org.tr/tr/veriler/

Tablo 17’de görüldüğü üzere, kamu sektörünün menkul kıymet stokları içerisindeki payı özel sektöre oranla daha fazladır. 2019 yılı itibariyle kamu sektörü menkul kıymet stoku 755.051,8 TL iken özel sektör menkul kıymet stoku 206.930,5 TL olmuştur. Tablodan da görüleceği üzere, sermaye piyasasında 2010-2019 döneminde kamu hâkimiyeti devam etmiştir.

Tablo 17. Türk Sermaye Piyasasında Menkul Kıymet Stokları 2010-2019 yılları (Milyon TL)

Yıllar Özel Sektör Kamu Kesimi Toplam

2010 83,707.2 352,841.14 436,548.3

2011 103,898.2 368,778.43 472,676.6

2012 126,406.4 386,541.68 512,948.1

2013 142,702.3 403,006.95 545,709.2

2014 153,020.2 414,648.5 567,668.8

2015 154,567.5 440,124.0 594,691.5

2016 164,359.3 468,644.3 633,003.6

2017 183,152.8 535,447.6 718,600.4

2018 188,881.1 586,141.9 775,023.0

2019 206,930.5 755,051.8 961,982.3

Kaynak: SPK, 2017, 2018, 2019 raporlarından derlenmiştir.

68

Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi olarak 2003 yılında hayata geçirilen ve 2017 itibariyle katılımın otomatik hale geldiği model, emeklilik sistemini yapısal bir değişimle finansallaştırmış, emeklilik birikimlerini kişisel yatırıma dönüştürmüş ve emekliliğe sermaye piyasalarına ve ekonomik büyümeye katkıda bulunmak gibi finansal roller yüklemiştir (Oran, 2017: 49).

Tablo 18’deki Emeklilik Gözetim Merkezi verilerine göre, özellikle 2013 yılında uygulama konulan devlet katkısı teşvik sistemi ile BES katılımlarında ciddi bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Nitekim BES katılımcı sayısı 2004 yılında 334.557 kişi iken 2013 yılında 4.153.055 kişiye 2019 yılı itibariyle ise 6.871.132 kişiye ulaşmıştır. BES katılımcı sayısına bağlı olarak fon tutarlarında da hızlı bir artış trend görülmektedir. 2004 yılında 296.133.224 TL olan fon tutarı 2019 yılında 101.883.905.352 TL’ye yükselmiştir.

Tablo 18. BES Temel Göstergeleri (2004-2019)

Yıl Katılımcı

2013 4.153.055 25.145.718.418 1.152.000.000 18 2014 5.092.871 34.793.077.808 3.019.076.239 19 2015 6.038.432 42.979.056.589 5.020.000.071 19 2016 6.627.025 53.409.391.715 7.438.179.620 18 2017 6.924.945 67.677.308.661 10.141.315.793 18 2018 6.875.886 76.560.300.000 11.319.000.000 18 2019 6.871.132 101.883.905.352 17.262.199.771 18 Kaynak: Emeklilik Gözetim Merkezi verilerinden derlenmiştir.

69

4. BÖLÜM

FİNANSALLAŞMA VE FİYAT İSTİKRARININ EKONOMETRİK ANALİZİ

Çalışmanın bu bölümünde Türkiye’de finansallaşma göstergesi olarak seçilen sermaye piyasası kapitalizasyonu, banka varlıklarında yer alan menkul değerler toplamı, doğrudan yabancı yatırımlar, portföy yatırımları, krediler ve mevduatların fiyat istikrarı göstergesi olarak alınan TÜFE’ye etkisi analiz edilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişki ARDL eşbütünleşme yöntemi ile analiz edilmiştir. Bu kapsamda ilk olarak konu ile ilgili literatür özeti verildikten sonra, ekonometrik yöntem ve veri seti tanıtılarak analizden elde edilen ampirik bulgular değerlendirilmektedir.

4.1. Literatür

Finansallaşma ve fiyat istikrarı ilişkisinin ele alındığı bu bölümde, öncelikle ilgili literatür özetine yer verilmektedir. Literatürde farklı ülke ve dönemler için gerçekleştirilen birtakım analizler söz konusudur. Bunlardan Afşar ve Meçik (2013), G8 ülkeleri için 1990-2008 dönemine ilişkin verilerden hareketle finansallaşmanın ekonomide istihdam ve hâsıla üzerindeki etkilerini ortaya koymuştur.

Finansallaşmanın G8 ülkelerinde finansal sektörün yarattığı katma değer ve finansallaşma göstergeleri boyutunda ekonomi üzerinde hâsıla ve istihdam yönünde büyük ölçüde etkili olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Bulgular genel olarak, finansallaşmanın ve sektörel bağlamda ilişkili bazı makroekonomik göstergelerin gayrisafi yurtiçi hâsılayı artırıcı etkiye yol açtığını ortaya koymuştur. Ayrıca banka kârlılığı dışındaki tüm açıklayıcı değişkenlerin ekonomide toplam istihdamı ve kişi başına düşen milli geliri olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Meçik ve Afşar (2014) ise dinamik panel veri modeli ile 1990-2009 dönemi kapsamında 22 OECD ülkesi için finansallaşmanın istihdamı artırdığını tespit etmiştir.

Tunalı ve Özdemir (2017), 1990-2011 arası, Türkiye ekonomisinin finansallaşma sürecinin, GSYH içinde emek payı üzerindeki etkisini araştırmıştır.

Sıradan En Küçük Kareler yöntemi ile yapılan analize göre finansallaşma verisi olarak kullanılan “Hisse Senedi Devir Hızı Rasyosu” ile “Emek Payı” verisi arasında negatif

70

bir ilişkinin varlığı söz konusudur. Assa (2012) 1970-2008 dönemi için yıllık verileri kullanarak OECD ülkelerinde finansallaşmanın gelir eşitsizliğini, istihdamı ve ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediğini panel veri yöntemini kullanarak ispatlamıştır.

Akkemik ve Özen (2013) Borsa İstanbul’da finans dışı işlem gören 41 şirketin finansallaşma davranışlarını araştırmıştır. Bu firmaların finansallaşmasına katkı sağlayan aktörler olarak Türkiye’de piyasa sisteminin devlet ağırlıklı olması ve ekonomik belirsizlikler şeklinde sıralanmıştır. Akkemik ve Özen (2014) ise 1990-2002 yılları aralığında Türkiye’deki finansal olmayan firmaların finansallaşmasında makroekonomik ve kurumsal belirleyicilerin etkisini GMM ile analiz etmiştir. Analize göre, makroekonomik faktörlerin firmaların finansallaşma davranışlarını etkilediğini, fakat Türkiye'de devlet örgütlü iş sisteminin (devletle yakın bağların olması, firmaların mülkiyet yapısı, yönetimsel gücün takdir yetkisi ve sendikalaşma gibi) kurumsal özelliklerinin ise finansallaşma üzerinde bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Demir (2009), gelişmekte olan ülkelerde reel sektörün finansallaşmasını analiz etmektedir. Türkiye, Arjantin ve Meksika gibi gelişen ülkelere için gerçekleştirilen panel veri analizinde finansal serbestleşmenin reel sektörde uzun dönemli yatırımları teşvik edip etmediği araştırılmıştır. Yine Dünhaupt (2016) 13 OECD ülkesinde 1986-2007 yılları arasında finansallaşmanın emek piyasasındaki rolünü analiz etmektedir.

Buna göre, işçinin milli gelirde azalan payının işçilerin pazarlık gücü, hissedar değeri yönelimindeki artış, kısa vadeli yönetim anlayışı, ekonomik küreselleşme ve liberalleşme kanallardan etkilendiği sonucu elde edilmiştir.

Van Treeck (2008) faiz ve temettü ödemelerinin ABD’de finansal olmayan yatırımlar üzerindeki etkisini ARDL modelini kullanarak analiz etmiş ve finansallaşmanın her iki değişkeni olumsuz etkilediği bulgusuna ulaşmıştır. Kaplan vd. (2006) 1990-2004 yılları arasında Türkiye’deki finansal olmayan işletmelerin finansal varlıkları elde tutma yöntemlerini ve belirleyicilerinin neler olduğunu analiz etmiştir. Bulgular, finansal varlıkların sadece likidite şoklarına karşı finansal bir tampon olarak değil, aynı zamanda makroekonomik belirsizlikler altında yüksek geri dönüş oranları nedeniyle reel yatırımların yerini alan spekülatif portföy seçimi olarak göründüğüne yönelik tartışmayı destekleyici doğrultuda olmuştur.

71

Devey ve Lin (2013), Amerika’daki en büyük 500 finansal olmayan işletmede finansallaşmayı incelemiştir. Buna göre, finansal olmayan işlerde finansal bağlılığın artması, hissedar faaliyeti ve kurumsal kontrol için pazarın büyümesi, yönetim yönelimlerini uzun vadeli hedeflerden kısa vadeli kârlılık hedeflerine kaydırmıştır.

Denk ve Cournede (2015) OECD ülkelerinde finansallaşma ve gelir dağılımı ilişkisini panel veri analizi ile araştırmıştır. Finansallaşma göstergesi olarak finans sektörün katma değeri, kredi genişlemesi ve hisse senetlerinin piyasa kapitalizasyonları kullanılırken, gelir eşitsizliğinin ölçüsü olarak Gini katsayısından yararlanılmıştır.

Bulgulara göre, hem kredi genişlemesinin hem de hisse senetlerinin piyasa değerindeki artış, Gini katsayısını yükselterek gelir dağılımının bozulmasına neden olmaktadır.

Ayrıca finansal genişlemenin birçok düşük ve orta gelirli hanehalkını olumsuz etkilediği gözlemlenmiştir.

Crotty (2003) 1950-2000 yılları arasında ABD’deki finansal olmayan firmalardaki durumu inceler. Bu bağlamda, neoliberal küreselleşmenin, büyük finansal olmayan işletmelerin başarılı uzun vadeli performansları ve onların bağlı olduğu ekonomiler için gerekli olan üretim ve finansal piyasaların her ikisinde de koşullara zarar verdiği sonucuna varmıştır. Alvarez (2015) ise 2004-2013 yılları kapsamında panel veri analizi ile Fransız şirketlerinin finansallaşması ile finansal olmayan sektördeki fonksiyonel gelir dağılımı arasındaki ilişki kapsamında ücret üzerinde finansal gelirin etkisini analiz etmiştir. Bağımlı değişken olarak ücretlerin toplam şirket varlıklarına oranı kullanılırken, bağımsız değişken olarak teknolojik değişim, küreselleşme, pazarlık gücü, sermaye verimliliği, piyasanın rekabet gücü, kârlılık, finansal kısıtlar ve finansallaşmayı temsilen finansal kârlılık değişkenleri kullanılmıştır. Temel hipotez paralelinde; finansal kârlılığın, ücretlerin toplam varlıklara oranını olumsuz etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.

Orhangazi (2008) ABD’deki finansal olmayan firmalar üzerinden yaptığı analizde finansallaşmanın finansal olmayan firmaların sermaye birikimine etkisini araştırmıştır. Analizde firmaların yatırımlarıyla; kâr oranları, finansal kârları, finansal ödemeleri ve borçları arasındaki uzun dönem ilişki test edilmiştir. Analiz sonucunda yatırımlarla kâr oranları arasında pozitif, finansal ödemelerle negatif ve istatistiksel olarak beklendiği gibi anlamlı bir ilişki tespit etmiştir. Finansal kârlarla yatırımlar arasında negatif ilişki bulmuştur.

72

Tellalbaşı ve Kaya (2013), Orhangazi (2008)’den yola çıkarak finansallaşma ve sermaye birikimi arasındaki ilişkiyi 2005-2010 yılları arasında Türkiye’de Borsa İstanbul Sınai Endeksinde işlem gören 132 şirket üzerinden GMM analizi ile araştırır.

Çalışma firmaların artan şekilde finansal faaliyetlerle kâr elde etmelerinin sabit sermaye yatırımları için gereken mevcut fonları olumsuz yönde etkilediğini ve finansallaşmanın reel sektörde sabit sermaye yatırımı eğilimini azaltarak, sermaye birikimi üzerinde olumsuz etkide bulunduğunu öne sürer.

Üzar (2019) 1980-2015 yılları arasında OECD ülkeleri için işsizlik oranları ve finansallaşma arasındaki ilişkiyi Dumitrescu-Hurlin nedensellik testi kullanarak analiz etmiştir. Analiz sonuçlarına göre, işsizlik oranları ve finansallaşma arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Tang ve Xiong (2012), finansallaşmanın emtia piyasalarında fiyatların birbiriyle giderek daha fazla ilişkili hale gelmesine yol açtığı bulgusuna ulaşmıştır. Bu doğrultuda finansallaşmanın bir emtianın tek başına fiyatının, sadece onun arz ve talebi dışındaki, finansal varlıkların toplam risk iştahı ve emtia indekslerine göre çeşitlilik gösteren yatırım davranışları gibi birtakım faktörlerce belirlenmekte olduğu görülmektedir.

Kus (2012), gelişmiş ülkelerde finansallaşma ve gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi panel veri analizi kullanarak inceler. 1995-2007 yılları arasında 20 OECD ülkesini kapsayan analiz, finansallaşmayı temsilen borsaların toplam değerinin GSYH’ye oranı, vergi öncesi banka kârlılığının GSYH’ye oranı, bankaların menkul kıymetleştirilen varlıkları ve bu üç değişkenin bir ortalaması olarak finansallaşma endeksi, gelir eşitsizliği göstergesi olarak ise Gini katsayısını içerir. Finansallaşma göstergelerinin gelir eşitsizliği ile pozitif ilişkili olduğu tespit edilmiştir.