• Sonuç bulunamadı

Feminist Karşı Sinema Sahneleri

ELEŞTİRİ AHLÂKI: ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ

WONDER WOMAN FİLMİNİN FEMİNİST FİLM TEORİSİ PERSPEKTİFİNDEN ÇÖZÜMLENMESİ٭

2. FİLMİN ÇÖZÜMLEMESİ VE YÖNTEM

2.1. Feminist Karşı Sinema Sahneleri

Ana akım olarak adlandırılan ticari ve seyirlik Hollywood sinemasına alternatif olarak farklı anlatı yapıları ortaya çıkmıştır. Bunlar içerisinde karşı (counter) sinema da 1960’lı yıllarda ticari sinemaya bir karşı duruş olarak adından söz ettirmiştir (Uğur ve Yılmaz, 2016; 206-207) Karşı sinema kavramı ilk olarak Peter Wollen tarafından 1970 yılında kullanmıştır.

“Karşı sinema kavramı, basitçe ana akım sinemaya dair tüm unsurları reddeden ve yeni anlatım modelleri geliştiren bir yapıya karşılık gelmektedir” (İpek, 2017; 81).

Feminist karşı sinema ilk olarak 1979 yılında Claire Johnston tarafından “Karşı sinema olarak kadın sineması” çalışmasında yer almıştır. Johnston’a göre filmler kapitalist, cinsiyetçi, erkek egemen

bir kültür içinde üretilmekte ve kadın imgesi bir mit olarak kullanılmaktadır. Bu mit cinsiyetçiliği görünmez kıldığından dolayı kadın sinemasının bu miti dönüştürmesi ve baskın cinsiyetçi ideolojiye, eril burjuva sinemasına müdahale etmesi gerekmektedir (Johnston, 2008). Feminist karşı sinemanın amacı ataerkil sinema ideolojisini yapıbozuma uğratarak ona karşı bir ideoloji oluşturmaktır. Wonder Woman filminin içinde bazı anlatı ve imgeler karşı sinema ideolojisine uygun bulunmaktadır. Bu sahnelerde patriyarkal sinemanın üretmiş olduğu yöntemler kullanılarak, bu yöntem ona karşı kullanılmıştır. Böylece erile uygun görülen pozisyonlar kadınlar tarafından sahiplendirilmiştir, dişiye uygun görülen pozisyonlara ise

erkek karakterler uygun görülmüştür. Bu yüzden bu sahnelerin feminist karşı sinema olarak anlamlandırılması yerinde olacaktır.

a) Flashback (geriye dönüş)

Flashback (geriye dönüş) tekniği zamanı düz bir çizgide ilerletmekten ziyade geçmişe dönüş yaparak kronolojik sırayı yapı bozuma uğratmaktır. Sinemada genellikle bu yöntem olay örgüsünü bir sebebe bağlamak için kullanılmaktadır.

Filminin açılışından yaklaşık iki dakika sonra bir flashback yaşanmaktadır. Filmin açılışında kamera, uzaydaki görünümünden başlanarak yakın çekime alınan dünyadan Diana’nın bulunduğu yere doğru getirilir. Bu esnada arka planda Diana’nın dünyadan ve insanlardan bahsettiğine şahit olunmaktadır. Daha sonra Diana’ya bir fotoğraf getirilir ve geçmişe dönüş bu sahneden sonra başlamaktadır. Diana anlatısında bir zamanlar dünyayı kurtarmak istediğini, dünyanın dıştan çok güzel ancak içine girildikçe karanlık yüzünü tanıdığını ve insanların da kendi başlarına birer dünya olduğunu söylemektedir. Burada Diana’nın bir değişim geçirdiğine şahit olunur.

Her insan içinde bir dünya taşır bu hem iyi hem kötü yönlere sahip bir dünyadır. Bunu idrak etmek duygusallığın yanında akıllı bir şekilde düşünüş de gerektirir. Toplumsal cinsiyet rollerinde kadınların aşırı duygusal ve sevgiye muhtaç olduğu çoğu kültürde üzerinde durulan yanlış bir olgudur. Filmdeki çoğu sahnede de Diana’nın sevgiden bahsetmesine, duygusal davrandığına, insanları kusursuz varlıklar olarak görmesine tanıklık edilmektedir. Fakat filmin

açılışında Diana’nın söylemleri bu düşüncesinde ve davranışında bir değişim yaşadığını göstermektedir. Bu anlamda Diana’nın toplumsal cinsiyet rolünü kırdığı söylenebilir. Böylece bu taktiğin feminist karşı sinemayla aynı doğrultuda hareket ettiği ve ona dahil olabileceği düşünülebilir.

b) Kadın kurtarıcı

Aksiyon, bilim kurgu/fantastik tür filmlerde genellikle kurtarıcı bir erkek kahramandır. Kadın karakter ise edilgen bir rolde kurtarılmayı bekleyen, tehlikeye maruz kalandır. Bu kurgu ataerkil toplum yapısının sahip olduğu ideolojinin sinemaya yansımasıdır, eril iktidarın pekiştirilmesidir. Böylece cinsiyetçi ideoloji kadınlara anne, sevgili ve eş rollerini uygun bularak onu pasif konuma indirmektedir.

Ancak bu durum Wonder Woman filminde tersine işlemektedir. Kurtarıcının bir kadın olması, feminist karşı sinemanın en önemli atağı sayılabilir. Genellikle kadına pasif bir rol biçen sinema ideolojisinin aksine Wonder Woman filmi kadını özne olarak konumlandırmakta ve ona kurtarıcı rolünü vererek eril ideolojiye karşı bir duruş sergilemektedir. Bu rolde olan Diana filmde Steve’i suda boğulmaktan kurtarır, savaşta insanları korur, herkesten önde savaşır ve filmin sonunda erkek düşmanı olan Ares’i (savaş tanrısını) öldürür. Böylelikle kadın karakter bir erkeği yenerek hem erkeğin kurtarıcısı hem de dünyanın kurtarıcısı olmuş olur.

c) Fetişizm ve eril nazar

Fetişizim kadının arzu nesnesi olarak konumlandırılmasıdır.

Kadın karakter eril öznenin aklına penis eksikliğini getirerek erkekte bir iğdiş edilme tehdidi yaratmaktadır. Bu tehdide karşı klasik sinema kadını fetiş bir nesne olarak göstererek onu tehlikeli bir kişilikten erotik, fallik bir norma dönüştürmektedir (Smelik, 2008; 6). Böylece

Freud’ a göre bir dürtü olan skopofili (görme arzusu) fetişleşen nesneye yönelerek, eril nazar teorisini doğurur. Eril nazarda nazarın

eril olması şart değildir, nazarı yönetmek eril pozisyonda gerçekleştiği için dişi seyirci de fetişleşen nesneye karşı eril nazar uygulamaktadır (Smelik, 2008; 9). Eril nazarda dikiz (gözetleme)

hakkı erkeğe ait olmakla beraber seyircinin bakışının pozisyonu gereği kadın hem erkek karakter hem de seyirci tarafından seyirlik bir nesne konumuna düşmektedir.

Filmde başrol kadın karakter olan Diana’dır ve bunun eril nazarın kırılması adına önemli bir adım olduğu düşünülmektedir. Diana’nın Steve’i havuzda çıplak görmesiyle eril nazar teorisi yerini dişil nazara bırakmıştır. Klasik sinemada kadının fetişleşmesine karşın Wonder Woman filminde erkek karakter olan Steve çıplak bir halde fetişleşerek Diana’nın, kameranın ve seyircinin dikizci bakışına maruz kalır. Feminist karşı sinemada kadın bedeninin teşhirine bir eleştiri niteliğinde erkeğe bu pozisyonun giydirilmesi var olan patriyarkal sinema ideolojisine büyük bir tepki sayılabilir.

d) Özdeşleşme

Mulvey görme arzusunun dikizci, skopolik bakış ve narsistik özdeşleşme sebebiyle ortaya çıkardığını öne sürmektedir. Bu iki kavram görsel hazzın cinsel farklılık yoluyla üretilmesinin de bir sonucudur (Mulvey, 2008). Karakterle özdeşleme iki yöntem üzerinden gerçekleşmektedir: dikizci skopolik bakış ve narsistik özdeşleşme. Smelik(2008) bu iki kavramı şu şekilde açıklamaktadır;

Dikizci skopolik bakışta erkek etkin bir rolde ve özne; kadın ise edilgen ve nesne konumundadır. Erkek iktidar olarak kadına bakarak, onu dikizleyerek kadını nesneleştirmektedir. Narsistik özdeşlemede ise seyirci de eril bakışla özdeşleşerek kadını dikizlemekte ve kadın; kamera, erkek karakter ve seyirci tarafından seyirlik, fetiş bir nesne halini almış olmaktadır (Smelik, 2008).

Filmde eril özdeşleşme yerine başrolün etkin bir kadın karakter olmasından dolayı dişil özdeşleşme ön plana çıkmaktadır ve kadın nesne konumundan özne konumuna geçiş yapabilmektedir. Bu geçiş görsel hazzın dişil özdeşleşme yoluyla gerçekleşen bir boyutu haline gelmektedir. Wonder Woman’da seyirci kendini başkahraman Diana ile özdeşleştirmekte ve erkeğin düzenine başkaldırarak kendi öznelliğini kurabilmektedir.

e) Erkeğin ölümü

Kadın karakterin varlığı ile iğdiş edilme tehdidi yaşayan eril karakter bu sebeple kadın karakteri suçlu bulmaktadır. Kadın bu suçtan ancak iki şekilde aklanabilmekte ve bir tehdit unsuru olmaktan kurtulabilmektedir. Bu yüzden de kadın karakter filmde ya

cezalandırılmakta ya da kurtarılmaktadır. Diğer bir ifadeyle dişil

karakter ya ölmekte ya da evlenmektedir. Böylece geleneksel rol, katarsis erkek seyircinin hizmetindedir (Simelik, 2008; 6)

Wonder Woman filminde dişil karakterin ölümü ya da evlenmesi söz konusu değildir. Aksine bu geleneksel rol tersine işlemektedir. Başrolde olmayan erkek karakter filmin sonunda ölür, kadın karakter kurtarıcı rolündedir ve hayattadır. Karşı sinemanın erkek karakterin ölümüyle patriyarkal sinemayı kendi yöntemiyle alt ettiği söylenebilir.

2.2. Filmdeki Feminist Söylem Ve Pratikler