• Sonuç bulunamadı

1. Osmanlı Tahrirleri ve Nüfus

1.2. Fatsa’nın Tarihi

Fatsa’nın da içinde bulunduğu Orta Karadeniz Bölgesi su kaynakları ve yaşamaya elverişli birçok hususiyetleri sebebiyle, yüzyıllar boyu pek çok Türk ve yabancı kavimlerin yerleşim yeri ya da geçiş coğrafyası olmuştur.

Eski devirler hakkında bilgi veren eserlerde; yöreyi tek başına ele alıp, Karadeniz’i çevreleyen sahalarda kurulmuş yerleşmelerin tarihinden ayrı olarak değerlendirmek mümkün görünmemektedir. Çünkü Karadeniz kıyıları Türk hâkimiyetine girinceye kadar Anadolu’da kurulmuş çok sayıda devletten birkaçına beşiklik etmiştir. Yapılan çeşitli araştırmalar sonucu farklı devirlerde kurulan devletlerin hâkimiyet sahalarının Sinop’tan Trabzon’a kadar uzandığı veya koloniler şeklinde daha geniş sahaları kapsadığı anlaşılmaktadır. Aynı şekilde arkeolojik kazıları ve tarihi veriler en eski zamanlardan beri Anadolu’da birçok kavmin eş zamanlı olarak bir arada yaşadığını göstermektedir.48

45

http://fatsatso.tobb.org.tr/fatso/?sayfa=dokumanlar, Erişim Tarihi (25.12.2017); Erbil, 2011, s. 9.

46 Erbil, 2011, s. 9.

47 http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1059, Erişim Tarihi (25.12.2017)

48 Mustafa Özdemir, “Orta Karadeniz Bölgesinin Tarihi Coğrafyasına Başka Bir Bakış” Orta

Yörenin tarihi devirleri MÖ 2000’li yıllarda güneyde Kızılırmak kavisi içinde yaşayan, Hititlerle çağdaş ve aynı zamanda Hitit devleti kuzey sınırlarını sürekli tehdit eden Kaşgalara (Gas/Kas/Kasga) kadar inmektedir. Kaşgaların yurt sınırları kesin olarak bilinmemekle birlikte, kuzeyde Karadeniz kıyılarında Ordu’dan başlayarak Samsun ve Sinop dâhil Kastamonu’ya kadar olana sahalara yerleştikleri sanılmaktadır.49

MÖ 675’lerden itibaren ise Kimmerler, Persler (MÖ 547), Makedonyalı İskender (MÖ 334) ve komutanları (MÖ 312-280) Fatsa ve çevresine hâkim olmuştur.50

Daha sonra bölgede yaklaşık üç buçuk asırlık bir hüküm süren Pontus Devleti (MÖ 280-MS 63) yer alıyor. Pontus Devleti’ne ise Roma tarafından son verilmiş, MS 395’te ise bu topraklar da Roma’dan Bizans’a devir olmuştur.

Türklerin Fatsa yöresine kesin olarak yerleşmelerini Malazgirt (1071) sonrası akınlar sağlamıştır. Danişment Gazi’nin beylerinden Sevli Bey, Lâdik taraflarından harekete geçerek kısa zamanda Samsun, Ünye, Fatsa ve Giresun taraflarını ele geçirip Trabzon’a kadar ilerlemeyi başarmıştır. Bu olaylardan sonra yerleşen oymaklar sayesinde Türkleşme ve İslamlaşma süreci başlamıştır. Bu oymaklardan en önemlisi Çepnilerdir. Çepniler bu alt yapıyı sağladıktan sonra 1380’lerde Hacıemiroğulları adlı Türk beyliğinin hâkimiyet dönemi başlamıştır. 1427/28’de Yörgüç Paşa’nın Canik Seferi ile Fatsa Osmanlı topraklarına bağlanmıştır. Hacıemiroğulları dönemi ise Fatsa’daki Türk nüfusunun temelini oluşturmuştur.51

Fatsa’nın fethinde önemli bir yer tutan Çepniler, 24 Oğuz boyundan biridir. Çepniler, Üçokların Gökhan soyundan gelip, savaşçı bir boydur. Çepnilerin ilk zaferi 1277 yılında Sinop’un fethidir. Ama Çepniler Sinop’u tercih etmemiş, Bayram Bey’in önderliğinde bugünkü Ordu Vilayeti’ne yerleşmişlerdir. Trabzon Rum Devleti’nin kilise tarihçisi Panateros, 1280-1297 tarihlerinde Ordu, Fatsa ve Ünye’nin Türklerin kontrolüne girdiğini yazmaktadır.52

Fatsa yöresi ile ilgili bilgilere çeşitli seyyah ve araştırıcıların eserlerinde de görmek mümkündür. Orta Karadeniz Bölgesi hakkında malumat veren en önemli

49 Özdemir, 2005, s. 34.

50 Erbil, 2001, s. 10 51 Erbil, 2001, s. 10. 52

ve en eski kaynaklardan biri, Yunan tarihçisi Ksenophon’un (d. MÖ 431)

Anabasis Onbinlerin Dönüşü adlı eseridir. Ksenophon, MÖ 400’lü yıllarda

bugünkü Fatsa’nın bulunmuş olduğu coğrafyada yaşayan ilk topluluklar Kolhlar, Driller, Mossinoikler, Halibler ve Trabenler gibi Yunan asıllı olmayan yerli halklar olduğunu belirtir. 53

17. yüzyılda yaşayan ünlü seyyahlardan Evliya Çelebi ise

Seyahatname’sinde Fatsa’yı, Canik Sancağı’na bağlı, deniz kenarında 300 evli, bir

hanlı, bir hamamlı, küçük çarşılı bağlık ve bahçelik bir kasaba olarak diyerekten anlatır.54

Fatsa için önemli bir kaynak olan Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası

(1817-1819) adlı eserde Bıjışkyan, kentle alakalı şu bilgileri aktarmaktadır:

“Fatsa, Ünye’den on sekiz mil uzaktadır. Irmağın ağzında iyi bir kışlık limanı vardır. Üç mil açıkta Kuşadası denilen ufak bir kayalık vardır. Fatsa’nın ırmağı vaktiyle meşhur olup Vatasa adını taşırdı. Burada Poliman adlı bir ırmak ve bir şehir zikredilmiştir. Ufak gemilerin girebildiği bu ırmağın yakınında Ilıca, hamamlar ve eski bir kilise vardır ki; burası, eskilerin ırmağın yanında gösterdikleri eski Bolaman şehrinin kalıntıları olsa gerek. Son zamanlarda Fatsa yakınlarında yapılan hafriyatla, duvarlarında mihraba benzeyen oyuklar bulunan eski bir kale meydana çıkarıldı. Dokuz mil beride de, kayanın üzerinde içinde eski bir kilise bulunan ve Aya Kalesi denilen bir kale vardır. Doğu tarafta da diğer eski bir kale mevcuttur.55 Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi Fatsa’da üç kalenin varlığından söz edilmektedir. Bu da şehrin eski bir yerleşim yeri olduğu gibi mühim bir liman ve ticaret merkezi olduğunu gösteriyor.

Fatsa’ya bu ismin verilişiyle ilgili ise elimizde çok sağlam bilgiler mevcut değildir. Ancak yaygın bir rivayete göre, Pontus kralı II. Farnak, kızı Fanizan adına burada bir şato inşa ettirmiştir. Bu şatodan dolayı buraya Fanizan adı verilmiştir. Bu isim sonraki yüzyıllarda Fanise, Phadsane, Pytane ve Faça şekline

53

Ksenophon, Anabasis, (Çev. Tanju Gökçöl), Maarif Matbaası, İstanbul 1944.

54 Evliyâ Çelebi b. Derviş Mehemmed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C. II, (Haz. Zekeriya

Kurşun vd.), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1998, s. 45.

55 Bkz. P. Mınas Bıjışkyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası (1817-1819), Çev. Hrand D.

dönüşmüştür.56

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de Fatsa adı kullanılır olmuştur.57

Benzer Belgeler