• Sonuç bulunamadı

3. METİN ANALİZİ

3.2. Sessiz Ev ve Heteroglossia

3.2.3. Farklılaşan Arzular: Nesillerin Dili

Aktulum‟un belirttiği gibi “kiĢiler roman metnine farklı sesler katarlar. Bu seslerin roman metninde katmanlaĢması, üst üste yığılması onun çok dilliliğine ya da çok sesliliğine katkıda bulunur” (Aktulum, 2007: 29). Sessiz Ev’deki kiĢilerin de roman metnine farklı sesler katıp romanın çok-dilliliğine katkıda bulundukları dikkat çeker. Bahtin, her neslin kendine ait bir dili olduğundan ve her yaĢ grubunun farklı Ģekilde konuĢtuğundan söz eder (KR, 66). Nesiller ve yaĢ gruplarının dilsel katmanlaĢması bağlamında Sessiz Ev‟e bakıldığında romanın en yaĢlı anlatıcısı Fatma ile en genç iki anlatıcısı Metin ve Hasan‟ın dilleri arasında ciddi bir farklılık olduğu göze çarpar. Fatma‟nın söylemlerinde bir yandan yaĢının ilerlemiĢ olması sebebiyle ölüm düĢüncesi ortaya çıkarken bir yandan da gençlik yıllarına karĢı bir özlemin mevcudiyeti hissedilir. Ayrıca yetiĢtiği neslin kültürü gereği romanda “gelenekçi” bir söylemi de temsil eder. Bunun tersine Metin ve Hasan‟ın dili gençliğin vermiĢ olduğu enerji ile doludur. Söylemleri genel itibariyle gençliğin dilini yansıtır, Fatma‟nın aksine geçmiĢe dönüĢ değil geleceğe dair beklentiler, ölüm değil yaĢam ön plandadır. Bu karakterler üzerinden bakıldığında Sessiz Ev‟in; geçmiĢle geleceğin, hatıralarla hayallerin bir arada bulunup katmanlaĢtığı bir roman olduğu görülecektir.

Doğan‟ın belirttiği gibi, “Doksan yaĢına basmıĢ olan ve bugünü yaĢamaktan adeta korkan Fatma Hanım, elinde olsa zamanın akıĢını durduracaktır. Bu yüzden evinin içinde anılarına

68

gömülü bir Ģekilde ve çevresinden tecrit halde yaĢamaktadır” (Doğan, 2014: 124). Ölümün giderek yaklaĢmakta olduğunun farkında olan Fatma‟nın söylemlerinde zamanı durdurma isteği sık sık göze çarpar. “Benim doksan yaĢındaki zayıf saçlarım. Birer birer dökülüyorlar. Vakit, diye mırıldandım, zaman dedikleri Ģey, dökülür” (SE, 21). Zamanı durduramayacağının bilir fakat yine de söylemlerinde zamanı durdurma arzusuna engel olamaz. “Her Ģeyi böyle bıraksam ben ve bin yıl kimse dokunmasa bizlere, her Ģey böylece bin yıl durur” (SE, 21). Fatma; değiĢimi, hızı ve geleceği istemez. Fatma‟nın zamanı durdurma isteğine eĢlik eden diğer bir Ģey ölüm korkusudur. Oğlu Doğanı, gelinini ve kocası Selahattin‟in mezarlarını ziyaret ettiği bölümde bu korku olanca açıklığıyla ortaya çıkar:

“Ne sessizmiĢ burası, sıcakta cırcırlar, doksan yaĢında ölüm, inip kapıyı açtılar. „Gelin Babaanne, verin bana elinizi.‟

At arabasından inmekten de zormuĢ bu plastik Ģeyden inmek, Allah korusun, bir düĢersem hemen ölürmüĢüm de hemen gömerlermiĢ, belki sevinirler” (SE, 71).

Doksan yaĢında olan ve iletiĢim kuracak birini bulamayan Fatma, “sessiz” evde sık sık ölümü düĢünür. Bahtin‟in belirttiği gibi her birey kendi yaĢ grubuna ve nesline uygun Ģekilde konuĢur. Fatma‟nın söylemlerinde umutlu bir gelecek hayali aramak yersizdir. “Allahım, sen affet, yüreğime korkular salıyor bu mezar taĢları” (SE, 71). Ölümü hatırlatan hiçbir Ģey ona huzur vermez. Mezar taĢları buna örnektir. Gazeteyi eline aldığında bile baktığı Ģey ölüm ilanlarıdır.

“Ah ne yazık, hepiniz öldünüz, arkanızdan bütün dünyaya duyurdular, ben de gazetelerden kesip sakladım, bakın bakın ölüm ilanlarınıza: Vefat: Semiha Esen, ġeker Fabrikaları Ġdaresi Umum Müdürlerinden merhum Halit Cemil Bey‟in kızları, Vefat: Ġdare meclisi üyemizmiĢ, sevsinler, Mürüvvet Hanımefendi, üstelik en aptalı da buydu; Vefat: eski zenginlerden merhum Adnan Bey‟in biricik kızı Nihal abla” (SE, 330).

Faruk‟un dediği gibi “Büyükhanım gazeteyi tanıdık bir ölü var mı diye okur, bomba ve kurĢunla delik deĢik genç bir ölü değil, yatağında ölen yaĢlı biri var mı diye” (SE, 63). Fatma‟dan yapılan bu alıntı bir yandan yaĢından ötürü dikkat ettiği Ģeyi göstermesi bakımından önemliyken diğer yandan çiftsesli bir özellik gösterir. Gazete alıntısının içerisine “sevsinler”, “en aptalı da buydu” gibi kendi yorumlarını katması iki farklı sesin –hem gazete hem de Fatma‟nın yorumu- aynı yerde çınlamasına sebep olmuĢ, bu da gazete metni ile Fatma‟nın söylemlerinin diyalojik olarak çarpıĢmasına zemin hazırlamıĢtır.

Fatma‟nın yaĢlı ve yalnız oluĢu onun söylemlerindeki ölüm düĢüncesini öne çıkartırken bir yandan da sığınabileceği, belki de kendini mutlu hissettiği tek zaman olan geçmiĢe dönmesine sebep olur. Bu yüzden söylemleri, anıları ile de katmanlaĢır. Kırkoğlu‟nun belirttiği gibi

69

“Fatma Hanım‟ın bir „Ģimdi‟si de, bir geleceği de yok, yalnızca uğursuz bir geçmiĢ içinde yaĢıyor” (Kırkoğlu, 2006: 67). Fatma‟nın geçmiĢe döndüğü anlara romanda sıkça rastlanır.

“Nilgün gidince kaldım ben yine güzel, temiz düĢünceyle: Ilık uykudan kalkıĢın sıcaklığı yanaklarımda ve aklımda: Rüyayı düĢündüm; rüyanın hayalini: KüçükmüĢüm, Ġstanbul‟dan çıkıp giden bir tren içindeymiĢim, tren gittikçe bahçeler görüyormuĢum, birbirinin içinde, güzel, eski bahçeler: Ġstanbul uzakta, biz o bahçeler bahçeler içindeki bahçelerdeyken. O zaman düĢündüm o ilk günleri: At arabasını, çıkrığı tıkırdatan kuyu kovasını, dikiĢ makinesini, makine pedalının huzur dolu tıkır tıkır zamanını; sonra gülüĢü düĢündüm, güneĢi, renkleri, hiç beklemeden neĢeleniĢi” (SE, 100-101).

GeçmiĢ Fatma‟nın gözünde hep özlenen yerdir. Bulunduğu “an”da her Ģeye burun kıvıran ve memnuniyetsiz bir kadın olan Fatma, geçmiĢi düĢündüğü anda -bahçeler, at arabası, kuyu kovası, dikiĢ makinesi, makine pedalının sesi, güneĢ, renkler- her Ģey parlayan yüzüyle belirir. GeçmiĢ ve Ģimdi birbirinden apayrı iki dünyadır onun için. Gelecek ise düĢüncelerine neredeyse hiç yansımaz.

Fatma‟nın aksine romanın iki en genç anlatıcısı olan Metin ve Hasan‟ın söylemlerinde gençliğin ve geleceğin dili göze çarpar. Hasan‟la birlikte geleceğe dair beklentiler ön plana çıkarken Metin‟de hem gelecek beklentileri hem de girmiĢ olduğu arkadaĢ çevresinden ötürü gençliğin dili okunur. Öz-bilinçli bir karakter olarak kendisinin farkında olan Hasan, bulunduğu konumdan memnun değildir. Söylemlerinde insanlara bir Ģeyler kanıtlama arzusu dikkat çeker. “Elimdeki bu gazete de yazacak o zaman […] dünyadan habersiz bu aptallar da anlayacaklar o zaman, biraz ĢaĢıracaklar, hatta korkacaklar benden ve demek biz bilmiyormuĢuz diye düĢünecekler. […] O gün gelince, yalnız gazeteler değil televizyonlar da söz edecek benden, anlayacaklar, anlayacaksınız hepiniz” (SE, 325). Bu büyük iddialarının önemli sebebi genç bir karakter olmasından ötürüdür. Fatma‟nın geçmiĢ hayallerinin aksine yoğun bir geleceğe gitme isteği, bir Ģeyleri kanıtlama dürtüsü ön plandadır. Benzer bir durum Metin‟de de görülür:

“Sonra uzun bir zenginlik hayaline daldım: En sonunda Amerika‟da kazandığım paralarımla Türkiye‟de bir gazete satın alıyorum, ama bizim ahmak zenginler gibi batırmıyorum onu; gazete sahipliğini de kıvırıyor, YurttaĢ Kane gibi bir hayat sürüyordum, yalnız yaĢayan bir efsane adamdım, ama Allah kahretsin, Fenerbahçe kulübü baĢkanı olmak da vardı aklımda. Sonra, zengin olunca, bütün bu bayağılıkları ve bayağı hayalleri unutacağımı düĢündüm” (SE, 139). Hasan‟daki Ģöhret olma, herkes tarafından bilinme arzusu Metin için de geçerlidir. Metin‟in dili de “gelecek zaman” söylemleriyle doludur. Her iki karakter de hayalleri olan, söylemlerinde de bu hayallerini yansıtan karakterlerdir. Fatma‟da güzel olan her Ģey geçmiĢte kalmıĢtır. Hasan ve Metin için ise güzel Ģeyler gelecektedir.

70

Metin‟in, arkadaĢlarıyla birlikte olduğu bölümlerde gençliğin kendine özgü; hız, eğlence, hareket barındıran dilini de görmek mümkündür. Fatma‟daki durağanlık isteğinin aksine gençlerde sürekli hareket halinde olma arzusu dikkat çeker.

“O zaman Mehmet, Mary‟nin karĢı adaya gitmek istediğini söyledi ve birden herkeste, Ģu aĢağılık duygu, Avrupalıyı memnun etme isteği uyandı ve motorlara doluĢtuk. Ben Ceylan‟la aynı motora binmiĢtim. Sonra o evine koĢtu ve elinde iki ĢiĢeyle geri geldi ve bağırdı. „Cin!‟

Bir baĢkası da, „müzik,‟ diye bağırınca Cüneyt de koĢtu ve evden o iğrenç kutuyu ve hoparlörleri getirdi” (SE, 94).

Metin‟in anlattığı bu bölümde olaylar, denizde Fikret‟in motorunda geçer. Herkesin aktif olarak katılımcı olduğu bu sahnede tüm gençlerin eğlenme arzusu taĢıdıkları görülür. Öyle ki sarhoĢ olup eğlenmeyi daha yüksek bir boyuta taĢımak isterler. Bu yüzden hoparlör ve alkol ile coĢkuyu artırmayı amaçlarlar. Motorda geçen bu sahne gençliğin kendine özgü dilini ve yaĢantısını göstermek bakımından oldukça müsaittir.

“„Gazlasana Fikret, bakalım ne yapacaklar!‟ dedi Ceylan.

Fikret gazlayınca motorlarla birlikte dönen köpekler adanın çevresinde çılgın bir koĢu tutturdu. Motordakiler bağırarak, Ģarkılar söyleyerek köpekleri coĢturdular, köpekler coĢunca daha da heyecanlandılar, çığlıklar attılar, uludular, bağırdılar ve ben, bunların hepsi gerizekalı diye düĢündüm, ama, Allah kahretsin, teyzemin sıcak ve ölü evinden daha eğlenceli buluyordum bu gürültüyü, radyoların üstüne el iĢi örtüler serilen tozlu, küçük odalardan daha zengin, daha canlı. „Müzik! Sonuna kadar açın bakalım müziği ne yapacaklar!‟” (SE, 95).

Yüksek hızla giden motorda bağrıĢarak Ģarkılar söyleyen ve müziği sonuna kadar açan gençlerle birlikte hareket, hız ve coĢkunun dili romana dâhil olur. Metin burada babaannesi ile genç arkadaĢ çevresi arasında bir kıyas yapar. Babaannesinin evini “ölü” bulan Metin, gençlerin yanında gerçek anlamda eğlenemiyor olsa da hareketin içerisinde olmayı tercih eder. Bu hareket isteği gruptaki tüm gençleri sarmıĢ durumdadır:

“„Birazdan annem babam yatınca video seyrederiz.‟ „Yok yahu, bütün akĢam buraya mı takılacağız.‟

„Ben dans etmek istiyorum,‟ dedi Gülnur, hayali bir müziğe uyarak biraz kıpırdandı. “Biz poker oynayacağız,‟ dedi Fikret.

„Çamlıca‟ya çay içmeye gidelim.‟ „Elli kilometre!‟

„Türk Filmine gidip gırgır geçelim.‟” (SE, 137-38).

Fatma‟daki hareketsizliği ve durağanlığı burada görmek mümkün değildir. Gençlerin hepsi bir Ģekilde eğlenmenin yolunu arar. Bir baĢka yerde de esrar içip çılgınca hareketlerde bulundukları görülür. “Cüneyt pencereyi açtı ve karanlığın içine doğru, bütün öğretmenler manyaktır, diye bağırdı, bütün öğretmenler, bütün hocalar, diye inlerken o, Gülnur bir kahkaha attı ve kafayı bulmuĢ o, dedi, uçuyor, görüyor musunuz çocuklar” (SE, 192). Verilen tüm bu örneklerden anlaĢıldığı gibi Sessiz Ev gençlerin kendine özgü dili ile de katmanlaĢma

71

eğilimi göstermiĢtir. “Hız, eğlenme, takılma, gırgır geçme, dans, müzik, hareket, zevk almak, içki, yarıĢ, sollama, bağırma, Ģarkı, pop-rock, diskotek, renkli lambalar, tavlamak, dans, öpüĢme, ibne, pandik atma, kafayı bulmak” ve buna benzer daha pek çok ifade gençlerin bölümlerinde tüm çıplaklığıyla ortadadır. Görüldüğü gibi Hasan ile Metin‟in söylemleri ve dili Fatma‟nın dilinden oldukça farklıdır. Bu da Bahtin‟in belirttiği gibi kiĢinin içinde bulunduğu bağlama ve yaĢ grubuna göre konuĢtuğunun göstergesidir.

Benzer Belgeler