• Sonuç bulunamadı

Birinci bölümde de bahsettiğimiz gibi, Aristoteles felsefeyi nazari ve ameli olarak iki bölüme ayırır. Ameli felsefenin de siyaset, ahlak ve ekonomiden oluştuğunu belirtir. İlimlerin tasnifini yaptığı 'İhsâü’l- Ûlûm' isimli yapıtında, Farabi siyaseti, fıkıh ile kelam ilmi ile aynı kısımda araştırırken, siyaset ilmiyle ilgili ayrıntılı bir şekilde bilgi verip, ahlakı bağımsız bir ilim dalı olarak ele almamıştır.109 Bunun yerine ise, ahlakı 'et-Tenbîh' isimli yapıtında siyaset felsefesinin bir dalı gibi ele alıp incelemiştir. Fârâbî bu yapıtında siyaset felsefesini yani medeni felsefeyi iki kola ayırmaktadır. Bunlardan birincisi, iyi fiiller, iyi fiillerin meydana geldiği ahlak ile onları kazanma gücü ile ilgili bilgi edinmemizi, sağlayan 'ahlak sanatı'dır. İkincisi şehir halkı için, iyi olan şeylerin ortaya çıkmasına sebep olan şeyler ile ilgili bilgiyi

107 Farabi, Kitâbü’l-mille ve nüsûsun uhrâ, Neşr., ve Tahk., Muhsin Mahdi, Beyrut, 1986, s.51.

108 Ralph Lerner, Introduction, Medieval Political Philosophy, Cornell University Press, 1995, s.94.

109Farabi, İhsâü’l-Ûlûm, Mısır, Matbaatu’s-saâde, Çev.: Nafiz Danışman, Maarif Basımevi, İstanbul, 1350, s.s.93-94.

25

tamamen kaplayan 'siyaset ilmi'dir.110 Fârâbî ahlakı siyasete indirger. Başka bir deyişle ahlakı faziletli olan devletin var olmasına bir hazırlık olarak nitelendirmektedir.

Fârâbî’nin siyaset ile ahlak arasında kesin olarak ayrım yapmaması ise, ahlakı, insanın mükemmelliği ile mutluluğunu ele alan siyaset felsefesiyle vermesi, onun eserlerinde ahlakçı yönün daha ağır basmasına neden olmuştur.

2.2.1. Ahlakın Kaynakları 2.2.1.1. Yaradılış

Fârâbî'de insanda 'iyi ile kötü eylemlerinin oluşmasına sebep olan olgu' olarak tanımlanan ahlak Arapça’da huy anlamına gelen “hulk” kavramıyla ifade edilmektedir.

Fârâbî ahlakın insanların yatkın olduğu davranışların tekerrüründen meydana gelen karakter olarak betimler. Bu tanım farklı ahlak çeşitlerini olanaklı kılmaktadır.

Ama Fârâbî insanın doğasıyla varlığına uygun olup tüm ahlaki yapıların üzerinde yalnızca bir ahlakın olduğunu düşünür. Fârâbî’nin Erdemli Şehirde meydana gelmesini istediği ahlaki yapıda budur. Ahlaki yapıyı araştırırken Farabi'nin asıl vurgu yaptığı insan doğasıdır.

Fârâbî’nin ahlak felsefesinin asıl temeli insanın doğası ve varoluşa dayanmaktadır. Farabi'ye göre insan varoluşunda Tanrı’nın aklı ile hikmetinden pay alan bir varlıktır. Bunun sayesinde insanda düşünüp taşınma, derin düşünce, pratik düşünce ve keşfetme arzusu ortaya çıkmaktadır. Bundan sonra ise irade ile seçme yetileri meydana gelmektedir.

İrade ve seçme yetileri insanı eylemleri yapmaya teşvik eden yetilerdir.

Farabi’ye göre seçme yetisi, sadece irade de olan duyu ve tahayyül olmadan akla dayanmaktadır. Buna bağlı olarak seçme yetisi insanı “kâmil insan” yapan yeti olmuştur. İnsan başka canlılardan bu özelliği ile ayrılmaktadır. 111 İnsan doğası gereği istediklerinin ve istemediklerini akli yollar ile anlayabilmektedir.112

Fârâbî, Aristoteles’i izleyip ahlakın pratik kısmı ile ilgilenir. İnsan davranışının eylem olan hali Fârâbî’ye göre ahlakın bütününü oluşturur. Bu

110 Farabi, Kitabu’t-Tenbîh alâ sebili’s-saâde, Haydarabad, Matbaatu Meclis-i Dairetu’l Maarif, Ekin Yayınları, İstanbul, 1346, s.52.

111 Farabi, El- Medînetü’l- Fâzıla, Çev.: Ahmet Arslan, Vadi Yayınları, Ankara, 2004, s.80.

112 Farabi, Risale fi’s- siyase, tahk. Lûvis Şeyhû, Darü’l Arab, Dergah Yayınları, Kahire, 1985, s.19.

26

bağlamda ahlakı, erdemin bilgisine bağlı olarak erdemli eylemlerin gerçekleşmesi olarak görür. Ahlakın teorisiyle pratiği arasında ki durum ahlakın motivasyonudur.

Burada gaye devreye girer. Tanrı’nın ahlakın bilgisini yani vahiy vermesinin sebebi, bize mutluluk gayesine ulaşmak için yol göstermesidir.

2.2.1.2. Toplumların Ortaya Çıkışı

Fârâbî, insanın doğasından yola çıkıp bireysel ahlakı şekillendirir. Fârâbî’ye göre ahlakın önemli sorunu belirli bir tabiat ile yaratılmış olan insanın en yüksek amaç olan mutluluğa nasıl ulaşabileceğidir. Mutluluğa ulaşma noktasında Farabi toplumsallaşmaya vurgu yapmaktadır.

Fârâbî’ye göre toplumsallaşma üç nedene dayanmaktadır: 1.Kendini koruma içgüdüsü, 2.İnsanın sosyal bir varlık oluşu, 3.Tekâmül arzusu. Fârâbî insanın başka hayvanlarla kıyasladığında doğadaki tehlikelerden savunmasız olarak doğduğunu söyler. O halde insan, kendini korumak için kendi türlerine muhtaç durumda olur.113 Bu bağlamda insanlar sığınak bulmak, yemek, ve kendilerini bazı tehlikelerden kurtarmak için başka insanlarla birlikte olmak zorundadır.

İnsan yalnızca toplumun bütününün katkılarıyla saadete ulaşır.114 O halde Fârâbî’ye göre erdemler de sadece toplum ile hayat bulabilmektedir. O zaman Fârâbi insanın toplumsal bir varlık olmasından dolayı toplumla birlikte olması, toplumun parçası olması ile mutluluğa ulaşabilmek için insanın kendisini topluma adaması en önemli erdemdir.

Fârâbî insanların ilk önce hedefledikleri şeyi başkalarına ulaştırmak amacıyla onlarla iletişime geçtiğini söylemektedir. İnsan önce söylemek istediği şeyleri işaretlerle daha sonra ise seslenme yani nida yolu ile anlatmaya çalışmaktadır.

Seslenmeler ile ise zamanla anlamlı sesler meydana gelir. Benzer seslenmelerin olduğu topluluklar kendilerine ait diller oluşturmuştur.115 Yakın yerleşim yerinde yaşayan insanlar kullandığı iletişim araçları ile pratik hayattaki eylemleriyle ortak düşünme biçimleri oluşturmuşlar ve birbirlerini etkilemişlerdir. Birbirine benzeyen topluluklar başka diğer topluluklardan hem farklı kültürel hem de toplumsal özellikler göstermektedirler.

113 Robert Hammond, Farabi Felsefesi ve Ortaçağ Düşüncesine Etkisi, Çev.: Gülnihal Küken- Uluğ Nutku, Alfa Yayınları, İstanbul, 2001, s.73.

114 Farabi, El- Medînetü’l- Fâzıla, Çev.: Ahmet Arslan, Vadi Yayınları, Ankara, 2004, s.70.

115 Farabi, Kitâbu’l-Hurûf, Çev.: Ömer Türker, Litera Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.s.73-74.

27 2.2.1.3. Mutluluğun Oluşması

Fârâbî insanın İlk varlığa göre eksik bir varlık olmasının yanı sıra İlk Akıldan pay almasından dolayı mükemmel olduğunu söyler.116 Fârâbî mükemmel varlığın maddeden bağımsız olduğundan dolayı özünü akleden, özü aracılığıyla akledilen bilfiil akıl olduğunu söylemektedir. İnsanın özünü akledebilen fakat özüyle akledilemeyen bilkuvve akıl olduğunu görürüz. Böylelikle Fârâbî mutluluğun ilk mükemmellikten yani bilkuvve akıldan, nihai mükemmelliğe yani bilfiil akıldan ulaşılması gerektiğini söyler.117 Fârâbî bireyin ulaşabileceği en yüksek mutluluğun Tanrıya kavuştuğu zaman ulaşılabileceğini düşünür.118 Bu bağlamda mutluluk ile aklın sebebi insanın ulaşması gereken nihai sonsuz olan Tanrı’dır.

Fârâbi en yüksek gayenin, insanın dünyada olan varlığı ahiretteki hayatının üstündeki bir mutluluk olduğunu söyler. Dünyadaki erdemler, Erdemli Şehirler yüce olan amacın hizmetkârlarıdır.

Fârâbî'nin felsefesinde ahlakı ortaya çıkaran insanın yaradılışı ile şekil alan mizacı olur. Fârâbî ahlakın, insanın mizacına uyan eylemleri tekrarlaması ile oluşan karakter olduğunu belirtir. Fârâbî yöneticilerin siyasi kararlarında erdemli olması gerektiğini söyler. Fârâbî ölçülülük erdeminin en yüksek bölümünü siyasi ölçülülük erdemi oluşturur. Siyasi ölçülülük erdemi şehrin sultanının ahlakını koruyarak sultanın şehrin ahlakını koruyup kollamasını sağlayan erdemdir. Fârâbî şehrin sultanının, ilaçlarda ölçüyü bulan doktor gibi fiillerde orta yolu bilip uygulayan kişiler olduğunu ifade eder.119

Benzer Belgeler